Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/459 E. 2018/793 K. 12.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/459 Esas
KARAR NO : 2018/793
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 15/04/2016
KARAR TARİHİ : 12/07/2018 (Tefhim Tarihi) –
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketten haksız olarak tahsil edilen kayıp kaçak, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmet bedeli ve iletim bedeli ve bu bedeller üzerinden haksız olarak alınan KDV, … Payı, Enerji Fonu, Belediye Tüketim vergisi vs.haksız kesintiler nedeniyle, şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; eldeki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının yerinde olmadığını, dava konusu haksız olduğu iddia edilen bedellerin tutarlarının faturalarda açıkça belirli olduğunu, bu nedenle belirsiz alacak olarak açılan davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmamış ise zamanaşımı yönünden reddini, müvekkil şirket ve benzeri şirketlerin kullanıcılarına yansıtabilecekleri tarifelerin EPDK tarafından belirlendiğini, EPDK kararlarının iptali konusunda mahkememizin görevli olmadığını, EPDK kararlarının iptalinin İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla Yargıtay tarafından gerçekleştirilebileceğinden bahisle görev itirazını ve dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddini, davanın EPDK’ya ve … Genel Müdürlüğü’ne ve ……Elektrik Dağıtım Aş’ye ihbarını talep ettiği, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin taraflar arasındaki abonelik sözleşmesine binaen faturalara yansıtılan elektrik kullanım bedeli dışındaki kayıp-kaçak…vs adlar altında alınan bedellerin haksız olduğundan bahisle iadesi olduğu, davalı tarafça öncelikle davanın usulden, kabul görmediği takdirde esastan reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür. Davalının görev itirazı bakımından; Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 27/02/2014 tarih 2013/18363 esas 2014/3041 sayılı kararında da açıklandığı üzere uyuşmazlık abonelik sözleşmesi ile kurulan özel hukuk ilişkisi çerçevesinde ve hizmet karşılığında alınan ücrete ilişkin olduğundan uyuşmazlık bakımından adli yargının görevli olduğu anlaşılmakla görev itirazı dikkate alınmamıştır. Davalının husumet itirazı bakımından; Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin yerleşik kararları dikkate alındığında tedarik eden, pazarlayıcı ve dağıtıcı dava konusu bedellerin iadesinden müteselsilen sorumlu olduğu anlaşılmakla husumet itirazı da dikkate alınmamıştır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 08/10/2015 tarih 2014/18311 esas-2015/15438 karar sayılı kararı).
Mahkememizdeki yargılama devam ederken 17/06/2016 tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nda bir kısım maddelerde değişiklik yapılarak yeni maddeler eklenmiş, 6719 sayılı Yasa’nın 21. Maddesi ile 6446 Sayılı Kanunun 17. Maddesine eklenen 10.fıkrasında “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” düzenlemesine, 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.maddesinde de “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Davacı vekilince 6446 sayılı Yasa’ya eklenen ve değiştirilen maddeleri bakımından Anayasa Mahkemesine açılan davaların sonucunun beklenmesi talep olunmuş ise de; İstanbul 5. ATM’nin 2015/1121 Esas sayılı dosyası ile söz konusu maddelerin Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla 27/06/2016 tarihinde başvuru yapıldığı, Anayasa’nın 152/3.madde ve fıkrasında “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır” düzenlemesine yer verildiği, başvuru tarihi dikkate alındığında 5 aylık sürenin geçmiş olduğu ancak Mahkememiz karar tarihi itibari ile henüz Anayasa Mahkemesi tarafından bir karar verilmediği, bu nedenle davanın yürürlükteki Kanun hükümlerine göre sonuçlandırılması gerektiği anlaşılmakla davacının bekleme talebi yerinde görülmeyerek yargılamaya devam olunmuştur.
6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler neticesinde Mahkemelerin yetkisi sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konuda düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, davacı tarafça da tarifeye aykırılık iddiası bulunmadığı, yargı kararlarına göre haksızlığı belirlendiği için eldeki davanın açıldığı beyan edilmekle birlikte bilirkişi incelemesi talebinde de bulunulmadığından usul ekonomisi de dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.maddesi dikkate alındığında; davaya konu bedeller ile ilgili olarak 6719 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden evvel açılmış ve halen devam eden alacak davalarında da 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesine eklenen 10.fıkrasının geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği, bu hali ile de eldeki davanın konusuz kaldığı anlaşılmıştır.
Eldeki dava bakımından dava tarihinde yürürlükte bulunan Kanun maddeleri, yerleşmiş Yargıtay içtihatları dikkate alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunu’nun 21/05/2014 gün, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararında; elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile kaçak kullanılan elektrik bedellerinin abonelerden tahsili yoluna gitmenin, hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmayacağı; öte yandan, nihai tüketici olan abonenin; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, eş söyleyişle şeffaf bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurları olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerinin de, Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulünün mümkün olmadığı, gerekçeleriyle; elektrik enerjisini kaçak kullanmayan abonelerden kayıp-kaçak bedeli alınamayacağı, diğer bir ifadeyle kayıp-kaçak bedelinin faturalara yansıtılamayacağına karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bahsedilen 21/05/2014 gün, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 sayılı kararı ve söz konusu karar benimsenerek verilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2016 tarih, 2015/2474 Esas ve 2016/2637 Karar sayılı, 18/02/2016 tarih, 2015/2292 Esas ve 2016/2177 Karar sayılı ve benzeri nitelikteki birçok yerleşmiş içtihatları da dikkate alındığında faturalara elektrik kullanım bedeli dışında yansıtılan ve davaya konu olan bedellerin alınmasının haksız olduğu ve davacının dava açmakta haklı olduğu, ancak Kanun değişikliği nedeniyle davanın konusuz kaldığı, bu hali ile davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. Yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumluluk bakımından;Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 28/03/2017 tarihli 2017/2534 – 3956 Esas ve Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur….Somut olayda; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir. Davacı tarafından, davalıdan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, perakende satış hizmeti ve sayaç okuma bedellerinin tahsilinin talep edildiği davada, “karar verilmesine yer olmadığına” dair verilen karar, yargılama sırasında yürürlüge giren yasa değişikliğinin bir sonucudur. Bu itibarla, dava açıldığı tarihte, yapılan yasa değişikliği henüz ortada bulunmadığından, dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı cihetle; davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmiş olması, usul ve yasaya uygundur.” Söz konusu ilam da dikkate alınarak davacının dava tarihi itibari ile dava açmakta haklı olduğu anlaşılmakla lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın yasa değişikliği dikkate alınarak konusu kalmadığından esas hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA;
2-Alınması gereken karar ve ilam harcı 35,90 TL olduğundan başta peşin alınan 170,78 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 134,88 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya iadesine,
3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinden az olamayacağından 2180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4- Davacı tarafından yapılan 35,90 TL peşin harç ve 114,50 TL posta-tebligat giderinden oluşan toplam 150,40 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 12/07/2018