Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/664 E. 2022/20 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/664 Esas
KARAR NO: 2022/20
DAVA : İtirazın İptali (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/12/2020
KARAR TARİHİ: 18/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki bulunduğunu, çerçevede müvekkili tarafından satılan ve teslim edilen ürünlere ilişkin olarak davalıya kesilen fatura bedellerinin ödenmediğini, fatura bedellerinin tahsili amacıyla —- sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından takibe itiraz edildiğini, alacağın likit olduğunu, TTK md. 1530 uyarınca takip öncesi işlemiş faiz taleplerinin de yerinde olduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranından az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı ile aralarında akdi bir ilişki bulunmadığını, faturada belirtilen ürünlerin müvekkili firma tarafından teslim alınmadığını, faturada yer alan ürünlerin kim tarafından teslim edildiğinin, hangi tarihlerde kime teslim edildiğinin bilinmediğini, faturaların altındaki imzaların kime ait olduğunun faturada belli olmadığını ve taraflarınca bilinmediğini, faturaya dayanarak açılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu savunarak; davanın reddine ve %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, İİK’nun 67/1 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin olduğu dilekçeler, ibraz edilen tüm deliller —- sayılı dosyası, alınan bilirkişi raporları ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
—- sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından fatura ve cari hesap alacağına istinaden davalı aleyhine —- alacağın, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya — tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından—- tarihinde icra takibine itiraz edildiği, davanın yasal — yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defter kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen— tarihli raporda özetle; davacı yanın ticari defterlerinin ibraz edilmediği, davalı yanın — ait ticari defter kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu,— yılına ait ticari defter kayıtlarının kapanış tasdikinin bulunmadığı, — yılına ait defterlerin ise ibraz edilmediği, davalının — yılı dönem sonu itibariyle davacı yana —- borçlu olduğu, — yılı dönem sonu itibariyle — borçlu olduğu, takip konusu edilen faturaların davalı yanın ticari defter kayıtlarında aynen kayıtlı olduğu, davacının alacak talebinin yerinde olduğu, TTK’nun 1530. Maddesine göre talep edilebilecek işlemiş faiz miktarının —- olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde özetle; davacı tarafça cari hesap ve—- adet faturadan kaynaklı alacağına yönelik başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalinin talep edildiği, davalı tarafça davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, fatura konusu malların teslim edilip edilmediği ve fatura bedellerinin ödenip ödenmediği noktalarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafça; takip konusu faturalar düzenlenerek icra takibine konulmuştur. Ancak salt fatura düzenlenmesi adına fatura düzenleyen kişiyi borçlu kılmaz. Adına fatura düzenlenen kişinin, fatura düzenleyene borçlu sayılabilmesi için öncelikle aradaki akdi ilişkinin ispatlanması, akdi ilişki ispatlandığı takdirde fatura konusu mal veya hizmetin verildiğinin ispatlanması gerekmektedir.
TTK md 21/2 hükmü uyarınca; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur.
Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun —– kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi —-halinde alacaklının—- HMK’nın 222. — uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. —–
Somut olay bakımından ise; davalı tarafça akdi ilişkinin varlığına itiraz edilmiş ise de, davacı tarafından düzenlenen ve icra takibine konu edilen faturaların ticari defterlerine kayıt edildiği, her ne kadar davacı tarafından ticari defter kayıtları incelemeye sunulmamış ise de, davalının kendi ticari defter kayıtlarının kendisi aleyhine kesin delil niteliğinde olduğu, davalı yanın kendi ticari defter kayıtlarına göre —- sonu itibariyle davacı yana —-borçlu olarak göründüğü, davalı tarafça dava konusu faturaya itiraz edildiğine ilişkin olarak herhangi bir delilin dosyaya ibraz edilmediği, bu hali ile davalı tarafça faturaya süresinde itiraz edildiğinin kanıtlanamadığı, anılan—- belirtildiği üzere; davalının dava konusu faturayı ticari defterlerine kayıt etmesinin fatura konusu malların teslim edildiğine karine teşkil ettiği, bu hali ile taraflar arasında akdi ilişkinin kurulduğu, davacının fatura konusu malı davalı tarafa teslim ettiğinin kabulünün gerektiği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı alacağının —olduğu tespit edilmiş ise de icra takibinde — alacağın tahsilinin talep edildiği anlaşılmakla, HMK md. 26 uyarınca, taleple bağlılık ilkesi gereği davacının davalıdan —- hüküm kurulması gerekmiştir.
Davacı tarafça TTK’nun 1530. Maddesi uyarınca işlemiş faiz talebinde bulunulmuş ise de, anılan düzenlemenin mal ve hizmet tedariki sözleşmelerinde uygulanabileceği, taraflar arasında bu anlamda bir sözleşme bulunmadığı, taraflar arasında kesin vadeye ilişkin herhangi bir sözleşme yapılmadığı, davalı yanın icra takibinden önce temerrüde düşürüldüğüne dair dosyaya herhangi bir delilin ibraz edilmediği, bu hali ile davalı yanın icra takibi ile temerrüde düştüğü kanaatine varılmakla, işlemiş faize ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Tarafların tacir olduğu, taraflar arasında yapılan işin ticari iş olduğu anlaşılmakla; icra takibi ile talep edilen avans faizinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Takibe konu alacağın miktarı kesin ve belirli olduğu gibi hesaplanması bir tespit yapılmasını gerektirmediğinden davalının haksız itirazı nedeniyle alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olduğu kanaatine varılmıştır.
Reddedilen kısım yönünden, davacı yanın kötü niyeti sabit olmadığından, davalı yanın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere —- gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
Sabit olan —– alacağın takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda uygulanacak avans faizi ile ve isabet eden takip giderleri ile birlikte, davalıdan alınıp davacıya verilmek üzere, borçlu davalının —- sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin belirtilen şekilde devamına,
Fazlaya dair istemin reddine,
Kabul olunan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Reddolunan kısım yönünden davacı yanın kötü niyeti sabit olmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
2-Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 157,47 TL’den davacı tarafça dava açılırken yatırılan 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye kalan 103,07‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça dava açılırken yatırılan 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvuru harcı ve 7,80 TL vekaletname harcı olmak üzere toplam 116,60 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 700,00 TL bilirkişi ücreti, 83,75 TL posta gideri olmak üzere toplam 783,75 TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı %98 oranında olmak üzere 768,08 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 2.305,23 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, reddedilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 46,79 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Arabuluculuk sürecinde düzenlenmiş sarf kararında yer alan 1.320,00 TL’nin 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesi uyarınca, davanın kabul/red oranına göre 1.293,60 TL’sinin davalıdan, bakiye 26,40 TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin yüzüne karşı miktar itibari ile kesin olmak üzere verilen karar açıkça okundu. 18/01/2022