Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/183 E. 2018/1122 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/183 Esas
KARAR NO : 2018/1122

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/02/2018
KARAR TARİHİ : 08/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davacı şirket ile davalı ————— şirketi arasında farklı tarihli sözleşmelerle elektrik enerjisi satın aldığı, davalı şirketin faturalara kayıp kaçak bedeli de eklediği, davalı tarafça tahsil edilen ve bir hizmet karşılığı olmayan kayıp kaçak beelinin tahsilinin yasal dayanaktan yoksun olduğundan bahisle, ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli 2013/7- 2454 Esas – 2014/679 karar sayılı kararına dayanarak davacıya iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ———– vekili cevap dilekçesi ile özetle; 2013 tarihinden itibaren gerçekleşen kısmi bölünme sonucu elektriğin toptan ve perakende satışının davalı şirketin faaliyetleri arasında yer almadığı, —– tarafından yürütüldüğü, bu sebeple husumete itiraz ettikleri, faturadaki tahakkukların EPDK kararlarına dayandığı, uyulmasının yasal zorunluluk olduğu, davacı tarafın tacir olup süresi içinde faturalara itiraz etmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin —- Esas, —— Karar sayılı 11.02.2016 tarihli davanın usulden reddine dair verilen karar davalının temyizi neticesinde Yargıtay ——- .Hukuk Dairesinin 28.12.2017 tarih, 2016/7009 Esas-2017/18356 Karar sayılı ilamı ile ”..dava, yersiz tahsil edildiği iddia edilen, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp-kaçak bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedeli adı altında haksız tahsil edildiği iddia edilen bedellerin istirdadına ilişkin olup; uyuşmazlık taraflar arasındaki abonelik sözleşmesine dayalı özel hukuk ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Davada; EPDK kararlarının kanuna aykırı olduğu iddia edilerek, iptali istenmediğine ve davalının hizmet kusuruna dayalı olarak nitelendirilebilecek bir talep bulunmadığına göre; davaya bakmaya Adli Yargı görevlidir. Bu durumda, mahkemece; davacı ve davalının tüm delilleri toplanarak, bu davanın görülmesi sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunla değişik 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 17.maddesi ile Geçici 19 ve 20.maddeleri de dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Dosyanın yeniden esasa alınarak yapılan yargılaması sırasında usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay ————— Hukuk Dairesinin 28.12.2017 tarih 2016/7009 Esas, 2017/18356 Karar sayılı ilamı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Davacı bozma sonrası yapılan duruşmaya katılmamıştır.
Davalı vekili; eski kararda direnilsin ve davanın reddine karar verilsin demiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin taraflar arasındaki abonelik sözleşmesine binaen faturalara yansıtılan elektrik kullanım bedeli dışındaki kayıp-kaçak…vs adlar altında alınan bedellerin haksız olduğundan bahisle iadesi olduğu, davalı tarafça öncelikle davanın usulden, kabul görmediği takdirde esastan reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür. Davalının görev itirazı bakımından; Mahkememizce usulder red kararı verildiği ve Mahkememiz ilamının bozulmasına karar verildiği, bununla birlikte Yargıtay ———.Hukuk Dairesinin 27/02/2014 tarih 2013/18363 esas 2014/3041 sayılı kararında da açıklandığı üzere uyuşmazlık abonelik sözleşmesi ile kurulan özel hukuk ilişkisi çerçevesinde ve hizmet karşılığında alınan ücrete ilişkin olduğundan uyuşmazlık bakımından adli yargının görevli olduğu anlaşılmakla görev itirazı dikkate alınmamıştır. Davalının husumet itirazı bakımından; Yargıtay ——-.Hukuk Dairesinin yerleşik kararları dikkate alındığında tedarik eden, pazarlayıcı ve dağıtıcı dava konusu bedellerin iadesinden müteselsilen sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememiz dosyası temyiz incelemesinde iken 17/06/2016 tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nda bir kısım maddelerde değişiklik yapılarak yeni maddeler eklenmiş, 6719 sayılı Yasa’nın 21. Maddesi ile 6446 Sayılı Kanunun 17. Maddesine eklenen 10.fıkrasında “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” düzenlemesine, 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.maddesinde de “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler neticesinde Mahkemelerin yetkisi sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konuda düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, davacı tarafça da tarifeye aykırılık iddiası bulunmadığı, yargı kararlarına göre haksızlığı belirlendiği için eldeki davanın açıldığı beyan edilmekle birlikte bilirkişi incelemesi talebinde de bulunulmadığından usul ekonomisi de dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.maddesi dikkate alındığında; davaya konu bedeller ile ilgili olarak 6719 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden evvel açılmış ve halen devam eden alacak davalarında da 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesine eklenen 10.fıkrasının geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği, bu hali ile de eldeki davanın konusuz kaldığı anlaşılmıştır.
Eldeki dava bakımından dava tarihinde yürürlükte bulunan Kanun maddeleri, yerleşmiş Yargıtay içtihatları dikkate alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunu’nun 21/05/2014 gün, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararında; elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile kaçak kullanılan elektrik bedellerinin abonelerden tahsili yoluna gitmenin, hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmayacağı; öte yandan, nihai tüketici olan abonenin; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, eş söyleyişle şeffaf bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurları olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerinin de, Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulünün mümkün olmadığı, gerekçeleriyle; elektrik enerjisini kaçak kullanmayan abonelerden kayıp-kaçak bedeli alınamayacağı, diğer bir ifadeyle kayıp-kaçak bedelinin faturalara yansıtılamayacağına karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bahsedilen 21/05/2014 gün,———- Esas, —– sayılı kararı ve söz konusu karar benimsenerek verilen Yargıtay ——-. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2016 tarih, 2015/2474 Esas ve 2016/2637 Karar sayılı, 18/02/2016 tarih, ——- Esas ve ———— Karar sayılı ve benzeri nitelikteki birçok yerleşmiş içtihatları da dikkate alındığında faturalara elektrik kullanım bedeli dışında yansıtılan ve davaya konu olan bedellerin alınmasının haksız olduğu ve davacının dava açmakta haklı olduğu, ancak Kanun değişikliği nedeniyle davanın konusuz kaldığı, bu hali ile davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumluluk bakımından; Yargıtay ———. Hukuk Dairesi’nin 03/10/2012 tarihli 2012/3820-5658 Esas ve Karar sayılı ilamında yer alan “…dava tarihinde davacının dava açmakta haklı olup olmadığı hususları tartışılarak,..oluşacak uygun sonuç dairesinde vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hangi tarafa yükleneceğinin belirlenmesi…” gerektiği hükmü ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarih 2009/18-421 Esas – 2009/526 Karar sayılı ilamında yer alan “…dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, davadan sonra yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olamayacağından, dava davadan sonra yürürlüğe giren yasal değişiklik nedeniyle konusuz kalmışsa davacı lehine vekalet ücreti hükmedilmesi..” gerektiği hükmü dikkate alınarak davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri verilmesine karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın yasa değişikliği dikkate alınarak konusu kalmadığından esas hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA;
2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 35,90 TL olduğundan başta peşin alınan 34,16 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 1,74 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —————‘ye göre belirlenen 2.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan 34,16 TL peşin harç, 143,50 TL temyiz yoluna başvurma harcı, 164,00 TL posta-tebligat giderinden ibaret toplam 341,66 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6- Davalı tarafından yapılan masrafların davalı yan üzerinde bırakılmasına,
Dair,Davalı Vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğden itibaren15 gün içinde Temyiz kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.