Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/202 E. 2022/19 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/202 Esas
KARAR NO: 2022/19
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/03/2021
KARAR TARİHİ: 18/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında —- tarihinde —- imzalandığını, bu doğrultuda davalı yana verilen hizmet karşılığında fatura kesildiğini, ancak davalı tarafından faturaların ödenmediğini, faturalara ilişkin cari hesap alacağının tahsili için ——-dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini, alacağın likit olduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı yana, dava dilekçesi TK md. 35’e göre —-tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olup, davalı tarafından yasal süresi içinde cevap dilekçesi sunulmadığından, HMK md. 128 uyarınca dava dilekçesindeki vakıaların inkar edildiği kabul edilmiştir.
Dava, İİK’nun 67/1 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; davacı vekilinin vermiş olduğu dilekçeler, ibraz edilen tüm deliller, sözleşme, faturalar, —- dosyası, alınan bilirkişi raporu ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
— dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından cari hesap ve fatura alacağına istinaden davalı aleyhine —- alacağın, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek — oranında ticari faizi ile birlikte tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya —- tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından — tarihinde sunulan dilekçe ile borca itiraz edildiği, davanın yasal — yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtları ile dosya üzerinde inceleme yapılmak üzere bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen —- raporda özetle; davalı tarafından ticari defter kayıtları sunulmadığı, davacı yanın sunulan ticari defter kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davacı tarafından sunulan faturaların kendi defterinde kayıtlı olduğu, faturaların sözleşmeye uygun şekilde düzenlendiği, davacının dava tarihi itibariyle davalıdan —- olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce davacı vekilince dosyaya sunulan —- başlıklı sözleşme aslı davalı yana isticvaba çıkarılmış, isticvap davetiyesi davalı yana—— tarihinde —— göre usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen belirlenen günde davalı taraf hazır olmadığı gibi herhangi bir beyan da sunulmamıştır.
Tüm dosya kapsamının incelenmesi neticesinde; davacı tarafça, cari hesap ve fatura alacaklarının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalinin talep edildiği; davalı tarafça, davaya cevap verilmediği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça; —- yılında düzenlenen — adet faturadan oluşan cari hesaptan kaynaklanan alacaklar takip konusu edilmiş ve takibe konu —— adet fatura ticari defterlerine kayıt edilmiştir. Ancak salt fatura düzenlenmesi adına fatura düzenleyen kişiyi borçlu kılmaz. Adına fatura düzenlenen kişinin, fatura düzenleyene borçlu sayılabilmesi için öncelikle aradaki akdi ilişkinin ispatlanması, akdi ilişki ispatlandığı takdirde fatura konusu mal veya hizmetin verildiğinin ispatlanması gerekmektedir.
Dosya kapsamında, akdi ilişkinin varlığına dair davalı tarafça imzalandığı belirtilen sözleşme aslı dosyaya sunulmuş, davalı taraf davaya cevap vermediğinden sözleşme, davalı yana isticvap edilmiştir. HMK’nun 171/2. Maddesi uyarınca; davalı tarafça isticvaba özürsüz olarak cevap verilmediğinden, sözleşme altındaki imzanın davalı yana ait olduğu ikrar edilmiş sayılmıştır. Bu hali ile, davacı ile davalı arasındaki akdi ilişkinin varlığı ispat edilmiştir.
TTK md 21/2 hükmü uyarınca; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur.
Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun ——-, kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi —- halinde alacaklının — uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. —-
—– Maddesinde;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.——- Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan değişikliğe ilişkin kanun teklifi gerekçesinde; “Maddeyle, Kanunun ticari defterlerin ibrazı ve delil olmasına ilişkin 222 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Mevcut metne göre diğer tarafın defter kayıtlarında ilgili hususta hiçbir kayıt bulunmaması halinde, ibraz eden tarafın ticari defterindeki kayıtlar, sahibi lehine delil olarak kabul edilmektedir. Ticari defteri ibraz edenin tek taraflı işlemiyle oluşturduğu kayıtların, bu kayıtlardan hiçbir şekilde haberi olmayan karşı taraf aleyhine delil teşkil ediyor olması hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi hukuk güvenliği ilkesine de aykırılık teşkil edebilmektedir. Bu sebeple maddede yapılan değişiklikle, ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için öngörülen unsurlardan biri olan, diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtların “ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” hali, madde metninden çıkarılmaktadır. Kural tersine çevrilmekte ve karşı tarafın maddede belirtilen usule uygun olarak tuttuğu ticari defterini ibraz ettiği halde ileri sürülen hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterin, sahibi lehine delil olarak kullanılamayacağı açıkça hükme bağlanmaktadır. Madde metni dışına çıkarılan “ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” durumunun yerine, “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” durumu maddeye ilave edilmektedir. Buna göre ticari defterde yer alan herhangi bir kaydın, sahibi lehine delil teşkil edebilmesi için diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi gerekecektir. Bu düzenlemenin hakkaniyete ve hukuk güvenliği ilkesine uygun olduğu düşünülmektedir. Zira ticari defteri ibraz edenin defterinde yer alan ve diğer tarafın muhatap alan kayıt, diğer tarafa sunulmakta ve diğer tarafın kendi defterindeki kayıtlara dayanarak karşı delilini ileri sürmesi beklenmektedir. Diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi hali, ileri sürülen delili hükümden düşürecek başka herhangi bir kayda sahip olmadığı anlamına gelecektir. Belirtilmelidir ki defter ibraz etmeyen tarafın, diğer tarafın ticari defterindeki kayıtların aksini senet veya diğer kesin delillerle ispatlama hakkı saklıdır.” açıklamasına yer verilmiştir.
Anılan madde metni ve değişiklik gerekçesine göre; HMK’nun 222. Maddesinin eski metninde yer alan” diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” hali madde metninden çıkarılmış ve yerine” diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” hali getirilmiştir. Buna göre; usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtları, karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi halinde, sahibi lehine delil teşkil edecektir. Madde değişikliğinin gerekçesinde de, ticari defterlerini ibraz etmeyen tarafın, diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları hükümden düşürecek başka bir kayda sahip olmadığı anlamına geleceği kabul edilmiştir.
Somut olay bakımından ise; davalı taraf ile imzalanan — tarihli sözleşme kapsamında verilen hizmet nedeniyle, davacı tarafından takip konusu edilen —- faturanın elektronik olarak düzenlendiği, davacı yanın ticari defter kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davalı tarafından ise ticari defter kayıtlarının usulüne uygun olarak tebliğ edilen davetiyeye rağmen ibraz edilmediği, bu hali ile davacı yanın ticari defter kayıtlarının HMK md. 222/3 uyarınca kendisi lehine delil olarak kabul edilmesi gerektiği, davalı tarafından davacının ticari defterlerindeki kayıtların aksini ispat edecek herhangi bir senet veya diğer kesin delil sunulmadığı, düzenlenen faturaların sözleşme hükümlerine uygun olarak düzenlendiği, düzenlenen bilirkişi raporuna davalı tarafça itirazda bulunulmadığı, bu hali ile faturalar konusu hizmetin davalı yana verildiğinin kabulünün gerektiği, faturalara ilişkin olarak yapılan herhangi bir ödeme tespit edilemediği gibi bu yönde bir savunmanın da bulunmadığı, davacının takip konusu edilen faturalar nedeniyle davalıdan ——- alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça başlatılan icra takibi ile işlemiş faiz isteminde bulunulmuş ise de; davalı yanın icra takibinden önce temerrüde düşürüldüğüne dair herhangi bir ihtarname vs. Belgenin dosyaya sunulmadığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmede kesin vade kararlaştırılmadığı anlaşıldığından; işlemiş faize ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tarafların tacir olduğu, taraflar arasında yapılan işin ticari iş olduğu anlaşılmakla; icra takibi ile talep edilen avans faizinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak davacı tarafça takip talebinde ve ödeme emrinde asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık —oranında ticari faizi isteminde bulunmuştur. Bu hali ile davacının talebi HMK md. 26 uyarınca aşılamayacağından ——taleple bağlılık ilkesi gereğince; asıl alacağa takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda uygulanacak ve yıllık —– avans faizi oranını aşmayacak şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
Takibe konu alacağın miktarı kesin ve belirli olduğu gibi hesaplanması bir tespit yapılmasını gerektirmediğinden davalının haksız itirazı nedeniyle alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olduğu kanaatine varılmıştır.
Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere —– gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
Sabit olan —-alacağın takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda uygulanacak ve yıllık — oranını aşmayacak avans faizi ile ve isabet eden takip giderleri ile birlikte, davalıdan alınıp davacıya verilmek üzere, borçlu davalının —– takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin belirtilen şekilde devamına,
Fazlaya dair istemin reddine,
Kabul olunan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 437,98 TL’den, davacı tarafça dava açılırken yatırılan 114,68 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye kalan 323,30 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça dava açılırken yatırılan 114,68 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı ve 8,50 vekalet harcı olmak üzere toplam 182,48 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 157,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 957,50 TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı %95 oranında olmak üzere 909,63 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Arabuluculuk sürecinde düzenlenmiş sarf kararında yer alan 1.320,00 TL’nin 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesi uyarınca, davanın kabul/red oranına göre 1.254,00 TL’sinin davalıdan, bakiye 66,00 TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin yüzüne karşı miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okundu.18/01/2022