Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1151 E. 2018/940 K. 27.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2015/1151 Esas
KARAR NO : 2018/940

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 23/07/2013
KARAR TARİHİ : 27/09/2018

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında iş elbiseleri, tulum alım satımına ilişkin borç ilişkisi kurulduğu, davacının anlaşmaya göre kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiği, davalının ise malları teslim almasına rağmen bedelini ödemediğinden bahisle davacı tarafından düzenlenen 06/03/2013 tarih 11.483,64 TL fatura bedelinin 31/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında dava dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalıya usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmış ve davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 133 adet tulumun fazladan gönderildiğini, faturanın düzeltilerek geri gönderilmesi için davacıya iade ettiklerini, ancak davacı tarafça %50 indirim yapılacağının belirtildiğini ve iade alınmadığını ifade ederek davanın reddini talep etmiş, yargılama sırasında cevap dilekçesini tekrar etmiştir.
Davanın tevzi edildiği İstanbul Anadolu…… ATM’nin 10/07/2014 tarihli 2013/75 Esas ve 2014/292 Karar sayılı ilamı ile; taraf defterlerinin usulüne uygun tutuldukları, bu nedenle lehe delil olma vasfını taşıdıkları, davaya konu faturanın davacının usulüne uygun olarak tutulan defterlerinde kayıtlı olduğu, malların teslimine ilişkin taraflar arasında anlaşmazlık bulunmadığı, davalı şirketin beyanlarına göre kendilerine teslim edilen malların bir kısmının talep edildiği, bir kısmının ise edilmediği, ancak fazladan teslim edildiği iddia edilen mallar için davalı tarafça iade faturası düzenlenmediği, 8 günlük süre içinde faturaya itiraz edilmediği, malların da iade edilmediği, bu hali ile davacının alacaklı olduğu, alacağın ödenmesi için gönderilen ihtarname ile davalıya 07/04/2013 tarihine kadar süre tanındığı ve davalının 08/04/2013 tarihinde temerrüde düştüğünden bahisle davanın kabulüne karar verildiği, Mahkememiz ilamının temyizi üzerine Yargıtay ……….Hukuk Dairesi’nin 28/09/2015 tarihli 2015/3309 – 4579 Esas ve Karar sayılı ilamı ile “…Davalı vekili cevap dilekçesine eklediği belge ile iş bedelinden indirim yapıldığını, buna ilişkin düzenlenen belgenin şirket temsilcisi ………. tarafından imzalandığını savunmaktadır. Gerçektende davalının cevap dilekçesine eklediği belgenin incelenmesinden 133 adet boy tulumunun fiyatının 15,00 TL olarak belirlendiği, gömlek ve pantolanlardan da %50 oranında indirim yapılacağı ve buna göre saptanacak iş bedelinin ödenmesi için vade belirlendiği, bu belgenin altının …. tarafından imzalandığı ve şahıs şirketi olan……….kaşesinin basıldığı anlaşılmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 40 ve devamı maddelerinde temsile ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Buna göre, şirket temsilcisi tarafından yapılan bir hukuki işlem şirketi bağlayacaktır. Şu halde sorun, sözü edilen belgeyi imzalayarak davalı iş sahibine veren……… isimli şahıs şirketinin temsilcisi olup olmadığı ve işletme sahibince bu şahsın işlemlerine onay verilip verilmediğinde toplanmaktadır. Mahkemece bu husus araştırılmadan faturada belirlenen iş bedelinin hüküm altına alınması doğru olmamıştır. Bu durum karşısında mahkece yapılacak iş, davacının defter, kayıt ve belgeleri ibraz ettirilerek az yukarda sözü edilen belgeyi imzalayan ……. yaptığı diğer işlemlere davacının, yetkili temsilcisi gibi icazet ve onay verip vermediğini saptamak, izin ve icazet vermediği saptanırsa şimdiki gibi hüküm kurmak, şayet; izin ve icazet verdiğinin ve böylece…….. davacı şahıs şirketinin temsilcisi gibi hareket ettiğinin tespiti halinde, bu şahsın davalı iş sahibine vermiş olduğu belge doğrultusunda iş bedelinin yeniden hesap edilerek hüküm kurulmasından ibarettir..”hükmü ile bozulmasına karar verilmiş, ilk kararı veren İstanbul Anadolu ……… ATM’nin Mahkememiz ile birleştirilmesi nedeniyle dosyanın Mahkememize tevzi edilmiş ve Mahkememizin ….. tarihli celsesinde bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Bozma ilamına binaen davacı defterleri üzerine yapılan yeni inceleme neticesinde bilirkişi tarafından sunulan raporda özetle; davacı ticari defterleri, satış faturaları ile banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde, irsaliyelerde teslim alan imzalarının bulunmadığı, tahsilat makbuzlarının bir kısmının sadece el ile imzalandığı, isimlerin yer almadığı, banka ekstrelerinde ……. ismine rastlanılmadığı, davacının ……… yetkili temsilcisi gibi icazet ve onay vermediği, bu yönlü bir teamülün oluşmadığı kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Mahkememizce de sevk irsaliyelerinin bir kısmı incelenmiş, irsaliyelerde dava dışı … isim ve imzasına rastlanılmadığı gibi, davacıya ait hesapların bulunduğu bankalardan gelen cevabi yazılarak göre dava dışı……a davacıyı temsil için herhangi bir yetki ve icazet verilmediği görülmüştür.
Davacı asil mahkememizce isticvap edilmiş ve davacı asil Mahkememizde verdiği beyanında dava dışı …….., şirketi temsile yetkili olmadığını ifade etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin fatura alacağı olduğu, davacı tarafça davalıya verilen malın bedelinin ödenmediğinden bahisle alacağın tahsilinini talep edildiği, davalı tarafça, davacıya bir kısım ürünlerin iade edilmek istenmesi üzerine dava dışı ……… ile yaptıkları indirim anlaşması neticesinde ürünlerin iade edilmediğinin savunulduğu görülmüştür. Mahkememizce verilen ilk kararın Yargıtay ……. Hukuk Dairesi’nin ilamı ile …… davacıyı temsile yetkili olup olmadığı hususunun araştırılması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verildiği, mahkememizce bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde de dava dışı…… davacının şahıs şirketini temsile yetkili olduğunun ispatlanamadığı, bu hali ile davanın bozma ilamında belirtildiği şekilde ilk verilen karar gibi kabulüne karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
11.483,64 TL’nin 08/04/2013 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile birlikte davacıya ödenmesine,
2- Alınması gereken karar ve ilam harcı 784,45 TL olduğundan peşin alınan 196,15 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 588,30 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- Davacı tarafça yapılan 196,15 TL peşin harç, 700,00 TL bilirkişi ücreti ile 199,00 TL tebligat gideri ve posta giderinden ibaret toplam 1095,15 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4- Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin davlı yan üzerinde bırakılmasına,
5- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan …’ye göre belirlenen nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinden az olamayacağından 2180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6- Davacı tarafça yatırılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.