Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/184 E. 2022/193 K. 08.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/303 Esas
KARAR NO: 2022/197
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/05/2019
KARAR TARİHİ: 08/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalılar arasında gerçekleştirilen ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin cari hesaptan kaynaklı fatura alacağının bulunduğunu, alacağın tahsili amacıyla davalılar aleyhine —–dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalılar tarafından takibe haksız olarak itiraz edildiğini, alacağın likit olduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi, davalı— tarihinde, davalı —– tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalılar tarafından yasal süresi içinde cevap dilekçesi sunulmadığından, HMK md. 128 uyarınca dava dilekçesindeki vakıaların inkar edildiği kabul edilmiştir.
Dava, İİK’nun 67/1 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, ibraz edilen tüm deliller, —- dosyası, mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
—-sayılı dosyasının incelenmesi neticesinde; mahkememiz davacısı tarafından faturalardan kaynaklı bakiye hesap alacağına istinaden davalılar aleyhine — alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline yönelik olarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalılara tebliğinin yapılmadığı aşamada borçlu davalılar vekilince sunulan —- tarihli dilekçe ile borca ve yetkiye yönelik itirazda bulunulduğu, itiraz dilekçesinin davacıya tebliğ edilmediği, davanın yasal — yıllık süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmak üzere talimat yazılmasına karar verilmiş, talimat mahkemesince alınan — tarihli raporda özetle; davacının ticari defter kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davacının davalılardan takip tarihi itibariyle —- alacaklı olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce davalıların ticari defter kayıtları ile dosya üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen —– tarihli raporda özetle; davalıların ticari defter kayıtlarını ibraz etmediği, davacı kayıtlarında yapılan incelemeye göre davacının takip tarihi itibariyle davalılardan —- alacaklı olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafça, cari hesap alacağına istinaden davalılar aleyhine başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalinin talep edildiği; davalılar tarafından, davaya cevap verilmediği anlaşılmıştır.
Davalıların icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazı bakımından; takip konusu alacağının faturaya dayalı para alacağı olduğu, TBK md 89/1 uyarınca alacaklının yerleşim yeri icra müdürlüklerinin de yetkili olduğu anlaşıldığından, davalıların icra takibinin yetkisine ilişkin itirazlarının mahkememizin ön inceleme duruşması ile reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafça; takip konusu cari hesabı oluşturan —- ticari defterlerine kayıt edilmiştir. Ancak salt fatura düzenlenmesi adına fatura düzenleyen kişiyi borçlu kılmaz. Adına fatura düzenlenen kişinin, fatura düzenleyene borçlu sayılabilmesi için öncelikle aradaki akdi ilişkinin ispatlanması, akdi ilişki ispatlandığı takdirde fatura konusu mal veya hizmetin verildiğinin ispatlanması gerekmektedir.
Dosya kapsamında, akdi ilişkinin varlığına dair davalı tarafça imzalandığı belirtilen sözleşme aslı dosyaya sunulmuş, davalı taraf davaya cevap vermediğinden sözleşme, davalı yana isticvap edilmiştir. HMK’nun 171/2. Maddesi uyarınca; davalı tarafça isticvaba özürsüz olarak cevap verilmediğinden, sözleşme altındaki imzanın davalı yana ait olduğu ikrar edilmiş sayılmıştır. Bu hali ile, davacı ile davalı arasındaki akdi ilişkinin varlığı ispat edilmiştir.
TTK md 21/2 hükmü uyarınca; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur.
Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. ——-
28/07/2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Sayılı Kanun madde 23 ile değişik HMK’nun 222. Maddesinde;
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. —– Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
——-Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
—- Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Anılan değişikliğe ilişkin kanun teklifi gerekçesinde; “Maddeyle, Kanunun ticari defterlerin ibrazı ve delil olmasına ilişkin 222 nci maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Mevcut metne göre diğer tarafın defter kayıtlarında ilgili hususta hiçbir kayıt bulunmaması halinde, ibraz eden tarafın ticari defterindeki kayıtlar, sahibi lehine delil olarak kabul edilmektedir. Ticari defteri ibraz edenin tek taraflı işlemiyle oluşturduğu kayıtların, bu kayıtlardan hiçbir şekilde haberi olmayan karşı taraf aleyhine delil teşkil ediyor olması hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi hukuk güvenliği ilkesine de aykırılık teşkil edebilmektedir. Bu sebeple maddede yapılan değişiklikle, ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için öngörülen unsurlardan biri olan, diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtların “ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” hali, madde metninden çıkarılmaktadır. Kural tersine çevrilmekte ve karşı tarafın maddede belirtilen usule uygun olarak tuttuğu ticari defterini ibraz ettiği halde ileri sürülen hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ticari defterin, sahibi lehine delil olarak kullanılamayacağı açıkça hükme bağlanmaktadır. Madde metni dışına çıkarılan “ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” durumunun yerine, “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” durumu maddeye ilave edilmektedir. Buna göre ticari defterde yer alan herhangi bir kaydın, sahibi lehine delil teşkil edebilmesi için diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi gerekecektir. Bu düzenlemenin hakkaniyete ve hukuk güvenliği ilkesine uygun olduğu düşünülmektedir. Zira ticari defteri ibraz edenin defterinde yer alan ve diğer tarafın muhatap alan kayıt, diğer tarafa sunulmakta ve diğer tarafın kendi defterindeki kayıtlara dayanarak karşı delilini ileri sürmesi beklenmektedir. Diğer tarafın ticari defterini ibraz etmemesi hali, ileri sürülen delili hükümden düşürecek başka herhangi bir kayda sahip olmadığı anlamına gelecektir. Belirtilmelidir ki defter ibraz etmeyen tarafın, diğer tarafın ticari defterindeki kayıtların aksini senet veya diğer kesin delillerle ispatlama hakkı saklıdır.” açıklamasına yer verilmiştir.
Anılan madde metni ve değişiklik gerekçesine göre; HMK’nun 222. Maddesinin eski metninde yer alan” diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” hali madde metninden çıkarılmış ve yerine” diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” hali getirilmiştir. Buna göre; usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtları, karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi halinde, sahibi lehine delil teşkil edecektir. Madde değişikliğinin gerekçesinde de, ticari defterlerini ibraz etmeyen tarafın, diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları hükümden düşürecek başka bir kayda sahip olmadığı anlamına geleceği kabul edilmiştir.
Somut olay bakımından ise; davacı tarafından takip konusu cari hesabı oluşturan — adet faturanın ticari defterlerine kayıt edildiği, davacı yanın ticari defter kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davalı tarafından ise ticari defter kayıtlarının usulüne uygun olarak tebliğ edilen davetiyeye rağmen ibraz edilmediği, bu hali ile davacı yanın ticari defter kayıtlarının HMK md. 222/3 uyarınca kendisi lehine delil olarak kabul edilmesi gerektiği, davalı tarafından davacının ticari defterlerindeki kayıtların aksini ispat edecek herhangi bir senet veya diğer kesin delil sunulmadığı, davacı tarafından düzenlenen — adet fatura toplamı — karşılığından davalılardan toplamda— tutarında ödeme yapıldığı, yapılan ödemeler ile düzenlenen ilk — fatura bedelinin davalılar tarafından ödendiği, son fatura bedelinden ise davacının bakiye –alacağının bulunduğu kanaatine varılmıştır. Talep olunan bakiye —-tutarındaki alacak yönünden, alacağın varlığına ilişkin davacı tarafından başkaca herhangi bir delil dosyaya ibraz edilmediğinden iş bu tutar yönünden istem yerinde bulunmamıştır.
Her ne kadar taraflar arasındaki ilişki ticari nitelikte olduğundan alacak miktarına avans faizi talep edilmesi mümkün ise de, davacı tarafça başlatılan icra takibi ile yasal faiz talep edilmiş olduğundan, taleple bağlılık ilkesi uyarınca, alacak miktarına takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir.
Takibe konu alacağın miktarı kesin ve belirli olduğu gibi hesaplanması bir tespit yapılmasını gerektirmediğinden davalının haksız itirazı nedeniyle alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafından HMK’nun 329. Maddesi uyarınca davalılar aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi ve davalılar hakkında idari para cezası uygulanması talep edilmiş ise de, davalıların kötüniyeti sabit olmadığından işbu istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere —– gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Sabit olan — alacağın takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda uygulanacak yasal faizi ile ve isabet eden takip giderleri ile birlikte, davalılardan alınıp davacıya verilmek üzere, borçlu davalılara —- dosyasına yapılan itirazın KISMEN İPTALİNE, takibin belirtilen şekilde devamına,
Aşan istemin REDDİNE,
Kabul olunan alacak miktarının %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı yanın HMK 329/1 ve 329/2 maddelerine dayalı isteminin davalıların kötü niyeti sabit olmadığından REDDİNE,
2. Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 213,81.-TL’nin davacı tarafça dava açılırken yatırılan 62,00.-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye kalan 151,81.-TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3.Davacı tarafından yatırılan 62,00.-TL peşin harç ve 44,40.-TL başvurma harcı toplamı 106,40.-TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4.Davacı tarafından yapılan 500,00.-TL bilirkişi ücreti, 284,10.-TL posta gideri ve 400,00.-TL talimat bilirkişi ücreti ile 11,00.-TL talimat masrafı toplamı 1.195,10.-TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı %86 oranında olmak üzere 1.027,79.-TL’sinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5.Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6.Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 3.130,00.-TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
7.Davalı —kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red edilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 500,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı—– verilmesine,
8.Arabuluculuk sürecinde düzenlenmiş sarf kararında yer alan 1.320,00 TL’nin 6325 Sayılı Kanunun 18/A maddesi uyarınca, kabul/red oranına göre, 1.135,20.-TL’sinin davalılardan, bakiye 184,80.-TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9.Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin yüzüne karşı miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okundu. 08/03/2022