Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/171 E. 2018/794 K. 12.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2015/171 Esas
KARAR NO : 2018/794

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 02/02/2015
KARAR TARİHİ : 12/07/2018 (Tefhim Tarihi) – 25/07/2018 (Yazılma Tarihi)

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesine özetle; müvekkilinin davalılar nezdindeki tüm abonelikleri için kullandığı elektrik bedellerinin yanı sıra kayıp kaçak bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, dağıtım sistemi kullanım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli, sayaç okuma bedeli, ,,,,,, payı ve benzeri bedellerin haksız olarak alındığından bahisle alınan bedellerin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ,,,,,,,,, vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanan yetki sözleşmesinde uyuşmazlıkların çözümünde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkili ile diğer davalı aleyhine açılan davalıların hukuki sebeplerinin farklı olduğunu, ihtiyari dava arkadaşlığı mevcut olsa dahi yetki itirazında bulunan davalı yönünden dosyanın tefriki ile yetkisizlik kararı verileceğinden davanın yetki yönünden reddi ile dosyanın İstanbul Mahkemelerine gönderilmesini, dava konusu bedellerin belirlenebilir nitelite olduğunu, bu bedellerin belirsiz alacak davasıyla talep edilmesinin mümkün olmadığından davanın usulden reddini, söz konusu itirazları saklı kalmak kaydıyla davacının kimden hangi bedeli ne miktarda talep ettiğini ortaya koymadığından HMK’nın 119. maddesine uygun olmayan dava dilekçesinin taleplerin açıkça ortaya konması bakımından açıklattırılması gerektiği, usuli itirazlarının yerinde görülmemesi halinde Yargıtay kararlarının yerel mahkemeleri bağlayıcı bir niteliği olmamakla birlikte aksi yönde birçok Yargıtay kararı bulunduğunu, kayıp kaçak bedelinin EPDK ‘nın kurul eliyle almış olduğu kararla uygulamaya konulduğundan ve söz konusu EPDK kararı iptal edilmedikçe elektrik piyasasındaki tüm şirketler ile abonelerin uymakla yükümlü olduklarını, davacının iddialarının sebepsiz zenginleşme hükümlerine tabi olduğunu, davacının dava konusu faturalara itiraz etmeyip ticari defterlerine kaydedip ödediğinden faturaları kabul etmiş sayılacağından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ………. vekili cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar davanın belirsiz alacak davası olarak açılmış olsa da davacının kendisinden tahsil edilen bedellerin kalemlerini hesaplayabileceğini, buna rağmen eldeki davanın belirsiz alacak olarak açıldığını, yasal mevzuatlar çerçevesinde EPDK tarafından faturalara tahakkuk edilmesi kararlaştırılan ve bu düzenlemenin gereği dağıtım şirketleri tarafından faturalara yansıtılan kayıp kaçak vb bedellere ilişkin davalarda ilgili düzenlemenin muhatabının müvekkilinin değil EPDK olduğunu, bu nedenle müvekkil şirketin hasım sıfatı taşımadığından davanın husumet yönünden reddini, tüm bu nedenlerle öncelikle davanın dava şartı yönünden reddini, ilk itirazların kabulü ile davanın usul yönünden reddini , bu talepleri yerinde görülmez ise davanın esas yönünden reddine karar verilmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karara verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı …… vekili cevap dilekçesinde özetle; eldeki davadaki talepler bakımından davacının taleplerinin belirsizliğinin söz konusu olmadığını, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddini, davacı taleplerinin EPDK kararlarının iptali ile mümkün olacağını, davanın müvekkili şirkete değil EPDK’ya karşı ikame edilmesi gerektiğini ve Yargıtay kararı doğrultusunda müvekkili şirket açısından pasif husumet yokluğu nedeniyle reddini, tahakkuk ve tahsil edildikleri tarih bakımından yürürlükte bulunan EPDK kararlarına ve mevzuata uygun fatura kalemlerinin tahsilinin ilgili EPDK kararı iptal edilmeksizin iade edilmesinin hukuken mümkün olmadığını ve davanın esastan reddini, davacının sözleşmenin imzası sırasında bilerek sözleşmeyi imza etmesi ve sözleşme gereği kendisine tebliğ olunan faturalarını ticari defterine işlemiş olması ve herhangi bir itiraz olmaksızın ödemiş olması karşısında fatura içeriklerinin kabul edilmiş olduğundan davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin taraflar arasındaki abonelik sözleşmesine binaen faturalara yansıtılan elektrik kullanım bedeli dışındaki kayıp-kaçak…vs adlar altında alınan bedellerin haksız olduğundan bahisle iadesi olduğu, davalı tarafça öncelikle davanın usulden, kabul görmediği takdirde esastan reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür. Görev itirazı bakımından; Yargıtay ……….Hukuk Dairesinin 27/02/2014 tarih 2013/18363 esas 2014/3041 sayılı kararında da açıklandığı üzere uyuşmazlık abonelik sözleşmesi ile kurulan özel hukuk ilişkisi çerçevesinde ve hizmet karşılığında alınan ücrete ilişkin olduğundan uyuşmazlık bakımından adli yargının görevli olduğu anlaşılmakla görev itirazı dikkate alınmamıştır. Husumet itirazı bakımından; Yargıtay …………..Hukuk Dairesinin yerleşik kararları dikkate alındığında tedarik eden, pazarlayıcı ve dağıtıcı dava konusu bedellerin iadesinden müteselsilen sorumlu olduğu anlaşılmakla husumet itirazı da dikkate alınmamıştır. (Yargıtay ………..Hukuk Dairesinin 08/10/2015 tarih 2014/18311 esas-2015/15438 karar sayılı kararı)
Davalı ………. vekilinin yetkiye ilişkin itirazı bakımından yapılan incelemede; davacının, davalı …… ile imzaladığı sözleşmenin anlaşmazlıkların çözümü başlıklı 15.maddesinde de İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunun düzenlendiği görülmüştür. 6100 sayılı yasanın 17.maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmüne yer verildiği, taraflar arasındaki sözleşme ile aksinin kararlaştırılmadığı ve yetkili kılınan İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu, yetki itirazının da süresinde yapıldığı, taraflarca kararlaştırılan yetkili mahkemenin münhasır yetkili olduğu ve davanın söz konusu Mahkemede açılması gerektiği anlaşılmakla, davalı ……….. şirketine karşı açılan dava bakımından Mahkememizin yetkisizliğine karar vermek gerektiği yönünde olaşan tam ve bağımsız vicdani kanaat oluşmuştur.
Diğer davalılar……….. aleyhine açılan davalar bakımından ise; Mahkememizdeki yargılama devam ederken 17/06/2016 tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Yasa ile 6446 sayılı Enerji Piyasası Kanunu’nda bir kısım maddelerde değişiklik yapılarak yeni maddeler eklenmiş, 6719 sayılı Yasa’nın 21. Maddesi ile 6446 Sayılı Kanunun 17. Maddesine eklenen 10.fıkrasında “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” düzenlemesine, 6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.maddesinde de “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yargılama sırasında bir kısım Mahkemeler tarafından 6446 sayılı Yasa’ya eklenen ve değiştirilen maddeleri bakımından Anayasa Mahkemesine davalar açılmakla birlikte yargılama sırasında 15/02/2018 tarihli 30333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 28/12/2017 tarihli 2016/150 Esas ve 2017/179 Karar sayılı ilamı ile değişikliklere ilişkin olarak Anayasa’ya aykırılık iddialarının reddine karar verilmiştir.
6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 20.maddesi dikkate alındığında; davaya konu bedeller ile ilgili olarak 6719 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden evvel açılmış ve halen devam eden alacak davalarında da 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesine eklenen 10.fıkrasının geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği, bu hali ile de eldeki davanın konusuz kaldığı anlaşılmıştır.
Eldeki dava bakımından dava tarihinde yürürlükte bulunan Kanun maddeleri, yerleşmiş Yargıtay içtihatları dikkate alındığında; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunu’nun 21/05/2014 gün, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararında; elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile kaçak kullanılan elektrik bedellerinin abonelerden tahsili yoluna gitmenin, hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmayacağı; öte yandan, nihai tüketici olan abonenin; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, eş söyleyişle şeffaf bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurları olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerinin de, Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulünün mümkün olmadığı, gerekçeleriyle; elektrik enerjisini kaçak kullanmayan abonelerden kayıp-kaçak bedeli alınamayacağı, diğer bir ifadeyle kayıp-kaçak bedelinin faturalara yansıtılamayacağına karar verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bahsedilen 21/05/2014 gün, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 sayılı kararı ve söz konusu karar benimsenerek verilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25/02/2016 tarih, 2015/2474 Esas ve 2016/2637 Karar sayılı, 18/02/2016 tarih, 2015/2292 Esas ve 2016/2177 Karar sayılı ve benzeri nitelikteki birçok yerleşmiş içtihatları da dikkate alındığında faturalara elektrik kullanım bedeli dışında yansıtılan ve davaya konu olan bedellerin alınmasının haksız olduğu ve davacının dava açmakta haklı olduğu, ancak Kanun değişikliği nedeniyle davanın konusuz kaldığı, bu hali ile davanın konusu kalmadığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumluluk bakımından; Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 03/10/2012 tarihli 2012/3820-5658 Esas ve Karar sayılı ilamında yer alan “…dava tarihinde davacının dava açmakta haklı olup olmadığı hususları tartışılarak,..oluşacak uygun sonuç dairesinde vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hangi tarafa yükleneceğinin belirlenmesi…” gerektiği hükmü ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarih 2009/18-421 Esas – 2009/526 Karar sayılı ilamında yer alan “…dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, davadan sonra yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olamayacağından, dava davadan sonra yürürlüğe giren yasal değişiklik nedeniyle konusuz kalmışsa davacı lehine vekalet ücreti hükmedilmesi..” gerektiği hükmü dikkate alınarak davacı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri verilmesine karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davalı …………….aleyhine açılan dava bakımından
1-Davalının yetki itirazının kabulü ile Mahkememizin YETKİSİZLİĞİ nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın onaylanmış bir örneğinin görevli ve yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3- Yargılama gideri ve vekalet ücretinin yetkili mahkemece hüküm altına alınmasına
B- Diğer davalılar……….. ve …….. yönünden;
1-Yasa değişikliği nedeniyle davanın konusu kalmadığı anlaşılmakla ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2- Alınması gereken karar ve ilam harcı 35,90 TL olduğundan peşin alınan 51,24 TL harcın mahsubu ile arta kalan 15,34 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacıya verilmesine,
3- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ………’nin 13/2.maddesine göre belirlenen 1000,00 TL vekalet ücretinin davalılar…………….’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
4- İş bu dava için davacı tarafça davalılar………. yönünden yapılan 35,90 TL peşin harç, 166,10 TL tebligat-posta gideri ve bilirkişi ücreti 700,00 TL’den ibaret toplam 902,00 TL yargılama giderinin davalılar ……… ve .tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davalı………… vekilleri ile ihbar olunan vekilinin yüzüne karşı davalı ….. vekilinin ve davacı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı..