Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/701 E. 2018/85 K. 25.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/701 Esas
KARAR NO : 2018/85
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 09/06/2016
KARAR TARİHİ : 25/01/2018
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının maliki bulunduğu …… plaka sayılı aracın müvekkil sigorta şirketine ZMMS Poliçesi ile sigortalandığını, aracın 25/12/2011 tarihinde sigortalı araç sürücüsünün %100 kusuruyla park halinde duran…. plaka sayılı araca çarpmak suretiyle yapmış olduğu kaza neticesinde maddi hasarlı trafik kazasının meydana gelmesine neden olduğunu, kaza tespit tutanağının incelenmesinde ….. plaka sayılı aracın sürücüsünün kaza sonrası kaza mahalini terk ettiğini, bu durumun tutanakta sürücü firar kaydı ile belirtildiğini, hazırlanan ekspertiz raporu ile hasarın miktarı ve niteliği yönünden tespit yaptırılmış olduğunu, yapılan hasar tespitine göre hasar gören aracın sigorta poliçesini düzenleyen …. Sigorta AŞ’ne ….. tarihinde ….TL tutarında hasar tazminatı ödendiğini, müvekkil sigorta şirketinin mezkur kaza nedeniyle ödemiş olduğu tazminatı davalıya rücu etme hakkı bulunduğunu ve davalı aleyhine icra takibi başlattığını, ancak davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptali ile tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, yapılan yargılama sırasında dava dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin dava dilekçesindeki kaza yapan aracın müvekkil şirkete ait olduğunu iddia ettiğini, kaza tespit tutanağında araca çarpan kişinin firar olarak kaydedildiğini, aracın müvekkil şirkete ait olduğuna dair yeterli delil bulunamadan araca çarpılan kişinin ifadesinden hareket edildiğini, davacı … şirketinin gerekli dikkat ve özeni göstermeksizin başka bir sigorta şirketine ödeme yaptığını, kazaya karışan aracın müveekkil şirkete ait olduğu iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacı … şirketinin araştırma yapmaksızın yapmış olduğu ödemeyi rücu isteminin haksız olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında cevap dilekçesini tekrar etmiştir.
Davaya dayanak İstanbul Anadolu 18. İcra Dairesi’nin ……. Esasa sayılı dosyasının incelenmesinde; dosyamız davacısı tarafından davalısı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresi içerisinde itirazı üzerine takibin durduğu ve eldeki davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dosyamız hasar miktarının ve kazadaki kusur oranının belirlenmesi için bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; dosya içerisindeki beyan, tutanak ve trafik kaza tutanağı birlikte değerlendirildiğinde; davalıya ait aracın dava dışı araca çarparak hasarlanmasına neden olduktan sonra olay yerinden kaçması sonucu kazanın meydana geldiği, kazanın meydana geliş şekline göre davalıya ait aracın dönüş ve hız kuralını ihlal etmesi nedeniyle kazanın oluştuğu ve firari sürücünün asli ve tam kusurlu olduğu, dava dışı araçta meydana gelen hasarın 4290,00 TL olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Dosyamız kapsamında bulunan sigorta poliçesinin incelenmesinde; kazaya karıştığı iddia olunan davalının maliki olduğu…….plaka sayılı aracın davacı şirkete devredilen …… Kredi Sigorta şirketi tarafından….. ile….. tarihleri arasında sigortalandığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin sorumluluk sigortası kapsamında ödenen tazminatın rücuen tahsiline ilişkin olarak başlatılan itirazın iptali olduğu, davacı sigortacı tarafından, davalı sigortalısının malik olduğu aracın sürücüsünün karıştığını iddia ettiği, trafik kazası sonrasında olay yerini terk ettiğinden bahisle itirazın iptaline karar verilmesini talep ettiği, davalı tarafça da öncelikle maliki olduğu aracın kazaya karıştığının ispatlanması gerektiği savunulmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık öncelikle davalının malikinin kazaya karışıp karışmadığı ve karışmış ise salt olay yerini terk etme fiilinin rücu hakkını sigortacıya tanıyıp tanımadığı noktasındadır. Dosyamız kapsamına alınan bilirkişi raporu ve kaza tespit tutanağı dikkate alındığında, davalıya ait aracın kazaya karıştığı ve kazanın meydana gelmesinde tamamen kusurlu olduğu, bununla birlikte araç sürücüsünün olay yerini terk ettiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki olay yerini terk etmenin rücu sebebi olup olmadığı bakımından ise; her ne kadar davacı tarafça dava dilekçesine ekli olarak sunulan genel şartlarda olay yerini terk etme rücu sebebi olarak düzenlenmiş ise de, söz konusu genel şartların 14/05/2015 tarihli resmi gazetede yayımlanmak suretiyle 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlar olduğu, oysa ki kazanın 2011 yılında meydana geldiği, dolayısıyla da kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan genel şartların dikkate alınması gerektiği ve söz konusu genel şartlar incelendiğinde salt olay yerini terk etmenin sigortacıya rücu sebepleri arasında sayılmadığı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 11/06/2013 tarihli 2013/6915-8891 Esas ve Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere “geceleyin araç kullanarak yol kenarına park etmiş araca çarpıp olay yerinden de kaçmış olması nedeniyle ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesi, sigortalı araç sürücüsünün kastı ve ağır kusuru olarak nitelendirilemez.” Bu durumda mahkemece, davacı sigortacının,sürücünün kasta dayanmayan tam kusuru sebebiyle verdiği zarardan dolayı üçüncü kişiye ödediği tazminat bakımından rücu hakkının bulunmadığı” gibi, davacı sigortaca tarafından kazanın oluş şeklinin rücuyu gerektiren şekilde (örn; ehliyetsizlik, alkollü araç kullanımı…vs) olduğuna dair söz konusu hususları kanıtlayacak herhangi bir belge ve delillin dosya kapsamında bulunmadığı, bu hali ile ispat olunamayan davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebi bakımından da, takibe konu alacağın tazminat niteliğinde bulunması nedeniyle likit olmadığı gibi davacının kötü niyetli olduğu da ispat olunamadığından tazminat talebinin reddine karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alacağın likit ve davacının kötü niyetli olduğunun ispat olunamadığının dikkate alınarak davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3- Alınması gereken karar ve ilam harcı 35,90 TL olduğundan peşin alınan 55,63 TL harcın mahsubu ile arta kalan 19,73 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinin altında olamayacağından 2180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- Davacı tarafça yapılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 25/01/2018