Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/331 E. 2022/667 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/331 Esas
KARAR NO: 2022/667
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/07/2020
KARAR TARİHİ: 29/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi özetle ; —- başlarında müvekkilinin komşusu—–numarasını almış ve onun aracılığıyla arayan kişiler—— işi için müvekkilini aradıklarını söyleyerek görüşmek istediklerini söylediklerini, müvekkilinin de kendileriyle görüştüğünü, bu kişiler kalabalık bir ekip olmakla, hepsi ayrı zamanlarda müvekkili ile iletişime girdiklerini, aracı olan kişinin bu aracılığı bir pay karşılığı yaptığı bilinmediğini, ancak komşusu olan kişinin güvenilir ve iyi insanlar olduğunu söylemiş olması sebebiyle müvekkili —— görüştüğünü, bu kişiler kendilerini tanıtırken tahmini çoğunlukla takma isimler kullandıklarını, kendilerini, ——bağlantılı göstererek,——-olarak tanıttıklarını, ——- kayıtlı lisanlı bir firma olduğunu, bu firma —— en büyüklerinden olması sebebiyle müvekkilin de inandırıcılık oluşturduklarını,
Bu kişiler kaldıraçlı alım satım sistemleri olan — —- işlem yapılmasına olanak sağladıklarını ve müvekkili kazanç elde edeceğine ikna ettiklerini, Faizsiz sistem ile çalıştıklarını, gerçek işlemde alım-satım yapılabildiğini, anlık olarak fiyatların değiştiğini ve bu değişimlerin müvekkile fayda ve kazanç sağlayıcını sonucunda para kazanacağını söyleyerek bu işin karlı bir iş olduğuna müvekkilini ikna ettiklerini, Müvekkilinin, komşusu olan kişinin aracı olması ve anlatılan cazip teklifler karşısında iş geliştirmek amacıyla hareket etmiş ve bu kişilerin söylemlerine inanarak bu kişilere farklı zamanlarda toplamda —–nakit para verdiklerini, bu paraları almaya —isimli şahıs geldiğini, bir seferinde ise— isimli şahıs gelip aldığını, —– babası olduğunu, bu kişinin yaşlı ve güvenilir görüntüsü ise müvekkilini yanıltmış ve güvenmesine sebep olduğunu, Müvekkiline bu para karşılığında bilgisayar ekranında forex dünya borsası sistemi olduğuna dair ikna edici ekranlar sunduklarını, Müvekkil kendine ait hesaptan işlemler gerçekleştirmiştir. Müvekkil bu ekran üzerinden işlemler yaparak—–sisteminde karlı duruma geçtiğini sanmış ve bu güvenle karşı tarafa —– teminat olarak nakit para verdiklerini, müvekkiline —— ait ekranlar sunarak, müvekkili —— alım satım işlemleri yaptığına ikna ettiklerini, müvekkili bilgisayar ekranında kendisine sunulan sistemde işlemler yapmaya devam ederken karlı duruma geçtiğini gördüğünü, bu karları almak isteyen müvekkiline karşı bu kişiler hile yaparak, hesaptan para çekmeye ve sermayesini küçültmeye başladıklarını, bunun üzerine müvekkili bu kişileri arayarak hileyi düzeltmelerini söyleyerek itirazda bulunmuş ve bu kişiler bunu düzelteceklerini söylediklerini, ancak bu düzeltmeyi müvekkilinin hesaba biraz daha para yatırması karşılığında yapacaklarını söylediklerini, müvekkilinin başka parası kalmadığını söylemesi üzerine bu kişiler ona vadeli krediyi kolaylıklar sağlayarak vereceklerini söylediklerini, bu verdikleri sözde kredi de tamamen kendi ekranlarında sundukları rakamlardan ibaret bulunduğunu,
Müvekkilinin hile yapılarak hesaptan alınan parayı tekrar istediği zaman ise, önce senet imzalaması gerektiğini sonra hile yapılarak çalınan parayı isteyebileceğini söylediklerini, bu süreçte önüne sunulan ekran üzerinden işlemler yapmaya devam eden müvekkiline, bir gece işlem yapabilmek adına para yüklemesi gerektiği belirtildiğini, bunun üzerine ——– diğerleri kendisine sistem üzerinden kredi verebileceklerini hatta bu krediyi düşük dolar kurundan vereceklerini söyleyerek müvekkilini durumu çok karlı gibi göstererek kandırmış ve işlem yapmaya devam etmesini hile yoluyla sağladıklarını, sistemde kendini ekside gören müvekkilinin muzayaka halinden faydalandığını, müvekkilinin o an ki gerçek sandığı ekranların korku ve paniğiyle sözde tekliflerini kabul ederek işlemlere devam ettiğini, ancak gerçekte verilen kredi de sistem de tamamen sahte olmakla müvekkilini kandırmak üzerine kurulduğunu, bir akşam vakti müvekkilin evinin yakınlarına gelen——- ve üç kişi müvekkili korkutarak, hile yoluyla ve psikolojik cebir uygulayarak sözde sisteme girdikleri kredi parası karşılığında zorla senet imzalaması hususunda baskı kurmuş ve tehdit ettiklerini, müvekkiline zorla ve hile ile borçlu olduğunu yanılgısına düşürerek senet imzalattıklarını, senede lehdar olarak —— yazdırıldığını, bu olaylardan sonra bilgisayarından sisteme girmek isteyen müvekkilinin sistemdeki kullanıcı adı ve şifresinin değiştirildiğini, kendisine sistemin kapandığını ve hesabına erişemediğini, bu husus ile ilgili olarak —— işlemleri ve bu işlemleri gerçekleştirebilecek kurumlara ilişkin esaslar hakkında tebliğ vesair diğer kanunlar ile, şüphelilerin tamamen kanuna aykırı hareket ettiği ve illegal bir faaliyette bulundukları, Müvekkilinin borsadaki parasını vermedikleri gibi senedi de şantaj aracı olarak kullandıklarını, bu kişilerin birçok başka insanı da bu şekilde dolandırdıklarını şifahen öğrendiklerini, yatırım amacıyla hareket eden kişileri kandırarak kazanç ve fayda sağlayan şüpheliler dolandırdıkları kişileri korkuttuklarını, dolandırılan kişilere, bu yaptıkları işlerin illegal olduğunu ve cezası olduğunu söyleyerek bilgisi olmayan insanları sindirme ve psikolojik cebir ile susturmaya çalıştıklarını, bu sebeple birçok kişinin şikayetçi olmadığını ———- sitesinde başka kişilerinde mağdur edildiğininin tespit edildiğini,
Müvekkilini hile ile kandırılmış ve üzerine manevi cebir uygulanmış olmasa idi bu senede imza atması söz konusu olmayacağını, yaşanan olayda hilenin varlığı —– desteklendiğini, dava, icra takibine konu bononun hile ile düzenlendiğinden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı —- icra takibine konu edilen ve keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan — düzenleme tarihli — bedelli bononun başka bir amaçla verilen belgeden hile ile oluşturulup oluşturulmadığı noktasında toplandığını, Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ——olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Senetin hile ile alındığı hususu her türlü delille ispatlanabilir. Bu husus senetle ispat zorunluluğun istisnaları olarak HMK m.203’de sınırlı olarak sayılmıştır.
Davaya konu senet hakkında arabulucuk sürecinde müvekkilin mağdur edilmemesi adına —- dosyasında tedbir kararı bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle müvekkilden hile ile elden alınan — —-elde ettiği karlar hususunda hukuki haklarımız saklı olmak kaydıyla, —- vade tarihli —-düzenlenen ve lehdarı ——- değerindeki hile ve cebir yolu ile alınan senetten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine ve senedin iptaline, davalının senet asıl meblağının % 20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesi özetle ; usule ilişkin olarak, Davacı — müvekkili aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasında öncelikle yetkiye ve göreve ilişkin hususların tamamına açıkça itiraz ettiğini, Taraflar tacir sıfatına haiz olmamakla birlikte görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olduğunu, Davanın görev hususu ile alakalı usulden reddine karar verilmelisi gerektiğini, davacı arabulucuya başvurmuş olmakla birlikte müvekkilinin arabuluculukta anlaşma sağlanamadığını,
Esasa ilişkin olarak ; Davacı ——-müvekkili aleyhine —– tarihinde haksız, kanuni olmayan delil ve iddialara dayanarak menfi tespit davası açtığını, davacının bu girişimi borçtan kurtulmak maksatlı, kötü niyetli ve somut delillere dayanmayan iddialardan ibaret olduğunu, davalı—— —– tarihinden beri ikamet ediyor olduğu —- çeşitli ticari faaliyetleri olan,—- görmüş bir iş adamı olduğunu, bahse konu ticari faaliyetler içerisinde —- bulunan yabancılara yatırım, şirket kurma —— gibi birçok dalda faaliyet göstermiştir. Bununla beraber müvekkilimiz sahip olduğu iş çevresi sebebi ile bu iş çevresi mensubu iş adamlarının ——arasındaki finansal işlerine de aracılık ederek gelir sağladığını, davacı —-sayın mahkemenize yapmış olduğu başvuru ve bu başvuruya konu olan — senet —- iş adamlarının ülkeler arası para transferleri sonucu davacı —-bu ticaretin bir parçası olması sebebiyle likit bir alacak olduğunu, ülkeler arası yapılan transfer işlemlerinini—- bankalar aracılığı ile yapılması halinde — süreleri bulunduğunu, anlık yapılan ticaretler esnasında tacirlerin| bu süreleri beklemesi halinde oluşacak zararları önlemek , yapılacak ticaretin daha hızlı ve dolayısıyla karlı hale gelmesini sağlamak olduğunu, davalı —- davacı —-arasındaki ticari faaliyetin teknik detayını açıklamaktan ibaret olduğunu, Bahse konu —– bankacılık sistemi dışında belirtmiş olduğumuz gibi anlık ve hızlı bir biçimde gerçekleştirebilmesi için —- kayıtlı ——- aracılığı ile yapılması zaruri bit durumdur. O tarihlerde davacı—– kiracısı ve müvekkilimizin arkadaşı olan —- müvekkilinin davacı ile tanışmasına ve bahsetmiş olduğumuz ticareti faaliyeti yapmalarına aracı olmuştur. — davacının savcılığa yapmış olduğu şikayet üzerine emniyette ifade vermiş ve davacının tüm iddialarını bu ifadesinde yalanladığını, müvekkilinin de davacının arasındaki İticari faaliyetin iddia edildiği gibi —- olmadığını tamamen iş adamlarına ait ülkeler arası para transferlerini içeren bir iş kolu olduğunu doğruladığını, davacının iddialarında beyan etmiş olduğu gibi o tarihlerde kendisine ait veya oğlu üzerine kayıtlı, içerisinde şahsına ait ofisi bulunan —–adında ve Ünvanında ticari anlamda yetkilerini kullanabileceği bir işletmesi bulunduğunu, müvekkilinin ve davacı arasında vuku bulan ticari faaliyet, davacının —–bir iş yerinin bulunmasından kaynaklı olduğunu, müvekkilinin —-arasındaki tacirlerin para transferlerini yürütürken başka ——- de bir süre çalıştığını, müvekkilinin yapmış olduğu bu ticari faaliyet neticesinde çalışmış olduğu başka —– yeterli güveni tesis edememiş bir takım maddi kayıplar yaşadığını, bu sebepten ötürü hem müvekkilinin hem de davacının ortak tanıdığı —– aracılığı ve referansı ile davacıyı tanımış ve ona güvendiğini, bu çalışmalar neticesinde bahse konu ticari faaliyetin anlık olması sebebi ile herhangi bir yazılı hukuki kontrat yapılması mümkün olmadığını, ayrıca borçlar hukukunda da belirtildiği gibi sözleşmelerin yazılı şekil şartı aranmaksızın sözlü olarak da ifa edilebileceğini, davacının muaccel olmuş senedin tahsilini geciktirmek maksadıyla hareket ettiğinin kanıtı olduğunu, —başlarında davacının müvekkilimize ödemesi gareken ve uzlaşılmış olan —meblağın ödemesi gerçekleştirilmediğini, Davacı, —– olumsuz etki oluştluran pandemi sfirecini bahane ederek müvekkilini aramış ve borcun ertelenmesi hususunda talepte bulunmuş ve —-tarihinde ödenmek üzere bir senet düzenleyeceğini taahhüt ederek kendi ikametine yakın olan —- davet ettiğini, müvekkili —- davacı — söz konusu kafede yemek yemişler ve bu esnada davacı bahse konu senedi kendi hür iradesi ve kamuya açık olan bir kafede hiçbir psikolojik veya fiziksel baskı altında olmadan düzenleyerek müvekkiline teslim ettiğini, aralarında geçen ses kaydında davacı —- arasındaki müspet bir hukuki ilişkinin varlığı, davacı —-açıkça borç ikrarı ve bu barca karşılık söz konusu senedi kendi rızasıyla verdiği açıkça anlaşılacağını, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :Dava, hukuki niteliği itibariyle —– bedelli bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine ilişkindir.
Davacı tarafça davalı aleyhine açılan iş bu davada — vade tarihli keşidecisinin davacı —— bononun cebir ve şiddet ile alındığı iddia olunup, senetten dolayı borçlu bulunmadığının tespiti konusunda menfi tespit davası açılmıştır.
TTK.nun 776/1 madde hükümlerinde Bono veya emre yazılı senette bulunması gereken unsurlar olarak ;
a) Senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini,
c) Vadeyi,
d) Ödeme yerini,
e) Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,
f) Düzenlenme tarihini ve yerini,
g) Düzenleyenin imzasını içermesi gerekir.
Davacı tarafça dava konusu edilen belgenin incelenmesinde düzenleme tarihinin bulunmadığı bu nedenle kıymetli evrak niteliği olmadığı belirlenmiştir.
HMK.nun 115/1.maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır.
HMK.nun 114/c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. ——– tarihli 6335 sayılı Yasanın 2.maddesiyle değiştirilen TTK.5.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.
Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar ————-
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, dava şartı olması sebebiyle davanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Mahkememizce görev husus öncelikli olarak incelenmiştir.
Somut olayda davacının ve davalının tacir olmadığı, gerçek kişi oldukları, uyuşmazlığın her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, dava konusu edilen belgenin kambiyo belgesi niteliğine haiz bono olmadığı, adi senet niteliğinde olduğu belirlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı ve davalının tacir olmadıkları, dava konusu edilen belgenin bono niteliğinde bulunmadığının, düzenleme tarihinin olmadığı açıkça görüldüğü, adi senet vasfında olduğu, TTK’nun 4/a ve 5/1 maddeleri gereğince nispi veya mutlak ticari dava niteliğinde olmayan uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna mahkememizce kanaat getirilmiş, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
Dosyanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde görevli ——– Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
3-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davada ilgili mahkemede devam edilmediği durumunda talep halinde bu konuda karar verilmesine,
Dair, davacı ve vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ——-Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/06/2022