Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/469 E. 2021/441 K. 29.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/469 Esas
KARAR NO : 2021/441

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 29/09/2020
KARAR TARİHİ : 29/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. Maddesi gereğince Türk Milleti adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili İstanbul Anadolu——. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin—- yapılan inceleme sonucunda eski ortağı ve yöneticisi olduğu kayyım yönetiminde —————- numaralı başvuruları yapılmış olduğu ve arabulucu olarak ———- atandığı, ——-sonlandırıldığının anlaşıldığı, iş bu arabulucuk süreci, konusu, anlaşma haline ilişkin müvekkilinin herhangi bir bilgisinin bulunmadığı, bu hususta Beyoğlu —-. Noterliği ——-yevmiye numaralı ihtarname de gönderildiği, kayyumlar hakkında —– Cumhuriyet Başsavcılığı uyap ———————- duyurusunda bulunulduğu, tek kayyum heyetinin hem başvuran hem başvurulan olarak katılım ile sürecin arabulucu ———- tarafından gereği gibi yürütülmemesi sonucunda müvekkilinin gıyabında sonlandırılması alenen yetki ve görevin kötüye kullanılması olduğu, aynı kayyum heyeti hem müvekkili hem müvekkilin eski ortağı ve yöneticisi olduğu, müvekkil hakkında yapılan yargılama kapsamında atandığı şirketi temsil etmiş ——-çatışması bulunmakta iken gerek kayyumlar gerekse —– tarafından süreç devam ettirilerek müvekkilinin zararına sebebiyet verildiği, kayyumluğun görevleri sadece şirketi ve malvarlığı değerlerini yönetmek olduğu, kayyımların “sulh olmalarının hukuken mümkün olmadığı” ve bu nedenle yapılan işlemlerin hukuken yok hükmünde olduğunun açık olduğu zira HMK’nın 74. Maddesi gereği “sulh olmak” içinde özel yetki gerekmekte olduğu, kayyumların müvekkilinin kanuni temsilcisi —– dolayısıyla müvekkili hakkında dava açma, takip etme ya da muhtemel davalarda şahsı temsil etme gibi hak ve yetkiye sahip olmadıkları, yukarıda izah edilen nedenlerle ———-anlaşma tutanağının yok hükmünde olduğunun tespiti ile iş bu süreç içerisinde hak kaybı yaşanmaması için ——- tutağının icrasının ——–önünde tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı üzerinde kayıtlı taşınmaz——— her türlü hak ve alacaklara,——— ortağı bulunduğu şirketteki ortaklık paylarına, —- diğer mal varlığı değerlerine el konulmasına karar verildiğini ve müvekkili şirkete ————— başvurular tarihinde ———- adı geçen kayyımlar tarafından yapılan —— konusunun ise bir başka yargı kararına dayandığını, müvekkili şirket nezdinde ——–yıllarında çeşitle ———————yapıldığını ve hisse devirleri ——– değiştirildiğini,—–devrinde, hisse devrini ——devirden kaynaklanan alacaklarını borçlu oldukları şirketlere temlik ettiklerinin belirlendiğini, anlaşmalara taraf olan şirketler nezdinde çeşitli tarihlere gerçekleştirilen hisse devirlerine ilişkin olarak İstanbul ——- Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 4.maddesi ve 7145 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçici 1.maddesi uyarınca davacı ——– şirketlerinin hisselerine ilişkin yapılmış olan devir ve temlik işlerinin muvazaalı kabul edilerek geçersiz —- devirlerin ———– resen terkin edilmesine karar verildiğini, —- anlaşma taraflarını borç altına — gerçekleştirmediklerinin, zaten yargı kararları neticesinde ve —– yasal mevzuat uyarınca ortaya çıkan borçlar bakımından gerekli ticari ve hukuki görevleri ifa ettiklerinin önemli bir nokta olarak gözden kaçırılmaması gerektiğini, davacı tarafın dava konusu——— tarafı olmadığının ve bu nedenle eldeki davada dava ehliyeti bulunmadığının kabulü gerektiğini, dava konusu ———yukarıda açıklanan yetki ile görevlendirmeler doğrultusunda ve alınan yargı kararlarının icrası bakımından ——— görevlendirilen ———– gerçekleştirildiğini, davacının dava konusu ——–nezdinde gerçekleşen anlaşma konusu hususlar ve malvarlıkları üzerinde herhangi bir tasarruf ya da itiraz hakkı, yasal mevzuat ile mevcut yargı ve atama kararları gereği, mevcut aşamada bulunmadığını,——— yönetiminde yetkili olan kayyımların iki farklı sıfatı haiz olarak, ——- arasında işlem tesis etmesi mümkün iken, hukuki işlem kabiliyeti bakımından birbirinden bağımsız olan işbu tüzel kişiler ile gerçek kişiler bakımından da bir —– olarak —- asil sıfatıyla başvurarak başlatmasından bir çeşit menfaat çatışması doğacağını, bu çatışmanın arabuluculuk haricinde anılan taraflar arasındaki tüm işlemler için de geçerli olacağı sonucunu doğuracağını ve bu anlamda kayyımlık görevinin atanan şirketler ve şahıslar arasındaki işlemler bakımından ifa kabiliyetinin de ortadan kalkmış olacağını, tüm bu nedenlerle davacının dava ehliyeti bakımından beyan ve itirazların kabulü ile davanın usulden reddine, ihtiyati tedbir talebinin reddine, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Eldeki dava ;davacı müvekkili aleyhine davalı tarafça yapılan ——- anlaşma ile sonuçlandığını ,arabuluculuk tutanağının kendilerinde olmadığını ,anlaşmanın içeriğini bilmediklerini,müvekkilinin malvarlığına ve davalı şirkete atanan kayyımların aynı kişi olduğunu ,çıkar çatışması bulunduğunu aynı kayyımın tarafları temsilen anlaşma yapamayacağını ileri sürerek arabuluculuk tutanağının yok hükmünde olduğunun tesbitini talep etmiştir.
Mahkememizin—– tarihli ara karar ile davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi koşulları bulunmadığından reddedilmiştir.
Mahkememizce uyuşmazlık öncelikle hukuki yarar bakımından incelenmiştir. Bilindiği üzere hukuki yarar dava şartıdır. —- hukuki yararın bulunduğu varsayılır. Tespit davalarında ise her olayın özelliğine göre davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli, özellikle eda davası açılması mümkün olan hallerde olumlu tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmelidir.
Hukuki yarar somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde davacının açacağı veya açılan bir dava da anlaşma tutanağının geçersizliğini ileri sürebileceği gözetildiğin de tesbit davası açmakta hukuki yararın olmadığı anlaşılmaktadır. Zira açılmış ve görülmekte olan ya da açılacak bir davada iddia ve savunma olarak ileri sürülebilecek konular için —– açmakta hukuksal bir yarar bulunmamaktadır.
Ayrıca dava şartı—– ehliyetinin de somut olayda irdelenmesinde—-vardır. Davacının yöneticisi olduğu şirketler ve şahsi malvarlığına 5271 sayılı CMK’nın 133 ve 688 sayılı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamesi uyarınca İstanbul —-. Sulh Ceza Hakimliğinin —— sayılı kararları ile el konulmuş ve akabinde İstanbul —- Sulh Ceza Hakimliğinin ———— sayılı kararları ile davalı şirkete——– olarak atanmıştır.
—— kapsamında bu durumda artık davacının davalı şirketlerde yönetim, ortaklık — hakkı olmamakla dava ikame edebilmesi için gerekli olan aktif dava ehliyetinin bulunmadığına mahkememizce kanaat getirmiş ve açılan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere :
1-Davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan usulden reddine,
HARÇLAR
2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın davacı tarafından dava açılışı sırasında yatırılan 54,40 TL harçtan mahsubu ile, eksik bakiye 4,90 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
VEKALET ÜCRETİ
3———— göre davalı vekili için takdir olunan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
YARGILAMA GİDERLERİ
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.