Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/446 E. 2019/1109 K. 19.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/446 Esas
KARAR NO: 2019/1109
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/04/2017
KARAR TARİHİ: 19/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, satılan malların davalı şirkete, fatura ve sevk irsaliyeleri ile birlikte teslim edildiğini, ancak davalının borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için davalı aleyhine Beykoz İcra Müdürlüğünün —-E sayılı dosyası üzerinden davalı şirket aleyhine takibe geçildiğini, itirazı üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığını, mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, davaya konu ticari alım satım cari hesabının müvekkili ile ilgisinin olmadığını, davalı her ne kadar—– adresindeki işletmenin sahibi ise de orada fiilen bulunmadığını ve işletmeye—-n yardımcı olduğunu, takibe dayanak fatura ve teslim belgelerinin hiçbirinde davalının imzasının bulunmadığını, bu durumun, mal alış verişinin yapılmadığının kanıtı olduğunu, ayrıca—davalı müvekkil ile aynı işi yaptığını, aynı firmadan mal aldığını, — müvekkilinin işyeri adresi olan, — adresine eşi—- adına mal siparişi verdiğini ve bu malların faturasının davacı tarafından sehven müvekkil olan davalıya kesildiğini, daha sonra bu durumu farkeden —’ın faturayı düzeltmek istemiş ise de faturayı kaybettiğinden dolayı bu yanlışlığı düzeltemediğini, davaya konu borcun asıl sahibi ve malı kendi adına faturalı olarak sipariş eden ve alan, eşi —- olduğunu, nitekim dosyaya sundukları – tarihli -imzalı belgede, davaya konu borcun tamamen kendisi ve eşi — ait olduğunu beyan ettiğini savunarak davanın reddini ve % 20 tazminata mahkumiyetini istemiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; faturalarda yer alan, mal tesliminin gerçekleştiği işyerinin davalıya ait olduğunu, — davalıya yardımcı olmak adına ilgili işyerinde bulunduğunu, —- davalının ortağı olduğunun cevap dilekçesinde ifade edildiğini, ancak davalının borçtan kurtulmak için borcun davalıya ait olmadığını iddia ettiğini, beyan etmiştir.
Davalı vekili 2. Cevap dilekçesinde özetle; cevap dilekçesinde usul hukukuna ilişkin beyanlarını yinelediklerini, davanın usulden reddinin gerektiğini, —açıkca borcunu kabul ettiğini, davacının açıkca borcu kabul eden tarafla hukuki durumunu çözmesi gerektiğini, davalının faturayı ve malı teslim almadığı açık ve net olduğunu, davalı ile ticaret yapmışçasına hareket ettiğinden %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, İİK’ nun 67/1 maddesine dayalı itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller, Beykoz İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı dosyası, mahkememizce alınan bilirkişi raporu ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
Beykoz İcra Müdürlüğü’nün —Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; mahkememiz davacısı tarafından davalı aleyhine — TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek %10,50 oranında avans faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiği, ödeme emrinin davalıya – tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu tarafından— tarihli dilekçe ile yetki ve borca itiraz edildiği, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi amacıyla dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen – tarihli raporda özetle; davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, davalı tarafça ticari defter ve kayıtların inceleme gününde ibraz edilmediği, davacı yanın kayıtlarına göre, davalıya toplamda 10 adet satış faturası kestiği, karşılığında — TL tahsil ettiği, davacının toplam bakiye alacağının — TL olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesinde; davacı tarafça, davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalinin talep edildiği; davalı tarafça, davacı yan ile ticari ilişkilerinin bulunmadığı savunularak davanın reddinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Davalının icra takibinin yetkisine itirazı bakımından; mahkememizin — tarihli ön inceleme duruşması ile İİK md. 50 ve TBK md 89 uyarınca, para alacaklarında davacının yerleşim yeri mahkemeleri ve icra daireleri de yetkili olduğundan, davalının icra takibinin yetkisine ilişkin itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalının mahkememizin yetkisine ilişkin itirazı bakımından; mahkememizin — tarihli ön inceleme duruşması ile Beykoz Adliyesinin ticari uyuşmazlıklar yönünden Anadolu Adliyesine bağlı olması itibari ile mahkememizin görevli ve yetkili olması nedeniyle, davalının yetki ilk itirazının da reddine karar verilmiştir.
TTK md 21/2 hükmü uyarınca; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. Fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur.
Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. ——-
Eldeki dava bakımından; davalı tarafça fatura içeriği ve malların teslim edilmediğine yönelik herhangi bir itirazda bulunulmamış, yalnızca — TL bedelli faturaya konu malın kendisi tarafından sipariş edilmediği, söz konusu malların kendisi ile aynı adreste faaliyet gösteren ve aynı zamanda kendi işletmesine yardımcı olan dava dışı üçüncü kişi —- tarafından satın alındığı iddiasında bulunulmuştur. Buna ilişkin olarak da dava dışı üçüncü kişilerin yazılı beyanları dosyaya sunulmuştur. Her ne kadar davalı tarafça söz konusu faturaya konu malların kendisi tarafından sipariş edilmediği iddia olunmuş ise de; yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, davalı yanca iş bu faturaya davadan önce itiraz edildiğine ilişkin herhangi bir yazılı belgenin dosyaya ibraz edilmediği, tacir olan davalının TTK md. 18/2 uyarınca basiretli bir tacir gibi hareket etmeyip, kendisi tarafından sipariş edilmeyen mallara ilişkin düzenlenen faturayı iade etmediği, bu nedenle basiretli bir tacir gibi davranmayan davalının bunun sonuçlarına katlanması gerektiği, fatura konusu malları aldığı iddia olunan dava dışı üçüncü kişilerin aynı zamanda davalı yan işletmesinde çalışıp davalının işlerini yürüten kişiler oldukları davalı tarafça sunulan cevap dilekçesi ile de açıkça beyan edildiği, bu hali ile de geçerli bir teslimin bulunduğunun kabulünün gerektiği, belirlenen inceleme günüde ticari defter ve kayıtların davalı yanca ibraz edilmediği, bu nedenle HMK md. 222 uyarınca davacı yanın kayıtlarını kabul etmiş sayılması gerektiği, denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporuna göre davacının davalıdan olan alacağının — TL olarak tespit edildiği, ancak davacı yanca icra takibi ile — TL’nin talep edildiği, taleple bağlılık ilkesi uyarınca iş bu tutar üzerinde davanın kabulünün gerektiği kanaatine varılmıştır.
Tarafların tacir olduğu, taraflar arasında yapılan işin ticari iş olduğu anlaşılmakla; icra takibi ile talep edilen avans faizinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak davacı tarafça takip talebinde ve ödeme emrinde asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %10,50 ve değişen oranlarda avans faizi isteminde bulunmuştur. Bu hali ile davacının talebi HMK md. 26 uyarınca aşılamayacağından (Yargıtay -. Hukuk Dairesi’nin- Esas — Karar Sayılı İlamı, Yargıtay -. Hukuk Dairesi’nin -Esas – Karar Sayılı İlamı, Yargıtay – Hukuk Dairesi’nin – Esas — Karar Sayılı İlamı); taleple bağlılık ilkesi gereğince; asıl alacağa takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda uygulanacak ve yıllık %10,50 avans faizi oranını aşmayacak şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
Takibe konu alacağın miktarı kesin ve belirli olduğu gibi hesaplanması bir tespit yapılmasını gerektirmediğinden davalının haksız itirazı nedeniyle alacaklının alacağına geç kavuşmasına neden olduğu kanaatine varılmıştır.
Dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile,
Sabit olan —-.-TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren artan azalan oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmek üzere, borçlu davalının Beykoz İcra Müdürlüğü’nün — esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin devamına,
Asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
2.Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 1.077,93 TL’den davacı tarafça dava açılırken yatırılan peşin olarak yatırılan 190,59 TL peşin harç ve icra dosyasına yatırılan ve dava açılırken mahsup ettirilen 78,90.-TL peşin harcın toplamı 269,49.-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye kalan 808,44.-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3.Davacı tarafça icra dosyasından ve işbu dosyadan yatırılan toplam 269,49 TL peşin harç ve 31,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 300,89 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4.Davacı tarafından yapılan 900,00 TL bilirkişi ücreti, 151,35 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.051,35 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5.Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6.Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7.Kararın kesinleşmesi ve talep halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul BAM nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu. 19/11/2019