Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/571 E. 2018/1077 K. 23.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/1327 Esas
KARAR NO : 2018/1074

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 06/12/2016
KARAR TARİHİ : 23/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından tahmil, tahliye, terminal ve ardiye hizmetlerinden dolayı davalı adına düzenlenen fatura bedelinin ödenmemesi nedeniyle İstanbul Anadolu ——. İcra Müdürlüğü’nün 2016/12217 Esas sayılı dosyasından icra takibine geçildiğini ancak takibin davalının itirazı nedeniyle durduğunu, davalıya ait emtiaların davacının ———- Müdürlüğüne bağlı antreposuna 02/01/2015 tarihinde teslim edildiğini, emtiaların 02/01/2015 tarihinden itibaren davacı şirket antreposunda kaldığını ve 18/11/2015 tarihinde Gümrük Kanunu’nun 177/1-I bendi gereği tasfiye edilebilir hale geldiğini, bu kapsamda tasfiye işlemlerine başlanıldığını, Gümrük Müşaviri tarafından 18/11/2015 tarihinde tasfiye listesi oluşturulduğunu, akabinde Gümrük İdaresi tarafından 14/12/2015 tarihli Tespit ve Tahakkuk belgesinin düzenlendiği, Gümrük müdürlüğünce düzenlenen Tespit ve Tahakkuk belgesinin 17/12/2015 tarihinde ————-İşletme Müdürlüğü’ne gönderildiğini, tasfiyeye konu edilen emtianın ——— Müdürlüğü’ne teslim edilmek üzere ——– Plakalı araçla sevk edildiğini, nihai olarak 08/01/2016 tarihinde —— Müdürlüğü’ne teslim edildiği, davalı şirkete ait emtianın davacı şirkete ait —–Müdürlüğü’ne bağlı antrepoya geliş tarihi olan 02/01/2015 tarihinden ——————İşletme Müdürlüğünce teslim alındığı 08/01/2016 tarihine kadar kaldığını, tahmil tahliye, terminal ve ardiye hizmetlerinden dolayı davacı şirketçe ——–sıra numaralı 1250 TL bedelli faturanın düzenlendiğini, ancak davalı tarafın faturaya konu bedeli ödemediğinden bahisle takibe yapılan haksı itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yapılan yargılama sırasında dava dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu faturanın kendilerine iletilmediğini, faturadan icra takibi ile haberdar olduklarını, müvekkili tarafın ürünlerini depoda kaldığını bilmediğini, depo bedelinin artmasına davacının neden olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya kapsamına ilişkin olarak yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde; Mahkememize bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda özetle; davacı ticari defterlerinin usulüne uygun olarak onaylarının yapıldığını, davacı tarafa 2016 yılı içerisinde davaya konu olan 1250,00 TL bedelli faturayı düzenlediği ve faturaya ilişkin herhangi bir tahsilat yapılmadığı, davalı ticari defterlerinin de usulüne uygun olarak onaylarının yapıldığı, cari hesaba göre davacıya herhangi bir borcunun ve davaya konu fatura kaydının bulunmadığı, dosya kapsamında bulunan gümrük beyannameleri incelendiğinde göre göndericinin ———— isimli firma alıcının ise dosyamız davalısı olduğu, boşaltım yerinin ———– Gümrük Müdürlüğü olduğu, davalının vekalet sahibi —– tarafından gümrükleme işlemlerinin görüldüğü ve beyannamede yer aldığı üzere davacının antreposuna indirildiği, indirilen bir kısım malın davalı tarafça ithal edilerek millileştirildiği, ancak bir kısım ürünün antrepoda kaldığı, antrepoda kalan eşyaların 18/11/2015 tarihinde tasfiye edilebilir hale geldiğini ve 08/01/2016 tarihinde teslim – tesellüm belgesi ile satış işletme müdürlüğüne teslim edildiği, davacı tarafça kalan ürünler bakımından antrepoya alındığı 02/01/2015 tarihinden perakende satışa teslim edildiği 08/01/2016 tarihine kadar kaldığı gerekçesi ile eldeki faturanın düzenlendiği, faturanın davalı tarafa tebliğine ilişin belge bulunmadığı, ancak dosya kapsamındaki taraf yazışmaları incelendiğinde 13/04/2016 tarihli mail ile faturanın gönderildiği ve 28/04/2016 tarihli mail ile de “ödenmeyen faturanın görüntüsü ektedir” şeklinde yazışmanın bulunduğu, 4458 sayılı Kanun’un 101.maddesinde eşyanın antrepo rejimi altında kalabileceği sürenin sınırsız olduğunu ancak gümrük idarelerince süre belirlenebileceği düzenlemesine yer verildiği, Kanun’a binaen çıkartılan yönetmelik ile antrepoda kalış için süre belirlenmiş ise belirlenen sürede kaldırılmayan eşyanın tasfiye edileceğinin düzenlendiği, Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Gümrük Genel Müdürlüğü tarafından 13/08/2010 tarihinde yayımlanın genelgede tasfiye işlemlerinin anlatıldığını, genelgeye göre 6 ayı aşan sürede antrepoda kalan eşyalara ilişkin olarak antrepo işleticisi tarafından eşya sahibine eşyanın gümrükçe onaylanmış işlem veya kullanımına tabi tutulması için 30 günlük süre verildiğine dair tebligat gönderilmesi gerektiği ve verilen 30 günlük süre içerisinde herhangi bir işleme tabi tutulmayan eşyanın da gümrük tarafından tasfiye edilmesinin uygun olduğu düzenlemesine yer verildiği, dosya kapsamında davacı tarafça davalıya söz konusu genelge uyarınca 30 günlük süre verildiğine dair herhangi bir tebligat bulunmadığı, dolayısıyla davacının genelgede belirtilen işlemleri tamamlamadan eşyayı tasfiyeye tabi tutmasının usulsüz olduğu kanaatine varıldığını, bununla birlikte devacının davalıya ardiye hizmeti verdiğinin de tartışmasız olduğundan takibe yapılan itirazın iptaline karar vermek gerektiği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Tüm dosya kasamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali olduğu, davacı tarafça davalının eşyasına ilişkin olarak antrepo hizmeti verildiği ancak faturanın ödenmediğinin ileri sürüldüğü, davalı tarafça ise eşyanın antrepoda alındığından bilgisinin bulunmadığının savunulduğu anlaşılmıştır. Dosya kapsamına alının bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 4458 sayılı Yasa ve bu Yasa’ya binaen çıkartılan 13/08/2010 tarihli —— sayılı genelge ile —– işlemleri düzenlenmiştir. Davalı taraf her ne kadar eşyaların geldiğinden haberdar olmadığını iddia etmiş ise de alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, eşyalara ilişkin düzenlenen beyannamelerde alıcının dosyamız davalısı olduğu ve beyanname ile belirtilen eşyaların bir kısımının davalı tarafça alınarak ithal edilmesine rağmen, davaya konu hizmet bedelinin dayanağı eşyaların ise davacının antreposunda bırakıldığı, bu nedenle davalının hizmet bedelinden sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte davacının Genelge gereğince bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, eşyaların antrepoda bekletilmesi için öngörülen 6 aylık süreden sonra tasfiye için gerekli olan 30 günlük süre verir ihtarı gönderdiğine ilişkin herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle hizmet bedelinin artmasında davacının kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Davaya konu alacağın dayanağı eşyaların 02/01/2015 tarihinde antrepoya geldiği ve 08/01/2016 tarihinde tasfiyeye gönderildiği, Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Gümrük Genel Müdürlüğü tarafından 13/08/2010 tarihinde yayımlanın genelgeye göre eşyanın antrepoda kalması için öngörülen 6 aylık sürenin dosyamız bakımından 02/01/2015 tarihinde başladığı ve 02/07/2015 tarihinde sona erdiği, 02/07/2015 tarihi itibariyle davacı tarafça, davalıya eşyalara ilişkin gümrük müdürlüğünce belirlenmiş işlemlerin yapılması için 30 günlük süre verilmesi gerektiği, ancak davacının üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle ———- sayılı genelge uyarınca işlem zorunluluğunun bulunduğu (02/07/2015+30 gün) 01/08/2015 tarihine kadar geçen süre için davalıdan antrepo ücreti isteyebileceği, davacı tarafça 02/01/2015 ile 08/01/2016 tarihleri arası 1.250,00 TL antrepo ücreti belirlendiği ve Mahkememizce yapılan oranlamaya göre davalı tarafın 02/01/2015 ila 01/08/2015 tarihleri arasına ilişkin ödemesi gereken antrepo ücretinin 725,76 TL olduğu ve faturanın taraflar arasındaki yazışmaya göre faturanın 28/04/2016 tarihinde elektronik posta yolu ile davalıya gönderilmesi ile davalının temerrüdünün oluştuğu, icra takibinde de 01/05/2016 tarihi itibariyle faiz işletilmeye başlandığı, buna göre 01/05/2016 ila takibin yapıldığı 26/05/2016 tarihleri arasındaki işlemiş avans faizin 5,29 TL olduğu, geriye kalan hizmet bedeline ise tebligat göndermemesi nedeniyle kendisine kusur izafe edilen davacının katlanması gerektiği, dolayısıyla davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davalının İstanbul Anadolu————-. İcra Dairesinin 2016/12217 Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 725,76 TL asıl alacak, 5,29 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
2- Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile kabul edilen asıl alacak ve işlemiş faiz üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3- Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin davacının kötü niyetli olduğu ispat olunamadığından reddine,
4- Alınması gereken karar ve ilam harcı 49,94 TL olduğundan peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 20,74 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5- Davacı tarafça iş bu dava için ödenen 29,20 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —————–‘nin 13/2.maddesine göre belirlenen 731,05 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ——-‘nin 13/2.maddesine göre belirlenen 527,94 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
8- Davacı tarafça iş bu dava için yapılan 1300,00 TL bilirkişi ücreti ile 62,50 TL tebligat giderinden ibaret toplam 1362,50 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 791,15 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, geriye kalan kısmının davacı yan üzerinde bırakılmasına,
9- Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının kararın kesin nitelikte olduğu da dikkate alınarak kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı dava değeri dikkate alındığında kesin olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.