Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1432 E. 2018/512 K. 03.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1432 Esas
KARAR NO : 2018/512
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2016
KARAR TARİHİ : 03/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; müvekkili şirketin, davalı site yönetimine 2009-2015 yılları arasında Özel Güvenlik Hizmeti verdiğini, taraflar arasında bu hususta yapılan sözleşmelerin her ihale veya proje bitiminde yenilendiğini, en son imzalanan sözleşmenin 31/12/2015 tarihinde sona erdiğini, sözleşmelerde güvenlik işi ile ilgili istihdam edilen personellerin asıl işverininin müvekkili şirket olduğu belirtilmiş ve bu husustaki yükümlülükler müvekkiline yüklenmiş olmasına rağmen, 5510 sayılı kanundan doğan %5’lik teşvik ödemelerinden asıl işveren olmayan site yönetiminin yararlandığını, bu nedenle site yönetimince haksız olarak hazineden tahsil edilen %5’lik primlerin, müvekkili tarafından kesilen hizmet faturalarına yansıtıldığını ancak site yönetiminin hizmet bedellerini ödediği halde, haksız olarak aldığı primleri ödemediğini belirterek, davanın kabulü ile, primden kaynaklanan 34.488,32 TL’lik alacağın en yüksek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … adına M. Alphan Namlı vekili cevap dilekçesiyle özetle; davada görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu, davaya konu alacağın 2009-2015 yılları arasındaki teşvik primi alacağına dayanması ve davacının tacir olması nedeniyle BK 66. md gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini, buna göre hizmet verilen her ayın son gününden itibaren başlayan 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğunu, davacının iddia ettiği üzere hazineden tahsil edilen %5’lik prim olmadığını, ancak ödenen sigorta primlerinde %5’lik indirim yapıldığından hazineye ödenen paranın düşük ödendiğini, bu husustaki bir uyuşmazlığa dair davanın ancak hazine tarafından açılabileceğini veya davacının bu husustaki davayı hazineye karşı açmasının gerektiğini, bu nedenle aktif ve pasif husumet yokluğu olduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşmede, davacının teşvikten kaynaklı primleri alacağına dair bir madde olmadığını, aksine davacının çalıştırdığı elemanlar için ödediği prim tutarı ne ise müvekkilinin davacıya prim borcunun da o kadar olacağının kararlaştırıldığını, sözleşmeye göre site yönetimi tarafından davacıya ödenen ücrete davacının çalıştırdığı personelin maaşı, SSK ve işsizlik primi, stopaj, yemek, yol ücretleri, vergileri ile birlikte davacı firmanın kar marjının da dahil olduğunu, yine sözleşmeye göre asgari ücretteki, SGK primlerindeki ve stopaja esas taban matrahlarındaki artışların hizmet bedeline yansıtılacağının kararlaştırıldığını, sözleşmeye göre asıl işveren site yönetimi olduğundan teşvikten yararlanmaya hakkının olduğunu, davacının sözleşmeye aykırı şekilde fatura düzenleyerek alacak talebinde bulunmaya hakkının olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin artık sona erdiğini ve sözleşme sona erdikten sonra hukuka aykırı alacak iddialarının ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek, davanın görevsizlik, husumet, zamanaşımı ve esasa ilişkin beyanları dikkate alınarak reddini, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesi uyarınca, ticari davalara bakma görevi, asliye ticaret mahkemesine aittir. Ticari davalar, mutlak ve nispi ticari davalar olarak ikiye ayrılmaktadır. Nispi ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinin ilk cümlesinde tarif edilen davalardır. Buna göre, her iki tarafın da “ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” hukuk davaları, ticari dava sayılmıştır. Mutlak ticari davalar ise, tarafların tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın tarafların ticari işletmeleri ile ilgili bulunup bulunmadığına bakılmaksızın yasa gereği ticari dava sayılan uyuşmazlıklardır. TTK’nın 4/1-a ve devamı bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar ile diğer kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen uyuşmazlıklar, mutlak ticari davalardır.
Somut olayda, davacı şirket, davalının yönetiminde bulunduğu siteye hizmet verdiğini, 5510 sayılı Kanun’un 81. maddesi uyarınca Hazine tarafından ödenen %5 pirime ilişkin ödemenin hakedişinden kesildiğini belirterek eldeki davayı açmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık özel hukuk hükümlerine tabi ve taraflar arasında yapılmış bulunan hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı sözleşmenin ifası nedeniyle hak edişlerinden yapılan haksız kesintilerin tahsili isteminde bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamının ve yukarıda anılan yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde, davacı taraf tacir olmasına rağmen davalı tarafın tacir olmadığı gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK’nın 4/1-a ve devamı bentlerinde yazılan uyuşmazlıklar kapsamında da bulunmadığı, bu itibarla davanın nispi ve mutlak ticari davalardan olmaması nedeniyle Mahkememizin görevli bulunmadığı, görev hususunun dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında resen nazara alınacağı ve bu hususta Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2015/4336 esas, 2015/11175 karar sayılı ilamı gözetilerek davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın görev dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
Dosyanın kararın kesinleşmesi talep halinde görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesine,
Yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine.
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 03/05/2018