Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1388 E. 2018/78 K. 24.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1388 Esas
KARAR NO : 2018/78
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/12/2016
KARAR TARİHİ : 24/01/2018
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;……. Holding A. Ş.’nin baba ve ağırlıklı olarak müvekkili … olmak üzere iki oğlu tarafından yönetilen bir şirket olduğunu, müvekkilinin ilk defa 04-04-2016 tarihli toplantıda şirket yönetim kurulu üyeliğirie seçilmediğini, bunun müvekkilinin ailevi nedenlerden dolayı şirketten difilanma\sürecinin ilk resmi adımı olduğunu, toplantının sair maddelerinin görüşülmesinin müvekkilinin talebi üzerine ertelendiğini, ertelenen toplantının 09-05-2016 yapıldığını, müvekkilinin karşı oylarına rağmen yıllık faaliyet raporunun ve fînansal tabloların tasdik edilmesine, müvekkilinin ibra edilmemesine ve diğer üyelerin ibra edilmesine, karın dağıtılmamasına ve dağıtılmayan karın olağanüstü yedek akçelere ayrılmasına ve yönetim kurulu üyelerine 6102 sayılı TTK’nun 395 ve 396. maddelerinde belirtilen işleri ifa edebilmeleri hususunda gerekli yetkinin verilmesine karar verildiğini, bahsi geçen kararların iptali için müvekkili tarafından dava açıldığını, davalı şirketin 09-05-2016 tarihli genel kurulunun şirket mizanı ortaklara gösterilmeden yapıldığını, ibraya ve yönetim kurulu üyelerine izin verilmesine ilişkin kararların kanuna aykırı olarak alındığını, karın dağıtılmamasına ilişkin olarak alınan kararın ortaklığın amacını kaybettiğini gösterdiğini, davalı şirketin esas mukavele gereğince dağıtılması zorunlu olan %5 oranındaki kar payını hiç dağıtmadığı gibi müvekkilinin payının %24’te kalmasından bilistifade kalan %50’nin de dağıtılmamasına karar verdiğini, yönetim kurulu üyeliğinden çıkartılan müvekkilinin hissedarı olduğu şirketlerden herhangi bir gelir elde edememesi için doğrudan kar dağıtılmayıp huzur hakkı adıyla aile efradı olan yöneticilere örtülü kar dağıtımı yapıldığını, TTK m.531’e göre haklı sebepler kavramına ilişkin yapılacak tanımlamada dikkate alınması gereken kıstasların başında çoğunluğun gücünün kötüye kullanılması hususunun geleceğini, çoğunluk gücünün kötüye kullanılmasından doğan haklı sebep örneklerinin en başında kar payı alma hakkının ihlalinin bulunduğunu, davalı şirket tarafından uzun yıllardır hiç kar payı dağıtılmamış olmasının başlı başına bir haklı sebep olduğu konusunda tereddüt bulunmadığını, pay sahipleri arasındaki çekişmenin ve hatta menfaat çatışmasının dahi haklı sebebin varlığı için yeterli kabul edileceğini, müvekkili yönünden ortaklığın devamının çekilmez hale geldiğini, davalı şirketin uzun süredir farklı gerekçelerle kar dağıtmayarak esas mukaveleye aykırı hareket ettiğini, şirket kaynaklarının pay sahiplerini zarara uğratacak şekilde kullanıldığını iddia ederek; ihtiyati tedbir olarak davalı şirkete kayyım atanmasına, davalı şirketin haklı sebeple feshine, feshin uygun görülmemesi halinde ise karara en yakın tarihteki gerçek değeri üzerinden müvekkilinin hisseleri satın aldırılmak sureti ile müvekkilinin paydaşlıktan çıkarılmasına veya uygun düşen ve kabul edilebilir bir diğer çözüme ulaşılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; haklı sebeple fesih davasının ve kayyım atanması yönündeki istemin reddi gerektiğini, ortada haklı bir sebep bulunmadığını, davacının davalı şirketi kasıtlı olarak zarara uğratmaya yönelik bir tutum sergilediğini ve bu davranışlarını da sürdürmekte olduğunu, organları eksiksiz olan ve faaliyetini sürekli olarak/ yürüten davalı şirkete kayyım atanmasına yönelik koşulların oluşmadığını, davacının …… Eğitim Kurumları A. Ş. ‘nin yönetim kurulunda kendi tercihi doğrultusunda görev almadığını, müteakiben davalı şirket, …….Eğitim Bilişim İletişim ve Teknoloji Sanayi ve Ticaret A. Ş. ve ……… İnşaat Turizm ve Ticaret A. Ş.’de yönetim kurulunda bulunmasına rağmen şirket işleriyle ilgilenmemeyi tercih ettiğini, bu üç şirkette de genel kurulun toplanmasını engelleyici tavırlarda bulunduğunu, sosyal medyada yaptığı paylaşımlarla ……. şirketlerinin itibarını zedeleyici davranışlar sergilediğini, davacının ileri sürdüğü olguların TTK m.531 anlamında haklı sebep oluşturmadığı gibi bizzat davacının kusurlu davranışlarından kaynaklandığını, davalı şirketteki karın dağıtılmaması kararının ihtiyatlılık ilkesinin bir gereği olduğunu, son genel kurul toplantısı hariç davacı tarafın her toplantıda karın dağıtılmaması yönünde oy kullandığını, huzur haklarının yüksek düzeyde karara bağlandığının ve örtülü kar dağıtıldığının iddia edildiği şirketin …… Eğitim Kurumları A. Ş. olduğunu, söz konusu sebebin huzurdaki davada haklı sebep olarak ileri sürülemeyeceğini, davacının ibra edilmeme nedeninin davalı şirket ve diğer aile şirketlerinde kendisine düşen görevleri yerine getirmemesi ve sosyal medyada yaptığı paylaşımlar ile …… şirketlerinin itibarını zedeleyici tutum sergilemesi olduğunu, müvekkili şirketin davacı hakkında ibra etmeme kararına istinaden herhangi bir sorumluluk davası açmadığını, davacının huzurdaki haklı sebeple fesih davasını ikame etmekte hukuki yararı bulunmadığını, davacının hukuka aykırı olarak mütalaa ettiği hukuki işlemlerin geçerliliğinin esasen genel kurul kararlarının iptali davasında tartışılacağını, anonim ortaklığın feshini gerektiren haklı sebep olarak pay sahipleri arasındaki anlaşmazlıkların arka planda kaldığını, basit ve geçici uyuşmazlıklar nedeniyle haklı sebebin varlığına hükmedilemeyeceğini, anonim şirketlerin feshi bakımından kişisel nedenlerin ancak şirketin işlemez hale geldiği durumlarda haklı sebep olarak kabul edilebileceğini, ortada ortaklık ilişkisini katlanılmaz kılan hiçbir sorun bulunmadığını, müvekkili şirketin ekonomik varlığını ve faaliyetlerini son derece etkin ve verimli bir şekilde sürdürmekte olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında şirketin varlığını veya faaliyetlerini sürdürmesini engelleyecek objektif bir haklı sebep bulunmadığından fesih talebinin reddi gerektiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirket ile davacı pay sahibi arasında haklı sebep olarak nitelendirilebilecek bir objektif sorunun varlığına kanaat getirilmesi halinde bu sorunların ortaya çıkmasına davacının kusurlu hareketleri ile neden olduğunun dikkate alınması gerektiğini, kusurlu hareketleriyle şirketin işleyişini engellemeye çalışan tarafın bizzat davacının kendisi olduğunu, haklı sebebin bulunmadığı durumlarda alternatif çözümlere de hükmedilemeyeceğini savunarak; haksız olan davanın ve kayyım atanmasına yönelik istemin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE;
Dava; 6102 sayılı TTK’nun 531maddesi hükmü uyarınca davalı anonim şirketin haklı nedenlerle feshi, aksi halde ortaklıktan çıkartılma talebine ilişkindir
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek kanıtlar toplanmak ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle sonuçlandırılmıştır.
Toplanan deliller, mahkememizce benimsenen bilirkişi raporu, tarafların iddia ve savunmaları hep birlikte değerlendirildiğinde; 6102 sayılı TTK’nun 531maddesi; haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir, diğer bir çözüme karar verebilir ” hükmünü havidir. Anılan hüküm uyarınca sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri ancak haklı sebeplerin varlığını kanıtlamaları halinde şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceklerdi. Haklı nedenler kanunla tanımlanmadığı için her somut olayın özelliğine göre mahkemelerce taktir edilecektir.
Davalı şirketin İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı olduğu, davacının şirketteki hisse oranının % 23.67 olduğu, şirketin varlıklarının toplamının 6.741.195,33 TL borçların ise 662.980,78 TL olduğu, 6.078.214,75 TL öz varlığı ile güçlü bir mali yapısının olduğu, 2015 yılında elde ettiği hasılatın 4.083.936,22 TL olduğu, dönem sonunda 106.712,55 TL kâr elde ettiği, 2015 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısında kârın dağıtılmamasına karar verildiği, bunun nedenini geçmiş yıl zararının bulunmasından kaynaklandığı, kaldıki kârın dağıtılmamasına ilişkin alınan kararın iptalini mahkeme aracılığıyla talep edilebileceği bu hususta açılan davanın da mahkememizde derdest olduğu, şirketin organlarının mevcut olduğu faaliyetine devam ettiği, çoğunluk hissesinin ve yönetim kurulu üyeliğini elinde bulunduran ortakların kötü niyetli tutum ve davranışlarının kanıtlanamadığı, yönetim kurlu üyelerinin ne kadar maaş alacağının genel kurulun taktirinde olduğu, TTK’nın 531.m. uyarınca fesih talebinde bulunulabilmesinin en son çare olarak dikkate alınması gerektiği, zira asıl olanın şirketin devamlılığı olduğu, davacının iddia ettiği hususlar değerlendirildiğinde şirketin haklı nedenle feshi koşullarının oluşmadığı bunun doğal sonucu olarak TTK’nın 531. maddesinin 2.cümlesi kapsamında davacının paylarının gerçek değerini ödemesi ile şirketten çıkarılması şartlarının da bulunmadığı belirlenmekle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM,
1-Kanıtlanamayan DAVANIN REDDİNE,
2-KARAR HARCI
Alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcının 29,20 TL’si dava açılırken peşin olarak alınmış olduğundan geriye kalan 6,70 TL karar harcının davacı taraftan tahsiline,
3-AVUKATLIK ÜCRETİ:
Davada avukatla temsil edilen davalı yararına belirlenen 2.180 TL maktu avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine,
4-DİĞER YARGILAMA GİDERLERİ:
a-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
b-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, hazır olan taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içinde Mahkememize veya Mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer yada başka bir yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile başvurmak ve istinaf harç ve masraflarını karşılamak koşulu ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf yasa yolunun açık olmak üzere karar verildi. 24/01/2018