Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/344 E. 2018/411 K. 05.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/344 Esas
KARAR NO : 2018/411
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/03/2016
KARAR TARİHİ : 05/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketlerden elektrik hizmeti aldığı, davalı tarafça düzenlenen faturalarda kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmet bedeli, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedeli adı altında haksız bedellerin tahsil edildiğini, tahsil edilen bedellerin hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay HGK’nun 2013/7-2454 E., 2014/679 K. sayılı kararı ile bu bedeller adı altında alınan kazancın haksız olduğu ve iadesi gerektiğine karar verildiğini ileri sürerek temerrüt tarihlerinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …… vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle yargı yolu itirazında bulunduklarını, zira davanın Danıştay’da açılması gerektiğini, ayrıca husumet itirazında bulunduklarını, zira 01/01/2013 tarihinden itibaren elektrik piyasasında dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin ayrı tüzelkişilikler altında yürütülmesine karar verildiğini, bu çerçevede ……tarafından yapılmakta olan satış ve tahsilat faaliyetlerinin ayrışma sonrası müvekkili tarafından devralındığını, dava konusu bedellerin müvekkili tarafından aracı sıfatıyla tahsil edilmekte olup kayıp kaçak bedelleri ve diğer bedellerin ilgili dağıtım şirketlerine yani ………’a aktarılmakta olduğunu, husumetin de ona yöneltilmesi gerektiğini, davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, derdestlik itirazında da bulunduklarını, davacı iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin kullanıcılara yansıtabileceği tarifenin EPDK tarafından belirlenmekte olduğunu, faturalarda yer alan bedellerin tamamının elektrik enerjisinin maliyet unsurlarını kapsamakta olduğunu, kaldı ki davacının müvekkili ile sözleşme imzalarken ilgili mevzuatta belirlenen her türlü tutar ve oranı kabul ve taahhüt ettiğini, ayrıca 6446 sayılı kanunun ilgili hükümlerini değiştiren 6719 sayılı kanunun belirtilen hükümlerinin aynı zamanda devam eden uyuşmazlıklara da uygulanacağının yasa metninde açıkça belirtilmiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı …….vekili cevap dilekçesinde özetle; 6446 Sayılı Kanunun 17 ve Geçici 20. maddesi doğrultusunda davanın reddine, 6446 sayılı Kanundan kaynaklı ayrıştırma ve kısmi bölünme nedeniyle müvekkilinin davanın tarafı olmadığından pasif husumet nedeniyle davanın reddine, müvekkilinin kullanıcılara yansıtabileceği tarifenin EPDK tarafından belirlenmekte olduğunundan bahisle davanın reddini istemiştir.
Dava, hukuki niteliği itibari ile; elektrik abonesi olan davacıdan, kayıp-kaçak, sayaç okuma, personel sayaç okuma, dağıtım, PSH ve iletim sistemi kullanım bedeli adı altında tahsil edilen bedellerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında elektrik satışı konusunda abonelik ilişkisi kurulmuş olduğu hususu uyuşmazlık konusu değildir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespitiyle uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilmiştir.
HMK 114/1-b maddesi uyarınca davalı yargı yolu itirazında bulunmuş, davanın Danıştay tarafından görülmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 27/02/2014 tarih 2013/18363 esas 2014/3041 sayılı kararında da açıklandığı üzere uyuşmazlık abonelik sözleşmesi ile kurulan özel hukuk ilişkisi çerçevesinde ve hizmet karşılığında alınan ücrete ilişkin olduğundan uyuşmazlığa bakmaya adli yargı mercileri görevli olmakla davalının HMK 114/1-b maddesi kapsamındaki itirazı yerinde görülmemiştir.
HMK 114/1-h maddesi uyarınca davalı davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını ileri sürmüştür. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmadığı anda belirsiz alacak davası açılabilmesi mümkün olduğundan davalının HMK 114/1-h maddesi kapsamındaki itirazı reddedilerek esas hakkındaki yargılamaya devam olunmuştur.
Yargılama sırasında 17/06/2016 tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nda bir kısım maddelerde değişiklik yapılarak yeni maddeler ilave olunmuştur. Getirilen değişikliklerin bir kısmının Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla İstanbul 5 ATM.2015/1121 esas sayılı dosyasında Anayasa Mahkemesine müracaat edilmiştir.Anayasa’nın 152.maddesi Anayasa’ya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi halini düzenlemekte olup, maddenin 3.fıkrasında Anayasa Mahkemesinin işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içinde karar verip açıklayacağı bu süre içinde karar verilmezse mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağı kabul edilmiştir. Aynı yöndeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkında Kanun’un 40/5 maddesinde de yer almaktadır. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı Genel Sekreterliği tarafından İstanbul 5 ATM.’ye hitaben düzenlenmiş ….. tarihli yazı ile ……… esas sayılı başvuru, karar ve eklerinin ……6 tarihinde alınıp….. esasa kaydının yapıldığı bildirilmiştir. Bu tarihten itibaren 5 aylık süre dolmuş, Anayasa Mahkemesince herhangi bir karar verilmediği tespit edilerek yürürlükteki yasa hükümlerine göre yargılamaya devam olunması gerektiği anlaşılmıştır.
Kayıp kaçak, sayaç okuma vb. bedellerle ilgili olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nce verilen kararlar ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında abonelerden tahsilinin hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Mahkememizde açılan davadan sonra 17/06/2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’un 21.maddesiyle 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesinin 1, 3 ve 4.fıkraları ile 6.fıkrasının (a,ç,d,f) bendleri değiştirilmiş, aynı maddeye eklenen 10.bend ile “kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.”hükmü getirilmiştir.
6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 sayılı Yasaya eklenen Geçici 20.maddesinde ise “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17.madde hükümleri uygulanır.”hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyetlerinin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkisi sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konuda düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır.
Kanunun yürürlüğünden önce mahkememizde açılan iş bu davada davacı yanın tahsilatların EPDK’nın düzenleyici işlemlerine aykırı olduğu yönünde bir iddiası bulunmayıp yapılan tahsilatların haksız ve hukuka aykırı olduğu iddiasıyla davalıdan tahsili istenmiş, EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygunluk denetimi yönünden bilirkişi incelemesi yapılması yönünde bir talepte bulunulmamıştır.
Bir davanın yargılaması sürerken yürürlüğe giren yeni bir Kanun ya da Anayasa Mahkemesinin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Bu durumda mahkemece davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmektedir. Mahkememizde açılan davanın yargılaması sırasında 17/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Yasaya getirilen yeni düzenlemeler uyarınca dava konusuz kalmıştır. Yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gereklidir. Mahkememizde açılan davanın tarihi itibariyle gerek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gerekse Yargıtay 3.Hukuk Dairesi kararları ile davacının bu davayı açmakta haklı olduğu sabittir. Dava açıldığı anda haklı durumda olan tarafın yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden ve dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu kılınması da mümkün değildir. Bu nedenle davanın açıldığı tarih itibariyle davasında haklı olan davacı taraf lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmiş, yapılan yargılama giderlerinin de davalıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın konusuz kalması nedeniyle KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken maktu harcın mahsubu ile bakiye 134,88 TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından karşılanan 29,20 TL başvuru harcı, iade edilecek harcın dışında kalan 168,38 TL peşin ilam harcı, ve 132,40 TL posta giderinin davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsiline , davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının davacı tarafa iadesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı …….VE …… vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/04/2018