Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1035 E. 2018/612 K. 29.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1035 Esas
KARAR NO : 2018/612
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 22/09/2016
KARAR TARİHİ : 29/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tabela üretim montaj ve reklam işi ile uğraştığını, davalıya yapıp teslim ettiği işler sebebi ile davalı borçludan bakiye 15.914,23 TL alacağı kaldığını yapılan tüm ihtarlara rağmen davalı borçlu tarafından iş bedelinin ödenmemesi üzerine davalı aleyhine başlattıkları takibe haksız olarak itiraz edildiğinden bahisle itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmış, ancak davalı tarafça süresi içerisinde herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamakla birlikte, davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirmiş ve davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davaya dayanak İstanbul Anadolu 10. İcra Müdürlüğü’nün…….. Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; dosyamız davacısı tarafından davalısı aleyhine ilamsız icra takibine başlandığı, süresi içerisinde takibe itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğu ve eldeki davanın yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Taraf delilleri toplanmış, ve tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir. Bilirkişi tarafından sunulan raporda özetle; davacı taraf defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, tasdiklerinin yaptırılıdğı, davaya konu alacak faturalarının davacının ticari defterlerinde yer aldığı bu nedenle davacının 15.914,23 TL alacaklı olduğu kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin, fatura nedeniyle doğan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali olduğu, davacı tarafça davalıya yapılan iş bedelinin ödenmediğinden bahisle başlatılan takibe haksız olarak itiraz edildiğinin iddia edildiği, davalı tarafça davaya süresi içerisinde cevap verilmeyerek davanın inkar edildiği anlaşılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulması nedeniyle davacı kayıtları dikkate alınarak davacının alacaklı olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir. HMK’nın 222.maddesinde; ticari defterlerin delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulması gerektiği, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılmış olması gerektiği, bu şekilde tutulan bir defterin sahibi ve halefleri lehine delil olması için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kaydın bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defterlerin aksinin senet veya diğer kesin deliller ile ispatlanmamış olması gerektiği düzenlenmiştir. Eldeki davamız bakımından davacı tarafça sunulan ticari defterler usulüne uygun olmakla birlikte, defterde yer alan kayıtların dayanaklarının da sunulması ve defter kayıtlarının doğruluğunun da ispatlanması gerekmektedir. Bu nedenle Mahkememizce davacı tarafa takibe konu alacağın kaynağı faturaların dayanak belgeleri var ise sevk irsaliyelerinin sunulması talep edilmiş, davacı tarafça sunulan sevk irsaliyelerinin incelenmesinde irsaliyelerin bir kısmında teslim alan imzasının bulunmadığı, teslim alan kişinin imzasının bulunduğu sevk irsaliyelerinde ise “bu irsaliye taşıma amaçlı düzenlenmiş olup fatura edilmeyecektir” şeklinde ibarelerin bulunduğu görülmüş ve bilirkişi raporunda da faturaların davalı tarafa tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir husus belirtilmediği, bu hali ile faturaların dayanaklarının ispatlanamadığı ve davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla davanın ispat olunamadığı ve reddi gerektiği, davalı tarafça süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmaması nedeniyle kötüniyet tazminatına ilişkin sonradan yapılan talebin savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu ve davacı tarafça savunmanın genişletilmesine açık muvafakatte bulunulmadığı görülmekle tazminat talebinin reddine karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Her ne kadar davalı tarafça bila tarihli dilekçe ile kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de süresi içerisinde talepte bulunulmadığı ve davacının kötü niyeti ispat olunamadığı anlaşılmakla kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3- Alınması gereken karar ve ilam harcı 35,90 TL olduğundan peşin alınan 192,21 TL harcın mahsubu ile arta kalan 156,31 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinin altında olamayacağından 2180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- Davacı tarafça iş bu dava için yapılan yargılama giderinin davacı yan üzerinde bırakılmasına,
6- Davacı tarafça yatırılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısımının karar kesinleştiğinde iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 29/05/2018