Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1156 E. 2018/561 K. 17.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1156 Esas
KARAR NO : 2018/561
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 25/10/2016
KARAR TARİHİ : 17/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dilekçesinde özetle ; 13/06/2015 tarihinde müteveffa ………. tarafından kullanılan ve davalı sigorta şirketi tarafından ……. Sigorta Poliçe Numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olan ……. plakalı araç ile Tekirdağ istikametinden İstanbul istikametine seyir halinde iken kullanmış olduğu aracı ile sağ şeritte ilerleyen ……. plakalı Nuri Mollaosmanoğlu’ nun kullanmış olduğu ………. araca, sol arka tekerlek ve çamurluk kısmından çarpması ile iki aracın direksiyon hakimiyetini kaybettiğini, bu esnada yine aynı yöne sol şerit üzerinde seyreden ………. plakalı……… marka otomobil ile çarpışarak karşı yöne geçtiğini, karşı yöne geçen …… plakalı araç ile…… plakalı araç, …… plakalı …… otomobil, ……. plakalı WV transporter kamyonet, …….. plakalı ….. otomobil ve……. plakalı……. otomobille çarpışmaları sonucu meydana gelen trafik kazasında sürücü ……..’ ün vefat etliğini, kaza nedeniyle diğer araçlardaki sürücü ve yolculardan da vefat edenlerin olduğunu,bir diğer husus kaza müteveffa ………ün kusuru sebebiyle gerçekleşmiş ise de müvekkil davacılar ölüm nedeniyle destekten yoksun kalan 3.kişi sıfatıyla dava açtığını, zararın oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağmı, dolayısıyla kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun araç şoförünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğini, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlan ‘na göre aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda sürücünün kusurlu destekten yoksun kalan davacıların da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarına göre davalı sigorta şirketinin zarardan sorumlu olduğunu, bu hususun gerek yasa gerekse Yargıtay yerleşik içtihat gereği olduğunu, yukarıda arz ve izah olunan sebeplerde dolayı; davacı müvekkillerin destekten yoksun kalma zararlarının tam olarak tespiti için bilirkişi incelemesi gerektirdiğinden şimdilik fazlaya dair bedel artırım hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı müvekkil ……… yönünden şimdilik 1500-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan (poliçe üst limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsili ile müvekkile ödenmesi, davacı müvekkil ……… yönünden şimdilik 1500-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile müvekkile ödenmesine karar verilmesine dair HMK. 107. Md. gereği açmış oldukları Belirsiz Alacak Davalarının kabulü ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi…” talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; “……. plakalı aracın sigortacı şirket tarafından tanzim edilen ……. vadeli ….. poliçe nolu zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, davaya konu talep karşısında müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını, sorumluluğu bulunmayan müvekkil aleyhine ikame edilen huzurdaki davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğunun işletenin sorumluluğundan ne fazla ne de eksik olduğunu, davaya konu talepten işletenin sorumluluğu bulunmaması karşısında müvekkil şirketin de sorumluluğu bulunmayacağından davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, kusurlu sürücünün verdiği zarar neticesinde işletene gidilmesi halinde ve işletenin zararı tanzim etmesi karşısında işletenin sürücüye gideceğini, sürücünün vefat etmesi karşısında işleten sürücünün mirasçılarına rücu edeceğini, dolayısıyla huzurdaki davada alacaklı-borçlu sıfatının birleştiğini, davacıların araç işleteni ………Enerji’ye karşı manevi tazminat davası açılması halinde işleten tarafından müteveffanın kendi kusuru ile öldüğü ileri sürülerek davanın reddi gerekeceğini, bu halde işletenin sorumluluğu doğmayacağının bir kez daha açıklığa kavuştuğunu, müteveffanın kusurunun davacılara yansıtılamayacağma yönelik olarak hiçbir hukuki düzenleme mevcut olmayıp bu zamana kadar yapılan hatalı yorumlara dayanılarak hareket edildiğini, artık genel şartlarda yapılan değişiklik ile mevcut bir hukuki düzenleme ortaya çıktığını, açık bir düzenleme mevcut iken yoruma başvurulamayacağını, yukarıda açıklanan ve resen dikkate alınacak diğer sebeplerle davaya konu olay davacılar murisinin mirasçılarının kendi poliçelerinden tazminat taleplerinin hukuk ve hakkaniyete aykırı olması ve asıl olarak sorumluluğun doğmaması nedeniyle ayrıca talep konusunun zamanaşımına uğramış olması nedeniyle reddine, mahkeme masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesi, her halde haksız ve mesnetsiz olarak ikame edilen davanın reddine karar verilmesi sayın mahkemeden bilvekale…” arz ve talep edilmiştir.
Dava trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir.
Davalı sigortadan, poliçe ve hasar dosyası celp edilerek tetkik edilmiş, poliçenin 15/05/2016 tarihli olduğu görülmüştür.
Kazaya ilişkin olarak Marmaraereğlisi Cumhuriyet Başsavcılığının …….. soruşturma sayılı dosyası dosyamız arasına alınmış, soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 05/01/2016 tarihli raporu ile, uyuşmazlık konusu kazada dosyamız davacılarının desteği Uğur Aygün’ün asli kusurlu olduğu, diğer şüpheli sürücülerin kusursuz olduğu tespitinin yapıldığı, şüpheli Uğur Aygün’ün vefatı nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin kusur durumuna ilişkin olarak alınan 05/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu olayın Karayolları Trafik Kanunu Kapsamında ölümlü ve yaralanmalı trafik kazası olduğu, meydana gelen kazada kaçınılmazlık faktörünün etkisinin olmadığı önlenebilir bir kaza niteliğinde olduğu, ……. plaka sayılı araç sürücüsü…….’ ün asli kusurlu olduğu, diğer araç sürücülerinin kusursuz oldukları kanaatini bildirmiş, taraf vekillerince kusur tespitine itiraz olunmamıştır.
Yargıtay HGK’nın 01/11/2017 tarihli 2017/17-1315 Esas ve 2017/1239 Karar sayılı ilamında özetle; “…Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur. …Bu kurala 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45. maddesinin ikinci fıkrasında “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” denilmek suretiyle mağdurun ölümü sonucunda yansıma zararına uğrayan kişilerin zararlarının tazmin edilmesine istisnai de olsa imkân tanınmıştır. Böylece ölüm ile sonuçlanan haksız fiil nedeniyle; ölenin yardımından, desteğinden mahrum kalanların tazmin edilmesini talep edebilecekleri bir zararları olduklarını kabul etmiştir…Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar murisin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte muris üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın murisin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi doğrudan murisin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Murisin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Talep edilen destek zararı, ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır. Bu hâlde üzerinde durulması gereken en önemli husus, araç şoförünün (desteğin) kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesi, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş bulunan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu ve araç işletenin sorumluluğunun, sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğu olduğu hususu bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir Anılan maddede değinildiği üzere, işletenin nelerden sorumlu olduğu öngörülmüş, 86. maddede ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir. BK.’nun 44. maddesi hükmüne göre ise zarar gören taraf, zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hâkim zarar ve ziyan miktarını indirebileceği veya zarar ve ziyan konusunda hüküm kurmaktan sarfınazar edebilecektir….Bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak sürücünün (desteğin) ölümünden işletenin sorumlu olduğu, dolayısıyla davacıların işletenden talepte bulunma haklarının bulunduğu kabul edilmelidir. Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. maddesi, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır…” hükmüne yer verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; davacılar desteğinin vefat ettiği kazada tamamen kusurlu olduğunun ceza soruşturmasında alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporunda belirlendiği gibi, Mahkememizce alınan ve dosya kapsamına, delil durumuna uygun, denetime elverişli bulunmakla hükme esas alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği ve Yargıtay HGK kararında belirtildiği üzere yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmasının mümkün olmadığı ve desteğin kusurunun davacılara yansıtılması gerektiği, bu hali ile de davanın reddine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Sübut bulmayan davanın reddine,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL nin davacıdan tahsiline,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından herhangi bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/05/2018