Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/333 E. 2023/721 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/333
KARAR NO : 2023/721

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/12/2015
KARAR TARİHİ : 05/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. Maddesi gereğince Türk Milleti adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili—– Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.

DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili ile davalı arasında 23/07/2013 tarihli”projede boyutları, teknik özellikleri ve aksesuarları belirtilen 5 adet soğuk odanın teminini kapsamaktadır” şeklinde 1 nolu maddede işin tanımının yapıldığı sözleşme imzalandığını, müvekkilinin sözleşmedeki edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini, taraflar arasında akdedilen 23/07/2013 tarihli sipariş onay formu başlıklı sözleşmenin ödemelerin ne şekilde yapılacağını belirleyen 12 nolu ödeme şekli başlıklı maddesinde “ödemelerin TL olması durumunda kur riski müşteriye aittir.” hükmünün yer aldığını, borçlu firma ödemelerini TL olarak yaptığı için müvekkili şirket tarafından bu maddeye dayanılarak 31/12/2014 vadeli 27.624,37 TL bedelli kur farkı faturası düzenlenerek davalı borçluya tebliğ edildiğini, ayrıca borçlu firmaya 30/12/2014 tarihli 4.460,40 TL bedelli 20/11/2014 irsaliye tarihli —– irsaliye nolu “şok odası malzeme bedeli” fatura edildiğini ancak bu faturanın da borçlu tarafça ödenmediğini, borçlunun kendisine gönderilen bu faturaları herhangi bir şekilde iade etmediği gibi bu faturalara hiçbir şekilde itiraz da etmediğini, bunun üzerine—–. İcra Müdürlüğü’nün —–Esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını ancak davalının yetkiye, borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının yetki itirazının reddine, davalının yaptığı haksız itirazın iptali ile takibin devamına, davalı hakkında %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki 5 adet soğuk hava deposunun tam ve eksiksiz olarak müvekkiline teslimi hususunda sözleşme akdedildiğini, akdedilen bu sözleşme gereğince müvekkilinin soğuk hava depolarının bedellerini davacı tarafa ödediğini, davacının iddiasının aksine 30/12/2014 tarihli 4.460,40 TL bedelli 20/11/2014 irsaliye tarihli —- irsaliye numaralı şok odası malzeme bedelinin de çek karşılığı davacıya ödendiğini, davacı tarafça bu hususun kabul edildiğini, ayrıca taraflar arasındaki cari hesap dökümünden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin davacı tarafa hiçbir borcu bulunmadığını, davacı tarafın iddia ettiği gibi sözleşme gereği edimlerini gereği gibi yerine getirmediğini, davacı tarafça fiilen işin bitirilmesinin 2014 yılının mayıs ayının başlarını bulduğunu, davacı tarafın sözleşmeye aykırı hareket ederek süresinde teslimat gerçekleştirmemesi nedeniyle müvekkili şirketin zararı olduğunu, 15.000 kg sarımsağın çürümesi nedeniyle toplamda en az 97.500 TL zararı bulunduğunu, diğer yandan soğuk hava depolarının zamanında teslim edilmemesi nedeniyle müvekkili tarafından tutanak tutulduğunu ve —– Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’ne başvuru yapıldığını, bunun üzerine 14/02/2014 tarihinde—– Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünce müvekkili şirkete ait işletmede inceleme yapıldığını, yapılan inceleme sonucu müvekkili şirketin işletmesinde bulunan 15.000 kg sarımsak bitkisinin bitkisel özelliklerini tamamen kaybettiğinden ve bu nedenle pazarlanmasının mümkün olmadığından imhasına karar verildiğini, bu bitkilerin atık çukuruna dökülüp üzerinin toprakla örtülmek suretiyle imha edildiğini, davacının kur farkı talebinin yersiz olduğunu, davacı tarafından kur farkının talep edilmesinin haksız kazanç olup kabul edilemez nitelikte olduğunu, 31/12/2014 vadeli 27.624,37 TL bedelli kur farkı faturasının da müvekkili şirket tarafından davacıya iade edildiğini, tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

İLK KARAR:
Mahkememizce 05/01/2016 tarih ve—– Esas ve —– sayılı kararı ile yetkili bir icra dairesinde yapılmış olan geçerli bir icra takibi bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.

YARGITAY BOZMA İLAMI;
Davacı vekilinin temyiz kanun yoluna başvuru istemi üzerine, Yargıtay—-Hukuk Dairesinin 29/11/2016 tarih ve—- esas —- karar sayılı ilamında;
” Dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlükte olduğu 23.12.2015 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı HMK’da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bunlar; 1-Davanın açılması ve dilekçeler aşaması (Madde 118, 126-136), 2-Ön inceleme (Madde 137-142), 3-Tahkikat (Madde 143-293), 4-Sözlü yargılama (Madde 184-186) ve 5-Hükümdür (madde 294). Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre, usule ilişkin kararın verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/1) beklenmesi, davacı dilekçe verdiğinde bunun davalı tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa’nın 137/1’inci fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1’inci madde hükmü de bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.

Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanun’dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. 6100 sayılı HMK’nın 138’inci maddesi uyarınca dava şartları hakkında dosya üzerinden karar verilebilir ise de; bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir.

Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya dava dilekçesi tebliğinin yapılmayıp, dilekçeler aşaması tamamlanmadan icra dairesinin yetkisi incelenip usulden red kararı verilmesi Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkına aykırıdır.

Bu nedenlerle Mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeyip dilekçeler aşaması tamamlanmadan icra dairesinin yetkisi incelenip usulden red kararı verilmek suretiyle davalının hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılması usül ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar vererek mahkememiz dosyasını iade etmiştir.Bozma ilamına binaen Mahkememizin 18/05/2017 tarihli celsesinde bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Taraf delilleri toplanmış ve dosya kapsamı ve tarafların 2013-2017 yıllarına ait ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilerek mali müşavir ve gıda mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan 28/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında 23/07/2013 başlangıç tarihi olmak üzere sipariş onay formu imzalanmış olduğunu, davalı şirket vekili tarafından mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde ”takibe konu olan 5 adet soğuk hava deposunun tam ve eksiksiz olarak vekil edene teslimi hususunda sözleşme akdedilmiştir” şeklinde beyan ettiklerini, bedellerin çek ile davacı tarafa ödendiğini söylediklerini, soğuk hava depolarının zamanında teslim edilmediğini ileri sürerek uğramış olduklarını iddia ettikleri zararın dosya içerisinde sözü edilen—- Valiliği İl Gıda ve Tarım Hayvancılık Müdürlüğü Yetkililerince 14.02.2014 tarihli Tutanakta; İşletmenin hammadde deposunda dökme olarak bulunan 15000 kg sarımsak ürününün bitkisel özelliklerini tamamen kaybettiği ve işlenerek pazarlanmasının uygun olmadığının tespit edildiğini ve ürünleri Organize sanayi bölgesinin atık çukuruna dökerek imha edildiğini 2 kurum + 1 firma yetkilisi olarak imza altına aldıklarının dosya içerisinde görüldüğünü, iddia edilen zararın meydana geliş nedeni ve tarihine yönelik bilginin yetersiz olduğu, dava konusu soğuk hava depolarının zamanında teslim edilmediği için ilgili zararın meydana geldiğine ait ifadeye karşı, bozularak imha edilen sarımsak partisinin hangi tarihte satın alındığı, depolandığı ve bu tarihlerin, soğuk hava depolarının satın alınma sürecinde gecikme zamanı ile örtüşüp örtüşmediğine yönelik bilginin dosyada yer almadığını, akdedilen sözleşme gereği soğuk hava depolarının teslimatının gecikmesi nedeni ile ilgili bozulma ve zararın gerçekleştiğine yönelik somut delillerin sunulmadığını, dolayısıyla zarar nedeni bozulmanın, soğuk hava depolarının geç teslim edilmesinden kaynaklandığına yönelik iddianın ispatlanamadığını, davacı tarafın dava konusu döneme ait ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin yasal süresi içinde usulüne uygun olarak yapılmış olduğu, faturalarla kayıtları uyumlu olan davacı taraf ve davalı taraf defterlerinin sahipleri lehine delil olma özelliğini haiz olduğu, takibe konu olan davacı —–. tarafından davalı şirket adına yürütülen cari hesap, muavin defterlerde —– hesap kodu ile dava açma tarihi olan 22.12.2015 tarihinde 27.639,91 TL asıl hesap bakiyesi olduğu ve icra takibinin başlamasından önce, şirket kayıtlarına yansıyan davalı-borçlu tarafından davacı-alacaklıya 29.04.2015 tarihinde 4.444,86 TL çek ile ödeme yapılmış olduğu ve davalı-alacaklı tarafından alacak aslı itibariyle 27.639,91 TL tutarında borç bakiyesi kaldığı ve bu kayıttan sonra davalı-borçlu tarafından, davacı alacaklıya yapılmış her hangi bir ödeme kaydının bulunmadığı, davalı ile davacı arasındaki 27.639,91 TL Asıl alacak + 8.498,70 TL Adi Kanuni Faizle birlikte Toplam 36.138,61 TL olarak hesaplanmış alacağı olduğunun tespit edildiği davalı ile davacı arasındaki alacağa 27.639,91 TL Asıl alacak + 5.527,98 TL % 20 icra inkar faizi ilave edilerek Toplam 33.167,89 TL Alacak tutarı olup buna ilave + 10.198,44 TL Adi Kanuni Faizle birlikte Toplam 43.366,33 TL olarak hesaplanmış alacağı olduğu tespit edilmiş olduğunu, davacının talep etmiş olduğu % 20 icra inkar faizi ile de hesaplama alacak tutarını ilave edilerek alternatifli olarak yapılmış olduğu ve takdirinin mahkemeye ait olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce davalı yanın ticari defter ve kayıtlarının mahkememiz yargı çevresinde bulunmaması nedeniyle, —–Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılarak bilirkişi raporu düzenlenmesi istenilmiş,mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 08/04/2019 tarihli raporda özetle; davalı şirketin 2013-2014-2016-2017 yılı yevmiye defterlerinin kapanış tasdiklerinin yasal sürelerinde yapıldığını, ancak 2015 yevmiye defterinin kapanış tasdikinin bulunmadığını, ancak 2015 yılı defterlerinin kapanışının son tarihi olan 20/06/2016 tarihinden önce —-Asliye Hukuk mahkemesinin —–. Sayılı dava için mahkemeye teslim edilmiş olması nedeniyle tasdikinin olmadığını, davacının taraflar arasında imzalanmış olan sipariş onay formuna göre 346.684 TL alacağının 8 taksitte almayı kabul etmesi ve buna göre vadeli çeklere bağlanmış olması ve ilgili çeklerinde normal sürelerinde ödenmiş olması nedeniyle bu tutarlar için kur farkı talebinin yersiz olduğu, yine sipariş onay formuna göre fatura tutarının %12’sinin peşin ödenmesinin kararlaştırılmış olması ve vadeye bağlanmamış olan 28.316 TL ‘nin de fatura tarihinde peşin ödenmeyip 01/04/2014 tarihinde ödenmiş olması nedeniyle bu tutar için 5.487,00 TL kur farkı tutarı hesaplandığı, ayrıca davalı defterlerinde kayıtlı olup takip öncesinde bedeli ödenmemiş olan 4.460,40 TL ilave edildiğinde davacının takip tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak tutarı 5.487,00 + 4.460,40 =9.947,40 TL olduğu, kur farkı faturasının davalının defterlerinde kayıtlı olmadığı, davalı firmanın kur farkı faturasının davacıya iade edildiğini belirttiğini, ancak dava dosyasında bu faturanın iade edildiğine dair belge mevcut olmadığını, davalının kur farkı faturası aldığının beyanından anlaşıldığını, davalının kur farkı faturasını iade ettiğine dair somut belge ibraz edilmemesi nedeniyle mahkemece davacının vadeli ödenen çek bedellerinden TL cinsinden ödenmiş olması nedeniyle bu tutarlar içinde kur farkı talep etme hakkının olduğuna karar verilmesi halinde davacının takip tarihi itibariyle asıl alacak tutarı 27.624,37 + 4.460,40 =32.084,77 TL olduğunu, davacının bu alacaklarının ilgili faturalarda ödeme tarihlerinin belirtilmemiş olması ve takip öncesinde de davacının alacağının tahsili için ihtarının olmaması nedeniyle takip öncesi dönem için hesaplanmış olan işlemiş faiz tutarının yersiz olduğunun değerlendirildiğini, davalının icra takibinden sonra 14/08/2015 tarihinde borcuna karşılık 4.444,86 TL ödemesi olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.Mahkememizce 16/10/2020 tarih ve —– Esas ve —–sayılı kararı ile davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.

YARGITAY BOZMA İLAMI;
Taraf vekillerinin temyiz kanun yoluna başvuru istemi üzerine, Yargıtay —–.Hukuk Dairesinin 26/01/2022 tarih ve —– esas —– karar sayılı ilamında; ‘….1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Uyuşmazlık kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında imzalanan 23.07.2013 tarihli “sipariş onay formu” başlıklı sözleşmenin 10. maddesinde iş bedeli 137.000€+KDV (Kur 1€=2,5292 TL) olarak düzenlenmiş olup, 12 no’lu “ödeme şekli” başlıklı maddesinde ise; 12.000€ mallar şantiyeye girdiğinde nakit, bakiye ödemesinin sipariş onay tarihinden başlayarak 8 ay vadeli 8 eşit çekle yapılacağı, ödemelerin TL olması durumunda kur riskinin müşteriye ait olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasında temel ilişki yabancı para cinsinden kurulmuş olup, vadeli ödemelerin TL cinsinden yapılması halinde kur riskinin (kur farkının) müşteriye ait olduğu açıkça sözleşmede kararlaştırılmıştır. Bu durumda fatura tarihindeki kur ile ödeme tarihindeki kur arasındaki farkın istenebilmesi için uygulama ya da teamül aranmaz. Ödeme aracı olan çekin TL olarak düzenlenmesi taraflar arasındaki mevcut sözleşme hükmünden vazgeçilmesi anlamına gelmemektedir.
Bu durumda mahkemece; davacının kur farkı talebi yönünden TL cinsinden yapılan ödemeler dikkate alınarak uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp deliller hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, taraflar arasında bu hususta sözleşme olması nedeniyle dava konusu olayda uygulama olanağı bulunmayan —– Hukuk Dairesinin 13.03.2019 Tarih —–Esas,—— Karar sayılı ilamı esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, kararın bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, aşağıda yazılı harcın temyiz eden davalıdan alınmasına, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 26.01.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.” şeklinde karar vererek mahkememiz dosyasını iade etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bozma ilamına binaen Mahkememizin 10/11/2022 tarihli celsesinde bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Tarafların 2013-2014-2015 yıllarına ait karşılaştırmalı BA-BS formları ilgili vergi dairelerinden celbedilmiştir.
Mahkememizin 10/11/2022 tarihli 1. celsesinde dosyanın uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda mali müşavir bilirkişiye tevdi için ara karar kurulduğu, davacı vekili de hazır olmakla kurulan ara kararda bilirkişi ücretinin 2 haftalık kesin süre içerisinde yatırılmasının aksi takdirde mevcut dosya durumuna göre karar verileceğinin de ihtar edildiği, yapılan ihtara rağmen verilen kesin süre de dahil olmak üzere 05/10/2023 tarihli 3. celseye kadar bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, bu sebeple dosyanın bilirkişiye sevk edilemediği, uyulan Yargıtay bozma ilamında açıkça “Bu durumda mahkemece; davacının kur farkı talebi yönünden TL cinsinden yapılan ödemeler dikkate alınarak uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp deliller hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken…” ifadesiyle denetime elverişli bilirkişi incelemesi yaptırılmasının istenildiği, ancak davacının usulüne uygun ihtarata rağmen bilirkişi incelemesi için kurulan ara karar doğrultusunda ücreti yatırmadığı, tüm bu hususlar çerçevesinde 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesi gereğince davacının ispat yükü altında olmasına rağmen davasını ispat edemediği verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücretini yatırmadığı mahkememizce anlaşılmış ve kanıtlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Kanıtlanamayan davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 397,15 TL harçtan mahsubu ile arta kalan bakiye 127,3‬0 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarf edilen 40,90 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.