Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/35 E. 2021/207 K. 15.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/35 Esas
KARAR NO : 2021/207

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/03/2019
KARAR TARİHİ : 15/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. Maddesi gereğince Türk Milleti adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili İstanbul Anadolu ——-. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ——— mallarına sevk işlemi yaptığı, müvekkilinin imzalamış olduğu sözleşmeler gereğince şirketten ——- plakalı —– yaptığı, bu ————— alacağı olmasına rağmen davalıların sözleşmeyi tek taraflı feshettikleri, davacı —————— bu alacakları alabilmek için arabulucuya başvurup olumsuz sonuç alması üzerine bu davayı açtığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kaymak kaydıyla 1.000,00-TL’nin davalılardan müşterek ve müteselsil olarak sözleşme fesih tarihi olan 04/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiz alınmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı —————- vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin dava dilekçesinin gerek usul gerekse esas açısından gerçek dışı iddia ve taleplerinden mevcut olduğunu, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, HMK’nın 107. Md hükmü gereğince davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının açıkça yasa hükmüne aykırı olduğu, davanın bu yönden usulden reddinin gerektiği, davacı tarafça davada yer alan talepler davalı müvekkiline karşı yönlendirilmiş ise de müvekkilinin davacı taraf ile arasında herhangi bir hukuki sözleşmesel ilişkisinin mevcut olmadığı, müvekkili ile diğer ——- mevcut ticari ilişki çerçevesinde diğer davalı tarafından müvekkilce üretimi gerçekleştirilen malların taşımasının yapıldığı, yapılan taşımalar çerçevesinde müvekkili şirketçe diğer davalıya ödemelerin düzenli olarak yapıldığı, davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça diğer davalı —- aralarında bir sözleşmenin mevcut olduğunu ve bu sözleşmenin de yine diğer —————- tek taraflı olarak feshedildiğini ifade ettiği, burada sözleşmelerin nispiliği yani sözleşmelerin yalnızca sözleşmeyi yapan tarafları bağladığı ve üçüncü kişileri etkiletemediği ilkesinin hatırlatılmasının fayda olduğu, bu durumda da davacı ile diğer davalı ————-arasında imza altına alınmış bir sözleşme var ise bu sözleşmedeki taahhütlerden de yine sözleşmenin tarafları olan davacı ve diğer davalının sorumlu olacağı, müvekkili yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, davacı tarafça talep olunan alacağın davalı müvekkile ait malların taşınmasına ilişkin olduğu iddiasının davacı tarafça ispat edilemediği, müvekkiline —————- usulüne uygun olarak gönderilmediği, arabuluculuk son oturum tutanağında davalı müvekkilin arabuluculuk görüşmelerine katılmadığı gibi bir şerh var ise bu hususa itirazlarını tekrarla arabuluculuk kanununda yer alan hükümlerin davalı müvekkile uygulanması mümkün olmadığından ——– yargılama giderlerinin de davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ————- cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın davacının —-açıldığı, davanın davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerekliliğine dair genel yetki kuralına aykırı olduğu, bununla birlikte davacı ile müvekkili şirket arasında imzalanan ——- tarihi olan Taşıma Sözleşmesinin 14.1 Md uyarınca “Bu sözleşme ile ilgili olarak ortaya çıkan tüm anlaşmazlıkların çözümlenmesinde ———ve İcra Daireleri yetkilidir” hükmünün haiz olduğu, yetkisiz yerde açılan davanın yetki itirazları doğrultusunda usulden reddini talep ettiği, esasa ilişkin olarak davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu iddiaların haksız olduğu, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında ———- yürürlük tarihli taşıma sözleşmesi imzalandığı, söz konusu sözleşme kapsamında müvekkili ———–müvekkili tarafından bildirilecek ——— teslim alma yerlerinden teslim alınması, ——davacı tarafından temin edilecek uygun nitelikteki araçlarla taşınması, teslim etme yerlerine teslim edilmesi hususunda anlaşıldığı, davacı yan da müvekkil şirket müşterisi olan diğer ———- ait ürünlerin taşınması işi bakımından ———– ancak davacı yanın sözleşme ilişkisi devam etmekte iken——alımı yaptığı tespit edildiği, bunun üzerine 03/07/2018 tarihli sözleşmenin feshedildiği, bu itibarla davacı yanın müvekkil şirketten herhangi bir alacağı söz konusu olmadığı, davacının fazla ——–düşülerek mahsup edildiği, bunun sonucunda davacı yanın müvekkil şirkete———–borcu olduğu, bunun üzerine davacı yana müvekkil şirket tarafından İstanbul Anadolu ——-. İcra Müdürlüğü’nün—- Esas sayılı dosyasından takip başlattığı, davacının yerine getirmiş olduğu faaliyetleri kapsamında ödenmesi gereken tüm bedellerin müvekkili tarafından davacı yana ödendiği, davacıya ödenmesi gereken başkaca ve herhangi borcu olmadığı, bu durumun cari hesap ekstresinden ve müvekkil şirket ticari defterleri üzerinde yapılacak olan bilirkişi incelemesi ile sabit olacağı, tüm bu nedenlerle davanın yetkisizlik itirazı doğrultusunda usulden reddini, davacının haksız ve dayanaksız davasının ve tüm taleplerinin reddini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine yüklenmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava; hizmet sözleşmesinden kaynaklı ticari alacağa ilişkindir.
Dava önce Bakırköy ——–. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış ve usulüne uygun yetki itirazı neticesinde ————– Sayılı ilamla mahkememize yetkisizlik kararı verilerek yukarıdaki esasına kaydedilmekle yargılamaya devam olunmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
Karşı tarafın verdiği —— sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. 3-Ayrıca,—– açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü içermektedir.
Buna göre, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından, somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. 6100 sayılı HMK’nın 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen, davacı, dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.
Somut olayda da; davacı vekili müvekkilinin yapmış olduğu taşımalar sebebiyle yaptığı sevkıyatlardan meydana gelen alacaklarını davalılardan tahsil edemediğini , alacağının ayrıntılı olarak bilirkişi tarafından tesbit edileceğinden şimdilik 1.000,00-TL’nin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fesih tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava dilekçesi ekinde sunulan belgelerden ve davacının delil dilekçesinden yapıldığı iddia edilen işlemler, sefer tarih ve saatleri, varış ve çıkış yerleri , varış ve çıkış kilometreleri gibi her türlü bilginin bulunduğu; dava dilekçesinin ekindeki bilgilerden, anlatımdan ve davacının delil dilekçesinden davacının davasını açarken uğradığı zararı tam ve kesin olarak bildiği, davalılar nezdinde tutulan sefer bilgilerine ait hareketleri takip edebildiği, zira seferleri bizzat kendinin yaptığı, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararı bulunmadığı mahkememizce anlaşılmış ve davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağına mahkememizce kanaat getirilmekle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın hukuki yarar yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 59,30 TL maktu harcın dava açılışı esnasında peşin alınan 44,40 TL harçtan mahsubu ile eksik kalan 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı——- kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —– 7. Maddesine göre belirlenen 150,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı ——-kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —— 7. Maddesine göre belirlenen 150,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzlerine karşı 6100 sayılı HMK ‘nın 341/2 maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.