Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/561 E. 2021/989 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/230 Esas
KARAR NO : 2021/1075

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/04/2021
KARAR TARİHİ : 14/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Yukarıda adı ve adresi yazılı davacı tarafından açılan hukuk davasının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 9. Maddesi gereğince Türk Milleti adına yargılama yapmaya görevli ve yetkili—- yargılaması sonucunda aşağıda gerekçesi yazılı hükme ulaşılmıştır.
DAVA :
Davacı dava dilekçesinde özetle; bir mühlet —– imzalandığını, sözleşmenin imza aşamasında 2 ay sonra işten ayrılacağını, diğer arkadaşının —- bunun sorun olup olmayacağını sorduğunu, o an imza sirküleri müşterek imzayı gerektirdiği için böyle olması gerektiğinin söylendiğini —- imzaladıklarını, bu tarihten iki ay sonra işten ayrıldığını—- —–, ödenmemiş faturaların kendisinden sonraki dönemi içerdiğini bildiklerini, bu tebligatın yanlışlıkla gönderildiğini ve dikkate almaması gerektiğini söylediklerini, — dürüst olmayan söylemine—– kaçırdığını, ardından peş peşe gayrimenkul ve banka hesaplarına, emekli maaşına haciz işlemi yapıldığını, hacze konu evinin satışa çıkartılacağının tebliğ edildiğini, erteleme taleplerinin reddedildiğini ve kendisine ait bir borç algısıyla alacaklıya ödeme gerçekleştirdiğini, ödemenin akabinde pandemi sebebiyle yargıda sürelerin durduğunu, o esnada geçerliliği bulunmayan bir sözleşme üzerinden kandırılmak suretiyle borçlu zannetmesine sebep olunduğunu öğrendiğini, dolayısıyla kefil sıfatıyla borçlu olduğunu zannederek yaptığı ve sebepsiz bir iktisap doğuran bu ödemenin iadesini talep ettiğini, uğradığı hakkaniyetsiz ve kötü niyetli muamelelerin arabuluculuk aşamasında çözülemediğinden eldeki davayı açmak zorunda kaldığını, kefalet sözleşmesinin şeklinin 6098 sayılı TBK’nun 583.maddesinde düzenlendiğini, bu düzenlemeye göre ” Kefalet Sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz” şeklinde açıklandığını, Kanun maddesinin okunuşundan da anlaşılacağı üzere burada bir ”Geçerlilik Şartı” söz konusu olduğunu,—– olmadığını, azami bir miktar ve tarih belirtilerek borca kefil olduğunu kabul eden — maddesinin ”Kefalet sözleşmesi ancak yazılı şekil şartına uymakla geçerli olarak kurulabilir” dediğini, kefalet sözleşmelerinde aranan bu şekil şartının ispat şartı değil geçerlilik şartı olduğunu, tüm bu nedenlerle davalıya ödediği 31.200 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek tarafına iadesi yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; davanın bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacının yapmış olduğu ödemelerin —— tarihin itibariyle dava açma süresinin dolduğunu,— tarihi olduğunu, dolayısıyla davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkili şirkete husumet yöneltmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu,
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava, kefalet sözleşmesinden kaynaklanan istirdat davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; tarafların vermiş olduğu dilekçeler, —- dosyası ve dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
——Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine —- alacağı, 187,8-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 25.960,54-TL’nin tahsiline yönelik icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 06/03/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından icra takibine süresinde itiraz edilmediği ve takibin kesinleştiği akabinde davacının —— borcunun tamamını icra tehdidi altında haricen davalıya ödediği, eldeki davanın ise 2279 ve 2480 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri gereğince salgın sebebiyle yargıda süreler durduğundan 2004 sayılı yasanın 72/7 maddesi gereğince yasal 1 yıllık süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının, kendisinin yanında davaya konu icra dosyasında borçlu olarak gösterilen şirkette, dava dışı diğer takip borçlusu—- müşterek olarak asıl borçlu olan — tarihinde dosyamız davalısı şirket ile — sözleşmesi imzaladığı, davacının da dava dışı diğer— ile birlikte bu sözleşmeye kefil sıfatıyla imza koydukları, sözleşme incelendiğinde sözleşmenin —– — bulunduğu, bu bölümde sadece — bulunup altında ise davacı ve dava dışı — -eldeki davada kefil olduğu zannıyla davalıya icra tehdidi altında ödeme yapan davacının, yapmış olduğu ödemelerin istirdadını talep ettiği, kefaletin 6098 sayılı yasanın 581 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, 583. maddesinde kefalet sözleşmesinin şeklinin kanun koyucu tarafından düzenlendiği “Kefalet sözleşmesi , yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması ya da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyararak kefilin sorumluluğunu borcun yeterli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler , kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz. ” şeklindeki hükümle kefalet sözleşmesinde yazılı şeklin geçerlilik şartı olarak sözleşmenin sıhhati için zorunlu olduğu, davaya konu sözleşmenin 03/05/2017 tarihinde taraflar arasında akdedildiği, bu tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekeceği, yukarıda kanun maddesi olarak zikredildiği üzre kefaletin şekline ilişkin düzenlemenin TBK’nun 583.maddesinde düzenleme altına alındığını, kanun maddesindeki tüm şekil düzenlemelerinin geçerlilik şartı olduğu, bir başka deyişle sağlanmadığı takdirde arzu edilen hukuki işlemin, somut olayımızda sözleşmenin sonuç doğurmayacağı, geçersiz olacağı buna göre akit olan tarafların iradelerinin kefalet sözleşmesi yapmak yönünde uyuştuğu takdide kefalet sözleşmesinin yazılı yapılması gerektiğini, huzurdaki dava bakımından bu şartın karşılandığını, belirtilen yazılı şekli şartının yanında 6098 sayılı kanun ile getirilen bir diğer şekil şartının ise kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi olduğunu, davaya konu sözleşme incelendiğinde somut olayda kefaletin adi kefalet olduğunun anlaşıldığı, şekil şartı olan kefalet tarihi ve kefilin sorumlu olduğu azami miktara ilişkin açıklamanın, kefilin el yazısı ile yazılı bulunması gerektiği, bu hususun da kefalet sözleşmenin sağlıklı olarak kurulup hüküm ve sonuç doğurması için olmazsa olmaz —— geçerlilik şekil şartı olduğu, davaya konu sözleşmenin incelenmesinde sözleşmede — tarih bulunmadığı gibi kefilin azami sorumlu olduğu miktara yönelik el ile yazılmış bir açıklama dahi bulunmadığı, bu durumda davaya konu kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartına uygun inikat ettirilmediğinden hüküm ve sonuç doğurmayacağı, bu sebeple davalının davaya konu kefalet sözleşmesi kapsamında sözleşme geçersiz olduğundan sorumluluğuna gidilemeyeceği, bu hususun kanunca düzenlenmiş, geçerlilik şekil şartı olduğu ve mahkememizce de resen değerlendirileceği mahkememizce kabul edilmiş, davacının geçersiz olan kefalet sözleşmesi gereğince icra tehdidi altında yapmış olduğu ödemeleri 2004 sayılı İİK’nın 72/7 maddeleri gereğince davalıdan tahsil edebileceğine kabul edilmiş ve açılan davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın KABULÜ ile,
Davaya konu — tarihinden itibaren, — tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2- KARAR HARCI;
Alınması gerekli 2.131,27-TL harçtan, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 532,82-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.598,45-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-DİĞER YARGILAMA GİDERLERİ
a-Davacı tarafından dava açılırken harç olarak yatırılan 532,82 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı toplamı 592,12-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-Davacı tarafından sarfedilen 72,00-TL posta ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
d-Arabuluculuk aşamasında yapılan ve hazine tarafından karşılanan —- arabulucuya ödendiğinden, bu ücretin 6831 Sayılı Kanun’a göre davanın açılmasına sebebiyet veren davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesine,
Dair, davacı asilin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.