Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/876 E. 2019/135 K. 12.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/876
KARAR NO : 2019/135
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 19/07/2018
KARAR TARİHİ: 12/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil ———– Başkanlığı’nın halen maliki olduğu davaya konu ———nolu taşınmazın davalı şirket tarafından 30 yıl süre ile kullanımı ve işletilmesine ilişkin davalı şirketle taşınmazın o tarihte sınırlarında bulunan———– Başkanlığı arasında ———– tarihli “Tesis İşletme Sözleşmesi” imzalandığını, davaya konu taşınmaz———— tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5747 sayılı yasa uyarınca, bu tarihte kurulan Belediyeleri sınırlarına dahil edildiği, 5747 sayılı yasanın yürürlük tarihinden önce taşınmazın ———– Başkanlığı sınırlarında olduğunu, ilk sözleşmenin de ———— Başkanlığı ile yapıldığını, davalı şirkete 30 yıl süreli intifa hakkı tesis edilmesi ve işletilmesi hakkı tanıya, bunun karşılığında da davaya konu taşınmazda müvekkili belediyenin halen iki adet bağımsız bölümünü kullanmakta olduğu ———— inşaatının yapılmasını hüküm altına alan sözleşmenin eki projede -det bağımsız bölümü olarak tadilat ruhsatı alındığını, kat irtifakı kurularak —- bağımsız bölümün —- tarihinde kat irtifakı tapularının alındığını, aynı tarihte davalı tarafça intifa hakkının kendilerinde olduğuna dair kiracılara gösterebilecekleri şerhli bir kayıt bulunmadığından noter tasdikli taahhütnameyi müvekkili idareye verdiklerini, ———— Encümeni kararı ile “belirlenen bağımsız bölümlerin davalı lehine 30 yıl süreli intifa hakkı tesis edilmesi, sözleşmenin yapım süresi sonu beklenilmeden imzalanması, buna bağlı olarak yapım süresi sonunda ödenmeye başlayacak kira bedelini KDV hariç yıllık——— TL kira ve cirodan %1 pay vererek işletme bedelini intifa hakkının tesis edildiği tarih itibari ile ödenmesi” kararı alındığını, dava konusu taşınmazdaki — adet bağımsız bölümün —- tanesinin intifa hakkının davalı lehine——– tarihinde tesis edildiğini, kalan -adet bağımsız bölümün müvekkili belediye tarafından fiilen kullanıldığını, —–yılına ait yıllık cirodan ödenmesi gereken payın ödenmediğinin tespit edildiğini, ———- yıllarına ait sözleşme gereği ödenmesi gereken ciro payının hesaplanmasına ilişkin tüm belgelerin ödeme makbuzları ile 15 gün ibraz edilmesinin talep edildiği, ilgili yazının davalı muhasebecisine tebliğ edildiğini, yapılan incelemede ———–yıllarına ilişkin ciro payının sadece kendi cirosundan ödendiğini, ——-yıllarına ait ciro paylarına ilişkin hiçbir ödemenin yapılmadığının tespit edildiğini, tüm bu nedenlerle davalı şirkete 30 yıl süreli intifa hakkı tesis edilmesi ve işletilmesi hakkı tanıyan, bunun karşılığında da bahse konu taşınmazda belediyelerinin halen iki bağımsız bölümünü kullandığı ——— inşaatının yapılmasını hüküm altına alan ” Tesis Yaptırma ve İşlettirme Sözleşmesi”nin 4.ve 5.maddeleri ile taraflar arasındaki diğer şartnameler gereğince fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla davalının müvekkil idareye ödemesi gereken %1’lik ciro payının kiracılara ait yeminli mali müşavirce onaylanmış bilanço ve gelir tabloları esas alınarak tespitine ve intifa hakkının tesis edildiği ——— tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının hangi yıllara ilişkin ciro paylarının dava dilekçesinden anlaşılamadığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davacının ciro bedeli talebinin ——- sıra nolu ————-Tebliği ve—– İdaresi Hakkındaki Yönetmeliği göre belirlenmesi talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin davacıya olan kira borçlarının tamamını ödediğini yahut yapılandırdığını, sözleşmede yer alan ciro ifadesinin yalnızca müvekkili şirketin cirosunu kapsadığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı idareye yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; davacı idare tarafından davalıya intifa hakkı verilen taşınmaz nedeniyle ödenmeyen ciro paylarının tahsiline ilişkindir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı tarafça mahkememize açılan iş bu dava 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girdiği —— tarihinden sonra———— tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi, davanın ticari niteliğinin ve görevli mahkemenin belirlenmesinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ile getirilen düzenlemelerin değerlendirilmesi gerekir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. Maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer Kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. 6335 Sayılı Kanunun 2. Maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. Maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca resen incelenir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 16/2 maddesinde yer alan düzenlemeye göre; Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcıyan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar. Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4742 Esas 2018/652 Karar sayılı kararında “…ayrıca davalı tacir ise de davacı belediyenin 6102 sayılı TTK 16/2. maddedeki düzenleme karşısında tacir sayılması mümkün olmadığı ve her iki tarafın da tacir olması şartı gerçekleşmediği için TTK 4. madde gereğince ticari dava sayılamayacağından, genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu halde davaya bu sıfatla bakılması gerekirken asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılması da doğru olmamıştır.” hükmü yer almakla Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevsiz olduğu ifade edilerek görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Somut olayda; uyuşmazlık davacı idare tarafından davalıya intifa hakkı verilen taşınmaz nedeniyle ödenmeyen ciro paylarının tahsiline ilişkin olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur. Dava konusu uyuşmazlığın davalı şirketin ticari işletmesiyle ilgili olduğuna ilişkin tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık davacı Belediyenin TTK madde 16/2 hükmü karşısında ve anılan Yargıtay içtihatı karşısında dava konusu uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği, mahkememizin görevsiz olduğu ve davanın usulden reddi gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Ayrıntıları ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Mahkememizin görevsizliği nedeni ile HMK 115/2 uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile davanın USULDEN REDDİNE,
2.Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3.Yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair, Davacı Vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul BAM nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu.12/02/2019