Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/47 E. 2023/521 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/47
KARAR NO : 2023/521

DAVA : Sorumluluk Davası
DAVA TARİHİ : 12/11/2013
KARAR TARİHİ : 21/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan sorumluluk davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA
Davacı vekili dilekçesinde özetle ;—- Ünvanlı şirketin 10/11/2011 tarihinde kurulduğunu, % 60’ı davalıya, % 40′ ise dava dışı —-ait olduğunu, şirketin 27/09/2012 tarihinde ünvanının değiştirerek —-olduğu, daha sonra 11/02/2013 tarihinde davalı … % 60 hissesini şirketin diğer ortağı dava dışı —-devir ettiğini, bu tarihten sonra şirketin müdürü ve tek ortağının —olduğunu, şirket müdürünün önce 50.000 TL bedelli ( Temmuz 2013 vadeli ) ve daha sonra 75.000 TL bedelli ( Ağustos 2013 vadeli ) iki ayrı senet düzenleyerek mal alındığı halde parası ödenmeyen —şirketine gönderdiğini, davalının—-nternet bankacılığı aracılığı ile 09/12/2011 tarihinden 08/07/2013 tarihine kadar davacı şirket hesabından şahsi hesabına karşılıksız toplam 268.292,16 TL aktardığını, aynı şekilde davalı adına kayıtlı — toplam 143.053,02 TL aktardığının tespit edildiğini, dava dışı şirket — kapsamındaki araçlarını kullanarak akaryakıt satın aldığını, dolayısıyla ne kadar karşılıksız para aktardığının tam olarak bilinemediğini, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, davalının şirket defterlerini ve kayıtlarını kendi uhdesinde tuttuğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının şahsi hesaplarına aktardığı 268.292,16 TL’sinin ve dava dışı —- aktardığı 143.053,02 TL sinden şimdilik kaydıyla 1.707,84 TL’sinin toplamı olan 270.000 TL sinin her bir havalenin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilin ve davacı şirkete ödenmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesi özetle; davacı şirketin 01/11/2011 tarihine müvekkili ile dava dışı —- arasında kurulduğunu ve müvekkilinin müdür olarak seçildiğini, daha sonra 11/02/2013 tarihinde müvekkilinin % 60 oranındaki hissesinin tamamını dava dışı —-devrederek ortaklıktan ayrıldığını, devirden sonra müvekkilinin 08/07/2013 tarihine kadar şirketin ihracat ve fınans işlerini yürütmek üzere davacı şirkette sigortalı olarak çalıştığını, davacının iddia ettiği gibi şirketin defter ve kayıtlarının müvekkili tarafından tutulmadığını, defter ve kayıtların Serbest Muhasebeci Mali Müşavir—- ve yardımcısı … tarafından tutulduğunu, bu konuda verilmiş vekâletnamenin ve yazışmaların mevcut olduğunu, söz konusu kişilerin görevlerinin halen devam ettiğini, müvekkilinin ortaklıktan ayrılmasından sonra diğer ortağın bilgisi ve izni dahilinde banka ödemelerini sürdürdüğünü, 11/02/2013 tarihinden sonra şirketin müdürü olan —- işlemlerden haberdar olmadığı iddiasının doğru olmadığını, davacı şirketin küçük bir şirket olduğunu, müvekkilinin şahsi hesabına 268.292,16 TL’si değil 196.863,19 TL’sini aktardığını, bunun karşılığında müvekkilinin şirketin banka hesabına 245.500 TL’sini yatırdığını, ayrıca 68.485,86 TL toplamında ücret hak edişinin bulunduğunu, bunlar birlikte nazara alındığında müvekkilinin 117.122,26 TL alacaklı olduğunun görüleceğini, davacının yaptığı gibi sadece banka ekstresinden yola çıkılarak borç alacak ilişkisinin saptanamayacağını, ortaklar cari hesabına bakmak gerektiğini, müvekkilinin ortaklar cari hesabındaki 17.000 TL alacağının tahsili için —- İcra Dairesi’nden davacı şirket aleyhine icra takibi başlattığını, müvekkilinin davacı şirketi kendi cebinden finanse ettiğini, davacının talebinin hakka ve hukuka aykırı olduğunu, dava dışı—ise aktarılan paranın 143.053,02 TL değil, 116.246,94 TL olduğunu, davacı şirket ile —- arasında ticari ilişkinin bulunduğunu, mal ve hizmet satın alındığını, ödemelerin bunlara karşılık yapıldığını savunarak; haksız ve mesnetsiz davanın reddine, masraf ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK KARAR
Mahkememizin 12.10.2026 tarih ve —- esas, —- sayılı kararı ile kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF KALDIRMA KARARI
— Bölge Adliye Mahkemesi —- Hukuk Dairesinin 15.02.2018 tarih ve —- esas ,— sayılı kararı ile;İlk derece mahkemesince davacının iddia ettiği —-üzerinden yapılan işlemlere ilişkin hesap hareketleri ilgili yerden getirtildiği gibi davacı şirket ile dava dışı —- şirketi arasındaki ticari ilişkiyi gösteren cari hesap belgeleri ve faturalarında dosya getirtildiği yine davacı ve dava dışı — Ticaret Sicil kayıtlarının ve ana sözleşmelerinin getirtildiği görülmüştür. Davacının —- 60.000-TL tutarındaki %60 hissesini şirket ortağı —- 29.01.2013 tarihinde devrettiği ve şirketten ayrıldığı bu tarihten sonra şirketi temsil etme görevinin—bırakıldığı, ancak davalının 11.7.2013 tarihine kadar şirkette sigortalı olarak çalışmaya devam ettiği, ilk derece mahkemesince dosyaya getirtilen — cari hesap kayıtları ile faturalar ve mutabakat yazıları bilirkişi kurulunca birlikte incelenmesi neticesinde, 31.12.2012 tarihi itibariyle davalının davacı şirkete borcu olmadığı gibi 8.838,34-TL alacaklı gözüktüğü, davacı şirketin bu borçla ilgili mutabakat bildirimine karşı 25.01.2013 tarihli cevabi yazıya göre “mutabık” olduklarını bildirdikleri, davacı şirketin cari hesap belgeleri ve mutabakat yazıları ile faturaların sahteliğini iddia etmediği gibi bu konuda yargılama aşamasında her hangi bir işlemde yapmadığı, yine davacının — hesapları üzerinden davalıya para aktarıldığı iddiasının ise; davacı şirket hesaplarından —- üzerinden davalıya para gönderildiği gibi davalınında şirket için —-üzerinden paralar yatırdığı ve harcamalar yaptığı,—- ekstresine göre çekilen paraların toplamı 195.863,19-TL iken yatırılan paraların toplamının 205.500-TL olduğu göz önüne alındığında davalının çektiği paradan çok — para yatırdığı, yine davacı şirketin 2013 yılı defter ve kayıtlarına göre, davalının davacı şirketten alacağının 30.761,46-TL olduğu yine davalıya 2013 yılında davacı şirkette çalışması nedeniyle ücretler nedeniyle de banka üzerinden ödemeler yapıldığı, her ne kadar—-şirketine karşılıksız para aktarıldığı iddiası var ise de devir tarihine kadar—- şirketi gibi davacı şirketin de hakim ortağının davalı olduğu ,hakim ortağı bulunduğu iki şirketten birinin zararına işlemler yaptığı iddiasının hayatın olağan akışına da uygun olmadığı ,davalının fiilen ayrıldığı tarihten sonra da yıl sonu itibariyle hesapta mutabık olunduğunun bildirildiği, şirketin tek sahibi olan —-tarafından ortaklar cari hesabı açılarak kullanıldığının anlaşıldığı ,ortaklar cari hesabında banka kanalıyla yapılan ödemeler karşılaştırılarak davalının bir borcu olmadığının anlaşılması karşısında davanın reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmamakla yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ve davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

YARGITAY İLAMI
Yargıtay —- Hukuk Dairesinin 12.12.2019 tarih ve — esas ve —–sayılı kararı ile;
Davaya konu eylem ve işlemlerin davalının müdür olduğu döneme ilişkin olması halinde, davaya sorumluluk davası olarak bakılması gerekir, Mülga 6762 sayılı TTK’nın 556. maddesinde; şirket yöneticilerinin sorumlulukları hakkında anonim şirketin bu hususlara ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş olup, bu yollama ile uyuşmazlığa aynı yasanın 341. Maddesi uygulanacaktır. Bu maddeye göre sorumluluk davasının açılabilmesi için, bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunması gerekmekte olup, bu husus dava şartıdır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uygulaması da aynı yöndedir. ( m. 618/son) bu nedenle mahkemenin davacının tek ortaklı limited şirket olması sebebiyle ortaklar kurulu kararı alınmasına gerek olmadığı yönündeki gerekçesine itibar edilemez.
Davaya konu eylem ve işlemlerin davalının davacı şirkette çalışan olduğu döneme ilişkin olması halinde ise, davalının işçi mi yoksa ticari temsilci mi olduğu noktasında bir ayrım yapılması gerekir. Bir kimsenin işçi sayılabilmesi için iş sözleşmesi ile çalışması koşuldur. İş sözleşmesinin unsurları ise “zaman”, “bağımlılık” ve “ücret” unsurlarından ibarettir. Zaman unsurundan amaç; bir kimsenin günlük belirli bir zaman dilimi içerisinde iş gücünü bir işveren emrine tahsis etmesi, bağımlılık unsurundan amaç ise çalışan kişinin işveren emir ve talimatları doğrultusunda çalışmasını sürdürmesidir. Görülen iş karşılığı işverenin belli bir zaman dilimi için ödemiş olduğu bedel ise ücret unsurunu oluşturur. Belirtilen unsurlara göre bir veya birden ziyade işveren emrinde çalışmasını sürdüren kişiler işçi statüsünde kabul edilir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 449/1. maddesinde ticari temsilcinin tanımı; “ticari temsil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir” şeklinde yapılmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 547/1 maddesinde ise ticari temsilciyi “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bunun yanında ticari vekilin tanımı, ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi verilmeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir şeklinde yapılmıştır. Ticari temsilci gibi ticari vekalet de, BK’nun 32 vd. (TBK 40 vd.) maddelerinde düzenlenmiş temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekalet, ticari temsil gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir. Hukuksal statüsü belirlenmek istenilen kişinin; şirket içerisindeki pozisyonu, yetkisinin kapsamı, gördüğü iş, çalışma koşulları, aldığı ücret vs birlikte değerlendirilerek işçi mi ticari temsilci mi yoksa ticari vekil mi olduğu belirlenmelidir. İşçi olduğunun tespiti halinde, davaya iş mahkemesi tarafından bakılmasının gerekeceği izahtan varestedirBu açıklamalara göre, mahkemece yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın davaya sorumluluk davası olarak bakılarak karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün resen bozulması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının resen bozularak kaldırılmasına karar verilmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava; davacı şirketin dava dışı üçüncü bir firmaya yaptığı ödemelerden ötürü, davacı şirketin eski müdürüne karşı açılmış sorumluluk davasıdır.
HMK.nun 115 madde hükümlerinde Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.HMK.nun 114/2 madde hükümlerinde diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu düzenlenmiştir.
Düzenlenen bilirkişi raporu ile davalının şirkette 01.11.2011 ile 29.01.2013 tarihleri arasında şirket müdürü olarak görev yaptığı belirlenmiş olup, davaya konu eylem ve işlemlerin davalının müdür olduğu döneme ilişkin olması nedeniyle, davaya sorumluluk davası olarak bakılması gerekir, Mülga 6762 sayılı TTK’nın 556. maddesinde; şirket yöneticilerinin sorumlulukları hakkında anonim şirketin bu hususlara ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş olup, bu yollama ile uyuşmazlığa aynı yasanın 341. Maddesi uygulanacaktır. Bu maddeye göre sorumluluk davasının açılabilmesi için, bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunması gerekmekte olup, bu husus dava şartıdır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uygulaması da aynı yöndedir. ( m. 618/son)
Mahkememizce 12.04.2023 tarihli oturum 3 nolu madde hükümlerinde davacı vekiline iş bu davayı açmak için alınmış genel kurul kararını sunmak üzere iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde dava şartı yokluğu davanın red edileceğinin ihtarına karar verildiği, ( ihtarat yapıldı ) davacı Avukatı tarafından ibraz olunan 26.04.2023 tarihli dilekçesinde müvekkil şirket elindeki mevcut kayıtları kontrolünde mahkemenin talep ettiği karara rastlanmadığı belirtilmiş, 21.06.2023 tarihli oturumda da ticari defter ve karar defterlerinin muhasebecide bir kısmının da davalı tarafta olduğunu belirterek bizim bunlara ulaşıp genel kurul kararı getirmemize imkan yoktur şeklinde beyanda bulunduğu, karar defterinin Mahkememizce muhasebeciden istenmesini talep ettiği, bu hususun mahkememiz yargı yetkisi kapsamında olmadığı, davacının karar defterinin teslimine veya zayi edildiğine ilişkin olarak yasal yollara başvurmadığı görülmüştür.Mülga 6762 Sayılı TTK.nun 556 maddesinde, şirket yöneticilerinin sorumlulukları hakkında anonim şirketin bu hususlara ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, bu yollama ile uyuşmazlığa aynı yasanın 341 maddesi uygulanacağı, bu maddeye göre sorumluluk davasının açılabilmesi için bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı bulunması gerekmekte olup, bu husus dava şartı olduğu, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu uygulaması da aynı yönde ( Md. 618/Son ) olduğu, davacı Avukatı tarafından verilen kesin süre içinde sorumluluk davası açılması konusunda alınmış genel kurul ( ortaklar kurulu ) kararı ibraz edilmediğinden davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

HÜKÜM; Ayrıntıları ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
1-Koşulları oluşmayan sorumluluk davasının REDDİNE,
2-KARAR HARCI
Alınması gereken 179,90 TL harcın 4.610,95 TL’si dava açılırken peşin olarak alınmış olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına, fazla alınan 4.431,05 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı tarafa iadesine,
3-AVUKATLIK ÜCRETLERİ
Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 40.800,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-DİĞER YARGILAMA GİDERLERİ
a-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
b-Davalı tarafından yatırılan 3,75 TL vekaletname harcının davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
c-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile —Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.