Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/474 E. 2022/670 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/474 Esas
KARAR NO: 2022/670
DAVA: İflas (İflasın Ertelenmesi)
DAVA TARİHİ: 17/09/2014
KARAR TARİHİ: 29/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan İflas (İflasın Ertelenmesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde; her iki müvekkili şirketin aile şirketi olduğunu ——- olarak çalışmaya devam ettiklerini,—–olarak iş hayatına —- —- hastanelerden — kadar oldukça geniş bir yelpazede aydınlatma, otomasyon , mühendislik ve mütahitlik ürün ve hizmetler bütünü ile çözümler ürettiğini, diğer şirketin ise — kurulduğunu, her iki şirketin ortakları ve yöneticilerinin aynı olduğunu, —- kadar işlerinin başarıla bir şekilde sürdürüldüğünü, ancak başqka malzeme ——– bağlı artışlar satış tahsilatlarının yavazşaması ve vadelerin uzaması gibi üst üste gelen olumsuzlukların işletme sermayesi ihtiyacını artırdığını, dış finansman kaynaklarına yönelmeyi zorunlu hale getirdiğini, meydana gelen ekonomik krizin davacı şirketi iflasın eşiğine getirdiğini, bu ekonomik —– yansıması sonucu doğurduğu zararların ne denli büyük olduğunun tartışmasız olduğunu, piyasada orta ölçekli bir çok şirketin iflas ettiğini , bir çoğunun da iflasın eşine geldiğini, nakit akışlarının durduğunu, alınmış olan yeni işler bulunduğunu ve bu işlerden sağlanacak gelirlerle müvekkil şirketin borçlarının yapılandırmasının sağlanacağını, davacı şirketin tüm borçlarını ödeyecek vadeli alacaklarının olduğunu, davacı şirketin finansal olarak zora düştüğünü ve borca batık hale geldiğini belirterek davacı şirketin İİK.179 maddesi gereğince iflasının bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Dava; İcra ve İflas Kanunun 179 maddesi hükmünce davacı şirketlerin iflasının ertelenmesine karar verilmesi istemine ilişkindir.
İLK KARAR
Mahkememizin — tarihli kararı ile DAVANIN KABULÜ İLE; Davacı —-tarihinden itibaren —- SÜRE İLE ERTELENMESİNE, Bu dava ile ilgili verilen tüm tedbir kararlarının aynen devamına, karar verilmiştir.
YARGITAY BOZMA
——sayılı kararı ile ” İflasın ertelenmesi, borca batık durumda bulunan şirket tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yoludur (İİK.m.179). İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (TTK.m.324, İİK.m.179 vd.). Mahkeme, İİK’nın 166/2. maddesine uygun ilan yapmalı, borca batıklığı, TTK’nın 376. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tesbit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlemelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço ile mali durumun iyileştirilebilmesi amacıyla şirket tarafından bildirilen proje üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu —— da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. İflasın ertelenmesinin amacı, borca batık sermaye şirketinin mali durumunu düzelterek borca batıklıktan kurtulmasının sağlanmasıdır. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Gerek borca batıklık ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda (muhasebe ve işletme ekonomisi bilgisi özel ve teknik bilgi niteliğinde bulunduğundan ve hâkimin bunları genel ve mesleki bilgisiyle çözmesi beklenemeyeceğinden) HMK’nın 266. maddesinde gösterildiği şekilde bilirkişinin oy ve görüşüne müracaat edilmeli ve bu raporun da hukuka uygunluğunun hakim tarafından denetlenmesi gerekir.
Öte yandan somut verilere dayalı, çelişmeyen öngörüler içeren, özellikle sermaye ve/veya kârlılık artışını netleştiren unsurların varlığının, proje için vazgeçilmez hususlar olduğu gözden kaçırılmamalı; iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun bu yolla tespiti cihetine gidilmelidir.
Hâkim de bu raporla o konudaki özel ve teknik bilgi ihtiyacını giderebilmeli ve raporun hukuka uygunluğunu denetlemelidir. Projenin ciddi ve inandırıcılığı öncelikle ve özellikle sermaye ve/veya kârlılığın ne şekilde arttırılacağı ve borca batıklıktan kurtulmanın ne şekilde sağlanacağı somut, belgelere dayalı ve gerçekçi bilgi ve öngörülerden yola çıkılarak tespit edilmeli, diğer proje unsurları için de bilimsel veriler değerlendirilmelidir.
Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır.
Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir.
Davacı şirketlerin borca batık olduğunun doğru olarak tespiti halinde; iyileştirme projesinin, bütüncül bir değerlendirmeyle, TTK’nın 376. maddesi kapsamında nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içerip içermediği, İİK’nın 179. maddesi anlamında ciddî ve inandırıcı olup olmadığı ve HMK’nın 29. maddesinde açıklanan dürüstlük kuralına uygun davranma yükümlülüğüne ve gerçeğe uygun bir biçimde hazırlanıp, hazırlanmadığı, eş deyişle, iyileştirme projesinde yapılacak olanların tek tek maliyetinin, hangi ekonomik kaynaktan sağlanacağı, her bir proje kaleminin zaman olarak en geç hangi tarihte yapılacağı, yapılacak olanların ayrı ayrı borca batıklık üzerindeki zaman ve oran olarak etkisinin somutlaştırılması ve böylece iyileştirme projesinin neden ciddi ve inandırıcı olduğunun ayrıntılı ve zaman içinde sayısal olarak, denetlenmeye elverişli nitelikte olması gerekmekte olup, bu özellikte olmayan iyileştirme raporlarına ve bunlara dayalı düzenlenen bilirkişi ve kayyım raporlarına göre ne iflasın ertelenmesine karar verilebilir ne de iflas erteleme talep eden şirket alacaklıları aleyhine sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Açıklanan özellikteki iyileştirme projelerinin sunulması halinde alınacak bilirkişi ve kayyım raporlarından sonra talep halinde ve gerektiğinde, hüküm tarihine kadar sadece gerekli tedbirlere karar verilmeli ve tarihlerine uygun şekilde proje kalemleri yerine getirilmediği takdirde tedbirler kaldırılarak, iflasın ertelenmesi ve ihtiyati tedbir müesseselerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilmelidir.
İflas erteleme davalarında, erteleme isteyen davacı şirketin mali durumunun mahkemece, yargılama sonuna kadar incelenmesi ve iyileştirme projesinin uygulanabilir olup olmadığının denetlenmesi gerekir.
Somut olayda, davacı şirketlerin borca batıklığı tespit edilip, iyileştirme projesi takdir edilirken, davacı şirketlerin taşınmazları ile diğer varlıklarının bir bilirkişi heyetince değerlemesi yapıldıktan sonra farklı bir bilirkişi heyeti oluşturulmuş, — tarihli rapor alınmış, rapora itirazlar üzerine davacı şirketlerin diğer taşınmazlarının da rayiç değeri — tarihli bilirkişi raporu ile tespit ettirildikten sonra, —– tarihli raporu hazırlayan ilk bilirkişi heyetinden bir kişi çıkarılıp iki kişi dahil edilerek dört kişilik farklı bir heyet oluşturularak—- tarihli ek rapor alınmıştır. İlk bilirkişi raporu ile son rapor arasında gerekçesi yazılmadan farklı tespitlere yer verilmiş, mahkemece son rapor nazara alınarak iflas erteleme talebinin her iki davacı şirket yönünden kabulüne karar verilmiştir. Özellikle, —- tarihli ilk bilirkişi raporunda, taşınmazların satılması halinde şirketlerin borçlarından kurtulabileceği belirtilmiş olmasına ve taşınmazların değerine ilişkin daha sonra alınan raporda bu taşınmazların daha yüksek bedellerle aktiflerde yer almasına rağmen halen borca batık durumda olması da tereddüt uyandırmıştır. Çünkü taşınmazların satılması halinde şirket borca batıklıktan kurtulabilecek ise bu taşınmazların şirketin aktifinde yer aldığı sürece şirketin borca batıklığından bahsedilemeyecektir. Ayrıca — tarihli ilk raporun alındığı bilirkişi heyeti ile —- tarihli ek raporun alındığı ikinci bilirkişi heyeti farklı heyetler olduğundan esasında bu iki raporun farklı raporlar olduğu kabul edilmelidir. Raporlar arasında çelişki bulunduğu da açık ve nettir.
Bu durumda mahkemece, özellikle borca batıklığın tespiti açısından yukarıda yer verilen çelişki de nazara alınarak ek rapor alınmalı, her iki şirketin ayrı ayrı aktif ve pasiflerinin ayrıntılı, denetime açık şekilde nelerden oluştuğu belirlenmeli, grup şirketlerin birbirlerine varsa kefalet borçlarının pasifte sayılmasının iyiniyet kurallarına aykırı olduğu düşünülerek sonuç itibariyle şirketlerin borca batık olup olmadığı, borca batık ise iyileştirme projesinin gerçek ve inandırıcı olup olmadığı belirlenmeli, sermaye arttırımının yapıldığı belirtilmiş olmasına rağmen bir kısım sermayenin ortakların şirketten alacaklarından mahsup edilmesinin gerçek bir sermaye arttırımı olarak nitelendirilemeyeceği de gözönünde bulundurularak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak, denetime açık, önceki iki rapor arasındaki çelişkileri giderecek rapor tanzim ettirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, son rapora göre, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden bozulmuştur.
Davacı şirketler tarafından Mahkememizin —–sayılı dava dosyasında açılan iflasın ertelenmesinin uzatılmasına ilişkin davanın yapılan yargılaması sonucunda davacı şirketlerin iflasına karar verildiği, kararın davacı vekilinin temyiz istemi üzerine ——— geçmek suretiyle onanıp kesinleştiği görülmüştür.
Bu itibarla iş bu dava da iflasın ertelenmesi istemi ile açıldığı, daha önce Mahkememizin —-Esas sayılı dava dosyasından davacı şirketlerin borca batık olduğu ve sunduğu iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı görülmemesi nedeniyle —- itibaren iflasına karar verildiği, kararın kararın kesinleşmesi nedeniyle davanın yargılama evresinde konusuz kaldığından esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığı kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere :
1-Yargılama aşamasında konusuz kalan dava hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harcın davacı tarafından dava açılışı sırasında yatırılan 24,30 TL harçtan mahsubu ile, eksik bakiye 56,40. TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, hazır olan müdahil ———-yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 gün içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile ——- Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/06/2022