Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/751 E. 2018/1327 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/751 Esas
KARAR NO : 2018/1327

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 31/12/2014
KARAR TARİHİ : 20/12/2018 (Tefhim Tarihi) – 16/01/2019 (Yazılma Tarihi)

Mahkememizde görülmekte olan davanıns yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne hitaben sunduğu dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 2003 tarihinden bu yana dava dilekçesinde bildirilen adresinde aralıksız olarak faaliyet göstermesine rağmen davalı kurum personelinin bilinmez sebeplerle müvekkiline gönderilen tebligatı ” muhatap firma gösterilen adreste tanınmıyor, merciine iade” notunu düşerek müvekkilini maddi ve manevi zarara uğrattığını, 2009 yılında mal sevkiyatı amacıyla ————- plakalı araç ile anlaşan davacı şirketin irsaliye karşılığı malları açar şoförüne teslim ettiğini, araç şoförüne 15/07/2009 tarihli Trafik denetiminde, tonaja uyulmadığı gerekçesi ile idari para cezası kesildiğini ve müvekkili şirket aleyhine de ceza tahakkuk ettirildiğini, usulüne uygun tebliğ edilemeyen ceza sebebiyle müvekkili şirketin indirimden yararlanamadığını ve süresinde itirazda bulunamaması sebebiyle zarara uğradığından bahisle zararının tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İstanbul Anadolu ————. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 05/01/2015 tarihli 2014/516 Esas ve 2015/2 Karar sayılı ilamı ile her iki tarafın da tacir olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Mahkememize gönderildiği, Mahkememizin 17/03/2015 tarihli ——————– Esas ve Karar sayılı ilamı ile idare Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle Mahkememizin görevsizliğine karar verildiği ve Mahkememiz ilamının temyizi üzerine Yargıtay ———- Hukuk Dairesi’nin 29/03/2016 tarihli ———- Esas ve Karar sayılı ilamı ile “…—————., Anayasa madde 165 ve 233. sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince Kamu İktisadi Teşebbüsü niteliğini halen sürdürmektedir. …, davalı ————’nin bir özel hukuk tüzel kişisi olduğu, özel hukuk kurallarına göre yönetileceği ve faaliyet göstereceği, eylem ve işlemlerinin idari eylem ve işlem niteliğinde olmayıp diğer özel hukuk tüzel kişilerinde olduğu gibi, özel hukuka ilişkin bulunduğu sonucuna varılmalıdır. Eldeki davada; davalı ————.’nin yukarıdaki açıklamalar karşısında özel hukuk tüzel kişisi olduğu gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ile yargı yolu nedeniyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi doğru görülmemiş…” gerekçesine yer verilmek suretiyle Mahkememizin görevsizlik kararının bozularak dosyanın Mahkememize iade edildiği anlaşılmış, Mahkememizce bozma ilamına uyulmak suretiyle yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin merkezinin Ankara olduğundan bahisle Ankara İş Mahkemelerinin yetkili olduğunu, haksız fiile mesnet gösterilen işin yapıldığı tarih itibariyle zaman aşımı süresinin dolduğunu, tebligatın iade işleminin usulsüzlüğünün kabulünün mümkün olmadığını, tebligatın yapılmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını, tebliğ tarihinde yürürlükte bulunan Tebligat Tüzüğünün 28. Maddesine göre işlem gerçekleştirildiğini, tebliğ evrakının üzerinde belirtilen adresin davacının resmi adresi olduğuna dair herhangi bir kayıt ve ibare bulunmadığı, davacı tarafça tebliğ ve aleyhine düzenlenen trafik cezasına ilişkin yaptığı tüm başvuruların esas ve usulden reddedildiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafından talep edilen tazminat tutarının davacının gerçek zararını oluşturmadığını, davacı tarafça 2012 yılı itibariyle itiraz mercine başvurulmasına rağmen ödemenin 2014 yılında yapıldığını, ödemenin yapılmasının itiraz edilmesine engel olmadığını, davacının kendi kusuru ile düzenlenen cezaya faiz işletilmesine sebep olduğundan bahisle öncelikle usuli itirazları dikkate alınarak davanın yetki yönünden ve kabul görmediği takdirde zaman aşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Kayseri Kapatılan ——- . Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/285 D.iş sayılı dosyasının incelenmesinde; dosyamız davacısı tarafından adına düzenlenen idari para cezasının kaldırılması talebinde bulunulduğu, mahkemece itirazın yasal süresi içerisinde yapılmadığından bahisle 20/05/2013 tarihli karar ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Kayseri —. İdare Mahkemesinin 2013/50 Esas sayılı dosyasının incelenmesi neticesinde; dosyamız davacısı tarafından dava dışı ————–Vergi Daire Başkanlığı aleyhine trafik idari para cezasına ilişkin ödeme emrinin iptali ile dava açıldığı, Mahkemenin 05/11/2013 tarihli ——— Esas ve karar sayılı ilamı ile; davacı şirket tarafından cezanın kaldırılması istemiyle Kayseri ————-. Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/285 D.iş sayılı dosyası ile yapılan itirazın reddine karar verildiği, bu durumda kesinleşen kamu alacağının tahsili amacıyla davacı şirket aleyhine ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin haksız fiil nedeniyle doğan zararın tazmini olduğu, davacı tarafça, davalının çalışanının adına çıkartılan tebligatı adreste tanınmadığından bahisle iade ettiği, oysa ki yıllardır aynı adreste bulundukları ve davalının eyleminin haksız olduğundan bahisle zararının tazminini talep ettiği, davalı tarafça personelinin kusuru bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Öncelikle davalının yetki itirazı bakımından; talebin haksız fiil nedeniyle doğan zararın tazmini olduğu, HMK’nın 16.maddesinde haksız fiile dayanan davalar bakımından yetkili mahkemelerin düzenlendiği, Yasa maddesine göre zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de dava açılabileceği ve davacının şirket merkezi itibariyle mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmakla yetki itirazının reddine karar verilmiştir. Davalının zamanaşımı itirazı bakımından ise tebligatın iade edildiği tarihin 06/08/2009 tarihi olduğu, haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK’nın 60.maddesinde zamanaşımı süresinin zarar görenin, zararı ve failini öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde eylemden itibaren 10 sene olduğu, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nın 72.maddesinde de zamanaşımı süresinin zararı görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl, her halde eylemden itibaren 10 sene olduğu düzenlenmiştir. Zararlandırıcı eylem tarihi 2009 yılı ise de davacının, davaya konu ettiği tebligat mazbatasını ————– Bakanlığı’nın 25/08/2014 tarihli cevabi yazısı ile edindiği, eldeki davayı da her iki Kanun da dikkate alındığında 1 ve 2 yıllık süreler dolmadan açtığı, her ne kadar davalı tarafça, davacının tarafın idari para cezasına ilişkin açtığı davalar dikkate alındığında eylemin daha önce öğrenildiği savunulmuş ise de, dosyamız kapsamına celbedilen dava dosyalarının incelenmesinde, dava dilekçelerinde sadece tebligat yapılmadığından bahsedildiği, tebligatın haksız olarak iade edildiğine ilişkin herhangi bir beyana yer verilmediği, davacının öğrenme tarihine ilişkin beyanının aksinin ispatlanamadığı, bu hali ile davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı kanaatine varılarak zamanaşımı itirazı dikkate alınmamıştır. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’nın 49 ve devamı maddelerinde haksız fiilden sorumluluk hükümleri düzenlenmiştir. TBK’nın 49.maddesinde kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar verenin, verdiği zararı gidermekle yükümlü olduğu, 50.maddesinde de zarar görenin, zarar verenin kusurunu ispat yükümlülüğü altında bulunduğunu bildirmiştir. Dosyamız bakımından, davacı tarafça sicildeki adresinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı, şirketin faaliyetlerine aynı adreste devam ettiği ancak posta memurunun hukuka aykırı eylemi ile müvekkilinin adreste tanınmadığını bildirmiş ve Mahkememizce alınan sicil kayıtlarına göre de davacı şirketin merkezine ilişkin herhangi adres değişikliği yapılmadığı görülmekte ise de davaya konu tebligatın çıkartıldığı anda davacı şirketin sicil kaydı dışında söz konusu adreste faaliyet gösterdiğinin deliller ile ispatlanamadığı, davacı vekilince aynı adrese yapıldığı beyan edilen ve sunulan örnek tebligat parçalarının 2008, 2012 ve 2014 yıllarına ait olduğu, 2009 yılına ait olduğu anlaşılan Diyarbakır ——–.AHM tarafından çıkartılan tebligatın ise davacıya ne şekilde yapıldığını gösteren kısmın bulunmadığı, dolayısıyla söz konusu adreste tebligatın yapılıp yapılmadığının ve davacının aynı adreste faaliyet gösterip göstermediğinin tespit edilemediği, tebligatı çıkartan Bakanlık tarafından tebligat çıkartılan adresin resmi kayıtlardaki adres olduğunun belirtilmediği, tebligatın yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan Bakanlar Kurulu’nun 20.8.1959 tarihli ve 4/12059 sayılı Tebligat Tüzüğü’nün 28/2.made ve fıkrasında “Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilmemişse, tebliğ evrakı, çıkaran mercie geri gönderilir.” düzenlemesine yer verildiği, posta memuru tarafından yapılan işlemin mevzuata uygun olduğu, ayrıca Bakanlık tarafından tebligatın iade gelmesi üzerine ilanen tebligat da yapıldığı ve zarar olarak belirtilen idari para cezasının davacıya yapılan ilanen tebligat suretiyle usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, buna rağmen davacının idari para cezasını ilanen tebligattan hemen sonra ödenmediği, bu hali ile para cezasının indirimli olarak ödenmemesinden ve yapılan ilanen tebligata rağmen geç ödeme yapılmak suretiyle faiz işletilmesinden sorumluluğun davacıya it olduğu, davacı tarafça davalı personelinin kusurunun ispatlanamadığı ve davanın reddine karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Alınması gereken karar ve ilam harcı 35,90 TL olduğundan peşin alınan 102,47 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 66,57 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına,
4- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ———-‘ye göre belirlenen nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinin altında olamayacağından 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- Davacı tarafça yatırılan gider avansının arat kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen akar açıkça okunup, usulen anlatıldı.