Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1244 E. 2019/703 K. 27.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2015/1244 Esas
KARAR NO : 2019/703

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/12/2015
KARAR TARİHİ : 27/06/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin —– markalı çeşitli ürünleri Türkiye’de üreterek satışa sunan bir şirket olduğunu, müvekkil şirket ile ————— arasındaki ticari ilişki uyarınca müvekkili şirket tarafından ——————— ekte sunulan faturalara istinaden ürün teslim edildiğini, ————şirketi tarafından borcuna istinaden ——— tarihli —- nolu —- bedelli çeki müvekkiline teslimi için ———– teslim edilmesi üzerine 11.03.2015 tarihinde kargo aracında gerçekleşen hırsızlık nedeniyle çekin zayi olduğunu, bu çek için İstanbul Anadolu——Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/115 E sayılı çek iptali dosyasında ödemekten men kararı verildiğini, İstanbul —– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——-sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararının; davalı ——– tarafından İstanbul ——İcra Müdürlüğü’nün ———- Esas dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibe konu çekte bulunan imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığını, İstanbul ——. İcra Hukuk Mahkemesi’nin ——– Esas sayılı dosyası ile imzaya ve borca süresi içinde itirazların sunulduğunu ve yargılamanın devam ettiğini, takip konusu çekin hırsızlık nedeniyle kaybedildiğini ve müvekkil şirkete ait olmayan sahte imza ile ciro edildikten sonra davalı ———— tarafından ciro edilerek takip alacaklısı davalı —————- devir ve teslim edildiğini, müvekkil şirketin sahte cirosundan sonra çeki aldığı görülen davalılardan ——–şirketine müvekkilinin bir borcunun bulunmadığını öne sürerek, dava konusu İstanbul —–. İcra Müdürlüğü’nün——– Esas sayılı icra takibin durdurulmasına ve davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı———- vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu çekin, müvekkil bankanın———– şubesi müşterilerinden ————– tarafından bedeli kredi borcundan mahsup edilmek üzere ciro yolu ile devir ve teslim edildiğini, çek vadesi geldiğinde ibraz edildiğini ve çek hakkında ödeme yasağı olduğu gerekçesiyle ödeme yapılmadığını, müvekkil bankanın alacağını tahsil etmek için ödenmemiş çek hakkında ihtiyati haciz başvurusu yaptığını, talep kabul edilerek ihtiyati haciz kararı verildiğini, alınan karar ile İstanbul ——. İcra Müdürlüğü’nün ———- Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, müvekkil bankanın çekin yasal hamili konumunda olduğunu, müvekkil bankanın iyi niyetli yasal hamil sıfatı ile icra takibi yaptığını, çekteki imzanın sahte olduğu konusunda müvekkil bankanın hiçbir bilgisinin olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ——————— davaya herhangi bir cevap vermemiş, HMK madde 128 uyarınca davacı vekilinin dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılmıştır.
Dava, özü itibari ile İİK’ nın 72/1. maddesine dayanan menfi tespit davasıdır.
Mahkememizce; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları resen belirlenerek; taraf vekillerinin vermiş olduğu dilekçeler, tarafların ibraz ettiği tüm deliller, İstanbul ——- İcra Hukuk Mahkemesi’nin —— Esas sayılı dosyası, İstanbul —– İcra Müdürlüğü’nün ——– Esas sayılı takip dosyası, mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucunda alınan bilirkişi raporu ile tek tek incelenmiştir.
Dava konusu ———————seri numaralı çek suretinin incelenmesinde; çekin keşidecisinin —————- Olduğu, lehdarının davacı şirket olduğu, davacı şirket tarafından çekin davalı ——- ciro edildiği, bu şirket tarafından da çekin davalı ———ciro edildiği, çekin keşide yerinin ——, vade tarihinin 30/05/2015, bedelinin ——olduğu, çekin —- tarihinde bankaya ibraz edildiği, ancak ödeme yasağı kararı bulunduğundan bahisle işlem yapılmadığı görülmüştür.
İstanbul —————. İcra Müdürlüğü’nün ——— Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davalı ——— tarafından davacı ve dava dışı ——— firması hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe geçildiğini, takibin dayanağının eldeki dava konusu çek olduğu, takibin kesinleştiği görülmüştür.
İstanbul ——-. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/965 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı ——– aleyhine imzaya itiraz davası açıldığı, mahkemece davanın reddine karar verildiği, İstinaf mahkemesince kararın kaldırılması üzerine yargılamaya ——Esas sayılı dosya üzerinden devam edildiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunda çek üzerindeki imzanın davacı şirket yetkililerine ait olmadığı, alınan rapora davalı tarafça itirazda bulunulduğu, dosyanın halen derdest olduğu görülmüştür.
Mahkememizin 16/11/2017 tarihli celsesinde dosyanın taraf defterleri üzerinde inceleme yapılmak üzere bilirkişiye tevdine karar verilmiş, bilirkişi tarafından sunulan 28/03/2018 tarihli rapor ile özetle; davacının ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, davalı ——- ticari defterlerini ibraz etmediği, davacının, dava dışı ————Şirketi ile öteden beri süre gelen ticari ilişkisi bulunduğu, bu ilişki çerçevesinde —–şirketinin, alacağı mal karşılığında davacı şirket lehine 30.05.2015 keşide tarihli —–nolu 38.337.94 TL bedelli (1) adet çeki davacı şirket lehine keşide ettiği, davacı da bu çeki 30.05.2015 tarihinde ticari defterine kayıt ettiği, ancak —- şirketine bu çekin karşılığında mal göndermediği, çekin, davacı şirket ismiyle düzenlenmiş kaşe ve imza ile davalı —–, buradan da diğer davalı — ciro ile devir ve teslim edildiği, ancak davacının, çeki ciro ile teslim alan davalı —- şirketiyle bir ticari ilişkisi olmadığı gibi düzenlenen grafoloji bilirkişi raporunda, çeki, —- —- ciro eden imzanın, davacı şirket yetkililerine ait olmadığının belirlendiği, bu durumda davacının, dava konusu 38.337.94 TL lik çekten dolayı borçlu durumda olmadığı durumu ortaya çıkmış ise de çeki, ciro yolu ile devir ve teslim alan ve 23.07.2015 tarihinde, İstanbul —-. İcra Müdürlüğünün 2015/20205 Esas sayılı dosyası üzerinden, kambiyo senetlerine özgü takip yoluyla,———– ile çek keşidecisi ————–.Şti. aleyhine takibe geçen davalı —- kötü niyetli hamil olduğunun da ispat edilemediği kanaati bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde özetle; davacı tarafça yasal hamili olduğunu beyan ettiği dava konusu çekin sahte kaşe ve imza yolu ile ciro edildiğinden bahisle borçlu olmadığının tespitinin talep edildiği, davalı ————-tarafından iyiniyetli yasal hamil olunduğundan bahisle davanın reddinin savunulduğu, davalı —-şirketince davaya cevap verilmeyerek dava dilekçesindeki vakıaların inkar edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacı tarafa; davacı şirket yetkililerinin imza örneklerinin bulunduğu yerleri bildirmesi ve şirket yetkililerini, imza örneklerinin alınması için, hazır etmek üzere 15/06/2017 ve 16/11/2017 tarihli celselerde verilen ara kararlar ile kesin süre verilmiştir. Ancak buna rağmen herhangi bir beyanda bulunulmadığı gibi şirket yetkilileri de hazır edilmemiştir. Menfi tespit davalarında imzanın borçluya ait olduğunun davalı alacaklı tarafça ispat edilmesi gerekmekte ise de; yapılacak imza incelemesine esas alınacak imza asıllarının bulunduğu yerleri bildirmek davacının yükümlülüğündedir. Aksinin kabulü halinde, özellikle çek ve bono gibi kambiyo senetlerinin taraflar arasında doğrudan bir ilişki bulunmadan da sorumluluk doğurduğu da dikkate alındığında, davalı alacaklının hiç tanımadığı bir kişiye ait imzaları tespit etme yükümlülüğü altına sokacak ve imzanın aidiyetinin tespitini neredeyse imkansız hale getirecektir.
Davacı tarafça her ne kadar İcra Hukuk Mahkemesi’nden alınan raporda imzanın müvekkil şirket yetkililerine ait olmadığının tespit edildiği ifade edilmişse de; yapılan inceleme dosyanın halen derdest olduğu, Mahkemece verilmiş bir karar bulunmadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki; takip hukuku çerçevesinde icra mahkemesinin seri yargılama yapması gerekliliği nedeniyle genel mahkemelere nazaran yargılama yetkisi sınırlı olup, çoğu zaman sadece takip dosyası ve yazılı belge üzerinden inceleme yapılmaktadır. Bu nedenle, icra mahkemesinin takip hukuku çerçevesinde verdiği kararlar genel mahkemeler açısından kural olarak kesin hüküm teşkil etmemektedir. İcra mahkemeleri genel olarak icra ve iflas takibi sırasında doğan uyuşmazlıkları sınırlı ve biçimsel olarak incelemeye ve karar vermeye yetkili olup, genel mahkeme gibi geniş yetkili bir mahkeme değildir. Mahkemelerin bu sınırlandırılmış yetkisinden ötürü icra mahkemesi kararları kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Mahkemenin takip hukukuna ilişkin kararları sadece yürütülen takip konusu bakımından tarafları bağlar ve sadece takip hukuku anlamında kesin hüküm teşkil eder. Bunun sonucu olarak icra mahkemesi tarafından verilen karar daha sonra genel mahkemelerde dava konusu yapılabilir. (HGK 2014/19-729 E. 2016/77 K, Yargıtay 19. H.D. 2015/14008 E. 2015/14425 K. Sayılı ilamları) Eldeki dava bakımından ise; dar yetkili İstanbul —— İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/506 Esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporuna itiraz edilmiş olduğu da gözetildiğinde, icra mahkemesinde yapılan yargılamanın eldeki dava yönünden kesin hüküm niteliğinde olmadığı ve hüküm kurmaya elverişli kesin delil olarak da kabul edilemeyeceği dikkate alınarak iş bu davanın sonuçlanmasının beklenilmesi gerekli görülmemiştir.
Bu hali ile davacının süresinde imza örneklerini bildirmediği, bu nedenle bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığının ve çek altındaki imzayı ikrar ettiğinin kabulünün gerektiği, her ne kadar davacı şirket defterlerinin incelenmesinde davacı ile davalı —– arasında ticari ilişki tespit edilememiş ise de; çekin sebepten mücerret bir ödeme aracı olduğu, yine çeki ciro yolu ile devralan davalı—– yönünden; bu çekin hangi ilişki nedeniyle verildiğini bilebilme olanağı olmadığı gibi, davacı yanın dayandığı deliller de bankanın bilerek borçlunun zararına hareketle çeki devraldığını kabule yeterli olmadığı, davalı —— kötü niyet tazminatı talebi bakımından ise; davacının kötü niyetinin sabit olmadığı, dava konusu takip hakkında Mahkememizce tedbir kararı da verilmediği dikkate alındığında; dosya kapsamından tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda açıklandığı üzere Yasa ve Yargıtay İçtihatları gereğince ayrıntılı, detaylı inceleme yapılmış olup, yukarıda gerekçesi de yazılı olduğu üzere davanın bu gerekçe ile reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Kanıtlanamayan davanın REDDİNE,
Davalı Halkbankası vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin, davacının kötüniyeti sabit olmadığından reddine,
2.Alınması gerekli 44,40 TL peşin harcın davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 654,72 TL harçtan karşılanarak bakiye 610,32 TL harcın davacıya iadesine,
3.Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4.Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5.Davalı —–. Kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan—- göre belirlenen 4.567,17 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı —– verilmesine,
6.Kararın kesinleşmesi ve talep halinde kullanılmayan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı —- Vekilinin yüzlerine karşı, diğer davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içerisinde İstanbul BAM nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu.