Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/44 E. 2020/134 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/44 Esas
KARAR NO : 2020/134

DAVA : İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
DAVA TARİHİ : 20/01/2017
KARAR TARİHİ : 13/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA ; Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin ——– bünyesinde yer alan kardeş şirket olduklarını,
davalı gerçek kişilerin ise ——- Yöneticisi/ortağı/sahibi olduklarını,
dolayısya şirketlerin birbirleriyle yakın ilişki içinde olduklarını, Yeni Türk Ticaret Kanunu 195. maddesinin grup şirketlerin oluşumuna izin verdiğini ve Yasada düzenlendiğini, TTK. 209.maddesinin ise; zarardan dolayı grup şirketlerine ve/veya hakim ortak şirkete dava açılabileceğini öngördüğünü, tüzel kişilik perdesinin aralanması kuralının huzurdaki davada uygun bir metod olduğunu,—— borçlarından dolayı davalı grup şirketleri ile birlikte ortak olan diğer davalılarında hukuki olarak sorumlulukları olduğunu, dava dışı ancak; davalılar ile kardeş/grup şirketi olan olan ———–. isimli şirketin grup şirketi olan şirketlerine yaklaşık 7.000.000,00 TL.borçlu olduğunu, İstanbul Anadolu ———.İcra Müdürlüğünün ——- ve İstanbul ——.İcra Müdürlüğünün —— sayılı sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığını, borcun Anadolu——.İcra Hukuk Mahkemesinin ——- esas sayılı kararlarıyla sübuta erdiğini ve kesinleştiğini, İstanbul Anadolu ——–.İcra Müdürlüğünün —- sayılı dosyasına 2.kez itirazda bulunduklarını, bu itirazında müdürlükçe reddedildiğini, İstanbul Anadolu ——.İcra Hukuk Mahkemesine müracaatta bulunduklarını, mahkemece bu taleplerinin de—- Sayılı dosya ile reddedildiğini, alacaklarının 2.kez sübut bulduğunu, İstanbul —–.Asliye Ticaret Mahkemesinin —–. Sayılı dosyasına alacak davası açıldığını, bilahare yargılama sırasında davanın iflas davasına çevrildiğini, mahkemece yetkisizlik kararı verildiğini,——hakkındaki davanın Anadolu ————.Asliye Ticaret mahkemesinin ——-. sayılı dosyası olduğunu iddia ederek mahkememiz ——- esas sayılı dosyasının anılan İstanbul Anadolu —–.Asliye Ticaret Mahkemesinin —- Esas Sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine; İstanbul Anadolu ——.icra Müdürlüğünün ——– Ve İstanbul —–.icra Müdürlüğünün ——— Sayılı Takip Dosyalarındaki Borçludan (——–) alacaklarının ıslah hakları saklı kalmak suretiyle 10.000 Tl. alacaklarının takip tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalılardan TTK. 195. Ve 209 maddeleri gereği sorumlulukları nedeniyle müştereken ve müteselsilen tahsiline; borçluların borçlarını ödememesi halinde gerektiğinde iflas ile ilgili yasal ilanlarında yaptırılarak iflasa karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP ; Davalı —— vekili cevap dilekçesi özetle davacı şirketlerin borçlusu olduğunu iddia ettikleri —- bakımından müvekkil şirketin sorumlu olduğu iddia edildiğini, dava dilekçesinden —— borçlarının kesinleşip kesinleşmediği dahi anlaşılamadığı halde davacılar vekili dilekçesinde ısrarlı olarak davanın sübut bulmuş olduğunu iddia etmektedir. Bu iddianın kabulü mümkün değildir ve cevap verilmesi dahi güçtür. Zira davacıların eğer bir alacak iddiası varsa, bu iddialarını öncelikle borcun asıl borçlusundan talep etmek durumundadırlar. Bu durumun aksine, anlaşılamaz birtakım iddialarda bulunmak ve bir takım icra ve hukuk davalarına atıf yapmak suretiyle borçlu şirket ile hiçbir ilgisi bulunmayan müvekkil şirketin bu borçtan sorumlu olduğunu ve bu iddianın da sübut bulduğunu iddia etmek abesle iştigal mahiyetindedir.
Davacılar vekili söz konusu alacaklarını, borçlu ile hiçbir ilgisi olmayan müvekkil şirketten talep etmekle kalmamış ayrıca iflas talebinde de bulunmuştur. Her ne kadar bu iddianın hukuka aykırılığı en ufak bir izaha dahi muhtaç olmasa da, herhangi bir hak kaybına sebebiyet vermemek adına cevap vermek gerekliliği hasıl olmuştur. İflas yoluna başvurulabilmesi; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 177’nci maddesi ile belli koşullara bağlanmış olduğu malumdur. Dolayısıyla bu koşulları hiçbirini haiz olmadığı açık olan müvekkil şirket aleyhine ticaret mahkemesinde dava ikame ederek iflas takibi başlatılması hukuken mümkün olmadığını,
Müvekkil şirket ile davacının borçlusu olduğu iddia edilen —— şirketi arasında hiçbir hukuki bağ olmadığı pasif husumet itirazımız başlığında açıklanmıştır. Öyle ki davacının iddia ettiği bağın aksine, —– ortağı olan ————— ile müvekkilin hiçbir bağı olmamıştır. Davacının —- olarak nitelediği aileden yalnızca—–müvekkil şirketin geçmiş dönemde ortağı olmuşsa da bu ortaklık da ihtilaflı şekilde sona erdiğini,
Açıklanan nedenlerle Müvekkili şirket ile davacının alacaklı olduğu —– arasında ilişki bulunmadığından davanın müvekkil şirket yönünden pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, davacının birleştirme talebinin reddine, davacının — nezdindeki alacağının müvekkil şirketten tahsili, ödenmediği takdirde müvekkil şirketin iflası taleplerinin haksız olması ve hukuki dayanak yoksunluğu nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı —. Vekili cevap dilekçesi özetle ; Davacı taraf,— (işbu şirketin kim olduğu anlaşılması mümkün değildir) kendisine borçlu olduğunu, davalı şirketlerin de kardeş şirketler olması nedeniyle bu borçtan sorumlu olduğunu dile getirmektedir. Davacı taraf, her ne kadar— karşı kesinleşmiş bir alacağı varmış gibi bir dava açmış olsa da — Firmasından kesin alacaklı olduğuna dair bir delil sürebilmiş değildir. Zira delil olarak ileri sürmüş olduğu tüm dosyalar incelendiğinde alacak iddialarının hep reddedilmiş olduğu açıkça görülmektedir. Kardeş şirket oldukları ve alacaktan davalıların da sorumlu oldukları yönünde bir dava dermeyan edebilmek için öncelikle ilk firmadan alacaklı olduğunu kesin ve net bir şekilde ortaya koyabilmek ve ispatlamak gerekmektedir. Asıl borçlu firma olduğu iddia edilen —-borçlu olduğuna dair kesinleşmiş bir mahkeme hükmü mevcut değilken işbu davanın görülebilmesi kanunen mümkün olmadığından davanın usulden reddi gerektiğini,
Davacı tarafın alacak iddiasında bulunduğu ikinci dosya ise; İSTANBUL —–. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ–. Sayılı icra takibine konu 07.05.2014 TANZİM,—- MİKTARLI BONOdan kaynaklı olarak müvekkil şirkete karşı alacak iddiasında bulunduğu icra takip dosyasıdır. Lakin bahsi geçen senet, borçlu şirket tarafından düzenlenmiş,imzalanmış ya da verilmiş bir senet değildir. Alacak iddialarının dayandırıldığı bono, SAHTE BİR SENETtir. Borçlu şirkette herhangi bir bağı olmayan bir şahsın atmış olduğu bir imza üzerine borçlu şirkete ait (muhtemelen sahte) kaşenin basılması ile borçlu şirket, aslında var olmayan bir alacağa karşılık borçlu gösterildiğini,
Davacı tarafın sahte belge ve sahte iddialarla açmış olduğu icra takibine karşılık tarafımızca İSTANBUL—–. İCRA HUKUK MAHKEMESİ ——. Sayılı dosyası tahtında BORCA VE İMZAYA İTİRAZ DAVASI açılmıştır. Hatta bu dosya kapsamında alacak iddiasında bulunan davacı —- şirketi yetkilisi …’nın kendi ıslak imzalı beyanında; söz konusu senedin borçlu şirket yetkilisi —— huzurda bulunmadığı bir ortamda —— ile birlikte hazırlandığı —–mevcuttur. Ayrıca dosyadan talep edilen bilirkişi raporunda da —– Adına atılmış olan imzanın şirket yetkilisi ——— ait olmadığı, senetteki tüm imzaların —– adına atılan imza ile aynı olduğu tespit edilmiştir. Hatta davacı şirket yetkilisinin kendisinin özel olarak —— yaptırmış olduğu —– da tüm imzaların aynı elin (——– ürünü olduğu tespit edildiğini, davacı taraf, sahteliğini bilmekte olduğu bir senede ilişkin açmış oldukları icra takibine dayalı olarak icra takibi dermeyan etmiştir. İşbu yargılama sonucunda verilen İSTANBUL—- İCRA HUKUK ——- tarihli kararında ‘Davacının imzaya itirazının kabulü ile icra takibinin davacı açısından durdurulmasına’ karar verilmiştir. Ayrıca davalı alacaklının 19.833,00-TL icra inkar tazminat ödemesine ve 9.916,00-TL para cezasına mahkum edilmesine karar verilmiştir. Yani davacı tarafından alacaklı olduğunu iddia ettiği dosya kapsamında aslında borçlu olduğunu, –
Davacı taraf, İSTANBUL ANADOLU ——. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ——–. Sayılı dosyası hakkında iflas davası açtığını dile getirmiştir. Bahsi geçen bu davanın da Sayın Mahkemeniz dosyası ve davalıları ile ilgili değildir. Tamamen alakasız bir dosyadır. Kaldı ki o dosyada da davacı taraf, aynı icra takip dosyalarına ilişkin alacak iddiasında bulunmuş ve buna ilişkin iflas talep etmiştir. Halbuki iflas davasının ANCAK GERÇEK BİR ALACAĞI OLUP DA TAHSİL EDEMEYEN ALACAKLI TARAFINDAN AÇILABİLECEK BİR DAVA olduğu aşikardır. Bu nedenle sahte senetler düzenleyerek ya da sahte senet düzenlendiğini bilerek icra takibine başvuran, bu yolla sanal bir alacak oluşturan, asıl bir alacağa sahip olmayan bir kişinin yapacağı iflas talebinin dinlenebilirliği yoktur. Nitekim borçlu olduğu iddia edilen şirketin davacı şirkete ödemesi gereken bir borcu mevcut olmadığı için, alacağın varlığı davacı tarafınca ispatlanamadığı için, ayrıca açılmış olan iflas davası İİK 177. madde hükmünde yer alan şartların hiçbiri sağlayamadığı için iflas davası yargılaması sonucunda kuvvetle muhtemeldir dava reddolacaktır. Davacının tüm iddiaları asılsızdır ve işbu durum tüm delilerle de sabit olduğunu,
İflas davasına dayanak yapılan İSTANBUL—-. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ ——. Sayılı icra takibine konu alacağa ilişkin belge incelendiğinde, belge üzerinde 3 adet imza bulunduğu ve bu 3 imzanın da aynı elin mahsulü olduğu (————- tarafından atılmış imzalardır), bunun yanında ise belge üzerinde ———– ———ve isimlerinin bulunduğu sabittir. Bu durum bile başlı başına, takibe dayanak belgenin SAHTE bir belge olduğunu açıkça ortaya serdiğini,
Ortada bir alacak yoktur, icra emri ile istendiği halde ödenmemiş bir borç yoktur. Ödemesi tatil edilmiş bir borç da yoktur. Davacı tarafın müvekkilimiz şirkete yöneltmiş olduğu tüm alacak iddiaları da yapılan yargılamalar sonucunda iptal edilmiş ya da sahteliği kanıtlanmıştır. Bu durumda davanın reddi gerektiğini,
Davacı taraf, aynı belgelere istinaden alacak iddiası ile icra takibi – dava gibi pek çok hukuki işlem zaten gerçekleştirmiştir. İşbu işlemlerin bir kısmı karara bağlanmış olup bir kısmının yargılaması halen devam etmektedir. Davacı tarafından daha önceden aynı alacak kalemlerine dayalı olarak dermeyan etmiş olduğu BAKIRKÖY —–. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2016/307 E. Sayılı dosyası kapsamında alacak (tazminat) davası zaten mevcuttur. Yani işbu dava kapsamında DERDESTLİK söz konusudur. HMK gereği aynı dava, farklı iki yerde aynı anda yargılanamaz. Bu nedenle yasa gereği davanın DERDESTLİK nedeniyle REDDİ gerekmektedir. Huzurda açılan bu dava ile ilgili DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİ İLE DE USULDEN REDDE karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, Hukuki niteliği itibariyle davalı şirketlerin iflasına karar verilmesine isteiğine ilişkindir.
Mahkememizin —— Esas sayılı dosyasın 12/02/2020 tarihinde yapılan duruşmasında 1 nolu ara kararı gereği Mahkememiz dosyası ile birleşen İstanbul Anadolu —–. Asliye Ticaret Mahkemesinin — Esas sayılı dosyasında birleşen dosyanın davalıları ————‘yönünden tefrikine karar verilmiş olup, Mahkememizin—— Esas numarasına kaydı yapılmıştır.
HMK 115. Madde hükmü gereğince, Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflarda dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
İİK’nun 160. Maddesi gereğince iflas isteyen alacaklı ilk alacaklılar toplantısına kadar olan masraflardan sorumludur,
Mahkeme masraflar ile iflas kararının kanun yolları için gerekli bütün tebliğ masraflarının peşin verilmesini ister.
Mahkememizin 20/11/2019 tarihli duruşmasında davacı tarafa birleşen dosyanın davalıları yönünden her bir şirket için ayrı ayrı 15.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL iflas avansını yatırmak üzere süre verildiği, aksi halde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verileceğinin ihtar edildiği, ancak davacı tarafından her bir davalı şirket için iflas avansının yatırılmadığı, davacılar vekilinin 12/02/2020 tarihli duruşmasında ise esas dosya yönünden iflas avansını yatırdıklarını, birleşen dosya yönünden ilan kararı verildiği taktirde masraf yatırılacağını, bu aşamada dosyadaki avansın yeterli olduğunu beyan ettiği, davacı şirketler yetkilisi tarafından İİK’nun 181. Maddesi yollamasıyla İİK 160. Madde hükmü gereğince dava şartı olarak belirlenen iflas avansını verilen süre içerisinde yatırılmadığı anlaşılmakla davanın , dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. ( Yargıtay———— )
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Her bir davacı yönünden ayrı ayrı alınması gerekli 54,40 TL peşin harcın, toplamda 108,80 TL harcın davacı tarafından dava açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubu ile, 61,98 TL harcın karar kesinleştikten sonra talep halinde davacılara iadesine,
3————- tarifesine göre davalılar vekilleri için takdir olunan 3.400 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
HMK 138 maddesi gereği dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 gün içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.