Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/665 E. 2023/171 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/665 Esas
KARAR NO : 2023/171

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2012
KARAR TARİHİ : 23/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. Maddesi gereğince Türk Milleti adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili——. Asliye Ticaret Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili—— yeni bir iş kurduğunu ve mal almak için diğer davacının devamlı iş yaptığı davalı şirkete başvurduğunu kendisine mal gönderileceğinin beyan edildiğini, bunun karşılığında 01.09.2012 keşide ve 08.09.2012 vadeli, 136.160 TL bedelli, karşılığı “malen” azılı müşterek keşide edilen bir bononun alındığını, davalı şirketin mal göndermek yerine ihtiyati haciz kararı aldırdığını, söz konusu bononun karşılığında mal verilmediğini, bu nedenle müvekkillerinin borcunun olmadığını, HMK m. 222. gereğince sadece davalının ticari defterlerine dayandıklarını beyan ederek bonoların iptaline ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılardan—–müvekkilinin —-bayisi olduğunu diğer davacının dolaylı olarak davacı—— üzerinden davacının mallarını edinen ve pazarlayan kişi olduğunu, çalışılan dönemde alınan mallar karşılığında vadeli çek verilerek çalışıldığını, ticari ilişkinin bu şekilde yürütüldüğünü, davacılara irsaliyeli fatura ile mal teslim edildiğini, davacıların malları teslim aldıkların ilişkin fatura altlarına imza ve kaşe vurduklarını, davacıların mallar karşılığında verdikleri çeklerin karşılıksız çıktığını ve arkalarının yazıldığını, davacıların bunun üzerine davalı şirket ve kayıtlarındaki toplam borç tutarı olan 123.776,54 TL ana para ve bu tutara ek olarak açılacak takipten kaynaklanan giderler ve faiz dahil olmak üzere 01.09.2012 tarihli borç bakiyeleri tutarı olan 136.160 TL’lik bir bononun düzenlendiğini, davalıların halen şirket ve kayıtlarında gözüken borçlarının 123.776,54 TL ana para olduğunu, bu bonoya rağmen müvekkiline ödeme yapılmayınca gerekli icra işlemlerinin yapıldığını, tanzim edilen bono karşılığı malların teslim edilmediğinin ispat külfetinin davacılar ait olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava; ——- esas sayılı takip dosyası dayanağı bono nedeniyle davacıların davalı müflise borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.Mahkememizce iflas müdürlüğüne müzekkere yazılmış cevaben —— İcra İflas Dairesi 24/07/2019 tarihli müzekkere cevabı ile Müflis hakkında——Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —— Esas sayılı dosyası ile 02/05/2018 Tarihinde iflas kararı verildiği, tasfiyenin ——nün ——–İflas sayılı dosyasında müflis şirketin tasfiyesinin İİK’nun 218. Maddesi uyarınca basit tasfiye olarak yapılmasına karar verildiği, ikinci alacaklılar toplantısı adi tasfiyede gerçekleştirilen bir toplantı olduğundan basit tasfiyede ikinci alacaklılar toplantısı yapılmadığı, iflas idaresi oluşması söz konusu olmadığı, bu aşamada Tasfiyenin resen müdürlüklerince yürütüldüğü, müflis şirket hakkında verilen iflas kararının kesinleştiği, müflis masasında tanzim edilen sıra cetveli 23/05/2019 tarihli —– ve 18/05/2019 tarihli —— ayrı ayrı yayınlandığı bildirilmiştir.Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, ibraz ettikleri tüm deliller, mahkememizce alınan bilirkişi raporları ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir. Mahkememizce aldırılan 03/07/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; taraflar arasında mal satımına ilişkin bir sözleşmenin var olduğu ve uyuşmazlık konusu bononun bu ilişki nedeniyle düzenlendiği konusunda ihtilaf bulunmadığı, anılan bononun üzerinde de bedelinin “malen” alındığı yönünde kaydın bulunduğu, davacı tarafın sözleşme konusu malların teslim edilmediğini ileri sürdüğü. bu hususu ispat amacıyla HMK. m. 222/f.5 hükmü uyarınca davalının ticari defterlerine dayandığı, davalı tarafın ticari defterlerini inceleme günü ibraz etmediği, bu durumda ispat külfetinin davalı tarafa geçtiğinin kabulü gerektiği, davalının malları teslim ettiğini ispat amacıyla dosyaya bazı irsaliyeli faturaları ibraz ettiği. bu belgelerin altında teslim alanların imzasının bulunduğu, bu malların bedelinin ödendiğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, davalının cevap dilekçesinde davacının teslim edilen mallardan dolayı ana para borcunun 123.776,54 TL olduğunu, bononun bakiye bedelinin ise açılacak bir takibin giderleri, faiz gibi alacaklara yönelik olduğunu, bu konuda tarafların anlaştığını beyan ettiği, sonradan açılacak bir takibin giderlerinin ödenmesine yönelik – tarafların anlaştığını gösterir bir belgenin dosyada yer almadığı, bu durumda, davacının davalıya 123.776,54 TL borçlu olduğunun kabulünün mümkün olduğu görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
İLK KARAR;
Mahkememizce 17/09/2015 tarih ve——- sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI;
—– Hukuk Dairesinin 20/03/2019 tarih ve—— karar sayılı ilamında;
“——–Mahkemece yargılama sırasında davalı asilin yeni ticaret sicilindeki müseccel adresine usulüne uygun tebligat yapılması gerekirken, eski adrese TK. 35. maddesine göre yapılan ancak TK 13. ve 14. maddesine aykırı olan tebligatlar usul ve yasaya uygun olmadığından, davalı tarafın HMK 27. maddesi uyarınca hukuki dinlenme hakkı ihlal edilmiştir. O nedenle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ” şeklinde karar vererek mahkememiz dosyasını iade etmiştir.
Usulüne uygun yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce davalı müflis şirkete ait 2012 yılı ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişi ile nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişiden oluşacak heyet tarafından inceleme yapılmak üzere bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir.02/11/2020 tarihli 2. Kök bilirkişi heyet raporunda özetle; Davalı müflis şirket 2012 yılı defterlerini ibraz etmediğinden, mal alım-satımına ilişkin hesap seyri ve dolayısıyla da dava konusu senedin, henüz teslim edilmeyen bir mal karşılığında (avans) niteliğinde mi verildiği yoksa mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla mı tevdi edildiği hususlarının tespit edilemediği, bununla beraber mevcut bir bakiye alacak varsa, bu alacağın mutlaka müteakip yıllara da devredeceği gerçeğinden hareketle, iflas müdürlüğüne tevdi edilen ticari defterlerden ilk defter olan 2015 yılı ticari defterlerinin incelendiği, ancak incelenen 2015 yılı ticari defterlerinde, taraflararasında mevcut olan herhangi bir alacak-borç ilişkisine rastlanmadığı, davacılar vekili 18.02.2013 tarihli dilekçesinde, dava konusu senedin, gönderileceği vaat edilen malların karşılığı olarak teminat kabilinden verildiğini ancak sözlü olarak anlaştıkları malların gönderilmeyip bononun takibe konulduğunu beyan ettiği, fakat dava konusu bononun, “Malen” açıklamasıyla düzenlendiği, yani bononun üzerindeki bu kaydın, bononun, teslim alınan bir malın karşılığı olarak verildiğine karine teşkil ettiği, bunun aksini iddia eden davacının, malları teslim almadığını ispat etmesi gerektiği, fakat somut olayda davacının, bononun tanzim edilmesinin sebebi olan malların teslim edilmediğini ispatlayamadığı görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; açılan davanın 01/09/2012 düzenleme tarihli, 08/09/2012 vadeli ve 136.160,00-TL bedelli, davacı—– keşidecisi, diğer davacı—— ise kefil olarak imzaladığı “malen” kaydını havi bono sebebiyle, bononun bedelsiz kaldığından bahisle açılan menfi tespit davası olduğu, mahkememizce ilk hükümde davacının 6100 sayılı HMK’nın 222/5 maddesi gereğince münhasıran davalının defterlerine dayanması ve davalının defterlerini ibraz etmemesi sebebiyle davanın kabulüne karar verildiği, mahkememiz kararının —–Hukuk Dairesinin 20/03/2019 tarih ve—– esas —— karar sayılı ilamıyla tebligat eksikliği sebebiyle hukuki dinlenilme hakkının ihlali sebebiyle bozulduğu, yargılama devam ederken davalının—– Asliye Ticaret Mahkemesinin——-Esas sayılı dosyasından 02/05/2018 tarihi itibari ile iflasına karar verildiği ve iflas kararının kesinleştiği, mahkememizce bozma sonrası defter incelemesi kararı verilmekle davalının yalnızca 2015-2016 yılı defterlerini sunabildiği, iddia olunan ticari satım ilişkisinin denetlenebilmesi için davaya konu bononun da düzenlenme tarihi olan 2012 yılı ticari defterlerinin sunulması gerektiği ancak davalının kanuni temsilcisi olan iflas masasınca kendilerine yalnızca iflastan önceki 3 yıla ait defterlerin müflisin yetkililerince teslim edildiğinin bildirildiği, bunun üzerine mahkememizce müflis şirketin iflastan önceki yetkilerine tebligat çıkarılmakla 2012 yılı defterlerinin mahkememize ibrazının istendiği, ancak 07/01/2022 tarihli cevabi beyanla müflis şirketin iflastan önceki yetkilerinin defterlerin kendilerinde olmadığı, iflas idaresinde olduğunu bildirmekle 2012 yılı defterlerinin inceleme amacıyla celbedilemediği, davacılar vekilinin 6100 sayılı HMK’nın 222/5 maddesi gereğince münhasıran davalının defterlerine dayanmasının ve davalının defterleri sunmamasının sonucunun yine aynı madde metninde belirtilmekle ibrazı isteyen tarafın iddiasını kanıtlamış sayılacağının vazedildiği, oysa somut olay özelinde dosyamızda davalının defterlerini külli olarak ibrazdan kaçınmadığı, hatta masada bulunan 2015 ve 2016 defterlerini incelemeye ibraz ettiği, bu durumda mahkememizce her türlü araştırmanın yapılmasına rağmen 2012 yılı defterlerine ne iflas masasında ne de müflis şirketin iflastan önceki yetkilerinde bulunamadığı, dolayısıyla davalı şirketin kanuni temsilcisi olan masanın kasten yahut kötüniyet ile ibrazdan kaçındığının da mahkememizce kabul edilmediği ve bu sebeple 6100 sayılı HMK’nın 222/5 maddesi gereğince münhasıran davalının defterlerine dayanmasının ve davalının defterleri sunmamasının sonucu olarak davacının iddialarını ispatlamış sayılacağı hükmünün somut olayda vücut bulmadığı, tüm bunlardan başka her ne kadar müflis şirket 2012 yılı defterlerini ibraz edemediğinden taraflar arasındaki iddia olunan mal alım-satımına ilişkin hesap seyri ve dava konusu senedin henüz teslim edilmeyen bir mal karşılığında avans olarak mı verildiği yoksa mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla mı verildiği tespit edilemese de, bilirkişi raporunda da değinildiği üzere eğer taraflar arasında mevcut bakiye bir alacak var ise bu alacağın mutlaka müteakip yıllara da devretmesi gerekeceği, incelemeye sunulan ticari defterlerden ilk defter olan 2015 yılı ticari defterlerinin incelendiğinde taraflar arasında mevcut olan herhangi bir alacak-borç ilişkisine rastlanmadığı, davacılar vekili dava dilekçesinde ve safahatte dava konusu senedin gönderileceği vaat edilen malların karşılığı olarak teminat niteliğinde verildiğini ancak sözlü olarak anlaştıkları malların gönderilmeyip bononun takibe konulduğunu beyan ettiği, oysa dava konusu bono incelendiğinde üzerinde “malen” kaydının bulunduğu, yani bononun üzerindeki bu “malen” kaydının, bononun teslim alınan bir malın karşılığı olarak verildiğine karine olduğu, bu durumda karinenin aksini iddia eden davacıların ise malları teslim almadığını ispat etmesi gerektiği, fakat somut olayda davacıların bononun tanzim edilmesinin sebebi olan malların teslim edilmediğini ispatlayamadığı, bu sebeple bononun bedelsiz kaldığının da ispat edilememiş olduğu mahkememizce değerlendirilmiş, 02/11/2020 tarihli bilirkişi raporu gerekçeli, bilimsel ve denetime uygun olmakla hükme esas alınmış ve kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, davalının 2004 sayılı İİK’nın 74. maddesi gereğince talep etmiş olduğu tazminat yönünden ise: menfi tespit davalarında 2004 sayılı İİK’nın 72/4 ve 72/5. maddeleri gereğince tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulunun gerek takibin durdurulması gerekse icra veznesindeki paranın ödenmemesi şeklinde tedbir kararı verilip tedbirin uygulanması olduğu, dosyamızda ise tedbir kararı verilmediği ve takibin durdurulmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin tazminat talebi reddedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Kanıtlanamayan davanın REDDİNE,
2-İ.İ.K 72/4 gereği takip durmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcının, davacı tarafından dava açılırken yatırılan 2.022,00-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 1.842,1‬0-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı müflis tarafından yapılan 230,50-TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalı müflise verilmesine,
6-Davalı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlülükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 21.424,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.