Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/165 E. 2022/603 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/165 Esas
KARAR NO : 2022/603

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/03/2022
KARAR TARİHİ : 16/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. Maddesi gereğince Türk Milleti adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili—- yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin bir şahıs şirketi olarak ticari faaliyet göstermekte olduğu, davalı şirket ile arasında ticari nitelikte alım satım ilişkisi mevcut olduğu, müvekkilinin davalı şirkete, dayanak faturalara konu mal ve hizmet satışı gerçekleştirdiği ve neticesinde e-fatura tanzim ederek davalıya ibraz ettiği ancak davalı satın aldığı mal ve hizmetin karşılığında ödemesi gereken fatura borcunu müvekkiline ödemediği, müvekkili, aralarındaki —– dayanarak farklı tarihlerde davalıya mal ve hizmet teslim borcunu zamanında ifa ettiği ancak borçlu hiçbir şekilde muaccel para borcunu ifa etmediği, müvekkilinin cebri icra ile tahsil yoluna başvurulduğu, davalının borcunu ifa etmemesinden dolayı —— başlatılan İlamsız İcra takibinden gönderilen ödeme emrine, davalı tarafça kötü niyetli olarak itiraz edildiği ve takibin durduğu, alacaklarının faturalar ve ticari defter kayıtları ile sübut olmasına rağmen borçlunun kötü niyetli bir şekilde müvekkiline borcunun olmadığını beyan ederek icra takibine haksız yere itiraz etmek suretiyle takibin durmasına sebep olduğu ve bu itiraz neticesinde alacağını tahsil edemeyen müvekkilinin zarar uğradığını, kötü niyetli olarak yapılan itirazın iptaline, borçlu aleyhine dava konusu takip değerinin %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin—– başladığında—– ürünleri alınması konusunda —– veren firmaların araştırılması için bir personeline talimat verdiği, şirket çalışanı, araştırma yaptığını ve——- bulduğunu,—— çalışmayı tercih ettiğini bildirdiği, müvekkili şirket çalışanı ile —– —–olduğu ve müşterek bir şekilde hareket ettikleri, müvekkili şirketten saklanan bu durum sonradan öğrenildiği, taraflar arasında önceden gelen bir alışveriş mevcut olmadığı, ilk kez — tercih ettiğini bildirmesiyle ticari alışveriş başladığı, müvekkili şirket personeli ile davacı arasında yapılan görüşmeler neticesinde davacı taraftan —– alınması kararlaştırıldığı, bu kapsamda davacı tarafa ürün teslimi öncesi peşinat ödemesi yapıldığı, müvekkili şirket ile yapılan incelemeler neticesinde davacının 14.04.2020 tarihinde —-ürün teslimi öncesi peşinat istediğini şirket çalışanı — aracılığı ile bildirdiği, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından—–tarihinde ödeme yapıldığı, davacı şirketin —- müvekkili şirketten peşinat alındıktan sonra kurulduğunun görüldüğü, ——gönderildiğinde davacı şirketin faal olarak bulunmadığı, davacının ise şirket —— olduğu anlaşıldığı, bu şekilde davacının şirket çalışanı—– hareket ederek hile ile müvekkilini yanılttığı, bu husus davacının ———– ——incelendiğinde açıkça görüleceği, gönderilen ürünler ile fatura edilen ürünlerin sayısı ve miktarı arasında tutarsızlıklar olduğu, ürün kalitesinin taraflarca kararlaştırılan —- taşımadığı, ürünlerin fiyatlandırılmasının fahiş bedeller üzerinden yapıldığı ve bu şekilde müvekkili şirketi zarara uğratma amacıyla hareket edildiğinin tespit edilebileceği, davacının hazırlanan fatura ve sair evrakların hile ile sakat olması yönüyle hukuken alacak hakkı yaratmaya elverişli olmadığı, “hiç kimse kendi hukuka aykırı fiili ile kendisi yararına hak tesis ve talep edemez” ilkesi gereğince açık olduğu, davacının müvekkili şirkete fayda sağlamanın aksine eksik ve ayıplı ifa ve ürünlerin fahiş fiyatlandırılması nedeniyle müvekkili şirketi maddi ve ticari zarara uğrattığı, bu nedenle alacaklının faturalardan kaynaklı alacak iddiası haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu, fatura alacağına yönelik başlatılan takibe ilişkin itirazların açıklanan nedenlerle haklı ve yerinde olduğu, iddia edildiği gibi müvekkili şirketin, davacıya karşı bahse konu fatura veyahut başkaca bir borcu bulunmadığı, hal böyle iken davacının haksız ve hukuka aykırı ikame edilen davasının reddini, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, İİK’nun 67/1 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, ibraz ettikleri —- sayılı dosyası ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
——— Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine —— Alacağın tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 16/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalının —- tarihinde süresinde itiraz ettiği ve davanın yasal 1 yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise——— uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa,——– sayılmazlar ———-İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine ————
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin —– şekil değiştirmesi —–ve —- emrini düzenleyen —– sözleşmesine ilişkin ———, havale hakkındaki —–düzenleyen —–maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; ———-hükümlerde ve bankalara, ——para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede—— davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi —–belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır.——davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir.
Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. —- düzenlendiği TTK’nun 19/2.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
——davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale,—– davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, Asliye Ticaret Mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce , istinaf aşamasında —– temyiz incelemesi aşamasında—– re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, —– çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, dava şartı olması sebebiyle davanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Mahkememizce görev husus öncelikli olarak incelenmiştir.
Somut olayda davacının tacir olmadığı, gerçek—–işletme kaydının bulunmadığı, işletme defteri esasına göre basit usulde vergilendirildiği ve———— müzekkere cevapları ile sabittir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının tacir olmadığının gelen müzekkere cevapları ile sabit olduğu, nispi veya mutlak ticari dava şartlarının bulunması gerektiği, eldeki dosya bakımından bu şartların oluşmadığı dikkate alındığında eldeki dosya bakımından mahkememizin görevli olmadığı ve uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna mahkememizce kanaat getirilmiş, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli—– Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, tarafların yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.