Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/662 E. 2020/11 K. 10.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/662 Esas
KARAR NO : 2020/11

DAVA : İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
DAVA TARİHİ : 20/09/2017
KARAR TARİHİ : 10/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkil Şirket ile Davalı Şirket arasında akdedilen — Sözleşmesiyle, Davalı Şirketin İntifa Hakkı bulunan—– —- kayıtlı taşınmazın — olarak İşletmeciliği ve Bayiliğinin 5(Beş) Yıl süre ile Müvekkil Şirkete bırakıldığını, sözleşme Tarihinde —-bulunmayan taşınmaz üzerinde Müvekkil tarafından ciddi yatırımlar suretiyle taşınmaz üzerinde gerekli bina inşaatları gerçekleştirilerek işletmeye hazır hale getirildiğini ve —– —-alındığını ve ardından Müvekkil Şirket tarafından Sözleşme Konusu ——işletilmeye başlandığını, işe başlanmasından kısa bir süre sonra, davalı şirket tarafından keşide edilen İhtarname ile Rekabet Kurumu’ nun — Tarihinde—- yayımlanan duyurusu uyarınca——feshedildiğinin bildirildiğini, anılan İhtarnameyle Müvekkil Şirketin Taşınmaz üzerindeki — erdirildiğini ve taşınmazdan tahliye edildiğini, davalı şirketin sözleşmeyi feshinin haksız olduğunu, zira Rekabet Kurumunun İnternet Sitesinde 12.03.2009 T. İlan edilen “Akaryakıt Sektöründe İntifa Sözleşmelerinin Muafiyetten Yararlanma süresinin en fazla 5 Yıl olarak belirlendiğine ilişkin duyurunun işbu dava konusu sözleşmeye uygulanabilir nitelikte olmadığını, müvekkil şirketin dava konusu İstasyonun bulunduğu taşınmazın maliki olmayıp, 16.03.2010 Tarihli Sözleşme ile Bayi Konumuna geldiğini, nitekim taşınmazın daha Önceden atıl durumda kalarak harabeye dönmüş olduğunu, Davalı Şirket tarafından da İntifa Hakkı Tesisi Sözleşmesinin Taşınmaz Maliki ile ve Bayilik ve İşletme Hakkının Verilmesine dair Sözleşmenin de Müvekkil Şirketle yapıldığı dikkate alındığında, Davalı Şirket tarafından feshe gerekçe olarak gösterilmiş olan —tarihli Rekabet Kurumu duyurusunun Müvekkil Şirket ile akdedilen Sözleşmeye uygulanabilmesinin hukuken olanaklı olmadığını, müvekkil ile davalı şirket arasında —taşınmaz maliki olan — arasında İntifa hakkı Tesisi Sözleşmelerinin imzalanmış olduğunu, buna agöre müvekkil şirket ile taşınmaz malikleri arasında hiçbir sözleşme bulunmadığı gibi müvekkil şirket tarafından taşınmaz maliklerine ödenen herhangi bir bedel de bulunmadığını, taraflar arasında akdedilen Bayilik Sözleşmesinin 17.Maddesinde yer alan ve İstasyonun faaliyete geçmesinden 3 ay sonra başlamak üzere Davalı Şirkete ödenecek — İstasyonunun işletilmesinden, marka kullanımından — doğan bir işçilik ücreti olduğunu, müvekkil şirket ile Davalı … arasında imzalanan — —kapsamında kalmakta olup, davalı şirket tarafından feshe gerekçe gösterilen Rekabet Kurumu duyurusunun Müvekkil Şirket ile akdedilen —- hakkında uygulanabilmesinin hukuken olanaklı olmadığını, bu nedenle davalı şirketin sözleşmeyi feshinin haksız, dürüstlük ve İyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, geçerli bir şekilde kurulmuş bir sözleşmede, tarafların sözleşmeye uygun hareket etmeleri, edimlerini sözleşmeye uygun olarak yerine getirmeleri, edimin ifasını imkânsız hale getiren her türlü davranıştan kaçınmalarının zorunlu olduğunu,– kusuruyla imkansız hale getirmesinin TBK. Md.112 anlamında borca aykırı davramldığından, bu durumda alacaklının uğradığı tüm zararları tazmin etmekle yükümlü olduğunu, davalı şirket tarafından taraflar arasında akdedilen Bayilik Sözleşmesi Haksız olarak imkânsız hale getirilerek müvekkil şirkete işletme hakkı verilen taşınmazın zapt edilmiş olduğunu, Müvekkil Şirket tarafından Sözleşmenin, asgari 5(Beş) Yıl süre ile ve daha sonra tarafların anlaşması ile 5 Yıl süre ile uzatılma hakkı çerçevesinde uzun sürelerle çalışmak üzere akdedildiğini, harabe niteliğindeki taşınmazın tekrar İnşa edilerek yeniden bir akaryakıt istasyonu yapıldığını, Davalı—sonucunda müvekkil şirketin ciddi zarara uğradığını, müvekkil Şirketin 29.09.2010 Tarihinde keşide edilen İhtarnameye kadar İşletmiş olduğu —— işletememesi nedeniyle uğramış olduğu tüm zararların davalı şirket tarafından karşılanması gerektiğini ve bu zararların en büyüğünün Müvekkil Şirketin uğradığı Müspet zararlar olduğunu, Müspet Zararın Sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarar olup, kar mahrumiyetini de kapsadığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından da istikrarlı olarak kabul edilen ilke doğrultusunda Müvekkil Şirketin uğramış olduğu—- edilerek davalı şirketten tahsilinin gerektiğini İddia ederek, davanın Kabulü ile Müvekkil Şirketin zararı nedeniyle 6100 Sayılı HMK 107 Md. Uyarınca Maddi Zararın Mahkemece tam olarak belirlenmesinden sonra dava değerini arttırma haklarını saklı tutarak, şimdilik 10.000 TL’ nn Sözleşmenin Feshi Tarihinden işleyecek Ticari Avans Faizyle birlikte tahsiline, Yargılama Giderleri ve Vekâlet Ücretinin Davalı Şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı Şirketin müvekkilin bayilik sözleşmesini feshinin haksız olduğunu, esasen davacı ile taşınmazın maliki arasında bir ilişki olmadığından feshe gerekçe gösterilen 2002/2 sayılı dikey anlaşmalara ilişkin Rekabet Kurulu duyurusunun 16.03.2010 tarihli bayilik sözleşmesi hakkında uygulanamayacağını ifade ettiğini, oysa, 2002/2 sayılı tebliğ kapsamında değerlendirme yapabilmek için, davaya konu taşınmaz ile ilgili tesis edilen tüm anlaşmaları bir bütün olarak kabul ederek ele almak gerektiğini, Nitekim müvekkil Davalı ile dava dışı —arasındaki intifa hakkı tesisine ilişkin resmi senetin 10.10.2002 tarihli, bayilik sözleşmesinin ise — tarihli olduğunu, Rekabet Kurulunun bu konuyla ilgili olarak daha önce almış olduğu kararlar çerçevesinde, —- tarihinden önce yapılmış olan ve bu tarih itibariyle kalan süreleri 5 yılı aşan anlaşmaların ” azami hadde indirme” ilkesi gereğince 18.09.2010 tarihîne kadar — sayılı tebliğ ile tanınan grup muafiyetinden yararlanma ve uygulama süresi bulunduğunu ve bayilik sözleşmesi ve onunla bağlantılı intifa sözleşmesinden oluşan rekabet yasağına dayalı dikey ilişkinin, intifa hakkı da dâhil olmak üzere 18.09.2010 tarihine kadar grup muafiyeti kapsamında olacağını, müvekkil davalı ile dava dışı — arasında imzalanmış olan bayilik sözleşmesi ve bununla bağlantılı —-tarihli intifa sözleşmesinden oluşan rekabet yasağına dayalı dikey ilişkinin —- sayılı dikey anlaşmalara ilişkin grup muafiyeti tebliği kapsamında, grup muafiyetinden yararlanacağının açık ve net bir şekilde ortada olduğunu, müvekkil davalı Şirketin intifa hakkına dayanarak davacı şirket ile bayilik sözleşmesi imzaladığını, Rekabet Kurulu kararlarıyla —- tarihinden İtibaren taşınmazı kullanmakta haklı sebep kalmadığından hareketle, Üsküdar —.Noterliği’ nin 29.09.2010 T.—–ihtarnamesinin keşide edilerek 16.03.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin haklı sebeple fesih edilldiğini ve Fesih gerekçesinin yasa hükmünün ve Rekabet Kurulu kararlarının uygulanması olduğunu, bu bağlamda feshin haksız olduğunu söylemenin mümkün olamayacağını, davacı ve davalı arasında tesis edilen bayilik sözleşmesine bakarak, akaryakıt istasyonunun bulunduğu taşınmaz ile ilgili tesis edilen tüm anlaşmalara bir başka ifadeyle dikey ilişkiye bakmadan rekabet mevzuatı çerçevesinde yorum yapmak, değerlendirmede bulunmanın yanlış olacağını, müvekkil davalı şirketin bayilik sözleşmesini feshinin haklı bir fesih olduğunu ve Müvekkil Davalının rekabet kurulu kararlarını uyguladığını, Rekabet Kurulu kararları ve uygulamalarının sektörle ilgili herkes tarafından bilinen gerçekler olduğunu ve bu bağlamda davacının tazminat hakkının doğmayacağını, davacı şirketin anılan tarihte taşınmaza yaptığı masrafları da almak suretiyle taşınmazı tahliye ettiğini, Müvekkil Davalı Şirketin davaya konu akaryakıt istasyonunu önceki işleticiden mahkeme kararıyla teslim aldığını, Taşınmaz üzerindeki intifa hakkının rekabet kurulu kararı çerçevesinde terkin edildiğini, taşınmazı sonradan edinen yeni malikin Rekabet Kurulu kararı çerçevesinde taşınmazın tahliye edilmesini talep ettiğini, Davacının bir an için davasında haklı olduğu kabul edilse bile hesaplanacak tazminatın ancak makul bir süre için olabileceği, ancak yukarıda da izah edildiği üzere haksız bir feshin Söz konusu olmaması nedeniyle Tazminat istenemeyeceğini Savunarak, haksız ve dayanaksız davanın reddine, Yargılama Giderleri ve Vekâlet Ücretinin Davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
Dava ; hukuki niteliği itibariyle davalı şirketin iflasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
İstanbul Anadolu —. Asliye Ticaret Mahkemesinin — tarih ve —- Karar sayılı ilamı ile davanın doğrudan doğruya iflas davasına ilişkin olması nedeniyle dava dosyasının mahkememize gönderilmesine karar verilmiştir.
HMK 119/1. Maddesinde ” dava dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:
a) Mahkemenin adı.
b) Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri.
c) Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası.
ç) Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri.
d) Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri.
e) Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri.
f) İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği.
g) Dayanılan hukuki sebepler.
ğ) Açık bir şekilde talep sonucu.
h) Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.
(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır.” hükmü yer almıştır.
Davacı şirket vekili tarafından davalı …–. Aleyhine 20.09.2017 tarihinde açılan iş bu davada müvekkili şirket ile davalı şirket arasında akdedilen — tarihli bayilik sözleşmesi ile davalı şirketin intifa hakkı bulunan —- — numarasında kayıtlı taşınmazın akaryakıt istasyonu olarak işletmeciliği ve bayiliği 5 yıl süre ile müvekkili şirkete verildiğini, müvekkili şirket tarafından ciddi yatırımlar yapılmak suretiyle işletmeye hazır hale getirdiğini, çalışma ruhsatı alındığını, müvekkili şirketin faaliyete başlamasının ardından kısa bir süre sonra davalı şirket tarafından keşide edilen ihtarname ile rekabet kurulunun 12.03.2009 tarihinde internet sitesinde yayınlanan duyurusu uyarınca 16.03.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin fesh edildiğinin bildirildiği, müvekkili şirketin haksız fesih nedeniyle uğramış olduğu müspet zarar nedeniyle 6100 Sayılı HMK’nun 107. Maddesi uyarınca maddi zararın belirlenmesinden sonra dava değerini artırma hakkı saklı kalmak suretiyle şimdilik 10.000 TL’nin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı şirket tarafından ibraz olunan—- tarihli istem dilekçesi ile davasını ıslah ederek İİK’nun 177 maddeye göre iflas davasına dönüştürdüğünü bildirmiştir.
Mahkememizce düzenlenen 02/12/2019 tarihli tensip tutanağının 5. Madde hükümlerinde davacıya davasını İİK’nun 177. Maddesinin hangi fıkrasına dayandırdığını açıklaması için iki haftalık kesin süre verilmiştir.
Yine mahkememizce 12.12.2019 tarihli ara kararı ile davacı şirkete davasını İİK’nun 177. Maddesinin hangi fıkrasına dayanarak davalının iflasını istediğini açıklaması için HMK 119/g maddesi gereğince iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi taktirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına karar verilmiş, söz konusu ara kararı davacı şirkete — tarihinde tebliğ edilmiş, davacı tarafından —- tarihli istem dilekçesi ile beyanda bulunulmuştur.
İİK’nun 177. Madde hükümlerinde evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasın alacaklının talebi ile gerçekleşmesi için ;
a-borçlunun malüm ikametgahı olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eder, hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder veyahut haciz yolu ile yapılan takip sırasında mallarını saklarsa ;
b-borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa,
c-301. Maddedeki hal varsa,
d-ilama müstenit alacak icra emri ile istenildiği halde ödenmemişse, Türkiye de de bir ikametgahı veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddetle mahkemeye çağrılır.
Bu kanunun 178. Maddenin ikinci fıkrası burada da uygulanır.
Davacı şirket tarafından ise verilip tebliğ edilen iki adet ara kararına rağmen davasını İİK 177. Maddesinin hangi fıkrasına dayandırdığı hususu açıklanmamış, ısrarlı bir şekilde HMK 33. Maddesi gereğince hukukun resen mahkeme tarafından uygulanması dile getirilmiştir.
Bu itibarla davacının verilen ve tebliğ edilen ara kararlar gereğince davasını İİK’nun 177. Maddesinin hangi fıkrasına dayandırdığını açıklamadığı, oysa alacaklının talebi doğrudan iflası düzenleyen İİK’nun 177’nci maddesi dört bent halinde olup, davacının davasında hangi bent yada bentlere dayandığını kural olarak açıklaması ve incelemenin de bu çerçevede yapılması gerektiği, ( Yargıtay —–. Hukuk Dairesi —— Karar ) belirlenmekle ; davanın HMK 119/1/g ve 2. Fıkrası uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM : GEREKÇESİ AYRINTILI AÇIKLANDIĞI ÜZERE ;
1-Davacının davasının AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Alınması gerekli —— harcın davacı tarafından dava açılışı sırasında peşin olarak alınan —— harçtan mahsubu ile 124,38 TL harcı karar kesinleştikten sonra davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
5-Kararın taraflara tebliğine,
HMK 138 maddesi gereği dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 ( on ) gün içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.