Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/900 E. 2022/514 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/900 Esas
KARAR NO: 2022/514
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan),
DAVA TARİHİ : 15/08/2017
BİRLEŞEN —– KARAR SAYILI DOSYA
DAVA : Organik Bağın Tespiti
DAVA TARİHİ : 05/11/2019
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan), Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl Davada;
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı —–olduğunu, alacağın tahsili amacıyla —– sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus ilamsız haciz yolu ile takip başlatıldığını, ancak dava dışı şirketin —- tarihinde iflas erteleme talebi ile —– dava açtığını, alınan tedbir kararı neticesinde icra işlemlerinin durduğunu, bu tarihten sonra dava dışı şirketin kademeli olarak faaliyetlerini durdurduğunu ve arasında organik bağı bulunan davalı şirket üzerinden ticari faaliyetlerini devam ettirdiğini, davalı şirketin dava dışı şirketin iflas erteleme başvurusundan hemen önce —tarihinde —- kurulduğunu, akabinde —- taşıdığını, kuruluşundan iki ay sonra ise —- adresine taşıdığını, davalı şirketin dava dışı şirketin alacaklılarından mal kaçırmak, alacaklıların borçlarını tahsil etmelerini önlemek amacıyla kötü niyetli ve dürüstlük kuralına aykırı olarak kurulduğunu, her iki şirketin de faaliyet konularının, imalat ve üretimini yaptıkları ürünlerin, ünvan, marka ve patentlerinin aynı olduğunu, davalı şirketin tek yetkilisi olan—-dava dışı —– muhasebe müdürü ve genel müdür olarak görev yaptığını, her iki şirketin de ticaret merkezlerinin aynı adres olduğunu, müşteri portföylerinin ve referanslarının aynı olduğunu, davalı şirketin sermayesi ile mevcut ticari faaliyetleri arasında büyük oransızlık bulunduğunu, davalı şirket ile dava dışı ——- arasında organik bağın ve iktisadi özdeşlik bulunduğunu belirterek; davalı şirket ile dava dışı şirket arasındaki—— tespiti ile aralarındaki tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak davalı şirketin de borçlardan müteselsilen sorumlu tutulmasına, müvekkili alacağının davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin —–tamamen bağımsız ve kimse ile organik bağ dahil herhangi bir ilişkisi olmadan kurulduğunu, müvekkilinin dava dışı —- gerek ticari gerekse de organik herhangi bir bağının bulunmadığını, ortaklık yapılarının ve ortaklarının farklı olduğunu, aralarında kan bağı olmadığını, tek ortak yanının faaliyet konuları olduğunu,—-ortak bir terim olduğunu, malzeme adı olduğunu, müvekkilinin —- çalıştığını ve sadece tünel destekleme malzemesi üretimi işi hakkında tecrübe kazandığını, müvekkilinin uzmanlaşmış olduğu konudan farklı bir iş yapmasının beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkil ile dava dışı—— firmasının hiçbir zaman için ortak bir adreste faaliyet göstermediğini, müvekkilinin ihalelere girip iş alan bir firma olmadığını, ana firmalara malzeme tedarik eden firmalardan sadece birisi olduğunu, müvekkili ile —- arasında gerek organik bağın gerekse de iktisadi özdeşliğin söz konusu olmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekilince sunulan cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket yetkilisi— dava dışı —- diğer—- olarak çalıştığını, dava dışı şirketlerin iflas erteleme sürecine girdikten sonra ve yaklaşık aynı tarihlerde davalı şirketin kurulmasının ve —- aynı projeleri gerçekleştirdiği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı ve dava dışı şirketlerde çalışan personel listelerinin celbi gerektiğini, davalı şirketin—- yılında kurulmasına rağmen —yılı öncesinde —–tarafından projeleri de kendi —– gösterdiğini, anılan şirketlerin aynı adresleri faaliyet merkezi olarak kullandığını, davalı tarafından sunulan kira sözleşmesinin gerçek olmadığını belirterek; davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilince sunulan ikinci cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket yetkilisi — dava dışı -firmasında hiçbir zaman çalışmadığını, —- sigortalı olarak çalıştığını, ayrıca muhasebe müdürü olarak da çalışmadığını, müvekkilinin şoför olması nedeniyle şirket yetkilileri ile her yere gidip geldiğini, bu sayede sektör ve üretim konusunda tecrübe kazandığını, müvekkilinin kazandığının yalnızca işçilik bedeli olduğunu, bu işi yapmak için yüksek bir sermayeye ihtiyaç duyulmadığını, iddianın genişletilmesine muvafakat etmediklerini, sunulan internet sayfası çıktılarının delil vasfının olmadığını, müvekkilinin resmi internet sitesi olmadığını, kira sözleşmesinin gerçek olduğunu, müvekkilinin dava dışı şirketlerle gerek ticari gerekse de organik herhangi bir bağının bulunmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen —– Sayılı dosyasında;
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davalı şirketlerde şoför olarak çalışan—tarafından davalıların iflasında kısa süre önce dava dışı —- kurulduğunu, dava dışı şirketin internet sitesinde yapılan projeler ve bitirilen işler adı altında müflis —-projelerin yer aldığını, davalı ve dava dışı şirketlerin müşteri portföylerinin aynı olduğunu, faaliyet gösterdiği adreslerin aynı olduğunu, dava dışı şirketin ticari üretim ve satışını yaptığı —— marka ve patenti olduğunu, dava dışı şirketin sermaye yetersizliğinin bir diğer organik bağ olgusunun ispatı olduğunu, çalıştırılan işçilerin dahi aynı olduğunu belirterek; davalı şirketler ile dava dışı —- Arasında organik bağın bulunduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesi —- tarihinde, —– —– tarihinde tebliğ edilmiş olup, süresi içinde cevap dilekçesi sunulmadığından, HMK md 128 uyarınca, dava dilekçesindeki vakıaların inkar edildiği kabul edilmiştir.
Davanın ilk olarak açıldığı——dosyanın Mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Asıl dava, davalı şirket ile birleşen dosya davalı olan şirket arasındaki tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması ile alacağın tahsili; birleşen dava ise, davalı şirketler ile asıl dava davalısı şirket arasındaki organik bağın tespiti isteminden ibarettir.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu tüm dilekçeler, ibraz edilen tüm deliller, icra dosyası, çek fotokopisi, —— kayıtları, —–, iflas dosyası, iflas erteleme dosyası, mahkememizce alınan bilirkişi raporları ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
—– sayılı dosyasının incelenmesinde; mahkememiz davacısı tarafından —- Aleyhine —- çek tazminatı ve — çek komisyonu olmak üzere toplam —- alacağın, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline yönelik olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya —- tarihinde tebliğ edildiği ve takibin kesinleştiği görülmüştür.
— seri numaralı —-Tarafından keşide edildiği, lehtarının—- sırasıyla—– ciro edildiği, çekin — tarihinde bankaya ibraz edildiği ve karşılıksız işlemi yapıldığı,—tarihinde banka sorumluluk bedeli olan —- tahsil edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce uyuşmazlık konularına ilişkin olarak bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen —- tarihli raporda özetle; davacının ticari defter kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, ——- dairesi kayıtlarında benzerliklerden hareketle birleşen davanın davalısı —- asıl davanın davalısı—– organik bağın bulunduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli bulunmadığından, mahkememizce yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen—-tarihli raporda özetle; davalı şirketler arasında organik bağın bulunduğunu, —-ortak olarak —- esas sermaye ile —-kurmasının ve bu şirketin hayatın olağan akışına aykırı olarak çok kısa süre içinde ——-rakamlarına ulaşmış olmasının—- talebinde bulunmasından sonra bütün ticari faaliyetlerini —— üzerinde yürütmüş olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi neticesinde; asıl davada davacı tarafça, davalı —-Firması ile birleşen dosya davalısı —– tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ile —- davalı —- tahsilinin talep edildiği; davalı tarafça, davanın reddinin savunulduğu; birleşen dosyada davacı tarafça, davalı müflis şirketler ile asıl dosya davalısı arasındaki organik bağın tespitinin talep edildiği; davalılar tarafından davaya cevap verilmediği anlaşılmıştır.
Temel hukuk kurallarının en önemlilerinden bir tanesi alacak haklarının nisbiliği ilkesidir. Alacak hakkı ancak hukuki ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Kural olarak borç ilişkinin dışında bir başka gerçek ya da tüzel kişiye karşı borç ilişkisinden doğan alacak hakkı ileri sürülemez. Ticaret şirketlerinde ise sınırlı sorumluluk ilkesi ayrı ve bağımsız malvarlığı oluşumunu yaratmaktadır. Tüzel kişi ile ortakları arasında malvarlığı ile sorumluluk ayrılmaktadır. Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda alacaklıların hak ve menfaatlerini korumak için —- —- geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları sorumlu tutma imkanı getirilmiştir. Teorinin amacı, hakkaniyet gerektirdiği zaman tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınılmasının önlenmesidir. Teorinin uygulanmasının yasal dayanağı olarak dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağını düzenleyen MK’nın 2. maddesi kabul edilmektedir.
Tüzel kişiliğin varlığı asıl olup borcun yükümlüsü olan bir tüzel kişilik bulunmakta iken şirketin ortaklarına ya da başka bir şirkete karşı bu borçtan dolayı yönelinemeyecektir. Ancak tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu cihetine gidilebilecektir.
Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların malvarlığından bağımsız ve ayrıdır. Eğer kişilik ve mal varlığı ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa yani malvarlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan 3. kişiler zarar görüyorsa, art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak amacıyla tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda TMK’nin 2. maddesi gereği şahıs ve mal ayrılığı ilkesi istisnaen uygulanmamaktadır.
Uygulamada ve doktrinde tüzel kişi ile ortaklarının alanlarının ve malvarlığının birbirine karışması halinde, yetersiz sermaye durumunda, aynı şirketler topluluğu içinde yer alan kardeş şirketler arasında koşulların varlığı halinde ve çok istisnai hallerde —– uygulanmasının mümkün olabileceği de kabul edilmektedir. ——sakınılarak” uygulanması gereken bir yoldur.
Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Bu teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Elbette, kanundan kaynaklanan bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda da bazen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir ——–
Hemen belirtilmesi gerekir ki, öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir——–
Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğretide; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir ——–
Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Nihayet üçüncü durum ise somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken ve perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir —- Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olmaktadır——
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir ——-çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır ——- Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir.
Organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Özellikle somut olayın niteliği gereği organik bağın tespitinde; şirketlerin aynı holdinge bağlı olması, yöneticilerinin veya kurucularının aynı olması, bir borç takibinden kurtulmak için hisselerin devredilmesi, muvazaalı işlemler yapılması, hatta belirli işlemlerin aynı şekilde ve aynı usulde yapılması bile rol oynayabilmekte iken; tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması için iki şirket arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Bununla birlikte bu iki kavram arasındaki en önemli fark ise; organik bağın varlığı hâlinde bir şirketin borçlarından dolayı bir başka şirketin mal varlığına el atılabilmekte iken tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması hâlinde borçlu şirketin yanı sıra kardeş şirketin hatta talep hâlinde kardeş şirketin ortaklarının mal varlığına dahi el atılmasının mümkün olmasıdır —–
—- uygulamalarında da benimsenen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi çerçevesinde sözleşme tarafı olan şirket ile sorumlu olduğu ileri sürülen şahsi yada şirketin hukuki durumları ve diğer hususların inceleneceği verilecek özellikle davanın kabulü hakkındaki karar sözleşmenin tarafı olan şirket ile taraf olmamakla birlikte perdenin aralanması teorisi sorumlu tutulacak şirket veya şahsın hukuki durumunu etkileyeceğinden davada perdenin aralanması teorisi sonucu sorumlu tutulmak istenen şirket yada şahısların dava yer almaları zorunlu olduğundan,—–Aleyhine dava açıp Mahkememiz dosyası ile birleştirmek üzere davacı yana süre verilmiş ve taraf teşkili sağlanmıştır —–
Somut olayda; davacının müflis —- Tarafından keşide edilen —- bedelli çek nedeniyle müflis şirketten alacağının bulunduğu, davalı —- kurucusu ve tek ortağının—- tarihinden —- tarihine kadar davalı yanın beyanına göre şoför olarak çalıştığı, müflis —–Tarafından — tarihinde tamamıyla devralındığı, davalı—-ayrılmasından —– sermaye ile kurulduğu, müflis şirketler tarafından yaklaşık bir ay sonra — tarihinde iflas erteleme talebinde bulunulduğu, iflas erteleme dosyasında müflis şirketlerin özkaynaklarının sürekli olarak azaldığının ve —- yer alan fabrikadaki demirbaşların büyük çoğunluğunun bulunmadığının, uzun süredir üretim yapılmadığının tespit edildiği, şirketlerin borca batık olması nedeniyle haklarında iflas kararı verildiği, iflas kararının kesinleştiği, davalı —– adresinde birlikte faaliyet gösterdiği, müflis —- Nezdinde çalışan bir kısım personelin davalı — Nezdinde çalışmaya başladığı,—- tutarında bir sermaye ile kurulan davalı—- sürede —-tutarında satış rakamlarına ulaştığı, bu durumun hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalı —- internet sitelerinde referans olarak gösterilen bir kısım işlerin müflis —– üstlenilmiş ve tamamlanmış işler olduğu, bu hali ile müflis —— erteleme talebinde bulunmasından sonra, alacaklılardan mal kaçırma amacıyla, ticari faaliyetlerini davalı —- devam ettirdikleri, davalı ——– organik bağın bulunduğu, davalı—– kişilik perdesinin aralanması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça, asıl dava ile müflis —– olan alacağının davalı ——tahsilinin talep edildiği, dava dilekçesinin talep sonuç kısmında tahsili talep edilen miktarın belirtilmediği, ancak dilekçede dava değeri olarak—– gösterildiği, müflis —– başlatılan icra takibi ile, banka tarafından ödenen sorumluluk bedelinin düşülmesi ile, ——- işlemiş faizin tahsilinin talep edildiği, takibin itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olduğu, çekin keşidecisi olan müflis —— talep edilebilecek çek bedelinin yüzde onu tutarında çek tazminatı ve binde üçü tutarında çek komisyonu taleplerinin yerinde olduğu, çekin ibraz tarihi olan ——- tarihi ile takip tarihi olan —tarihi arasında geçen — günlük süre için talep edilebilecek işlemiş faiz tutarının —-olduğu, bu hali ile davacının talep edebileceği tutarın — çek komisyonu ve — olduğu anlaşılmakla, işbu tutar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ve fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamında tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere ——detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın ise kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.ASIL DAVA YÖNÜNDEN;
a)Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
Davalı —-Birleşen dosya davalısı —-tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına, tahsilde tekerrür olmamak üzere —- davalı—–davacıya verilmesine,
Aşan istemin reddine,
b)Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 8.643,69.-TL’den davacılar tarafından dava açılırken yatırılan 2.162,70.-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye kalan 6.480,99.-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
c)Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 2.162,70.-TL peşin harç, 31.40.-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 2.194,10.-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d)Davacı tarafından yapılan 3.800,00.-TL bilirkişi ücreti, 669,85.-TL posta gideri olmak üzere toplam 4.469,85‬.-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
f)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen kısım yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 15.970,94.-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
g)Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
2.BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN DAVANIN KABULÜ İLE;
a)Davalılar Müflis ——- asıl dosya davalısı —– tespitine,
b)Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 80,70.-TL dava açılırken peşin olarak yatırılan 44,40.-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
c)Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40-TL peşin harç ve 44,40.-TL başvurma harcı olmak üzere toplam 88,80.-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
d)Davacı tarafından yargılama gideri olarak yapılan 43,50.-TL posta giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
e)Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
f)Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 5.100,00.-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
g)Kararın kesinleşmesi halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Sair hususların gerekçeli kararda gösterilmesine,
Dair, Davacı Vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içerisinde ——— nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu. 02/06/2022