Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/650 E. 2019/1100 K. 18.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/650 Esas
KARAR NO: 2019/1100
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 06/09/2018
KARAR TARİHİ: 18/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi ——- Esas sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıya ait ve davalının sürücüsü olduğu——– plakalı aracın —– tarihinde müvekkili ——- ve müvekkili …’in babası olan ——– kullandığı —— tipli motora kusurlu şekilde çarpması suretiyle meydana gelen kaza sonucunda —— vefat ettiğini, ailenin geçimini tek başına sağlayan baba —– ölümüyle birlikte müvekkilerinin zor günler geçirdiğini ve geçim sıkıntısı yaşadıklarını, maddi ve manevi pek çok eza ve cefa çektiklerini, müvekkili Hande’nin ev hanımı olduğunu ve çalışmadığını, İlayda’nın ise üniversite öğrencisi olduğunu, müvekkillerinin maddi zararları ile manevi zararlarının kusurlu karşı tarafın araç sürücüsü ile ruhsat sahibi olan davalı tarafından giderilmesi gerektiği hususu raporlar, hasar dosyaları ve kaza tutanağı ile sabit olduğunu, davacı vekillerinin maddi tazminatlarının tazmini için davalıya ait aracın trafik sigortasını yapan —— dava açıldığını, bu davanın İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——– Esas sayılı dosyada görülmekte olan dava ile bağlantılı olduğunu, usül ekonomisi bakımından iş bu davanın İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——— Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesini, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacakları olan maddi tazminatın şimdilik ——— TL’sinin muaccel olduğu tarihten bu yana işlemiş yasal faizi ile ——– TL manevi tazminatın davalıtan tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmemiştir.
İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ——– tarihli ——— sayılı kararı ile Mahkemelerinde açılan —— Esas sayılı dava ileİstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmekte olan —– Esas sayılı dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunmakla HMK’nun 166.maddesi uyarınca birleştirilmesine karar verilmiştir.
Birleşen İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin — Esas sayılı dosyasında —- tarihinde açılan dava, trafik kazası sonucu gerçekleşen ölüm nedeniyle, uğranılan maddi ve manevi zararın tazminine ilişkindir.
Her ne kadar İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi —- Esas sayılı dosyasındaki davayı — tarih —— Karar sayısı ile Mahkememizdeki dava ile birleştirmiş ise de;
UYAP’ta halen yayınlanmayan yüksek Yargıtay —- Kurulu’nun ——– karar sayılı ilâmındaki “Bireyler arasındaki uyuşmazlıkların yargıya intikalinden sonra başlayan yargılama faaliyetinin ilkelerini usul kuralları (yargılama hukuku ilkeleri) belirler. Yargılama hukukunun temel ilkelerinden birisi de her davanın ayrı yargılamayı gerektirmesidir. Davaların birleştirilmesi bu kuralın en önemli istisnasını oluşturur. Bu istisnanın kabul edilmesinin temelinde de yine yargılama hukuku ilkeleri yatmaktadır. Gerçekten de mahkemeler aracılığı ile maddi hakları korumayı amaçlayan devlet, uyuşmazlığı kısa sürede, basit ve hızlı yöntemlerle çözüme ulaştırmalıdır. Uyuşmazlıkların çözümü yöntemlerini düzenleyen yargılama hukukunun amacı sadece çözüme ulaşmak değil, bu çözümün adalete ve gerçeğe de uygun olmasını sağlamaktır.
Bu kapsamda davaların birleştirilmesi, hukuk yargılamasının yukarıda belirtilen amaçlarına hizmet eden araçlardandır. Benzer ya da aynı doğrultuda karar vermeyi gerektiren durumlarda davalar birleştirilerek ortak yargılama sürecine girildiğinde, deliller birlikte toplanarak gereksiz zaman kaybı ve masraf yapılmasının önüne geçilmekte, böylece basit, ucuz ve hızlı yargılama ile usul ekonomisi amacı gerçekleşmiş olmaktadır. Diğer yandan, tarafların yargılamayı uzatmaya yönelik ve farklı karar alma yönündeki çabaları engellenmekte, dürüstlük kuralına uygun davranmaları sağlanmaktadır. Bu yöntemle ayrıca hukuki sorunun parçasını oluşturan ya da benzer sorunlar nedeniyle aynı doğrultuda karar vermeyi gerektiren davalarda çelişkili karar verilmesi önlenmekte ve hukuki istikrar sağlanmaktadır. Bu nedenledir ki 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu nun (HUMK) 45 inci ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu nun (HMK) 166 ncı maddesinde davaların birleştirilebileceği hükmü düzenlenmiştir. Fakat davanın diğer bir mahkemede derdest olan bir dava ile irtibatının bulunduğu iddiası HUMK nın 187 nci maddesinde ilk itiraz olarak düzenlenmiş iken, 6100 sayılı HMK da davaların birleştirilmesi ilk itiraz olmaktan çıkartılarak, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği kabul edilmiştir. Bu nedenle somut olayın çözümlenmesi için öncelikle 1086 sayılı HUMK hükümlerinin mi yoksa 6100 sayılı HMK hükümlerinin mi olaya uygulanması gerektiği öncelikle belirlenmelidir. Bu noktada, kanunların yürürlüğüne ilişkin temel ilke ve bu kapsamda usule ilişkin kanun hükümlerinin yürürlüğü konusunda genel bir açıklama yapılmasında fayda bulunmaktadır: İlke olarak herhangi bir kanun veya düzenleyici kural, hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da kanunların yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilememeleri, yani geçmişe etkili olmamalarıdır. Kanun koyucu tarafından bu kuralın aksine düzenleme yapmadığı takdirde hukuk güvenliğini sağlamak için kanunlar geriye yürüyecek şekilde yorumlanamaz. Bir usul hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra bir dava açılırsa bu davaya yeni usul kurallarının uygulanması esastır. Çünkü genel olarak kanunlar hemen etkili olur ve uygulanırlar. Nitekim HMK nın 448 nci maddesinde Bu kanun hükümleri tamamlanmamış olmak kaydıyla derhal uygulanır. şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Bu nedenle somut olaya 6100 sayılı HMK hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir. Gelinen bu aşamada HMK hükümlerine göre davaların birleştirilme usulünün de açıklanması gereklidir. HMK nın konu ile ilgili 166 ncı maddesi; (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar. (2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. (3) Birleştirme kararı, derhal ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. (4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır. (5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır. düzenlemesini içermektedir. HMK nın 166 ncı maddesindeki düzenlemeye göre aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar (HMK. m. 166/1).
Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise, bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır (HMK. m.l66/2). Bu itibarla, aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış olan davalarda, talep üzerine veya kendiliğinden davanın her aşamasında ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirme kararı verilebilecektir. Fakat vurgulamakta yarar vardır ki ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılan davalarda resen birleştirme kararı verilemez. HMK nın 166/1 inci maddesinde “aynı düzey ve sıfattaki mahkemeler”den kasıt, her iki davanın görüldüğü mahkemenin, kendi aralarında, asliye hukuk mahkemeleri veya sulh hukuk mahkemeleri yahut iş mahkemeleri veyahut aile mahkemeleri olmalarıdır. Aynı düzey ve aynı sıfatta olmayan mahkemelerde görülen davaların birleştirilebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle örneğin asliye hukuk mahkemesinde görülen dava ile sulh hukuk mahkemesinde görülen dava birleştirilemez. Çünkü anılan mahkemelerde uygulanan yargılama usulleri birbirinden farklıdır. Yukarıda ifade edildiği gibi, davaların başka mahkemelerde açılmış olması halinde, ikinci davada davaların birleştirilmesini istenmezse artık bu iki davanın birleştirilmesi mümkün değildir. Yani bu hâlde, aralarında bağlantı bulunan davaların ayrı ayrı mahkemelerde görülmesine devam edilir. Bu açıklamalar ışığında aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması hâlinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir. O hâlde davaların birleştirilmesi usulü davanın aynı mahkemede ya da ayrı mahkemede açılmış olmasına göre farklılık gösterdiği için HMK nın 16 ncı maddesinde öngörülen “aynı mahkeme” ve “ayrı mahkeme” kavramlarına ilişkin de açıklama yapılmalıdır.
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun un Hukuk Mahkemeleri başlıklı 4 üncü maddesi ile de hukuk mahkemelerinin, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemeleri olduğu belirtilmiştir. Bilindiği üzere, HMK nın yürürlüğe girdiği tarihinden sonra tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5 inci maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Somut olay incelendiğinde; eldeki davada kararı veren mahkeme Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi olup, birleştirmeye konu eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapmış olduğu icra takibine vaki itirazın iptali davası Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin—– Esas sayılı dosyasında derdesttir. Bu itibarla, Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi aynı yargı çevresinde bulunmalarına rağmen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu nun 5 inci maddesinde tarihinde 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası bu mahkemeler arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkartılıp görev ilişkisine dönüştürüldüğünden, bu mahkemelerin aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemeleri olarak kabulü mümkün değildir. Bu nedenle birisinde açılan davanın diğerindeki dava ile resen birleştirilmesine yasal olarak imkân bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasındaeldeki davanın HUMK döneminde açıldığı, bu nedenle HUMK nın 45 inci maddesinin uygulanmasının gerektiği, anılan yasa hükmü uyarınca birleştirme kararı verilebilmesi için mahkemelerin aynı düzey ve sıfatta olmalarının gerekmediği belirtilmiş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir. Hâl böyle olunca asliye hukuk mahkemesi ile asliye ticaret mahkemesi aynı düzey ve sıfatta hukuk mahkemesi olmadığından ilgili davaların birleştirilemeyeceğine ilişkin Yerel Mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.” şeklindeki gerekçe ile Ticaret Mahkemesi’nin “Asliye Hukuk Mahkemesi’nin dosyasının Asliye Ticaret Mahkemesi ile birleştirilmesi gerektiği” kararına karşı direnme hükmünün onanmasına karar verilmiştir.
Buna göre, HMK’nin 166. Maddesi uyarınca Mahkememiz ile Asliye Hukuk Mahkemesi aynı düzey ve sıfatta olmadığından ve bu nedenle davaların birleştirilmesi şartlarının bulunmadığı anlaşılmakla, HMK’nın 167. Maddesi uyarınca birleştirilen İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/120 esas sayılı dosyasının Mahkememiz dosyasından ayrılarak ayrı bir esasa kaydı ile ayrı duruşma açılmaksızın dosya üzerinden İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne geri gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememiz ——- Esas sayılı dava dosyasından tefrik edilerek ayrılan mahkememiz —- Esas sayılı dosyasının (İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi —– Esas sayılı dosyasının) İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, dosyamız kaydının bu şekilde kapatılmasına,
2-Harç, masraf ve yargılama giderleri konusunda İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesince karar verilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda gönderme kararı ile dava sona ermeyeceği, bu nedenle istinaf kanun yolu kabil kararlardan olmadığından, kanun yolu kapalı olmak üzere karar verildi. 18/11/2019