Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1230 E. 2019/923 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1230 Esas
KARAR NO: 2019/923
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/10/2018
KARAR TARİHİ : 26/09/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalı … ——- yılından bu yana müşterisi olduğunu, sahibi olduğu şahıs firması için gereken kredi ve diğer bankacılık işlemlerini geçmişte davalı banka aracılığıyla yürüttüğünü, kendisine yardımcı olan babası ————- de bu firmanın bütün bankacılık işlemleri için vekalet verdiğini, Müvekkilinin şahsen sahibi olduğu işletme adına bir takım krediler kullanması gerektiğini, bu kredileri davalı bankanın —— kullandığını, bir kısım kredileri de kredi limitleri yetmediği tutarda ————-teminatıyla davalı bankadan kullandığını, bu kredilerin taksitlerini de müvekkilinin ödediğini, Bu durumun davalı banka çalışanı olan ——— tarafından bilindiğini, işi gereği sık sık kredi ihtiyacı olan bir yandan da kredi ödemeleri ve diğer bankacılık işlemleri nedeniyle şubeye giden müvekkilinin ve ——- çalışanları tarafından tanındığını, birçok işleminde kolaylık sağlanmak amaçlı müvekkili veya ——–şubeye gelmeden de işlemlerini gerçekleştirmesinin sağlandığını, özellikle davalı banka çalışan —–müvekkili ve —– bankacılık işlemlerinde sürekli muhatap oldukları kişi olduğunu ve yapmış olduğu işlemlerle müvekkilinin ve——–güvenini kazandığını, davalı bankanın ülke çapında tanınan bir banka olması istedikleri işlemleri yapmalarında çalışanların yardımcı olmaya çalışmaları nedeniyle oluşan güven ilişkisine dayalı olarak müvekkili ya da vekili olan babası —— banka işlemlerinin yapılması karşılığında davalı banka çalışanı ——- gösterdiği tüm (üzeri yazılı ya da boş olarak) belgeleri imzaladıklarını, müvekkilinin o dönemde öğrenci olarak —– bulunduğunu, birçok banka işlemleri ile —– ilgilendiğini, müvekkilinin öğrenci olması nedeniyle her zaman —-gidemediğini, davalı banka çalışanı ——— müvekkilinin her zaman gelme durumunun olmaması işlemlerin de bu nedenle gecikmemesi amacıyla gerektiğinde kullanmak üzere müvekkilinden ve dava dışı vekili babası —— birbirini takip eden seri numaraya sahip olan boş dekontlara imza atmasını istediğini, Müvekkili ve vekili ——- kurulan güven ilişkisine ve karşı tarafın devlet bankası olmasına ve sürekli kameralarla izlenen bir işyeri olması sebebiyle davalı çalışanı —– güvenerek müvekkilinin yokluğunda bankacılık işlemlerinde kullanılmak üzere birbirini takip eden seri numaralara sahip olan boş dekontlara ve diğer kredi, tediye vs. evraklara gerek müvekkil gerekse vekili dava dışı ——— imza attıklarını, bazı işlemlerde ise ne müvekkilin ne de vekili dava dışı ——— hiç imzası bulunmadığını, daha sonra müvekkilinin imzalan bu boş dekontlarla kendilerinin dolandırıldıklarını öğrendiklerini beyanla, davalarının belirsiz alacak davası olarak kabulüne, tahkikat sonucunda müvekkilin zararının tespiti ile tam ve kesin olarak artırılmasının mümkün olduğu anda artırılmak üzere fazlaya dair her türlü dava ve talep haklarımız saklı kalmak şartıyla haklı davalarının kabulü ile ——— TL’nin her bir kalem için ayrı ayrı olay tarihlerinden itibaren işleyecek ticari temerrüt avans fazi ile birlikte tahsiline, yargılama giderlerini ve avukatlık ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Haksız fiiller için dava zamanaşımı süresinin, fiil ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl, fiil ve fail daha sonra öğrenilse bile her halukarda 10 yıl (Borçlar Kanunu md. 72/1). olmakla ve davacının söz konusu fiilleri olay tarihinden kısa bir süre sonra öğrendiği dikkate alınarak ve ilk işlem tarihi ——— olmakla davacı taleplerinin tamamının zamanaşımına uğradığını, davaya konu tüm işlemlerin davacı tarafından adına işlem yapma yetkisi bulunan ———- tarafından bizzat imzalanmak sureti ile gerçekleştirildiğini, konu ile ilgili disiplin kurulu kararına esas soruşturma raporunda tespit edildiği üzere davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, ————- tarihli dilekçesinden sonra hesapları üzerinde yapılan incelemelerde, müşteriye dolaylı kullandırılan kredilerin denetim elamanları tarafından yapılacak herhangi bir inceleme sonucunda açığa çıkmasının önüne geçmek için — Müdürünün bilgisi dahilinde ve müşterinin de izni ile, kredilerin nakit çekilmesinden sonra aynı gün diğer hesaplara iadesi yerine, şubede ———tarafından emanete alınarak, daha sonraki günlerde gişede çalışan personele verilerek ilgili hesaplara iadesinin sağlandığı, bu işlemler sırasında—— imzalanması gereken tüm fişleri imzaladığı, soruşturma çalışmalara başlanılmasından önce —— ait hesaplardan yaptığı işlemleri el yazısı ile yazarak ——’e verdiği ve bu kağıtta müşterinin itiraz ettiği bir çok husus bulunmasına rağmen, kağıdın kendisine verildiği zaman herhangi bir itirazda bulunmadığı, soruşturma çalışmalarına başlanılmasından sonra ——- ait hesaptan zimmet fiillerinin tespit edilmesi ve —– ile birlikte muhasebecisi —- anlatımının alınmasından sonra —– söz konusu dilekçesini yazdığı, ———- de muhasebecisi olduğu, ——- zimmet yaptığını —–’den öğrendikten sonra hesaplarından zimmet yapıldığı savı ile Müfettişliğe yazılı olarak başvuruda bulunduğu, ayrıca ——- oğlu …’in avukat olduğu, ———hesaplarını hukuki yönden ayrıca oğlu …’e de incelettirdiği, ——– ait hesaplardan zimmet yaptığını kabul etmediği, bununla birlikte, adı geçenin başka müşteri hesaplarından yaptığı zimmet işlemlerinin bulunması ve ———ait hesaplardan yaptığı işlemlerden sonra veya aynı gün kendisine ait hesaplara paralar yatırması nedeniyle bu müşteriden de zimmet fiilleri yaptığı, özellikle kasaya para kaldırma işlemlerinde herhangi bir kayıt tutmaması nedeniyle rahatlıkla istediği tutarı mal edinebildiği kanaatine ulaşılmakla birlikte, ———- gerek dilekçesindeki tutarsızlıklar, gerekse de her işlemini şüpheli olarak belirtmesi sonucu Müfettişlik nezdinde güvenirliğini yitirmesi nedeniyle dilekçesinde ileri sürdüğü hususların ikna edici olarak bulunamadığı, davacının kötüniyetli olduğu, daha önceki iddiaları doğrultusunda gerçekleşen soruşturma ve bilgilendirme bulunmasına rağmen zararı ile ilgili afaki taleplerde bulunduğunu, Davacı iddialarının Sayın Mahkeme’ye sunulan Disiplin Kurulu kararı gereğince gerçeği yansıtmadığı, afaki olduğu ve tespit olunan zararın ise ———TL, bu zararın karşılanması nedeni ile davacının alacağının bulunmadığı hususlarının net olduğunu, davacının bu nedenle iyiniyetli olduğundan bahsedilemeyeceğini, dava açılmasından önce aynı hususlardaki iddiaları tek tek değerlendirilen davacının korunacak menfaati ve zararı bulunmadığını, tüm bu nedenler ile haksız ve mesnedsiz davanın reddine, aksi halde esastan reddine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava; 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 66. Ve 116. Maddeleri gereğince maddi tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. 3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü içermektedir.
Buna göre, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından, somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. 6100 sayılı HMK’nın 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiştir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de “karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)” belirlenebilme hali açıklanmıştır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen, davacı, dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.
Somut olayda da; davacı vekili davalı çalışanının müvekkilinden imzalı boş dekontlar alarak usulsüz işlemler yaptığını, müvekkili hesabından para çekerek zimmetine para geçirdiğini davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ——– TL’nin yukarıda anlatılan her bir kalem için ayrı ayrı olay tarihlerinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava dilekçesinde yapıldığı iddia edilen işlemler tarih ve miktar belirtilmek suretiyle ayrı ayrı belirtilmiştir. Dava dilekçesinin içeriğinden ve anlatımdan davacının davasını açarken uğradığı zararı tam ve kesin olarak bildiği, davalı nezdinde bulunan hesaba ait hareketleri takip edebildiği, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararı bulunmadığından, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN HUKUKİ YARAR YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
KARAR HARCI
2-Alınması gerekli 44,40 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.024,65 TL harcın mahsubu ile kalan 980,25 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
AVUKATLIK ÜCRETLERİ
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7/2.maddesine göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
DİĞER YARGILAMA GİDERLERİ
5-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer ya da başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 26/09/2019