Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/825 E. 2018/654 K. 05.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/477 Esas
KARAR NO : 2018/679
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 20/04/2016
KARAR TARİHİ : 12/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 27/09/2005 ila…….. Sözleşme imzalandığını, 25/02/2011 ila 02/12/2011 tarihleri arasında 2. Sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeler gereği kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, personel sayış hizmet bedeli, personel sayaç okuma bedeli ve iletişim sistemleri bedellerinin hukuka aykırı ve haksız olarak ödediğini, 10.000,00 TL bedelin müvekkile faturaların fiili ödeme gününden veya kabul edilmemesi durumunda dava tarihinden itibaren devlet bankalarınca mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile iade edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ……..vekili cevap dilekçesinde özetle; EPDK tarafından düzenlenen kurul kararı ile parakende satış ile ilgili işlemlerin ayrı tüzel kişilikler tarafından gerçekleştirildiğini, davalıya elektrik satışı sunan dava dışı şirketin ayrı bir tüzel kişiliği bulunduğunu, dolayısıyla iadesini istediği bedeller bakımından kabul anlamına gelmemekle birlikte davanın söz konusu şirkete karşı yönlendirilmesi gerektiğini, bedellerin EPDK kararı ile alınması nedeniyle EPDK kararının iptali bakımından idari yargının görevli olduğunu, lisans sahibi şirketlerin kullanıcılarına yansıtabilecekleri tarifelerin EPDK tarafından belirlendiğini, EPDK tarafından onaylanarak yürürlüğe giren tarifelerin uygulanmasının yasal zorunluluk olduğunu, davacının tacir olduğunu ve imzaladığı sözleşmede iadesi istenilen bedellerin alınacağının belirtildiğini ve davacının bunu kabul ederek sözleşmeyi imzaladığını, düzenlenen faturalara itiraz etmediğini, bu nedenle fatura içeriğini kabul etmiş sayıldığından bahisle, davanın öncelikle usulden ve akabinde esastan reddine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında alınan beyanında cevap dilekçesini tekrarla 6446 sayılı Yasa’da yapılan değişiklik nedeniyle davanın reddine ve dava açarken davacının haksız olması nedeniyle de lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Enerjisa vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan dava bakımından 6446 sayılı Yasa’da 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler dikkate alındığında davanın usulden reddi gerektiğini, EPK’nın 3.maddesi uyarınca dağıtım ve perakende satış hizmetlerinin birbirlerinden ayrıldığını ve dağıtım ve fatura tahsilat işlemlerinin diğer davalı tarafından yapıldığından bahisle husumet itirazında bulunduğunu, dava dilekçesinde bedelin tam olarak belirtilmediği, ancak faturalardan davacının söz konusu bedeli tam olarak tahsil etme imkanı bulunduğundan bahisle belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı, lisans sahibi şirketlerin belirlenen bedeli yasal olarak tahsil etmek zorunda olduklarını, davacının sözleşme imzalarken tahsil edilecek bedelleri bildiği ve kabul ettiğinden bahisle öncelikle davanın usulden ve kabul görmediği takdirde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin taraflar arasındaki abonelik sözleşmesine binaen faturalara yansıtılan elektrik kullanım bedeli dışındaki kayıp-kaçak…vs adlar altında alınan bedellerin haksız olduğundan bahisle iadesi olduğu, davalı tarafça öncelikle davanın usulden, kabul görmediği takdirde esastan reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür. Görev itirazı bakımından; Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 27/02/2014 tarih 2013/18363 esas 2014/3041 sayılı kararında da açıklandığı üzere uyuşmazlık abonelik sözleşmesi ile kurulan özel hukuk ilişkisi çerçevesinde ve hizmet karşılığında alınan ücrete ilişkin olduğundan uyuşmazlık bakımından adli yargının görevli olduğu anlaşılmakla görev itirazı dikkate alınmamıştır. Husumet itirazı bakımından; Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin yerleşik kararları dikkate alındığında tedarik eden, pazarlayıcı ve dağıtıcı dava konusu bedellerin iadesinden müteselsilen sorumlu olduğu anlaşılmakla husumet itirazı da dikkate alınmamıştır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 08/10/2015 tarih 2014/18311 esas-2015/15438 karar sayılı kararı)
Mahkememizdeki yargılama devam ederken 17/06/2016 tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nda bir kısım maddelerde değişiklik yapılarak yeni maddeler eklenmiş, 6719 sayılı Yasa’nın 21. Maddesi ile 6446 Sayılı Kanunun 17. Maddesine eklenen 10.fıkrasında “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” düzenlemesine, 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.maddesinde de “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yargılama sırasında bir kısım Mahkemeler tarafından 6446 sayılı Yasa’ya eklenen ve değiştirilen maddeleri bakımından Anayasa Mahkemesine davalar açılmakla birlikte yargılama sırasında 15/02/2018 tarihli 30333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 28/12/2017 tarihli 2016/150 Esas ve 2017/179 Karar sayılı ilamı ile değişikliklere ilişkin olarak Anayasa’ya aykırılık iddialarının reddine karar verilmiştir.
6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.maddesi dikkate alındığında; davaya konu bedeller ile ilgili olarak 6719 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden evvel açılmış ve halen devam eden alacak davalarında da 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesine eklenen 10.fıkrasının geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği, bu hali ile de eldeki davanın konusuz kaldığı anlaşılmıştır.
Eldeki dava bakımından dava tarihinde yürürlükte bulunan Kanun maddeleri, yerleşmiş Yargıtay içtihatları dikkate alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunu’nun 21/05/2014 gün, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararında; elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile kaçak kullanılan elektrik bedellerinin abonelerden tahsili yoluna gitmenin, hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmayacağı; öte yandan, nihai tüketici olan abonenin; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, eş söyleyişle şeffaf bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurları olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerinin de, Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulünün mümkün olmadığı, gerekçeleriyle; elektrik enerjisini kaçak kullanmayan abonelerden kayıp-kaçak bedeli alınamayacağı, diğer bir ifadeyle kayıp-kaçak bedelinin faturalara yansıtılamayacağına karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bahsedilen 21/05/2014 gün, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 sayılı kararı ve söz konusu karar benimsenerek verilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2016 tarih, 2015/2474 Esas ve 2016/2637 Karar sayılı, 18/02/2016 tarih, 2015/2292 Esas ve 2016/2177 Karar sayılı ve benzeri nitelikteki birçok yerleşmiş içtihatları da dikkate alındığında faturalara elektrik kullanım bedeli dışında yansıtılan ve davaya konu olan bedellerin alınmasının haksız olduğu ve davacının dava açmakta haklı olduğu, ancak Kanun değişikliği nedeniyle davanın konusuz kaldığı, bu hali ile davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumluluk bakımından; Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 03/10/2012 tarihli 2012/3820-5658 Esas ve Karar sayılı ilamında yer alan “…dava tarihinde davacının dava açmakta haklı olup olmadığı hususları tartışılarak,..oluşacak uygun sonuç dairesinde vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hangi tarafa yükleneceğinin belirlenmesi…” gerektiği hükmü ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarih 2009/18-421 Esas – 2009/526 Karar sayılı ilamında yer alan “…dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, davadan sonra yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olamayacağından, dava davadan sonra yürürlüğe giren yasal değişiklik nedeniyle konusuz kalmışsa davacı lehine vekalet ücreti hükmedilmesi..” gerektiği hükmü dikkate alınarak davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri verilmesine karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Yasa değişikliği nedeniyle davanın konusu kalmadığı anlaşılmakla ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2- Alınması gereken karar ve ilam harcı 35,90 TL olduğundan peşin alınan 170,78 TL harcın mahsubu ile arta kalan 134,88 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya verilmesine,
3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenecek olan nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinin altında olamayacağından 2180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
4- İş bu dava için davacı tarafça, davalılar bakımından yapılan 35,90 TL peşin harç, 160,20 TL tebligat ve posta giderinden ibaret toplam 196,10 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davalılar vekillerinin yüzlerine karşı, davacı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğıinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı. 12/06/2018