Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1085 E. 2019/523 K. 07.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/1085 Esas
KARAR NO : 2019/523
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 25/11/2015
KARAR TARİHİ: 07/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 60 yıldır inşaat ve iş makineleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, sektörde önde gelen markaların Türkiye distribütörlüğünü yaptığını, 2014 yılından itibaren bir kısım firmalar tarafından sözleşmenin sonlandırıldığına ilişkin ihtarnameler gönderildiğini, fesih ihtarlarının müvekkili ile aynı sektörde faaliyet göstermeye başlayan dava dışı ———– sicile tescili ile aynı döneme denk geldiğini, söz konusu firmanın haksız rekabet niteliğindeki faaliyetlerine başladığını ve faaliyetinin halen devam ettiğini ve haksız rekabetine ilişkin görülmekte olan mevcut dava bulunduğunu, davalı ile müvekkili arasında 25/10/2005 tarihinde davaya konu olan sözleşmenin imzalandığını, davalının müvekkili nezdinde yedek parça satış temsilcisi olarak görev yaptığını, davalının 22/09/2014 tarihinde emeklilik bakımından hak ettiği tazminatları da tahsil etmek suretiyle müvekkili nezdindeki işinden istifa ettiğini ve akabinde dava dışı firmada çalışmaya başladığını, davalının satış temsilcisi olması sebebiyle ticari sır niteliğindeki yedek parçaların envanter durumları ile maliyeti ve satış fiyatlarına ilişkin bilgilere sahip olduğunu, davalı ile imzalanan 25/10/2005 tarihli sözleşmenin 4.maddesinde rekabet etme yasağının düzenlendiğini ancak davalı ile aynı dönemde 66 çalışanın beraberce istifa ederek söz konusu maddeye aykırı davrandığı, bu nedenle maddede belirlenen cezai şart bedelini ödemek zorunda olduğundan bahisle şimdilik 10.000,00 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında dava dilekçesini tekrar etmiş ve 05/04/2019 tarihinde harçlandırdığı bila tarihli dilekçesi ile talep miktarını 28.238,50 TL’ye arttırdığını bildirmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki hususları kabul etmediklerini, beyanların birbirleri ile çelişkili olduğunu, bir kısım beyanlarda ihlalin iş akdi devam ederken yapıldığının ifade edilmesine rağmen bir kısım beyanlarda iş akdinin sona ermesinden sonra aykırılığın başladığının beyan edildiğini, oysa ki iş akdinin devamı veya sonrası bakımından görevli mahkemelerin farklı olduğu, davacı şirketin mali ve finansal açıdan durumunun son yıllarda hızla düşüş gösterdiği, bu kötüye gidişin davalının sebebiyet veremeyeceği kadar büyük ölçekte olduğu, davacının kötüye giden mali durum karşısında küçülme kararı aldığı operasyon faaliyetlerinin kapasitelerini düşürme yönünde adımlar attığı, davacı şirketin küçülme yolunda işçi ve personel azalımı yoluna gittiği, birçok çalışanın iş akdinin “yurt dışı markalarında yaşanan azalma sebep gösterilerek” feshedildiği, bir kısım çalışanların ise mali haklarının (ücret, prim vs.) zamanında vc tam olarak ödenmemesi gibi fınansal zorluklar ve gelecek endişesi yüzünden davacı şirketten ayrılmak zorunda kaldıkları, ————— bünyesinde davacı da dahil olmak üzere pek çok şirket barındırdığı, davacı şirketin yanı sıra diğer grup şirketlerinin mali durumu hakkında davacı şirketin sektörde hızla küçülmesi sebeplerini anlamak açısından önem arz ettiği, davalının işe başladığı ——– şirketindeki distribütör firmaların davalının eylemi neticesinde———– şirketine geçmediği, tam aksine bu markaların davacı şirket tarafından kaybedilmesinin davalının istifa tarihinden çok önceki bir tarihte oluştuğu ve davacı şirketin yönetimsel hatalarından kaynaklandığı, ayrıca davacı ile distribütör firmalar bakamından da anlaşmaların sona ermesi nedeniyle dava dışı şirketin rakip firma olarak kabul edilmeyeceği, davalının satış temsilcisi olması sebebiyle davacının ticari sırlarını bilmesi veya stratejik bilgilere ulaşması gibi bir durumu söz konusu olmadığı, davalının satış fiyat listesi oluşturma konusunda yetkisi bulunmadığı, ürünlerin satış fiyat listesinin İstanbul merkez ofis tarafından belirlendiği, satış fiyatlarının merkezden bölgelere ve ilgili kişilere bildirildiği, davalının görev alanı bakımından davacıyı zarara uğratma tehlikesinin de bulunmadığı, rekabet yasağının yer, zaman veya işin türü bakımından sınırlı olarak kararlaştırılması gerektiği, ancak taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer açısından bir sınır içermediğinden geçersiz olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf delilleri toplanmış, bildirilen tanıklar Mahkememiz huzurunda dinlenilmiştir.
Davacı ile dava dışı ———– şirketinin ticari defterleri ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmekle, bilirkişi tarafından Mahkememize sunulan raporda özetle; davacı tarafça sunulan ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulünce yapıldığı, davacı şirketin 2012 ve 2013 yılında kar elde etmiş iken davalının ayrıldığı 2014 yılını zarar ile kapattığı, 2015 yılında ise bir önceki yıla göre satışlarında yaklaşık % 50 azalma olduğu, taraflar arasında 25.10.2005 tarihinde imzalanmış olan hizmet akdinin 4.maddesinin (d) bendinde ” Çalışan sözleşmenin her ne sebeple olursa olsun sona ermesini müteakip 12 (on i ki) aylık bir süre içinde ister işini kurmak ister işverenin rakiplerinden birine katılmak sureliyle benzer faaliyetlerde bulunmaktan kaçınacaktır. Çalışan, bu hususa aykırı davranışlarda 5.000 (Beş bin) Amerikan Doları cezai şart/tazminat ödemeyi gayri kabili rucu kabul ve taahhüt ettiği” düzenlemesine yer verildiği, rekabet yasağının TBK’nın 444.maddesinde düzenlendiği ve rekabet yasağının çalışanların iktisadi gcleceğini tehlikeye düşürmemesi için süre, yer ve işin türü bakımından sınırlandırılması gerektiği, aksi takdirde rekabet yasağının geçersiz olacağına yer verildiği, TBK’nın 445.maddesinde de rekabet yasağının iki yılı geçemeyeceği gibi hakim tarafından hakkaniyete uygun şekilde de sınırlanabileceğinin düzenlendiği, taraflar arasındaki sözleşmede coğrafi alana ilişkin bir sınırlandırma yapılmadığı, davacı ile dava dışı ——- şirketinin 2014 ve 2015 yıllarına ait hesaplarının karşılaştırılması neticesinde, davacı tarafça sözleşmesi feshedildiği bildirilen ——— yapılan satış toplamının—— TL olduğu, -döneminde———–ye yapılan satış toplamının 2.398,240,53 TL olduğu, davacı şirket nezdinde, davacı şirket tarafından işten çıkarma değil 70’e yakın işçi tarafından topluca işlen istifa şeklinde işten çıkma olduğunu, davalının işçilik ücretlerinin ödenmesinde aksama gibi bir durumun bulunmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin rekabet etmeme yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart bedelinin tahsili olduğu, davacı tarafça davalının, davacı şirketten ayrıldıktan sonra rakip konumundaki dava dışı şirkette çalışmaya başlayarak müvekkilinin ticari sır niteliğindeki bilgilerini söz konusu şirket ile paylaşmak suretiyle müvekkilini zarara uğrattığından bahis–le sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartın ödenmesinin, davalı tarafça rekabet etme yasağının coğrafi olarak sınırlandırılması gerekirken sözleşmede böyle bir sınırlandırmanın bulunmadığından sözleşmenin geçersiz olduğu ve davalının ticari sırlara ilişkin bilgisi ve dolayısıyla da zarar vermesi mümkün olmadığından bahisle davanın reddinin talep edildiği anlaşılmıştır. Davalının, sözleşmede yer sınırlaması bulunmadığına ilişkin savunması bakımından; İstanbul BAM 17. Hukuk Dairesi’nin —– Esas ve ———Karar sayılı ilamı ve benzer nitelikteki birçok ilamında da belirtildiği üzere; coğrafi sınırlamaya ilişkin Kanun maddesinin sözleşmeler bakımından kesin hükümsüzlük nedeni olarak değerlendirilemeyeceği, hakimin müdahalesi ile giderilebilecek nitelikte olduğu, davacının ve davalının işe başladığı dava dışı ———–şirketinin merkezinin İstanbul olduğu, bu hali ile coğrafi sınırlamanın İstanbul ili ile sınırlandırılması gerektiği kanaatine varılarak davalının sözleşmenin geçersizliğine ilişkin savunması Mahkememizce kabul edilmemiştir. Davanın esası bakımından; toplanan deliller ve yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde, davacı şirketin davalı tarafça savunulduğu gibi küçülmeye gittiğine dair herhangi bir delilin bulunmadığı, davalının işten ayrıldığı 2014 yılına kadar davacının kar etmekte iken 2014 ve devamı niteliğindeki 2015 yılında zarar ettiği, dolayısıyla da davalının savunmasının iş akdinin feshi için haklı neden oluşturmadığı, davalı işten ayrıldıktan sonra, davacının distribütörü olduğu firmaların dava dışı şirketin kurulumu ile aynı dönemde davacı ile olan sözleşmelerini feshetmeye başladıkları, her ne kadar davalı tarafça distribütörlük sözleşmelerinin feshi nedeniyle davalının işe başladığı dava dışı şirketin rakip olarak kabul edilemeyeceği savunulmuş ise de dava dışı şirket ile davacının faaliyet alanının aynı olması sebebiyle rakip firma kabul edilmeleri gerektiği ve davalının taraflarca kararlaştırılan sözleşme kapsamında belirlenen rakip firmada çalışmama şartını ihlal ettiği gibi davacı firmada yedek satış temsilcisi olarak çalışması nedeniyle yedek parçalara ilişkin müşteri portföyünü bildiği ve yedek parçalara ilişkin maliyet ve satış bedelleri hakkında da bilgi sahibi olduğu, dolayısıyla söz konusu bilgileri kullanmak suretiyle davacıya zarar verme ihtimalinin bulunduğu dolayısıyla da sözleşme hükmüne aykırı davrandığı ve cezai şarttan sorumlu olduğu, bununla birlikte davalının mali durumu dikkate alındığında belirlenen cezai şartın fahiş olduğu ve % 25 oranında indirim uygulanması gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 21.178,00 TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
2- Alınması gereken karar ve ilam harcı 1.446,67 TL olduğundan peşin alınan 170,78 TL ile ıslah harcı 311,50 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 964,39 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- Davacı tarafça yatırılan 170,78 TL peşin harç ile 311,50 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 482,28 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen nisbi vekalet ücreti maktu vekalet ücretinin altında olamayacağından 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5- Her ne kadar davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş ise de reddedilen kısım bakımından takdiri indirim yapıldığından davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6- Davacı tarafça iş bu dava için yapılan 1000,00 TL bilirkişi ücreti, 304,30 TL tebligat ve posta giderinden ibaret toplam 1304,30 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre belirlenen 978,18 TL’lik kısmının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, geriye kalan kısmının davalı yan üzerinde bırakılmasına,
7- Davacı tarafça yatırılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 07/05/2019