Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/471 E. 2019/836 K. 27.08.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/471 Esas
KARAR NO : 2019/836

DAVA : Şirket Genel Kurulunun Toplantıya Çağrılması
DAVA TARİHİ : 12/04/2019
KARAR TARİHİ : 27/08/2019

Mahkememizde görülmekte olan Kooperatif Genel Kurulunun Toplantıya Çağrılması davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesi özetle ; Davacı …, 2013 yılında İngiltere merkezli, “——– (dilekçemizde —– olarak geçecek) unvanıyla, tamamı kendisine ait bir lojistik şirketi kurduğunu, müvekkilinin 29/03/2016’da ise %50 hissesini, tek kuruş almadan Davalı …’ye vermek suretiyle—— bir şubesi mahiyetinde Türkiye’de ———- kurduğunu, her iki taraf da şirketi tek başına temsil ve ilzama münferiden tam yetkili müdür olduğunu ve davalı … müdürler kurulu başkanı olduğunu, taraflar arasında uyuşmazlıklar ve akabinde de ciddi boyutlarda husumet meydana geldiğini ve ortakların birbirlerine saygısı ve güveni kalmamış, ortaklık ilişkisinin yürütülmesi imkânsız hale geldiğini, nitekim ortaklık ilişkisinin yürütülmesinin artık mümkün olmadığı her iki tarafın da kabulünde olduğunu ve bu hususta bir uyuşmazlığın olmadığını, bununla birlikte ortaklık ilişkisinin sonlandırılmasına yönelik, yargı öncesi yürütülen sulh süreci sonuçsuz kaldığını, diğer taraftan Davalı …, ortaklık ilişkisinin yürütülemeyeceğini anladığı andan itibaren hem ortaklık hem de başkan müdürlükten doğan görev, yetki ve avantajını kötü niyetli ve hukuka aykırı olarak kullandığını ve dürüstlük kuralına aykırı şekilde özen ve bağlılık yükümlülüğünü ve diğer görevlerini ağır bir şekilde ihmal ve ihlal ettiğini, açıklanan nedenlerle ;
TTK’nın 630/2’inci maddesi gereğince, Davalı …’nün şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin ihtiyati TEDBİR yoluyla durdurulmasına,
Müvekkili Davacı …’ın da şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin ihtiyati TEDBİR yoluyla durdurulmasına ve şirkete mali müşavir bir kayyım atanmasına,
Davalı …’nün ve şirketin banka hesap hareketlerinin istenip incelenmesinden sonra şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde de yapılacak bilirkişi incelemesi sonucu, Davalı …’nün hukukî dayanaktan yoksun şekilde şahsi hesaplarına aktardığı paralarının tümünün, şimdilik 1.000,00 TL’nin şirket banka hesaplarına iadesine,
Şirketin kâr/zarar durumunun tespit edilerek, ortaklara kâr dağıtım kararı alınması,
TTK m.640 kapsamında, her iki ortak hakkında da haklı sebeplerin varlığının iddia edilmesi halinde “ortaklıktan çıkarma davası” açılabileceği yönünde karar alınması, gündemiyle toplanmasına,
Davalı …’nün müdürlükten azline,
Genel Kurul kararıyla birlikte açılacak olan “ortaklıktan çıkarma davası”na kadar hükmen kayyım yetkisinin devamına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davacı ——- ikamet etmekte ve —- sektöründe faaliyet göstermektedir. Davalı da Ülkemizde yine aynı sektörde, önceleri çalışan olarak, 2011 yılında ise (2017 yılında hisselerini devredene kadar) diğer iki ortağı ile birlikte kurucu ortak ve müdürü olarak yer aldığı ————- ticaret sicil numarası ile—————- ortak ve müdürü sıfatıyla bu sektörde yönetici ortak olarak faaliyette bulunduğunu,
Taraflar, 2016 yılında 10.000,00 TL sermayeli dava dışı şirketi % 50’şer hisse ile kurmuşlar ve ana sözleşmeye göre her ikisi de müdür olarak atandıklarını, davacı, şirketin kurulduğu günden bu güne kadar ve halen de İngiltere’de ikamet etmeye devam etmiş, şirkete hiç bir katkısı olmadığını,
Davalı ise uzun yıllardır faaliyette bulunduğu sektördeki itibar ve çevresinden istifadeyle ve tam zamanlı çalışan yönetici ortak sıfatıyla şirketi geliştirip büyüttüğünü, öyle ki, davacıya yapılan transferler nedeniyle ciddi anlamda kar elde edilememekle birlikte şirket 2018 yılında 10 Milyon TL ciroya ulaştığını, dava dilekçesinde, davalının, davacının bilgisi ve haberi olmaksızın şirketten maaş v.b. isimler altında para aldığı ileri sürüldüğünü, davacının imzasını içeren makbuzlarda görüleceği üzere, davalının şirketten maaş aldığından davacının haberi olmadığı beyanı, en hafif deyimiyle kendini ve imzasını inkardır. Halbuki taraflar, şirkette tam zamanlı çalışan yönetici ortak olarak davalının aylık ——— maaş alması konusunda anlaştıklarını,
Yine tarafların anlaşmasına göre, şirket hesabından her hangi bir tarafa ödenecek paranın makbuzu diğer tarafça imzalanacağını, süreç bu şekilde ilerlemiş ve bütün zamanını şirkete hasretmiş olan davalı, şirket nakit durumu müsait olduğu aylarda şirket hesabından 2017 yılı sonuna kadar aylık——- karşılığı (Mayıs 2019 itibariyle ortalama 7.700,00 TL) almış bunun makbuzlarını da davacının imzaladığını, bu miktar, tarafların anlaşmasıyla 2017 sonlarından itibaren aylık — çıkartıldığını,
Diğer taraftan, yine taraflar arasındaki anlaşmaya göre, şirketin — ülkelerinde yaptığı iş ile ilgili bütün faturalar, davacının dava dilekçesinde bahsedilen şirketine kesilecek, şirket te her bir dosya/fatura başına (konuyla ilgili hiç bir hizmeti olmamasına rağmen) 25.00 ———————- ilavesiyle şirkete fatura edecektir. Davacı bu yöntemle şirket üzerinden on binlerce pound para kazandığını,
Taraflar arasındaki ortaklık ilişkisi normal seyrinde devam etmekteyken davacı, bankadan emekli olan ve hiç bir lojistik deneyimi olmayan babası ——– kendisini temsilen şirkette çalışacağı ve davalı düzeyinde aylık maaş ödeneceğini bildirmiş olup, bu husus taraflar arasındaki uyumlu çalışma ortamının bozulmasına neden olduğunu, zira davacı ısrarcı olmuş, davalı ise şirketin nakdi durumunun müsait olmadığı, şirkete katma değer yaratma potansiyeli olmayan birisinin salt nemalanma için şirkette istihdamının doğru olmayacağını savunduğunu,
Davalı tarafından babasına maaş bağlanmasının kabul edilmemesi üzerine, İngiltere’de ikamet edip kendi işlerini yürüttüğü gibi şirket üzerinden para kazanan davacı bu kez, kendisine de aylık ———maaş bağlanmasını istemiş bununla ilgili ısrarcı ve tacizkar mesajlar gönderdiğini,
Bu süreçte, davacı, dava dışı şirket çalışanı——isimli personel ile iş birliği yaparak aracılığını yaptığı ve nemalandığı —- isimli dava dışı şirket lehine yüksek tutarlı navlun, demuraj, kur farkı v.b. faturaların dava dışı davaya konu şirketin kayıtlarına girilmesini sağlamış olup, bunun davalı tarafından tespiti üzerine ikinci bir huzursuzluk çıkardığını,
Takiben adı geçen çalışanın devamsızlığı üzerine iş akdi 4857 sayılı İş Kanununun 25/II- ( g ) maddesi kapsamında feshedilmiş olup, bu konu dava dilekçesinde, diğer konularda olduğu gibi çarpıtılarak açıklandığını, davacının babasına şirketten ayda — maaş ödeme konusu, ikincisi ise, davacının şirket çalışanı —- vasıtasıyla yüksek tutarlı navlun, demuraj ve kur farkları içeren faturaların davalının bilgisi haricinde davaya konu şirket kayıtlarına girilerek şirketin borçlandırılması/ zarara uğratılmasıdır ki, davacı, dava dilekçesinde bu konuyu Ağustos ayına kadar kar eden şirketin Eylül ayında zarara girmesi şeklinde çarpıtmaya çalışıldığını, açıklanan nedenlerle usul hükümleri kapsamında pasif husumet yokluğu nedeniyle dava dilekçesindeki şirkete 1.000 TL ödenmesi dışındaki taleplerin reddine, ve davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava ; dava dışı şirketin TTK’nun 617/3 ve TTK’nun 410/2 maddeleri gereği genel kurulun toplantıya çağrılmasına izin talebine ilişkindir.
HMK 115 madde hükmü gereğince, mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendliğinden araştırır.
HMK 114/1-d madde hükmü gereğince tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları kanuni temsilci söz konusu olduğu hallerde temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması dava şartı olarak belirlenmiştir.
Somut olayda davacının dava dışı “———– genel kurulunun toplantıya çağrılması için TTK 617/3 ve TTK’nun 410/2 maddeleri gereği izin talep ettiği, bu davanın şirket ortağına karşı yöneltilemeyeceği belirlenmekle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Ayrıntılı Açıklandığı Üzere ;
1-Davanın Pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli 44,40 TL başvurma harcı ve 44,40 TL peşin harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
HMK 138 maddesi gereği dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.