Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/26 E. 2022/137 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/26 Esas
KARAR NO: 2022/137
DAVA: Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 13/01/2021
KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının—–yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin —-dava dışı —- birlikte kurduğunu, müvekkilinin o tarihten itibaren mevcut ticaret unvanı ile — başladığını, müvekkilinin mevcut— yılında dava dışı —da payını alarak şirketin tek ortağı konumuna geldiğini,—başında ise mevcut davalı şirketin yetkilisi ve arkadaşı olan —–müvekkili ile birlikte ortaklık kurmak istediğini, müvekkilinin de o dönemin ekonomik koşulları nedeniyle ortak da araması ve davalının müvekkili ile eskiden gelen arkadaşlığının olması sebebiyle bu duruma olumlu baktığını, aynı zamanda — şahsının taraf olduğu velayet davasına da fayda sağlar düşüncesi ile şuan davalı olan şirketin resmi olarak devrinin kendi üzerine yapılmasını istediğini, o dönem müvekkilinin—-eskiden gelen arkadaşlığının olması ve zaten ortak olacak olmaları sebebiyle de bu duruma onay verdiğini, bu çerçevede — tarihinde müvekkilinin davalı şirketi şuanda davalı şirketin yetkilisi — devrettiğini, devir ile birlikte müvekkilinin davalı şirket — tarihinden dava tarihine kadar ——-beraber yönettiklerini,—-kazanç sağlaması için çaba sarf ettiklerini ve ticaretlerini beraber yapıp bu kapsamda sözlü olarak tarafları tacir olan adi bir ortaklık kurulduğunu, söz konusu adi ortaklığın asıl ve müşterek amacının o dönem hali hazırda olan ve halen devam eden ——-işletilmesi ve kazanç elde edilmesi olduğunu,—– kasanın iki anahtarı olduğunu, anahtarlardan birinin müvekkilinde diğerinin de davalı şirket yetkilisinde olduğunu, söz konusu adi ortaklık sözleşmesinin yazılı olarak değil sözlü olarak kurulduğunu ve bu kapsamda adi ortaklığın mevcut olduğuna ilişkin delilleri bulunduğunu, davalı tarafın — yıl boyunca müvekkili ile adi ortaklık ilişkisi içerisindeyken —–yılının başında taraflar arasında alacak-borç ilişkilerinde anlaşmazlıklar başlaması üzerine davalı şirket yetkilisinin müvekkiline —- kendisine ait olduğunu, kazanın ve dükkanın anahtarlarını vermesini istediğini, müvekkili hakkında kasanın anahtarlarını çalındığı iddiasıyla açıktan hırsızlık ve tehdit suçlarından şikayette bulunduğunu, savcılık tarafından müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini, davalı şirket yetkilisinin bu zamana kadar sürdürmüş olduğu adi ortaklık ilişkisini kötüye kullanarak müvekkilini söz konusu—- saf dışı bırakmak istediğini, söz konusu—— ilişkin su aboneliğinin müvekkilinin üzerine kayıtlı olduğunu,—– ilişkin hesap kayıtlarının da müvekkilinde bulunduğunu, aynı zamanda davalının ortaklığı ikrar yazısı bulunduğunu, tüm bu nedenlerle taraflar arasındaki adi ortaklığın tespitine , feshine ve tasfiyesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ;davanın konusunun adi ortaklığın tespiti, feshi ve tasfiyesi olarak belirtildiğini, ancak görev yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, bu sebeple görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacı tarafın iddialarını kabul etmediklerini, iddia edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, 6098 sayılı TBK’nun 147.maddesi gereği – yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava şartı olan arabuluculuk sürecinin yerine getirilmediğini, müvekkili şirketin yetkilisi —– tüm hisselerini tek ortak haline gelecek şekilde devraldığını, devir ile birlikte kendisine —–ödediğini, müvekkilinin bu ödemeyi banka kanalıyla yapmak istese de davacının hesaplarında haciz olduğu gerekçesiyle bu parayı elden aldığını, müvekilinin devir işleminden sonra piyasaya ve devlete çok fazla borcu olan bu şirketin borçlarını ödediğini, işletmeye başladığını, davacının ahbaplık ilişkisinden dolayı ara sıra işyerine gelip gitmeye devam ettiğini, davacının sözlü olarak taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu ve birlikte iş yapıldığı iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin şirketin tek ortağı olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle görev itirazlarının kabulü ile, mahkeme aksi kanaatte ise arabuluculuk şartı eksikliğinden davanın reddini, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, adi ortaklığın tesbiti, feshi ve tasfiyesi talebine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği —— tarihinde açılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için, uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.
6335 Sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5 inci maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemeleri’nce görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı HMK’nun 1. maddesi gereğince kamu düzenine ilişkin olduğundan, ilk derece mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamasında re’sen incelenir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı Ticaret Şirketi, davacı ise gerçek kişi olup mahkememizce tarafların esnaf-tacir araştırmasının yapılabilmesi için ilgili yerlere müzekkereler yazılmıştır.
Tekmil dosya kapsamından dosyamız davalısı tüzel kişi ticari şirket olmakla tacir olduğu hususunda ihtilaf olmasa da gelen müzekkere cevaplarından davacının esnaf olmadığı, gerçek kişi tacir olmadığı ,——–sadece bir dönem davalı şirketin ortağı olduğu ortaklığının da dosya içerisinde bulunan—hisse devri sözleşmesi ile dava dışı —— devrettiği bu hali ile dava tarihi itibariyle davacının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı mahkememizce anlaşılmış ,taraflar arasındaki uyuşmazlığın TBK’da düzenlenen adi ortaklık ilişkisinden kaynaklı olduğu, davacının TTK’da düzenlendiği gibi tacir sıfatını taşımadığı, adi ortaklığın konusunun ticari gelir elde etmek olmasının, davayı kendiliğinden ticari dava haline getirmeyeceği ve TTK’da ön görülen, tarafların her ikisinin de tacir olması koşulunun davada oluşmadığı, tarafların her ikisinin de tacir olmaması durumunda uyuşmazlığın çözümünde genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu mahkememizce anlaşılmış ve mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli—— Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde——–nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 17/02/2022