Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/582 E. 2023/369 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/582 Esas
KARAR NO:2023/369
DAVA:Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:28/07/2022
KARAR TARİHİ:27/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit (ticari ilişkiden kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu —– plakalı aracın müvekkilinin sevk ve idaresindeyken 16/01/2022 tarihinde —— plaka sayılı araçla maddi hasarlı bir trafik kazasına karıştığını, karşı tarafın, meydana gelen kazada ilk aşamada hatalı bir şekilde kusursuz (% 0) olarak tespit edildiğini, ardından müvekkilleri hakkında alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafça,—- Dosyasına İstinaden Rücuen Tazminat Alacağı-kasko 4.000-TL” açıklamasıyla,——— genel haciz yolu ile müvekkillerinin %100 kusurluymuş gibi takip başlatıldığını ve ödeme emri gönderildiğini, ödeme emrine karşı her iki müvekkili bakımından süresi içerisinde itiraz edilmişse de icra takibinde belirtilen 4.480,93-TL tutarlı ”hasar tazminatının” talep edilmesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, araçta talep edilen kazanç kaybı miktarı son derece fahiş olup davalının varsa alacağına dair miktarın bilirkişilerce belirlenebileceğini, bunun için öncelikle kusur tespiti yapılması gerektiğini, diğer araçta oluştuğu iddia edilen maddi kayıp yönünden davalının takdirine itibar edilebilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu icra takibinin temelinde kazanç kaybı miktarıyla ilgili olarak dayanak herhangi bir belge bulunmadığını, davalı tarafça icra takibine konu miktara nasıl ulaşıldığının taraflarınca anlaşılamadığını, öncelikle davalının aracında 4.000-TL kazanç kaybı oluşmasının mümkün olmadığını, kaldı ki meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin tam ve asli kusurluymuş gibi icra takibine girişilmesinin de yerinde olmadığını, mahkemeden, kazaya bağlı olarak varsa ——- plaka sayılı araçta oluşan kazanç kaybının ve meydana gelen trafik kazasındaki kusur durumunun; alanında uzman bilirkişilerce tespit ettirilmesini talep ettiklerini, bu tespitin yapılması akabinde davalı yanın mezkur icra dosyası kapsamındaki kazanç kaybı taleplerinin fahiş olduğu ve gerçeği yansıtmadığının ispat olunacağını, takibin kötü niyetli olduğunu, haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğunu, davalının, alacaklı olmadığını bilmesine karşın bu yola başvurduğunu, davalı aleyhine alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, tüm bu nedenlerle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini, haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine girişilmesi nedeniyle konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemelerin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davanın kısmi dava olarak açılmasının mümkün olmadığını, icra takibine konu bedelin kazanç kaybına ilişkin olmayıp sigortalı araçta meydana gelen hasara ilişkin olduğunu, davacının kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunu, kusur oranının tespiti için ——– gibi kuruluşlarından seçilecek bilirkişi kurulundan rapor alınmasını talep ettiğini, davacının kötü niye tazminatı talebinin yerinde olmadığını, haksı davanın ve kötü niyet tazminatı talebinin reddine, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
Hukuki Nitelendirme, Delillerin Değerlendirilmesi ve Netice Dava, haksız eylem (trafik kazası) nedeniyle —-plakalı araçta meydana gelen hasar tazminatının, davalı——- tarafından sigortalısına ödenmesini müteakip, kazaya sebebiyet verdiği iddiasıyla —- plakalı araç maliki (işleteni) ve sürücüne karşı başlattığı takip nedeniyle, takip borçluları tarafından açılan menfi tespit davasıdır.Davacı vekili dilekçesinde özetle, müvekkillerinden — maliki olduğu —- plakalı aracın diğer davalı sürücü —– sevk ve idaresinde iken —- tarihinde maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını, —— plakalı karşı tarafın ilk aşamada hatalı bir şekilde kusursuz tespit edildiğini, ardından davalı şirket tarafından hasar tazminatının——-sayılı takip dosyası ile takibe konulduğunu, müvekkillerinin her ikisinin de borca itiraz ettiklerini, öncelikle kusur durumunun tespit edilmesi gerektiğini, ayrıca kazanç kaybının fahiş olduğunu belirterek şimdilik 100 TL borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde Kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Bir hukukî işlemin sadece 6502 sayılı Kanunda düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Tanım başlıklı 3. maddesinin “(1) sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (k) Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) Tüketici işlemi; Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir.
Tüm dosya kapsamı yapılan açıklamalar ile beraber değerlendirildiğinde somut olayda; menfi tespit istemi, kasko sigortası kapsamında hak sahibi dava dışı —ödenen hasar tazminatının davacılara rücu edilmemesi gerektiği vakasına dayandırıldığına göre ortada sigorta uyuşmazlığı değil, tüketici sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerek kasko poliçesinden kaynaklı ödemenin haklı olup olmadığına dair bir uyuşmazlık söz konusudur.—– ile davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı — plakalı aracın (dava dışı)—- ait, hususi kullanıma matuf———- olduğu; davanın, —- doğrultusunda dava dışı sigortalıya —— kapsamında ödenen tutarın rücuu bakımından başlatılan takip nedeniyle davacıların borçlu bulunmadıkları iddiasına dayalı açılan menfi tespit davası olduğu, nispi yahut mutlak ticari davaya vücut vermediği, tüketici mahiyetindeki sözleşme ——– kaynaklandığı anlaşıldığından Mahkememizin görevli olmadığı, davacı tarafça açılan davanın ——- Tüketici Mahkemesi’nde görülmesi gerektiği anlaşıldığından davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli ——– Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ——— Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 27/04/2023