Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/351 E. 2019/1175 K. 06.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/631 Esas
KARAR NO : 2019/1191

DAVA : İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177))
DAVA TARİHİ : 28/06/2019
KARAR TARİHİ : 11/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İflas (Doğrudan Alacaklı Tarafından Talep Edilen İflas (İİK 177)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
D A V A :
Davacı Avukatı ; müvekkili davacının davalı şirketin mütevelli heyeti üyesi bulunduğunu, —- tarihli ara blançosunda pasif değerlerin , aktif değerlerden fazla olduğunu, aradaki olumsuz farkın — olduğunu, şirketin borca batık durumda bulunduğunu belirtip, davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı Avukatı yanıt dilekçesinde özetle, davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, İİK.nun 177 madde hükümlerinde iş bu davanın kimler tarafından açılabileceğinin düzenlendiği, davacının böyle bir davayı açmaya yetkisinin olmadığını, kendisinin mütevelli heyeti üyesi olduğunu, husumeti nedeniyle böyle bir dava açtığını, şirketin borca batık olmadığını, davanın haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirtip reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava, hukuki niteliği itibariyle …nun 376 ve devamı madde hükümleri ile İİK.nun 177 madde hükmü gereğince, borca batık olduğu bildirilen davalı şirketin iflasına karar verilmesi isteğine ilişkindir.
HMK.nun 115 nci madde hükümlerinde , mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
HMK.nun 114/h madde hükümlerinde , davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olarak belirtilmiştir.
Davacı taraf iş bu davada, davalı şirketin mütevelli heyet üyesi olduğunu, borca batık olması nedeniyle İİK.nun 177 madde hükmü gereğince iflasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
İİK.nun 177 madde hükmü gereğince doğrudan doğruya iflas halleri olarak evvelce takibe hacet kalmaksızın iflas, alacaklının talebi ile aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.
a) Borçlunun malüm ikametgahı olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal eder hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa ,
b) Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa,
c) 301 nci maddedeki şart varsa,
d) İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye de bir ikametgahı veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa müddette mahkemeye çağrılır,
Bu kanunun 178 nci maddesinin ikinci fıkrası burada da uygulanır.
Borçlunun müracatı ile ise ;
İİK.nun 178. Madde hükümlerinde ; iflasa tabi bir borçlu , aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorunda olduğu düzenlenmiştir.
Davacı … , davalı şirketten alacaklı olmadığı gibi davalı … idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimse değildir. Sadece mütevelli heyeti üyesi olması sıfatıyla iş bu dava açılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun —– Karar sayılı ilamında da açıkça belirtildiği üzere, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle hukuk yargılamasının amacı ve davada menfaat (hukuki yarar) kavramları hakkında açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemeden hukuksal korunma istemi ile bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta (veya mahkemeden hukuksal korunma istemekte) bir çıkarının bulunmasıdır.
Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır. (————————-
Hukuk Genel Kurulu’nun —————-.sayılı kararlarında da belirtildiği üzere buna hukuki korunma (himaye) ihtiyacı da denir. (—–) Mahkemelerden hukuki himaye istenmesinde, himayeye değer bir yarar olmalıdır.
Öte yandan, bu hukuksal yararın, “hukuki ve meşru”, “doğrudan ve kişisel”, “doğmuş ve güncel” olması gerekir (———–)
Mülga 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönem içinde öğreti ve yargısal kararlar, dava açarken hukuki yararın bulunması gereğini, “dava şartı” olarak kabul etmiştir. Bu şart, “dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri” olup, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan “olumlu dava şartları” arasında sayılmaktadır.
Nitekim, aynı görüş, Hukuk Genel Kurulu’nun ——-gün ve ——————-.;
————–.sayılı kararlarında da, benimsenmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114. maddesinin 1.f ıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada , hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olaya veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)’nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (——-)
Yukarıda açıklanan açıklamaların ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Doğrudan doğruya iflas hallerinin düzenlendiği İİK.nun 177 madde hükümlerinde bu tür davaların kimler tarafından açılabileceğinin düzenlendiği, davacının , davalı şirketin idare ve temsili ile vazifelendirilmiş kimselerden olmadığı, bu şekliyle davalı şirketin iflasına karar verilmesini istemde hukuki yararının bulunmadığı belirlendiğinden, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-KOŞULLARI OLUŞMAYAN DAVANIN USULDEN REDDİNE,
KARAR HARCI
2-Alınması gerekli 44,40 TL harç peşin alındığından başkaca harç tahsiline yer olmadığına,
AVUKATLIK ÜCRETLERİ
3-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı yararına belirlenen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine,
DİĞER YARGILAMA GİDERLERİ
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,
HMK 138 maddesi gereği dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.