Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/319 E. 2022/523 K. 07.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/319 Esas
KARAR NO : 2022/523

DAVA : Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/09/2014
KARAR TARİHİ : 07/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kiralayan davalılar ile —- kapsamında—- sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği —- sahiplerine ———- karşılık 60.000,00 TL nakit ödeme yaptığını, ——- öncesi memleketine gittiğini, ——- teslim ettiğini, ancak ——— başında geri döndüğünde—– —–başka bir —- şahıslarla anlaşmış olduğunu gördüğünü,——–veya herhangi bir ikinci şahıs yapmayacaktır” kuralının davalılar tarafından ihlal edildiğini, bu nedenle müvekkili tarafından davalılara ödenmiş—— sözleşmenin 11 ve 12. maddeleri gereği cezai şart ——- birlikte ———sözleşme ihlal tarihi olan —– tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, mülkiyeti müvekkiline ait olan ——- benzeri —– iadesine, — mümkün değil ise bedellerinin tespit edilerek ticari avans faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Kira sözleşmesinin davacı tarafça feshedildiğini, işini yürütmekte sıkıntı çektiğini, zarar ettiğini ve iş yükünü kaldıramadığını ve faaliyetini sürdüremeyeceğini beyan ederek, işi bırakktığını, —- —– çekmediğini, Müvekkiller de davacının gelmediği günlerde müşterilerin mağdur olmaması için başka bir —–geçici olarak çalıştırdıklarını, Davacı kendisine hukuksal dayanak yaratmak için haksız olarak noterden ihtarnameler çekerek kendisini haklı duruma getirmeye çalışmak istemiştir. Tekrar ve önemle belirmek gerekir ki davacı ile davalılar arasındaki kiralama sözleşmesi halen geçerli olduğunu, davacının gelip işini yürütmesine engel bir durum bulunmadığını, davacının —– çekmiş olduğu ihtarnamelere karşı,—- ihtarname ile cevap verildiğini, usul ve yasalara aykırı haksız ve dayanaksız davanın reddine, yargılama giderleri ile — davacı tarafa yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, —tarihli sözleşmeye (hizmet sözleşmesi) aykırılık nedeniyle sözleşme kapsamında ödenen bedelin, cezai şartın tahsili ile davalıların uhdesinde kalan makina ve—-iadesine ilişkindir.
—– Numaralı kararı ile “Davanın KISMEN KABULÜNE,
A.—– sözleşmenin tek taraflı feshi nedeniyle iadesi gereken bedel, —cezai şart olmak olmak üzere toplam 82.600,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
B.- Zilyetliği davalılarda bulunan, —- —– davalılardan alınarak davacıya aynen iadesine,
C-Davacının fazla isteminin REDDİNE,” karar vermiştir.
—–. Numaralı kararı ile “Taraflar arasındaki sözleşmenin kira sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin—– çekim işine ilişkin hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğu —-sayılı kararında da aynı şekilde nitelendirme yapıldığı), uyuşmazlığın kira sözleşmesinden doğmadığı, tarafların tacir olup olmadığına göre görevli Mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi veya Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, tarafların tacir olup olmadığının araştırılarak görev hususunun değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.” gerekçesi ile Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararı kaldırılmıştır.
—– Numaralı kararı ile “istinaf bozma ilamı ile mahkememizce tacir araştırması yapıldığı ve tarafların tacir olduğu bu sebeple taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin—- işine ilişkin hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğu (—- Karar sayılı kararında da aynı şekilde nitelendirme yapıldığı), uyuşmazlığın kira sözleşmesinden doğmadığı, tarafların tacir olduğu dikkate alınarak görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince görev dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine, HMK’nın 2. maddesi gereğince mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğuna, HMK’nın 20. maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli— Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.” gerekçesi ile görevsizlik kararı verilerek dava dosyası mahkememize tevzi edilmiştir.
Bilirkişi raporunda özetle; Davalı ….—–bağlı bulunduğu——–numaralı ———— tarihinde belirli bir —- tahsis edilmiş ————— faaliyetlerinden dolayı işe başladığı ve bu
faaliyetlerini 18/05/2001 tarihinde bıraktığı, ayrıca ——– numaralı mükellefi——- Beyannamesi verdiği’’bildirilmiş olup,—–gönderildiği, davalı …—incelemesinde, —–
yılında —- tutarlarının —- buna göre, davalı ..—- faaliyette bulunduğu,———–
tutarları, 177. maddesinin 1. Fıkrasının 1 ve 3 numaralı bendelerinde yer——-
yarısının, ———— tamamı aşmadığı, —–olmadığı, davacının faaliyette bulunduğu, —– yıllarında, yıllık alış tutarları ve satış tutarları, 177. maddesinin 1. Fıkrasının —– bendelerinde yer alan nakdi— numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamı aşmadığı, —olmadığı, davalı ..— bulunduğu —- tarihli yazısında, .—- tarihinde işe başlayıp —- tarihinde işini terk ettiği, ilgili yıllara ilişkin beyannamelerin bulunmadığı belirtilmiştir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler.
Türk Ticaret Kanunun 5.maddesi uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne aittir. Aynı yasanın 4.maddesinde ise ticari davalar düzenlenmiş olup, buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda ve yasa maddesinde sayılan yasal düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan davaların ticari dava olacağı öngörülmüştür.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanun’un 11.maddesinde ticari işletme şu şekilde tanımlanmıştır. “(1) Ticari işletme, —– için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. (2) Ticari işletme ile —- arasındaki sınır, —– çıkartılacak kararname ile belirlenir.” Yine aynı yasanın 12.maddesine göre tacir, bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişidir. 15.maddesinde ise; “—- belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve ———— kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
5362 sayılı —Kanun’un 3/a maddesine göre; “Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun,—- kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler”dir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanun’un gerek 11.gerekse 15.maddesinde öngörülen —“Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve — ayrımı MADDE 1 – (1) 5362 sayılı —- Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;a)— tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak —- olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir —- niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan —- yarısını, —-bendinde—- dolayısıyla —— kaydedilmeleri,
Ancak, —– kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya —- hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla —– yıllık alış veya satış tutarları ya da —- sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, — marifetiyle — aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların ——— sayılmaları —- bünyesindeki — kaydedilmeleri kararlaştırılmıştır.”şeklindedir.
Yukarıda belirtilen —- kararında — arasındaki sınırın belirlenmesinde gözetilecek değerler yönünden Vergi Usul Kanun’un 177.maddesine atıfta bulunulmuş olmakla dava tarihi itibariyle bahsi geçen yasa maddesindeki düzenleme; “Aşağıda yazılı tüccarlar, —- dahildirler:(1)1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve — tutarı —- lirayı aşanlar; 2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı — bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması— bentte ——- aşanlar…”şeklindedir.
— içtihatlarında öngörüldüğü üzere;”Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre —– sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. — olmamak tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da — ölçüt olarak kabul edilemez.”
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında —– ——irdelendiğinde; hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davacı ve davalıların Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesinin 1. Ve 2. fıkralarında belirtilen ——olduğu, uyuşmazlığın her iki tarafın —-ilgilendirmediği anlaşılmıştır. Taraflar tacir olmadığı gibi, yukarıda açıklanan gerekçelerle dava mutlak ticari dava niteliğinde de değildir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için —— niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı—– esasına göre değil,—- esasına göre belirlemiştir. Buna göre tarafların ticari —- işletmediği, bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi için TTK 4. madde hükümlerinde belirtildiği üzere her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğması gerektiği, bu hali ile eldeki davanın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, davaya genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesince bakılması gerektiği anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK.20 maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli — Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olmak üzere karar verildi.