Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1376 E. 2019/922 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2016/278 Esas
KARAR NO : 2019/880

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/03/2016
KARAR TARİHİ : 17/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin işyerine ——— sistemi kurulması ve kurulan bu sistem ile güvenliğin sağlanması amacıyla davalı şirket ile ilk olarak 2004 tarihinde anlaştığını ve güvenlik hizmeti aldığını, son olarak 18/02/2015 tarihinde söz konusu aboneliğini yenilediğini, 12 aylık abonelik hizmet bedelini 18/02/2015 tarihinde davalı şirkete ödediğini, 10/01/2016 Pazar günü saat 03:30 sıralarında davalı tarafça alarm alındığının bildirildiğini, derhal işyerine gidildiğini, yapılan incelemede çelik kasanın açılarak içerisinde bulunan yüklü miktarda para ve kıymetli ziynet eşyalarının çalındığını, kolluk birimlerine haber verildiğini, kamera kayıtlar ve alarm sisteminin 09/01/2016 – 10/01/2016 tarih aralığındaki hareket dökümüne göre hırsızın işyerine girişi ile alarm şirketinin şirket yetkililerine haber vermesi arasında 4-4,5 saat gibi bir zaman olduğunu, davalı şirketin sözleşme kapsamındaki taahhütlerini gereği gibi yerine getirmediğini, bu sebeple müvekkili şirketin maddi zarara uğradığını, işyerinde meydana gelen hırsızlık olayında kasada bulunan yüklü miktardaki ziynet eşyasının çalındığını, ayrıca meydana gelen hasarı gidermek amacıyla da 20.322,60 TL harcama yapıldığını, davalı şirketin taahhüt ettiği edimleri yerine getirmemesi sebebiyle müvekkili şirketin uğramış olduğu zararın şimdilik 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin alarm hizmeti veren bir kuruluş olduğunu, aboneliklerinin yılık bazda olduğunu, yılbaşı itibari ile başlayıp, yılsonunda bittiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, davacı firmanın müvekkili şirket ile aralarında 2016 yılı için herhangi bir aboneliğinin bulunmadığını, ödemiş olduğu hizmet bedelinin 2015 yılına ait olduğunu, hizmet bedelini geç ödediğini ve bundan da menfaat sağlamaya çalıştığını, 01/01/2016 tarihi itibari ile müvekkili şirket kayıtlarında pasife alındığını, 01/02/2016 tarihi itibariyle de sistemden silindiğini, davalı şirketin sözleşme yapmayan ve ödemede temerrüde düşen pasifteki müşterilerin alarmlarını takip etme zorunluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın öncelikle 2016 yılı için güvenlik hizmeti talebinde bulunduğunu ve müvekkili şirket ile 2016 yılı için sözleşme yaptığını ve bu hizmetin bedelini ödediğini ispat etme yükümlülüğünün bulunduğunu, savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, hizmet sözleşmesinin gereği gibi ifa edilmemesinde kaynaklanan zararların tazminine ilişkindir.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın —– soruşturma sayılı dosyası ile birlikte tek tek incelenmiştir.
Mahkememizin 06/03/2018 tarihli celsesinde taraf defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, ancak verilen kesin süreye rağmen davacı tarafça bilirkişi ücreti yatırılmadığından inceleme yapılamamıştır. Bu sefer mahkememizin 26/03/2019 tarihli celsesinde davacı tarafa tekrar süre verilmiş, verilen kesin süreye rağmen bilirkişi ücreti yine yatırılmadığından inceleme yapılamamıştır.
Tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesinde; davacı tarafça, davalı şirket tarafından verilen hizmetin kusurlu olarak verildiğinden bahisle uğranılan zararın tazmininin talep edildiği; davalı tarafça, davacı ile aralarındaki hizmet sözleşmesinin sona erdiğinden bahisle davanın reddinin savunulduğu anlaşılmıştır.
HMK’nun 190 maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Maddeye göre; bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. Her bir vakıa bakımından kendi lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Eldeki dava bakımından; taraflarca ileri sürülen vakıaların değerlendirilmesinde; davacı tarafça, davalı ile aralarında dava konusu olayı kapsayan döneme ilişkin sözleşme bulunduğunun, meydana gelen zararın davalının kusurundan kaynaklandığının ve zararın miktarının ispatlanması gerekmektedir.
Bu doğrultuda, mahkememizce, hizmetin sözlemesinin mevcut olup olmadığı, davalının kusurunun bulunup bulunmadığı ve davacının zararının miktarının tespiti amacıyla mahkememizce 06/03/2018 ve 26/03/2019 tarihli duruşmalarda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, ancak bilirkişi ücreti davacı tarafça verilen süre içerisinde yatırılmadığı gibi karar tarihine kadar da yatırılmamıştır.
Her ne kadar davacı tarafça aradaki hizmet ilişkisinin ispatlandığından bahisle davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiş ise de; taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, 28/02/2015 tarihli faturanın hangi dönemi kapsadığının belirli olmadığı, hizmetin dava konusu hırsızlık olayının yaşandığı dönemi kapsadığına ilişkin 28/02/2015 tarihli fatura dışında başkaca bir delilin dosya kapsamında yer almadığı, söz konusu faturanın hangi dönemi kapsadığının da fatura içeriğinden anlaşılamadığı görülmektedir. Bir an için taraflar arasında olay tarihini kapsayan bir hizmet sözleşmesinin kurulduğu kabul edilse dahi; yukarıda da açıklandığı üzere, davacı tarafından, oluşan zararın davalının kusurundan kaynaklandığının ve zararın miktarının da ispatlanması gerekecektir. Bu da ancak alanında uzman bilirkişiler tarafından tespit edilebilecektir.
Sonuç itibariyle; davacı tarafa verilen kesin sürelere rağmen bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, dosya kapsamında davacının iddialarını ispata yarayacak yeterli delil bulunmadığı, davacının iddialarını ispatlayamadığı kanaatiyle; dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile reddine karar vermek gerekmiştir
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Kanıtlanamayan davanın REDDİNE,
2.Alınması gerekli 44,40 TL karar ve ilam harcının, davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 170,78 TL peşin harçtan tahsili ile bakiye 126,38 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3.Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
4.Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5.Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ——-göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6.Kararın kesinleşmesi ve talep halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul BAM nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu.