Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/292 E. 2022/811 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/292 Esas
KARAR NO: 2022/811
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/07/2020
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit (ticari satımdan kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin —– kurulmasına ait kaynak taşlama işi yaptığını, davalının ——- faaliyette bulunduğunu, taraflar arasında varılan sözlü eser sözleşmesi gereğince. davalı yanın; yapımını üstlendiği dava dışı———– kısmını müvekkiline verdiğini, davalı yanın iş karşılığında; müvekkilinden işin başlangıcında —-boş teminat senedini aldığını——-Taraflar arasında varılan——-gereğince de tüm kaynak ve taşlama işlerinin davalıya ait işyerinde yapılacağını, yapılan işlerin malzemesinin davalı tarafından karşılanılacağını, müvekkilinin de iş bu iş için gerekli ———– müvekkili tarafından karşılanacağı konusunda anlaşıldığını, müvekkilinin davalı için yapmış olduğu —– karlığında davalıya; —— bedelli ——- kestiğini, davalı firmanın kesilen faturalardan ilk üç adet fatura bedelini müvekkiline ödediğini, ancak kalan iki fatura bedellini ise müvekkilime ödemediğini, müvekkilinin ileride telafisi mümkün olmayacak zararlarının önceden önlemesi ve taraflar arasında ihtilaflı olan çelik kutuların ait kaynak ve taşlama işlerinin —- değerinin tespiti için —– sayılı dosyasından delil tespit talebinde bulunduğunu, ve dosyaya gelen tespit taporunda müvekkilinin —- yaptığı kaynak işlerinin —–olduğu, davalı firma tarafından yapılan ——— edildiğini, yapılan işlerin —– olarak tespit edildiğini, —– dosyasında ki delil tespit raporuna göre müvekkilinin davalı firmadan halihazır bakiye alacağı olan —-alacaklı olduğu tespiti neticesinde bu kerre davalı firma hakkında bakiye alacağın tahsili için — sayılı dosyası ile davalı firma aleyhine icra takibine başlandığını, ancak davalı firma yasal süresi içerisinde icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, ve takibin durduğunu, bunun üzerine müvekkilinin de davalının haksız itirazının iptali ile icra takibinin devamı için dava açtığını, —– sayılı ilamı ile davalının —- dosyasına yapmış olduğu itirazının iptali ile icra takibinin —-üzerinden devamına karar verildiğini, müvekkilimin davalıdan — alacaklı olduğunun mahkeme kararı ile kanıtlandığını, Bu kez davalının—– ilamının kaldırılması için İstinaf kanun yoluna başvurduğunu, davalının istinaf başvurusunun reddine, karar verildiğini, davalının—- | kararı üzerine; işin başlangıcında müvekkilinden almış olduğu boş teminat senedini müvekkilini borçlandırmak amacıyla —-sayılı icra dosyasından icraya koyduğunu, müvekkili aleyhine teminat senedine dayalı olarak başlatılan icra takibi haksız ve kötü niyeli olduğunu, öncelikle, gerek—– sayılı ilamı ile müvekkilinin davalıya borçlu olmadığı gibi —– alacaklı olduğu mahkeme kararı ile sabit olduğunu, dava dosyasından yapılan bilirkişi incelemesinde müvekkilinin davacıya borçlu olmadığı gibi alacaklı konumda olduğunu, müvekkilinin davalıya borcunun da olmadığını, davalının müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinin dayanağı olan senet, teminat senedi olup, iş bu teminat senedine dayalı olarak müvekkili aleyhine başlatılan—- sayılı icra dosyası takip dayanağının senetten dolayı müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu da bulunmadığını, müvekkili aleyhine —- icra dosyası ile başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olmadıklarının tespitini, davalının , basiretli tacir gibi davranmayarak, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibinin haksız ve kötü niyetli olması nedeni ile davalının %20 tazminat ödemeye mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili ise cevap dilekçesinde, davacı —– müvekkilinin borçlusu olup cari
hesap ekstrelerinden de senede konu borcun, borcuna karşılık verildiği, senetlerin teminat
senedi olduğu yönündeki iddiaların maddi dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin ticari defterleri de bu alacağı ——kanıtladığını, davacının ——- kararının kesinleşmemiş olup müvekkili tarafından temyiz edildiğini, bu yönüyle davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Hukuki Nitelendirme, Delillerin Tartışılması ve Netice
Dava, —–sayılı takip nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti için açılan menfi tespit davasıdır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin ve kavramların açıklanmasında yarar vardır.
Davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davaya menfi (olumsuz) tespit davası denir ——–
Menfi tespit davası,——— düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında ya da icra takibinden sonra borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu dava maddi hukuk ve usul hukuku bakımından genel hükümlere dayalıdır ve normal bir hukuk davası olarak açılır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıdadır (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıdadır. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya aittir ——
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır——-Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmî bedelsizliğe uğrar —— Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır —— Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Davacı vekili dilekçesinde özetle, taraflar arasındaki eser sözleşmesi nedeniyle müvekkilinin karşı yana işin başlangıcında teminat senedi verdiğini, tüm yükümlülüklerini yerine getiren müvekkili yüklenicinin karşı yana beş adet fatura gönderdiğini, ancak bunların son ikisinin karşı yan tarafından ödenmemesi nedeniyle önce delil tespiti yaptırdıklarını, akabinde faturadan kaynaklanan alacaklarını tahsil etmek amacıyla —– sayılı takip dosyası ile karşı yan aleyhine takibe giriştiklerini, takip borçlusu davalının borca haksız itirazları sonucu — itirazın iptali davası açıldığını ve neticeten itirazın iptali ile takibin— üzerinden devamına karar verildiğini, kararın kanun yolu incelemesinden geçerek—– ilamı ile kesinleştiğini, davalının ilk derece mahkemesinin kararı üzerine işin başında aldığı teminat senedini haksız olarak takibe konu ettiğini, itirazın iptali davasında da müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespit edildiğini, aksine müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunun belirlendiğini, takibin haksız olduğunu belirterek davanın kabulü ile davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller, icra takibine konu —- sayılı takip dosyası,—-ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
Davaya dayanak —- sayılı takip dosyasının incelendiğinde, dosyamız davacısı tarafından davalı aleyhine —– alacağın tahsiline yönelik ilamsız icra takibi yapıldığı anlaşılmıştır.
—- sayılı dosyası incelendiğinde, davanın, davacının davalı aleyhine —– takip dosyası ile fatura alacaklarının tahsili amacıyla başlattığı takibe davalı tarafından yapılan itiraz üzerine açıldığı, davanın —yapılan delil tespiti sonucu esas alınmak suretiyle yapılan mali hesap doğrultusunda kısmen kabulüne karar verilerek takibin— asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacak olan —— takip tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari avans faizi uygulanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı taraf, taraflar arasındaki ——-nedeniyle davaya konu yukarıda anılı takip nedeniyle borçlu olmadığı yönündeki iddiasını, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı borç-alacak ilişkisinin——- sayılı dosyasında verilen karar ile sabit olduğuna dayandırmakta; dolayısıyla işbu menfi tespit davasının konusunu oluşturan takibe dayanak teminat senedi nedeniyle borçlu olunmadığını iddia etmektedir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle kesin hüküm kavramı açıklanmalıdır. Bilindiği üzere, dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmemiş olması——- uyarınca dava şartıdır. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için varlığı ya da yokluğu gerekli olan unsurlardır. Belirtmek gerekir ki, dava şartları davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi için aranan ve kamu düzeni ile ilgili olan zorunlu koşullardır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder ——
Bir hukuki uyuşmazlığı kesin olarak çözen son karar olan kesin hüküm, hem bireyler hem de devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla hukuki güvenlik ve yargı erkine güven sağlandığından kesin hüküm kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hükümle, çelişik kararların ortaya çıkması engellenerek toplum hayatı için zorunlu olan hukuki istikrar sağlanır.
Kesin hüküm şekli ya da maddi anlamda olabilir. Şekli anlamda kesinlik, bir karara karşı belli bir aşamadan sonra kanun yollarına başvurulamamasını, diğer bir anlatımla kanun yolunun bulunmaması veya var olan kanun yollarının tükenmesini; maddi anlamda kesinlik ise bir hukuki uyuşmazlığın artık bütün bir gelecek için çözümlenerek son bulmasını, hükmün kesinleşmesinden sonra o davanın tekrar açılamamasını ifade eder. Maddi anlamda kesin hükmün koşulları 6100 sayılı Yasanın 303 üncü. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.
Nitekim —- sayılı kararında da aynı ilkelere yer verilmiştir ——
Eldeki davada, davacı, kesin hüküm iddiası ileri sürmemişse de aynı alacak/borç ilişkinin taraflar arasındaki —–sayılı dosyasında incelendiğini ve kendilerinin alacaklı olduğunun tespit edildiğini belirterek teminat senedi olarak verilen senede dayalı başlatılan —– takip dosyası nedeni ile davalıya borçlu olmadığını iddia etmektedir.
Aynı borç ilişkisi nedeniyle açılan itirazın iptali davası ile menfi tespit davaları, yukarıda kesin hükme dair belirtilen şartlar dahilinde ——- kesin hüküm teşkil etmeyecekse de aynı borç ilişkisi nedeniyle genel hükümlere dayalı olarak açılan itirazın iptali davasındaki sonuç, yine aynı borç ilişkisinden kaynaklı açılan menfi tespit davasında kesin delil niteliği taşıyacaktır.
Taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak/borç ilişkisinin, tarafların ticari defter ve kayıtları da irdelenmek suretiyle itirazın iptali davasında davacı lehine olacak şekilde neticelenmesi ve hükmün yüksek mahkeme incelemesinden geçerek kesinleşmesi karşısında, bu durumun davacı lehine kesin delil oluşturacağı, buna karşılık davalı yanın cevap dilekçesindeki soyut savunma ve itirazlarına itibar edilemeyeceği anlaşılmakla davacı tarafın eser sözleşmesinin başında karşı yana vermiş olduğu teminat senedi nedeni ile borçlu bulunmadığının kabulüne ve koşulları oluşmayan tazminat talebi reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davanın KABULÜ İLE;
a.Davacının ——-sayılı dosyasının takip dosyası nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine,
b.Koşulları oluşmayan tazminat talebinin REDDİNE,
2.Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 8.813,487.-TL’den dava açılırken yatırılan 1.707,75.-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 7.105,73.-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3.Davacı tarafça dava açılırken yatırılan 1.707,75.-TL peşin harç ve 54,40.-TL başvurma harcı olmak üzere olmak üzere toplam 1.762,15‬.-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4.Davacı tarafından posta gideri olarak yapılan 139,00.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5. Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6.Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 20.353,29 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili davacıya verilmesine,
7.Arabuluculuk sürecinde düzenlenmiş sarf kararında yer alan 1.320,00 TL’nin 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesi uyarınca, davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8.Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının davacı tarafa iadesine,
Dair, hazır bulunan tarafların yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içerisinde ————— nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu.06/10/2022