Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/530 E. 2018/539 K. 10.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ANA DAVA:
ESAS NO : 2015/530 Esas
KARAR NO : 2018/539
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
DAVA TARİHİ : 22/05/2015
KARAR TARİHİ : 10/05/2018
BİRLEŞEN DAVA:
İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/947 Esas
KARAR NO : 2015/595
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 24/08/2015
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; 25/06/2010 tarihinde …….n’in sevk ve idaresindeki ……… plakalı aracın karıştığı tek taraflı trafik kazası neticesinde müvekkilinin murisi ……. vefat ettiğini, ……… plakalı aracın kaza tarihi itibariyle davalı ……… Türk Sigorta Şirketi tarafından Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, murisin vefatı nedeniyle annesi olan davacının destekten yoksun kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline, davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizine hükmedilmesine, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Sehven Davalı ……… Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesiyle özetle; davaya konu kazaya karıştığı ifade edilen ……. plakalı aracın müvekkil şirket nezdinde herhangi bir poliçesinin tespit edilemediğini, bu nedenle davacının taleplerinin muhatabının ……..olduğunu ve müvekkili açısından davanın husumet yönünden reddini talep etmiş, şayet dava dilekçesinde araç plakası maddi hata nedeniyle yanlış bildirilmiş ise, buna ilişkin cevap haklarını saklı tuttuklarını beyan etmiştir.
Davacı vekili 21/09/2015 tarihli dilekçesiyle; davaya konu kazaya karışan ……. plakalı aracın 2010-2011 yılları arasında davalı …………Sigorta Şirketi tarafından sigortalı olduğunu, ancak kaza tarihi itibariyle aracın ………Sigorta A.Ş. Tarafından sigortalı olduğunun tespit edildiğini, diğer sigorta şirketinin sehven davalı olarak gösterildiğini belirterek HMK 124/3. maddesine göre maddi hata nedeniyle yanlış gösterilen davalının düzeltilerek asıl davalı olan ……… Sigorta A.Ş.’ne dava dilekçesinin tebliğ edilmesine karar verilmesini talep etmiş, mahkememizin 06/10/2015 tarihli ara kararı ile talebin kabulüne, davalının değiştirilmesine, karar verilmiştir.
Davalı …….. Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesiyle özetle; ……. plakalı aracın müvekkili şirket tarafından sigortalı olduğunu, poliçedeki şahıs başı azami vefat teminatının 175.000,00 TL olduğunu, bu limitin tamamının mutlak surette ödeneceği anlamına gelmediğini, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve gerçek zararın tazmini ile sınırlı olduğunu, poliçeye göre uğranılacak zararlar karşısında araç sürücüsünün hukuki sorumluluğunun teminat kapsamında olduğunu ancak sürücünün uğrayacağı bedensel ve maddi zararların teminat kapsamında olmadığını, davaya konu kazada araç sürücüsü vefat etmiş olduğundan ortada bir suç ve suçlu bulunmadığını, KTK 109/2 maddesine göre uzamış ceza zamanaşımı söz konusu olmadığından, vefat eden sürücünün desteğinden yoksun kalan hak sahiplerinin KTK 109/1. maddesinde belirtilen 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde dava açmış olmalarının gerektiğini, meydana gelen kazada müteveffa sürücünün asli ve tam kusurlu olduğunu, bu nedenle tazminat hakkının bulunmadığını, zira kimsenin kendi kusurundan menfaat elde etme hakkının olmadığını, aynı şekilde murislerinin de müteveffanın kusurundan menfaat elde edemeceğini, zorunlu trafik sigortası kapsamında, araç sürücüsünün kusuru ile zarar gören kusursuz 3. Kişilerin zararlarının teminat alınması amacında olduğunu, sürücünün asli kusuru ile sebep olduğu kaza sonucu vefatı nedeniyle destekten yoksun kalan mirasçıların zarar gören kusursuz 3. Kişi sıfatına haiz olmadıklarını, zira hukuken 3. Kişi tanımının bir hukuki muamelenin tarafları ile onların halefleri dışında kalan kimseler olduğunu, davada davacıların vefat eden sürücünün anne ve babasının mirasçı olduklarını dolayısıyla müteveffanın külli halefi olduklarını belirterek, davanın zamanaşımı yönünden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise müvekklinin azami poliçe teminatı ile sorumlu tutulmasını, faiz taleplerinin reddini, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada, davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; 25/06/2010 tarihinde ……..’in sevk ve idaresindeki ……..plakalı aracın karıştığı tek taraflı trafik kazası neticesinde davacının murisi……vefat ettiğini; ……. plakalı aracın, kaza tarihi itibariyle davalı…… Sigorta Şirketi nezdinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasıyla sigortalı bulunduğunu; .’in vefatı nedeni ile babası ….. destekten yoksun kaldığını; davacının oğlunun desteğinden mahrum kaldığı iş bu haksız fiil nedeni ile sorumluluğu bulunan davalı şirket hakkında iş bu davayı açmak zorunda kaldığını; mahkemece açılmış olan davanın murisin annesi Ayten Biltekin’in destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile açmış olduğu ve aralarında hukuki bağlantı bulunan İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ………. esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini; açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000,00 TL’nin davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada aldırılan bilirkişi raporunda özetle; dava konusu kazanın 25/06/2010 tarihinde meydana geldiği, iş bu davanın 22/05/2015 ve birleşen davanın 24/08/2015 tarihinde açılmış olmakla kazadan yaklaşık 5 sene sonra ikame edildiği, kaza sonrası Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı ……… nolu soruşturmanın 20/09/2010 tarihli, …. K sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği, zamanaşımı süresinin dolup dolmadığına ilişkin taktirin mahkemeye ait olduğu, Sürücü ……..’in yönetimindeki ………. plakalı otomobil ile tek taraflı olarak kazaya sebep olduğundan kazada asli %100 oranında kusurlu olduğu kanaati bildirilmiştir.
Davacı vekili 17/07/2018 tarihli dilekçesi ile davaya konu talebini bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah ederek Asıl davada davacı ………. için 52.160,47 TL, Birleşen davada davacı ……… için ise 56.709,63 TL olmak üzere toplam 108.870,10 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Lüleburgaz Cumhuriyet Başsavcılığının ……. soruşturma sayılı dosyası sureti dosyamız arasına alınmış, şüpheli ……..’in vefatı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaışmıştır.
Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatının sigorta şirketinden tazmini istemine ilişkindir.
Yargıtay HGK’nın 01/11/2017 tarihli 2017/17-1315 Esas ve 2017/1239 Karar sayılı ilamında özetle; “…Sorumluluk hukukunun en önemli amacı, kişinin mal varlığında iradesi dışında meydana gelmiş eksilmeyi ayni veya nakdi olarak gidermektir. Zararın tazminini talep etmek hakkı doğrudan zarar görene tanınmıştır. Doğrudan zarar görenin dışında üçüncü bir kişinin tazminat talebinde bulunma hakkı, kural olarak yoktur. …Bu kurala 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45. maddesinin ikinci fıkrasında “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” denilmek suretiyle mağdurun ölümü sonucunda yansıma zararına uğrayan kişilerin zararlarının tazmin edilmesine istisnai de olsa imkân tanınmıştır. Böylece ölüm ile sonuçlanan haksız fiil nedeniyle; ölenin yardımından, desteğinden mahrum kalanların tazmin edilmesini talep edebilecekleri bir zararları olduklarını kabul etmiştir…Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar murisin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte muris üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın murisin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi doğrudan murisin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Murisin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Talep edilen destek zararı, ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarardır. Bu hâlde üzerinde durulması gereken en önemli husus, araç şoförünün (desteğin) kazanın meydana gelmesinde tam veya kısmi kusurlu olmasının, üçüncü kişi durumunda bulunan desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesi, işleten ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğunu düzenlemiştir. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş bulunan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu ve araç işletenin sorumluluğunun, sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğu olduğu hususu bilimsel ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir Anılan maddede değinildiği üzere, işletenin nelerden sorumlu olduğu öngörülmüş, 86. maddede ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir. BK.’nun 44. maddesi hükmüne göre ise zarar gören taraf, zararın doğmasına veya zararın artmasına sebep olmuş ise hâkim zarar ve ziyan miktarını indirebileceği veya zarar ve ziyan konusunda hüküm kurmaktan sarfınazar edebilecektir….Bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde araç işleteninin bu zarardan sorumlu olacağı düzenlendiğine göre, ilke olarak sürücünün (desteğin) ölümünden işletenin sorumlu olduğu, dolayısıyla davacıların işletenden talepte bulunma haklarının bulunduğu kabul edilmelidir. Yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenlerin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. Nitekim BK’nun 44/I. maddesi, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına da kendisi katlanmalıdır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabul edilmesi gerekir. Zira zarara uğramamak için gerekli özeni göstermeyen veya hatta zararın meydana gelmesini isteyen kimse, bu hareket tarzının sonuçlarına katlanmalı ve bu davranışının zararın meydana gelmesinde oynadığı role, etkisine ve derecesine göre zararı kısmen veya tamamen üzerine almalıdır. Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır…” hükmüne yer verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; davacılar desteğinin vefat ettiği kazada tamamen kusurlu olduğunun alınan bilirkişi raporu ile belirlendiği, kusura ilişkin bu tespite itiraz olunmadığı ve Yargıtay HGK kararında belirtildiği üzere yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek tazminatı isteyenin, kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olmasının mümkün olmadığı ve desteğin kusurunun davacılara yansıtılması gerektiği, bu hali ile de her iki davacı yönünden de davanın reddine karar vermek gerektiği kanaati ile aşağıdaki gibi şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-ANA DAVANIN VE BİRLEŞEN DAVANIN REDDİNE,
Ana dava yönünden;
2-Dava açılırken peşin olarak yatırılan 17,07 TL harç ve 183,45 TL ıslah harcı toplamı 200,52 TL harçtan, alınması gereken 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 164,62 TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca davalı Ray Sigorta vekili için taktir edilen 6.087,65 TL red vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK 124/4 maddesi gereğince davalı ………Sigorta A.Ş , dava açılmasına sebebiyet vermediğinden 2.180.00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı ……..Sigorta Şirketine verilmesine,
7-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Birleşen dava yönünden;
7-Dava açılırken peşin olarak yatırılan 27,70 TL harçtan alınması gereken 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 8,20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca davalı Ray Sigorta A.Ş. vekili için taktir edilen 6.588,06 TL red vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacılar Vekilinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 10/05/2018