Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/592 E. 2023/367 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/592 Esas
KARAR NO : 2023/367

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2022
KARAR TARİHİ : 27/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (ticari satımdan kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin müşterilerden gelen talep doğrultusunda satışı gerçekleştirmek üzere davalı ile müvekkili arasında 120,000 kg inşaat demiri alınmak üzere 20/12/2021 tarih —— sayılı sipariş bağlantı formu düzenlendiğini, bu kapsamda 20/12/2021 tarihinde davalı tarafa 700.000,00 TL ödeme yapıldığını, bu ödemenin karşılığında ise davalı tarafça müvekkili şirkete 364.131,16 TL tutarında 25,88 ton 10mm çaplı demir siparişi teslim edildiğini, 21.12.2021 tarihinde döviz kurlarında beklenmedik bir düşüş meydan geldiğini ve bu durumun etkisiyle demir fiyatlarında da ciddi oranda fiyat düşüklüğü söz konusu olduğunu, piyasalarda yaşanan bu beklenmedik ve öngörülmesi mümkün olmayan değişikliğin akabinde müşterilerin müvekkili şirkete demir siparişlerini iptal ettiklerini bildirdiklerini, bu nedenle bedeli 20.12.2021 tarihinde peşinen ödenen ancak henüz teslimini yapılmamış siparişlerin iptali ile bakiye 335.868,40 TL bedelin iadesi için —–. Noterliği 24.12.2021 Tarihli —— Yevmiye Numaralı İhtarname gönderildiğini, ilgili ihtarnameye ve defaatle yapılan görüşmelere rağmen 335.868,40 TL iade edilmediğini ve herhangi bir ödeme yapılmadığını, döviz piyasası ve buna bağlı olarak demir fiyatlarında meydana gelen düşüsün müvekkili şirket tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı ve bu durumun müvekkili şirket bakımınından mücbir sebep niteliğinde olduğunu, davalı şirketin 335.868,84 TL bakiye sipariş bedelini müvekkili şirkete iade etmesi gerektiğini, bakiye sipariş bedelinin iadesi için davalı taraf ile defaaten iletişime geçilmişse de müvekkili şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı tarafça ihtaren de bildirilen 335.868,84 TL bakiyenin kötü niyetli olarak ödenmemesi akabinde —– İcra Müdürlüğü’nün —–Esas Sayılı icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak borca itiraz ederek takibi durdurduğunu ve borcunu ödemekten imtina ettiğini, arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, ancak anlaşma sağlanamadığını, tüm bu nedenlerle, borçlunun icra takibine yaptığı itirazın iptaline, borçlunun takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında 20/12/2021 tarihinde sözleşme yapmış olduğunu, bu sözleşmenin 120.000,00 kg demir karşılığı 1.674.000,00 TL ödeneceğine ilişkin olduğunu, davacının 20/12/2021 tarihinde yaptığı 700.000,00 TL’lik ödemenin dışında herhangi bir ödeme yapmadığını, dolayısıyla sözleşmeye aykırı olarak hareket ettiğini, müvekkili şirketin kendi edimini ifa ettiğini, müvekkili şirkete yapılan sözleşme üzerine 120.000,00 kg demiri aldığını ve ücretini üretici firmaya ödediğini, hali hazırda bu demirin beklediğini, dolayısıyla müvekkilinin edimini ifa ettiğini, sözleşmedeki ücretleri ödemeyen davacının temerrüte düştüğünü, teslim mahallinin müvekkili şirket olduğunu, teslim için gerekli araçların davacı tarafından sağlanacağını, davacının kötü niyetli olduğunu, açılan icra takibinin haksız olduğunu, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, tüm bu nedenlerle davanın reddini, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Hukuki Nitelendirme, Delillerin Değerlendirilmesi ve NeticeDava, 2004 sayılı Yasanın 67/1 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
İtirazın iptali davası, takip borçlusunun ödeme emrine süresi içinde itiraz etmesi halinde, takibin devamını sağlamak amacıyla, takip alacaklısı tarafından 2004 sayılı Yasanın 67 nci maddesine göre, itirazın kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde açılan ve genel hükümler çerçevesinde incelenen bir eda davasıdır.
Borçlunun itirazı, icra dairesi tarafından alacaklıya tebliğ edilmiş olmadıkça bir yıllık süre işlemeye başlamaz; yüksek mahkeme kararlarına göre alacaklı, itirazın kendisine tebliğinden önce de itirazın iptali davası açabilir —-Bam —-HD —— Alacaklı bir yıllık süresi içinde itirazın iptali davası açmaması halinde takip düşer ise de alacağı zamanaşımına uğramadığı sürece genel hükümlere göre alacağını dava edebilir.
Davanın kabul edilmesi halinde, borçlu tarafından yapılan itiraz iptal edildiğinden, itiraz üzerine duran takibe (haciz) devam edilebilir. İtirazın iptali davası devam ettiği sürece, bir yıllık haciz talebi süresi işlemez.
İspat yükünün -kural olarak- davacıda olduğu itirazın iptali davasında, alacaklı (normal bir alacak davasında olduğu gibi) alacağının varlığını usul muhakemesinde caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Davanın reddi halinde, itiraz ile duran takip iptal edilmiş sayılır ve ilam kesin hüküm teşkil ettiğinden takip alacaklısı tarafından konusu aynı olan bir dava tekrar ikame edilemez. Ayrıca borçlunun talep etmesi halinde, mahkeme, alacaklının kötüniyetle icra takibinde bulunduğu kanısına varırsa alacaklıyı yüze yirmiden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum eder (67/II). Kötüniyet olgusunu ispat yükü, tazminat talep eden davalı borçludadır. Tazminatın, asıl alacak üzerinden hesaplanması gerekir.
Mahkememizce, tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, ibraz ettikleri tüm deliller, —–. İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı dosyası, tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
—-. İcra Müdürlüğü’nün —– Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine 335.868,40 TL asıl alacak, 2.102,63-TL adi alacak olmak üzere toplam 337.971,03-TL’nin tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 13/01/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 14/01/2022 tarihinde icra takibine itiraz edildiği, davanın yasal 1 yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin müşterilerinin talebi nedeniyle davalı şirketten 700000,00 TL tutarlı demir talep ettiklerini, bu ödemenin karşılığı olarak davalı tarafça 364131,16 TL karşılığı olan 25,88 ton demirin müvekkili şirkete teslim edildiğini, ancak demir fiyatında yaşanan düşüş nedeniyle müvekkili şirketin müşterilerinin siparişleri iptal etmeleri nedeniyle karşılığı ödenen ancak davalı şirket tarafından teslim edilmeyen demirin karşılığı 335868,40 TL nin davalıdan talep edildiği, ihtarname gönderildiği ancak davalı tarafça bedelin iade edilmediğini, başlatılan takibe yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek davanın kabulü ile itirazın iptaline ve kötüniyetli itiraz nedeniyle müvekkili şirket lehine inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili ise cevap dilekçesinde, müvekkili şirketin kendi edimini yerine getirdiğini, sözleşmeye konu malın davacı tarafça teslim alınacağının kararlaştırıldığını, zira ilk teslimatın da yine davacı yanın aracıyla yapıldığını, sözleşme tarihinden sonra değişen demir kg fiyatları nedeniyle sözleşmenin feshedilmesinin istendiğini, bu nedenle davacı tarafın gönderdiği ihtarnameye cevap verildiğini, davacı yana hiçbir borçlarının bulunmadığını belirterek davanın reddine ve davacı aleyihne kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce, tensip zaptı doğrultusunda; ilgili takip dosyası, ihtarname ve sipariş bağlantı formunun celbi için Noterlik ve icra dairesi ile davacı tarafa müzekkere yazılmış, Noterlik ve davacı tarafa yazılan yazıların gereği ilgili evrakın dosyamız arasına alınmıştır. ayrıca ilgili takip dosyasının Uyap sistemi üzerinden dosyamız arasına alınmıştır.
Tüm dosya kapsamı, temin edilen icra dosyası, ihtarname ve iddia/savunma içeriklerine göre, davacı özetle, piyasa şartlarının değişmesi nedeniyle sözleşme yaptığı ancak teslim almadığı demire karşılık karşı tarafa ödediği tutarın iadesini istemiş, davalı ise yapılan ödemenin karşılığı olan malın teslim edildiğini, ayrıca teslimi kararlaştırılan malın ise -hazır edilmesine rağmen- davacı tarafça alınmadığını, esas temerrüte düşen davacı yan olduğunu iddia etmiştir.
Taraflar arasında noter marifetiyle çekilen ihtarnameler incelendiğinde, tarafların 20/12/2021 tarihli—– sayılı sipariş formunun inkar edilmediği, zira davacı yanın çektiği 24/12/2021 tarihli—– yevmiye numaralı ihtarname başlığında (konu), “20/12/2021 tarih —–sayılı sipariş bağlantı formu sipariş iptali gereği 335868,40 TL bakiye bedelin tarafımıza ödenmesi talebi hakkındadır” belirlemesinin yer aldığı, dolayısıyla taraflar arasında 120.000 kg lık inşaat demiri alınmak üzere yukarıda anılı bağlantı formunun düzenlendiği ihtilaf konusu değildir. Davacı şirket aynı ihtarnamede, “… 21/12/2021 tarihinde döviz kurlarında beklenmedik bir düşüş meydana gelmiş ve bu durumun etkisiyle demir fiyatlarında da ciddi oranda fiyat(lar) düşüklüğü söz konusu olmuştur … düşüşün müvekkil şirket tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı ve bu durumun müvekkil şirket bakımından mücbir sebep niteliğinde olduğu da aşikardır” denilmek suretiyle sipariş edilen ancak henüz teslim edilmeyen kısım bakımından ödenen tutarın iadesi istenilmiştir. Dolaysıyla burada uyuşmazlık, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan 20/12/2021 tarihli sipariş formunun mücbir sebebe dayalı olarak kısmen iptali şartlarının oluşup oluşmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır. Öte yandan davacı yan sipariş formu doğrultusunda ” 364131,16 TL karşılığı olan 25,88 ton demirin müvekkili şirkete teslim edildiği” ni belirtse de sipariş formunda 120.000 kg inşaat demiri karşılığı 1674000,00 TL belirlemesinin yer aldığı anlaşılmaktadır. Yani davacının iddia ettiği gibi 25,88 ton değil 120.000 kg (120 ton) demir sipariş edilmiştir.Sözleşmelerin bağlayıcılığının temelinde, kişilerin yapmış oldukları sözleşmelerin, anlaşmaya uygun olarak ifa edileceğine dair güven yer almaktadır. Sözleşmelerin bağlayıcılığı ilkesinin etkisi, tarafların ve bir uyuşmazlık halinde yargıcın sözleşmede kararlaştırılan hükümlere sadık kalmaları zorunluluğu olarak ortaya çıkar. Taraflar, ancak ortak iradeleri ile ve imkânsızlık gibi, istisnai hallerde sözleşmelerin bağlayıcılığı prensibinden ayrılabilirler. Hâkim ise, sözleşmeye ancak sınırlı durumlarda müdahale edebilir. Aşırı ifa güçlüğü de bu sınırlı durumlardan bir tanesidir781. Aşırı ifa güçlüğünün, sözleşmeye müdahale edilmesine yol açan sınırlı durumlardan birisi olması, sözleşmenin bağlayıcılığı ilkesinin istisnasını oluşturduğu şeklinde anlaşılmamalıdır.
6102 sayılı Yasanın 18/2 hükmüne göre, her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli davranma gerekliliği nedeniyle, bir durumun tacir bakımından beklenmeyen hal olarak değerlendirilebilmesi için, tacirin bütün tedbirleri önceden almış olması ve azami özenin gösterilmiş olması aranmaktadır
6098 sayılı Yasanın 138 nci maddesine göre ise, sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir.
Anılı madde çerçevesinde, aşırı ifa güçlüğü sebebiyle sözleşmelerin uyarlanması için aranan şartların ilki, sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen, öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkmış olmasıdır. Bu durum değişikliğinin, ifada bulunması güçleşen borçludan kaynaklanmamış olması gerekmektedir. Borçlunun kusurundan kaynaklanmayan ve öngörülemeyen bu durum nedeniyle, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olgular, borçlu aleyhine değişmiş olmalıdır. Bu değişim, borçludan borcun ifasının istenmesini dürüstlük kuralına aykırı düşürecek ölçüde olmalıdır. Son olarak, borçlu borcunu ifa etmemiş ya da ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmalıdır.
“Yargıtay’ın, piyasa fiyatlarına devlet tarafından müdahale edilmesini, öngörülebilirlik sınırları içerisinde değerlendirdiği kararları bulunmaktadır. Örneğin, akaryakıt alımına ilişkin sözleşmelerin akdedilmesinden sonra, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından petrol piyasasında fiyatlara müdahale edilmesi üzerine, sözleşme ile kararlaştırılan fiyatın bu fiyattan yüksek olması sonucunda ortaya çıkan durum değişikliği, basiretli bir tacir olan alıcı bakımından öngörülemez bir durum olarak değerlendirilmemiş ve uyarlama talebi reddedilmiştir. Başka bir kararda ise; çimento, demir, çelik, akaryakıt gibi ana inşaat malzemeleri fiyatlarına devlet müdahalesi nedeniyle oluşan fiyat farkının, basiretli bir tacir tarafından öngörülebilir olduğu ve sözleşmede sabit fiyat ilkesini kabul eden yüklenicinin uyarlama isteyemeyeceği kabul edilmiştir” (Basiretli Bir İş Adamı Gibi Davranma Gerekliliği, ——“Öngörülemezliğin tespitinde aynı iş çevresinde faaliyette bulunan normal kişilerin ortalama davranışları esas alınır. Mücbir sebebe dayanan taraf, işinde uzman bir kişi ise işine ilişkin tehlikeleri öngörmesinin kendisinden beklendiği ölçüde mücbir sebebi ileri sürememelidir. Örneğin bir tacir, basiretli davranma yükümlülüğüne uygun olarak mücbir sebebe dayanabilir. Nitekim, bir görüşe göre tacirin basiretli davranma yükümlülüğünün sınırı mücbir sebeptir. Öngörülemezlik, kaçınılmazlık unsuruna ilişkin olduğu ölçüde dikkate alınmalıdır. Bir başka deyişle, işinde uzman makul bir kişi ifayı engelleyen olayın sonuçlarını öngöremiyor ve bu olayın sonuçlarından kaçınmak hiç kimse için mümkün değilse mücbir sebep vardır. Öğreti ve uygulamada, mücbir sebebin olağanüstü bir olay olması gerektiği kabul edilmektedir. Hâkim görüşe göre, olayın olağanüstü nitelikte olması ile kastedilen öngörülemezlik unsurudur. Yargıtay, öngörülemez olayı “oluşumuna ve biçimine nazaran hayatın normal akışından çıkması beklenebilecek tesadüfi olaylar sınırını açık bir şekilde aşan olay”, “ansızın gerçekleşen olay” olarak ifade etmektedir. Buna göre, hayatın normal akışına göre gerçekleşmesi olağan olaylar mücbir sebep değildir” (Mücbir Sebep Nedeniyle Borcun İfa Edilememesi, —-Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı yanın, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan sipariş formunda yazılı tutarda malın bir kısmının teslim edilmesinden sonra teslim edilmeyen ancak karşılığı ödenen tutarı, mücbir sebep nedeniyle davalıdan talep ettiği; davalının ise sipariş formunda belirlenen malın tamamının hazır edildiğini, bir kısmının anlaşmadaki şekliyle davalı tarafından teslim alındığını ancak kalan kısmının ise teslim alınmadığını iddia ettiği; sipariş formunun davacı yanın belirttiği gibi 25,88 ton üzerinden değil, 120 ton üzerinden düzenlendiği; davacının, piyasa şartları ve devlet eliyle demir fiyatlarına müdahale edilmesi nedeniyle daha önce yüksek birim fiyattan yaptığı anlaşmayı iptal ederek ödediği tutarın iadesini talep ettiği; ancak mevcut durumun sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması yahut ifanın imkansızlığı nedeniyle borçlunun sorumluluktan kurtulması için yasada aranan şartları sağlamadığı, zira yüksek mahkeme kararlarında da çimento, demir, çelik, akaryakıt gibi ana inşaat malzemeleri fiyatlarına devlet müdahalesi nedeniyle oluşan fiyat farkının, basiretli bir tacir tarafından öngörülebilir olduğu ve sözleşmede sabit fiyat ilkesini kabul eden yüklenicinin uyarlama isteyemeyeceğinin kabul edildiği, mevcut haliyle talebin kabulü bakımından yasanın aradığı şartların sağlanmadığı, davalının anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1.-Yasal şartları oluşmayan davanın REDDİNE,
2.-Kötü niyetin sabit olmaması nedeniyle şartları oluşmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3.-Alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcından, dava açılışı esnasında peşin alınan 4.081,85-TL harcın mahsubu ile eksik kalan 3.901,95‬ TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4.-Arabuluculuk sürecinde düzenlenmiş sarf kararında yer alan 1.560,00-TL’nin 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesi uyarınca, davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesine,
5.-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 50.315,94 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6.-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7.-Davalı tarafından sarf edilen 20,50 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8.-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki (2) hafta içerisinde —- Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.