Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/235 E. 2022/840 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/235 Esas
KARAR NO: 2022/840
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/03/2022
KARAR TARİHİ: 13/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının —–adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili —– sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili —– olan davalı yana —-dağıtımı sağladığı, —— da kullanıcının kullanım —— dikkate alınarak kullanılan ve harcanan—–payına göre fatura kesildiği ancak müvekkili şirket —— davalı —- ödemediği, müvekkili şirket üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği ve sözleşme gereği gibi ifa ettiği, taahhüt edilen—— eksiksiz sağlandığı, müvekkili şirketçe sözleşmede kararlaştırılmış tüm edimler yerine getirildiği, hizmetler usulune uygun ifa edildiği, bu durumun davalı yanın da kabulünde olduğu, müvekkili şirketin tüm şifai uyarılarına ve çabasına rağmen söz konusu alacağını tahsil edemediğinden, yasal yollarla alacağının tahsili yoluna giriştiği, müvekkili şirket tarafından, —– dosyasında borçlu aleyhine —–Nolu fatura alacağına ilişkin icra takibi başlatıldığı, ancak davalı dava konusu icra takibine haksız ve yersiz olarak itiraz ederek takibi durduğu, davalı şirketçe müvekkili şirkete ne işin yapımı sırasında ne de sonrasında herhangi bir eksiklik veya ayıp ihbar edilmediği, icra takibine yapılan itiraz ödemeyi geciktirmek, takibi sürüncemede bırakmak amacıyla yapıldığı açık ve net olduğu,bu sebeple, davalı yanın itirazı kötü niyetli olup alacağa ulaşılmasını sürüncemede bırakma niyetini barındırdığı, açıklanan sebeplerle; takip alacaklısı müvekkilinin ekte sunulmuş olan fatura ile davalıdan alacağı sabit olup, davalı takip borçlusunun bu takibe yapmış olduğu itiraz kötü niyetli ve takibi sürünceme de bırakma amaçlı olduğundan, iş bu itirazın iptali için dava açma gereği doğduğu, borçlunun haksız olan itirazının iptaline, takibin devamına, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile yargılama giderlerinin, arabuluculuk masraf ve giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı asil cevap dilekçesinde özetle; alacaklı yana borcunun olmadığı, dükkanı kiralamadan önce bir başkasına kiralandığı fakat adına abone yaptırmadığı, kaçak elektrik kullandığı, daha sonra dükkanı kapatıp gittiği, kendisi —– yaptırdığı için eski borcun yansıtıldığı, bu borcun kendisine ait olmadığı, kiralamış olduğu ——–yer olduğu, —- sonra kendisine yüklü miktarda borç fatura edildiği,—— böyle bir tüketimin mümkün olmadığı,——- olduğu görüşmeler neticesinde daha önce burada tüketim yapıldığını, kira kontrat tarihinden önceki okumalarda görüldüğü fakat abonelik yapıldığı için kendisine yansıtıldığının sözlü olarak bildirildiği, buna istinaden —–itiraz dilekçesi ve kontratını sunarak itiraz dilekçesi yazdığı ve ilettiği,——- dilekçesini dikkate almayarak hakkında haksız yere işlem yaptığı, dilekçesinin —– celbini arz ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, İİK’nun 67/1 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller,—– dosyası ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
—– takip dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine — olmak üzere toplam — tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya —- tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından —- tarihinde icra takibine itiraz edildiği, davanın yasal —- yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar ——-
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın —- rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki ——– malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki —-yayın sözleşmesine dair —– ilişkin —-ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan ——–sözleşmelerini düzenleyen ——– fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; ——- yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,————– bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. —— göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir.
Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği —–uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. —- gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması —— yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki,——- farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, dava şartı olması sebebiyle davanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Mahkememizce görev husus öncelikli olarak incelenmiştir.
Somut olayda davalının tacir olmadığı, gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı, işletme esasına göre basit usulde vergilendirildiği —— müzekkere cevapları ile sabittir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalının tacir olmadığının gelen müzekkere cevapları ile sabit olduğu, davaya ve takibe konu edilen elektrik faturaları incelendiğinde her ne kadar dava konusu yer —–olarak belirtilmiş ise de; bu hususun eldeki davanın ticari dava olması için tek başına yeterli olmadığı, nispi veya mutlak ticari dava şartlarının bulunması gerektiği, eldeki dosya bakımından bu şartların oluşmadığı dikkate alındığında eldeki dosya bakımından mahkememizin görevli olmadığı ve uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna mahkememizce kanaat getirilmiş, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine karar verilmiştir. ——–
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli —— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde ———nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 13/10/2022