Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/920 E. 2019/300 K. 12.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/920
KARAR NO : 2019/300
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 02/09/2015
KARAR TARİHİ: 12/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özette, müvekki1i şirketin———— olarak adlandırılan ödeme kaydedici cihazların donanımlarını ve cihazlar üzerinde çalışan her türlü yazılım uygulamalarını geliştirdiğini, davalının müvekkili şirkette ————— tarihleri arasında ————- olarak çalıştığını, davalının çalıştığ———– pozisyonu gereğince şirketin kurumsal müşterileri, fiyatlandırma listesi, ürünlerinin teknik özellikleri vs. ticari sırlarına vakıf olduğunu, davalının görevi süresince müvekkili şirketin müşterileri ile doğrudan iletişime geçtiğini, müşteri portföyü üzerinde hakimiyet kurduğunu, fiyat politikası ve ürün niteliği gibi müvekkili şirket bakımından hassasiyet arz eden konularda bilgi sahibi olduğunu, pozisyonu gereği müvekkili şirketin ticari sırlarına vakıf olması kaçınılmaz olduğundan müvekkili ve davalı arasında Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesinde rekabet yasağı düzenlemesi üzerinde mutabık kalındığını, Sözleşmenin 9. maddesindeki Rekabet Yasağı uyarınca davalı işçinin işverene karşı iş sözleşmenin her ne sebeple olursa olsun sona ermesinden itibaren 2 (iki) yıl süresince İstanbul ili sınırları içerisinde herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlendiğini, aksi halde işçinin, işverenin bu sebeple doğmuş herhangi bir zararının olup olmamasına bakılmaksızın işverene en son aldığı net ücretinin 12 aylık tutarını cezai şart olarak ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, davalının herhangi bir gerekçe bildirmeksizin görevinden “istifa” ederek iş akdini kendisinin sonlandırdığını, davalının istifa suretiyle işten ayrılmasının hemen akabinde müvekkil şirket ile aynı sektörde faaliyette bulunan————- bünyesinde Satış Müdür Yardımcısı olarak çalışmaya başladığını, davalının ——— çalıştığı sırada 21.01.2015 tarihinde müvekkilinin müşterisi———-attığı ve Ingenico marka iWE 280 model yazarkasa ——cihazınm tanıtımını yaptığını, bu e-mailin davalının müvekkili şirket ticari sırlarını, müşteri çevresini kullandığını tespit eden bir örnek olması sebebiyle davalının rekabet yasağına aykırı davrandığını ve haksız rekabette bulunduğun,; davalının rekabet yasağına aykırı davranışlarının tespiti üzerine davalıya —- Noterliği’nin————yevmiye numaralı ihtarnamenin gönderildiğini, bu ihtarneme ile “haksız rekabet teşkil eden ve rekabet yasağı ve gizlilik yükümlüğünü ihlal eden davranışlara derhal son verilmesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağımın ihtar edildiğini, davalının ihtarda belirtilen hususları yerine getirmemiş olduğunu, davalının hizmet sözleşmesinde öngörülen 2 yıllık süre dolmadan rakip firmada göreve başlayarak vakıf olduğu ticari sırları müvekkil şirket aleyhine kullanmakta olduğunu, bu durumun müvekkili şirketin zarara uğramasına neden olduğunu belirterek davalının eyleminin rekabet yasağı maddesine aykırı olduğunun tespitini ve sözleşmenin 9. maddesine istinaden sözleşmede belirtilen cezai şartın fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak suretiyle kısmen 5.000 TL miktarının ödenmesini ve haksız rekabet teşkil eden eylemin men’ine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında iş hukuku kurallarına tabi olan hizmet ilişkisi haricinde ticari ilişki bulunmadığından Ticaret Mahkemesinin görevsiz olduğunu, talep konusunun miktarı açıkça belli olduğundan kısmi dava açılamayacağını, dava konusu talebin dayanağı olarak dosyaya sunulan Belirsiz Hizmet Sözleşmesinde işveren olarak davacı şirket imzasının bulunmadığını, davacı ile müvekkili arasında “Rekabet Yasağı Sözleşmesi” olduğu iddia olunan kayıt ve buna bağlı cezai şartın her iki tarafın da imzasını taşımaması nedeniyle hukuken geçerli sözleşme niteliğini taşımadığını, davalı işçiden talep olunan cezai şartın işçi aleyhine ve tek taraflı olarak düzenlenmiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu, cezai şartın geçerli olabilmesi için işçi ve işveren arasındaki iş sözleşmesinin belirli süreli olması gerektiğini, aksi halde belirsiz süreli sözleşmelerde sona erme tarihleri tespit edilemediğinden işçinin ekonomik özgürlüğü ve çalışma özgürlüğünün kısıtlandığını ve bu sebeple cezai şartın geçersiz olduğunu, dava dilekçesinde davalının şirkette Kurumsal Satış Genel Müdür Yardımcısı olarak çalıştığı ifadesinin doğru olmadığını, daha alt bir pozisyonda çalışmış olup şirketin sır niteliğindeki bilgilerine erişim imkanının olmadığını, davacı şirketin tüm müşterilerine ilişkin bilgilerinin referans amacıyla kamuoyu ile paylaşıldığını, faaliyet konusu cihazların tüm teknik özelliklerini de davacının kendi internet sitesinde yayınlandığını, bu sebeplerle davacı tarafından müşteri çevresi veya ürettiği/sattığı cihazlara ilişkin teknik bilgilerin aleni olduğunu, ticari sır olmadığını, bu bilgiler müvekkili tarafından kullanılsa dahi davacı işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olmadığını, davacı şirketin davalı işçinin rakip bir şirkette çalışmasından dolayı önemli bir zarar gördüğünü somut olarak açıklaması ve ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Dava, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesine aykırı davranan davalıdan, sözleşme gereğince talep edilen cezai şartın tahsili talebine ilişkindir.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller, işyeri dosyaları, tanık anlatımları, —kayıtları,———–l kayıtları, mahkememizce dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda alınan bilirkişi raporu ile dosya arasındaki tüm kayıt ve belgeler tek tek incelenmiştir.
Mahkememizce 22/06/2017 tarihli celsede dinlenen davacı tanığı … beyanında; “halen davacı şirkette kanal satış direktörü olarak görev yaparım, yani davacı şirketin bayilere yaptığı satışlar ile ilgilenirim, davalı ise çalıştığı dönemde kurumsal satış yöneticisiydi yani davacı şirketin direkt olarak fatura kestiği büyük şirketlere yapılan satışlarla ilgilenirdi, davacı şirketin yirmi ve fazlası ürün satışı yönünden kurumsal satış birimi sorumlu idi, davacı şirket yazarkasa üretir, en çok bankacılık uygulamasına sahip yazarkasa üretip satan şirketiz, satış konusunda listeler vardır, teklif edilecek müşteriler liste ile bildirilir, yetki birimindeki görevlilere sayıca dağıtılır, bu şirketlere fiyat teklifi sunmaları ayrıca satışı takip etmeleri istenir, bu hali ile davalı kendisine verilen listedeki müşterilere vakıf olma imkanına sahiptir, sattığımız ürün kalitesi, kullanım ergonomisi yönünden benzer diğer ürünlerden üstündür, ancak üretim teknolojileri yönünden ürünün mahiyeti itibari ile ihtiva ettiği bir ticari sırrı yoktur, biz ürünün teknik özelliklerinin tamamını internet sitemizde duyururuz, ayrıca bireysel satışlar yönünden son kullanıcı fiyatlarını da duyuruyoruz, fakat davalının da satışını üstlendiği kurumsal satışlar çok sayılı satışlar yönünden fiyatlar ilgili şirket ile farklı türlü kararlaştırılabileceğinden pazarlık söz konusu olabileceğinden bu fiyatları duyurmuyoruz. Biz satış yaptığımız şirketleri logosunu bastırmak konusunda izin alabildiklerimiz yönünden bastırdığımız broşürlerde ve dergilerde beraber çalıştığımız, bize güvenen şirketler olarak duyurduk, fakat bu şirketleri internet sitemizde yayınlama yolunu tercih etmedik, fiyatlarımızı iki yılda bir veya iki defa değiştirdik genel olarak fiyat güncellemesi yapmayız hatta, dolar endeksli olduğu ve kur artışına rağmen müşteri çevresinin muhafazası adına fiyatlarda tenzilat yaptığımız da olmuştur” şeklinde beyanda bulunarak bu beyanını imzası ile tevsik etmiştir.
Mahkememiz 22/06/2017 tarihli celsesinde dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmiş, bilirkişinin 17/08/2018 tarihli raporu ile özetle; ihtilaf konusu rekabet yasağı şartının BK m. 444 vd. hükümleri çerçevesinde geçerli olduğu, yine anılan hükümlerin aradığı şekilde hakkaniyete uygun sınırlamalar içerdiği, davalının dava dışı şirkette çalışması eyleminin bu yasağın ihlali olduğu, bununla birlikte davalının eyleminin haksız rekabet teşkil etmediği, sonuç ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
Davacı vekilince 10/10/2018 tarihinde sunulan ıslah dilekçesi ile 5.000,00 TL olan dava değerinin ıslah edilere 29.724,00 TL’ye çıkarıldığı, ıslah edilen dava değeri üzerinden davanın kabulü ile işleyecek faizi ile birlikte davalından tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davacı şirketin ———-e devredilmiş olması nedeniyle harçtan muaf olduğu gözetilerek ıslah harcı alınmamış ve davalı tarafa ıslah dilekçesi tebliğ edilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; davacı tarafça rekabet yasağına aykırılık nedeni ile sözleşmede yer alan cezai şartın tahsili talep edilmiş, davalı taraf ise sözleşmede yer alan rekabet yasağının ve cezai şartın geçersiz olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunduğu anlaşılmıştır. Öncelikle davalı tarafça mahkememizin görevi yönünden itirazda bulunulmuş ise de; davalı işçinin rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme dair bulunduğu, bu davranışın iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444. ve devamı maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu tip davaların ise, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3. maddesi gereğince mutlak ticarî dava niteliği taşıdığından mahkememizin görevli olduğu görülmekle; davalının göreve ilişkin itirazı dikkate alınmamıştır. Rekabet yasağının konusu davacı işyerinde yürütülen faaliyetler ve davalının bu işyerinde ifa ettiği ve bu itibarla işverenin teknik ve ticari sırlarına ve müşteri çevresine hakim olabileceği işlerdir. Özellikle müşteri çevresine ait bilgilerin davalı tarafından yeni işyerinde davacı aleyhine olacak biçimde kullanılması olanağı ve ihtimalinin mevcut olduğu, bu bilgilerin başkası tarafından kullanılmamasında davacı şirketin haklı menfaati vardır. Somut olayda sorun davalının, davacı şirkette görev yaptığı esnada edindiği davacıya ait bazı bilgileri (özellikle müşteri çevresine ait bilgileri) bir başka şirket lehine ve dolayısı ile davacı aleyhine olmak üzere kullanabilme olasılığıdır. Bu itibarla rekabet yasağının geçerliliğinde önemli olan husus somut bir zarar değil, önemli bir zarar olasılığıdır. Bu zarar olasılığını öngörüp önlemeyi amaçlayan sözleşmenin 9. Maddesi hükmü 2 yıl süre ve İstanbul ili ile sınırlı bir coğrafi alan içinde geçerli olmak üzere öngörüldüğünden davalının çalışma özgürlüğünü ve ekonomik varlığını tehlikeye düşüren nitelik taşımamaktadır. Davalının dosyada mübrez sözleşmeye göre bir iş tanımı yapılmamakla beraber, davalının imzaladığı ibranamede ünvanının “Satış Müdürü” olarak belirtildiği, tanık beyanında da davalının kurumsal satış yöneticisi olduğunun ifade edildiği, bu itibarla, davalının pozisyonunun davacı şirketin satış strateji ve kaynakları, koşulları, kurumsal müşteriler ile var olan mutabakat içeriği, koşulları ve ayrıca müşteri çevresi gibi bilgilerine ulaşabilecek pozisyonda çalıştığı, bu bilgilerin kullanılmasının davacının önemli bir zararına sebep olma olasılığının yüksek olduğunun kabulünün gerektiği, davalının fesihten kısa bir süre sonra aynı işle iştigal eden başka bir şirkette göreve başlaması, davacının rekabet yasağını ihlal ettiğini gösteren somut olgular olup, bu durumda taraflar arasındaki sözleşmenin 9. Maddesinin davalı tarafından ihlal edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, hizmet sözleşmesinde rekabet yasağına ilişkin olarak işveren bakımından karşı edim öngörülmemiş olmasının sözleşmenin 9. Maddesinin geçerliliğine etkisinin bulunmadığı, taraflar arasında imzalanan belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin 9. maddesi uyarınca talep edilene 29.724,00 TL’nin davalı işçi açısından yüksek bir meblağ olduğu değerlendirilerek hesaplanan cezai şart miktarından B.K.’nun 161/son maddesi gereğince 1/3 oranında indirim yapılmasının hakkaniyete uygun olacağı kanaatiyle, dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin 9.maddesi uyarınca davacı tarafça talep edilen 29.724,00 TL’den TBK’nun 182/son maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapılmak sureti ile tespit olunan 19.816,00 TL davalının temerrüte düşürüldüğü, ihtarname tebliğ tarihi olan 12/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-.Alınması gerekli karar ve ilam harcı olan 1.353,63 TL’nin davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 85,39 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.268,24 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 27,70 TL başvurma harcı, 85,39 TL peşin harç 4,10 vekaletname harcı olmak üzere toplam 117,19 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 700,00 TL bilirkişi ücreti, 186,70 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 886,70 TL yargılama giderinin davada haklı çıktığı % 66,66 oranında olmak üzere 591,07 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenecek nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinden az olamayacağından 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenecek nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinden az olamayacağından 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davalı tarafından masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstanbul BAM nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/03/2019