Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/920 E. 2018/352 K. 27.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/920 Esas
KARAR NO : 2018/352
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 16/09/2013
KARAR TARİHİ : 27/03/2018
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi ……….. davalı Bankanın ……… Şubesi’nin müşterisi olduğunu, davalı Bankanın murise ferdi hayat sigortası yaptırması hususunda teklifte bulunduğunu ve diğer davalı şirket ile sigorta sözleşmesinin imzalandığını ancak murisin 1 ay sonra kaza geçirerek vefat etmesi üzerine davalı sigorta şirketine tazminat ödenmesi için başvurmaları neticesinde davalının murisin beton dökümü sırasında vefat ettiği ve çimento işçiler ile inşaat işçilerinin teminat kapsamı dışında tutulduğundan bahisle taleplerini reddettiğini, bunun üzerine yapılan inceleme neticesinde poliçede murisin eşinin mesleğinin memur olarak gösterildiğini, murisin davalı bankanın müşterisi olduğu için tüm şahsi ve iş bilgilerinin banka da mevcut olduğunu, davalı bankanın kampanya olduğu ve cazip fiyat ve koşullarla ferdi kaza sigortası yapıldığını bildirmesi üzerine sigorta poliçesinin yaptırıldığını, murise mesleğinin teminat kapsamı dışında olduğunun bildirilmediğini, murisin memur olduğuna dair bankaya herhangi bir yazılı beyanı olmadığı gibi aksine bankadan kredi kartı aldığını ve kart başvurusu sırasında vergi levhasını bankaya sunduğunu ve vergi levhasında müteveffanın beton kalıp işleri ve müteahhit şeklinde tanımlandığını, davalı bankanın murisin memur olmadığını bile bile poliçe düzenlendiğinden bahisle şimdilik 3.000,00 TL tazminatın müvekkillerin hak ettiği tarih olan murisin vefat tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yapılan yargılama sırasında dava dilekçesini tekrar etmiştir.
Dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen …………A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığa konu meblağın dayanak noktası sigorta poliçesinin lehtarı ……… Bankası AŞ olarak gösterildiğini, sigorta hukuku çerçevesinde bir değerlendirme yapıldığında davacıların sigortalının mirasçıları olmaları nedeniyle aktif husumet ehliyetleri bulunmadığını, müteveffa İlyas Yıldırım’a ilişkin olarak yapılan araştırma neticesinde müvekkili nezdinde düzenlenen herhangi bir sigorta poliçesi bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin husumetinin bulunmadığını, davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, sigorta poliçesinin …….Sigorta A.Ş’ye ait olduğu kanaatinde olduklarından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, yapılan yargılama sırasında cevap dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; sigorta poliçe tazminat miktarının 25.000,00 TL olduğunu, ancak davacılar tarafından dava değerinin 3000,00 TL olarak gösterildiğinden bahisle harcın tamamlanması gerektiğini, sigorta özel şartlarına göre inşaat işçilerinin işlerini yaparken uğradıkları zararların teminat kapsamı dışında olduğu, davacıların murisinin sigorta poliçesinde mesleğinin memur olarak gösterildiği ve müvekkili tarafından sigortalının beyanına göre bilgilerin düzenlendiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, yapılan yargılama sırasında cevap dilekçesini tekrar etmiştir.
Dosya kapsamına alınan sigorta poliçesinin incelenmesinde; davacıların murisi İlyas Yıldırım’ın sigortalı olduğu, sigorta şirketinin …………Sigorta A.Ş olduğu, sigorta poliçesini düzenleyen acentanın dosyamız davalısı banka olduğu ve lehdarının sigortalının varisleri olduğu anlaşılmıştır.
Davacı vekilince sunulan 20/01/2014 havale tarihli dilekçe ile; davalı olarak gösterilen ………….şirketinin sehven gösterildiği, davayı …….Sigorta A.Ş’ye yönlendirmek istediklerini ve taleplerinin HMK’nın 124. Maddesinde kabul edilmesini talep ettiği görülmüş, Mahkememizin 14/03/2017 tarihli celsesinde davalı olarak gösterilen …. Hayat A.Ş. Vekili beyanında; taraf değişikliğine bir diyecekleri olmadığını beyan ile husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ve Mahkememizce taraf değişikliği talebi kabul edilerek yargılamaya……… Sigorta A.Ş dahil edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
Dosyamız kapsamına alınan 30/06/2014 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dosyamız davalısı bankanın, davaya konu sigorta poliçesinin kurulması sırasında taraflar arasında aracılık hizmeti vermesi nedeniyle TTK’nın 102 ve Sigortacılık Kanunu’nun 23.maddeleri uyarınca sigorta bedelinden sorumlu bulunmadığı, dava konusu sigorta sözleşmesinde müteveffanın mesleğinin de aralarında bulunduğu meslekleri icra ederken gerçekleşen ölüm halinin istisna sayıldığı, davacıların murisi olan müteveffanın ölüm sebebi iş kazası olduğundan himaye dışında kaldığı, davalı sigortacının müteveffanın mesleğine ilişkin araştırma yapma yükümlülüğünün bulunmadığı, dosya kapsamındaki delillerden gerek sigortacı gerekse sigorta ettiren tarafından sözleşmenin kurulması sırasında bilgilendirmenin ne şekilde yapıldığının tespit edilemediği, sigorta himayesi kapsamı dışında bulunan riziko sebebiyle davalıların talepte bulunamayacağı kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Davacıların itirazı üzerine Mahkememizce alınan 05/03/2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle; sigortacının TTK’nın 1423.maddesi uyarınca aydınlatma yükümlülüğü altında olduğu, sigortacının bu yükümlülüğü yerine getirdiğini ispatın davalı sigorta da olmasına rağmen yükümlülüğü yerine getirdiğini ispatlayamadığı, 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra Bilgilendirme Yönetmeliğinin 7.maddesindeki yaptırımın uygulanma ihtimalinin bulunmadığı, davacıların murisinin 14 gün içinde sigorta sözleşmesine itiraz hakkını kullanmaması nedeniyle sözleşmenin poliçedeki şartlar itibariyle kurulduğu ve davacıların murisinin mesleğinin memur olarak bildirildiği, ancak bilgi formunda davacıların murisinin imzasının bulunmaması nedeniyle davacıların murisinin TTK 1435.madde kapsamında bilgilendirme yükümlülüğüne aykırı davrandığını ispat edemeyeceği, poliçeye eklenen istisnanın emredici hükümlere aykırı olmadığı ve poliçenin geçersiz olmasını gerektiren bir sebep bulunmadığı kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Mahkememizce alınan 22/04/2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı sigortacının sigorta sözleşmesi kurulurken aydınlatma görevi olduğu, ancak dosya kapsamında aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğinin ispatlanamadığı, Bilgilendirme Yönetmeliğinin 7.maddesine göre bilgilendirme formunun teslim edilmemesi, bilgilendirme formunda yer alan bilgilerin gerçeğe aykırı olması ve bu hallerden herhangi birinin sigorta ettirenin kararına etkili olması halinde sigorta sözleşmesinin sigorta ettiren tarafından feshedilebileceği ve tazminat talebinde bulunulabileceğinin düzenlendiğini, bu nedenle 6102 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile Yönetmeliğin uygulanmayacağının kabulünün mümkün olmadığı ve TTK 1423.maddesi ile tazminat istem hakkının da kaldırılmadığından bahisle davacıların tazminat talep edebilecekleri kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin sigorta poliçesi nedeniyle doğan rizikodan kaynaklı doğan zararın tazminatı talebi olduğu, davacı tarafça, davalıların aydınlatma yükümlülüğüne uymadığından bahisle tazminat talebinde bulundukları, davacıların ise davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür. Dosyamız kapsamına yargılama sırasında üç adet bilirkişi raporu alındığı, iki bilirkişi raporu ile dava bakımından olumsuz görüş bildirilmiş iken son bilirkişi raporu ile olumlu görüş bildirildiği, bu hali ile raporların birbirleri ile çeliştikleri anlaşılmakla birlikte, bilirkişilerin görüş aykırılıklarının hukuki değerlendirmeye ilişkin olduğu ve hukuki değerlendirmenin Mahkememizce yapılabileceği dikkate alınarak yeni bir rapor alınmamıştır. Davacıların murisi ile davalılar arasında imzalanan sözleşmeye akid tarihi itibariyle 6102 sayılı TTK’nın uygulanması gerekmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 1401 ve devamı maddelerinde sigorta hukukuna ilişkin düzenlemelere yer verilmiş, 1423.maddesinde “Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar. Aydınlatma açıklamasının verilmemesi hâlinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir. Hazine Müsteşarlığı, çeşitli ülkelerin ve özellikle Avrupa Birliğinin düzenlemelerini dikkate alarak, tüketiciyi aydınlatma açıklamasının şeklini ve içeriğini belirler.” düzenlemesine yer verilerek, sigorta poliçesinin kurulması sırasında sigortacının poliçe hakkında sigorta ettireni bilgilendirmesi gerektiği ve aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat külfetinin sigortacı da olduğu belirlenmiştir. Dosyamız bakımından; bilirkişilerin de beyan ettiği üzere davalılar tarafından davacıların murisi olan sigortalının bilgilendirildiğine ilişkin herhangi bir delil ibraz edilememiş ve davalıların aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davrandıkları kanaatine varılmıştır. Aynı maddenin 2.fıkrasında aydınlatma yükümlülüğünün ihlali halinde sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olacağı belirtilmiştir. Söz konusu Yasa maddesi dikkate alındığında, her ne kadar davalılar aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davranmışlar ise de; davacılar tarafından dava dilekçesinde, dava dışı sigortalının sözleşmenin kurulmasından sonra 14 gün içerisinde sözleşmenin yapılmasına itiraz ettiğine dair herhangi bir iddiada bulunulmadığı gibi buna ilişkin herhangi bir ispat vasıtası da ileri sürülmediği, bu hali ile sözleşmenin var olduğu hali ile kurulu olduğunun kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır. Akdin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik hükümleri bakımından yapılan inceleme de ise; Yönetmeliğin 7. Maddesinde “Sigorta sözleşmesinin müzakeresi, kurulması ve devamı sırasında, bilgilendirme yükümlülüğü gereği gibi yerine getirilmemiş veya sigortacı hakkında yanıltıcı bilgi verilmiş ya da bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde düzenlenen Bilgilendirme Formu gereği gibi teslim edilmemiş yahut Bilgilendirme Formunda yer alan bilgiler gerçeğe aykırı şekilde düzenlenmiş ve bu hâllerden herhangi biri sigorta ettirenin kararına etkili olmuş ise, sigorta ettiren sigorta sözleşmesini feshedebileceği gibi, varsa uğradığı zararın tazminini de talep edebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Söz konusu düzenleme ile; bilgilendirme formunun teslim edilmemesi, sigortacının bilgilendirme yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesi…vs hallerin varlığı halinde sigorta ettirenin sigorta sözleşmesini feshedebileceği gibi varsa uğradığı zararın tazminini de talep edebilir. Eldeki davamız bakımından dava dilekçesindeki beyanlar dikkate alındığında; teminata ilişkin bazı kısıtlamaların TBK’nın 20.maddesi uyarınca genel işlem şartları olduğundan bahisle geçersiz olduğu ileri sürülmekle birlikte sözleşmenin tamamen geçersizliğinin ileri sürülmediği, aksine sözleşmenin prim ödemesi nedeniyle geçerli olarak kurulduğunu ve riziko gerçekleşmese idi prim ödenmesine devam edileceğini beyan ederek sözleşmeye dayandığı, Yönetmelik hükümleri uyarınca tazminat talebinde bulunulmadığı, sözleşmenin de mevcut hali ile geçerli olduğu ve davacıların murisinin inşaat işçisi olduğu ve görevini ifa ederken vefat ettiği ve vefat şeklinin teminat kapsamı dışında olduğu anlaşılmakla davanın reddi ve davanın ilk yönlendirildiği ………A.Ş. Şirketi bakımından ise HMK’nın 124/son maddesinde yer alan “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” düzenlemesi karşısında lehine maktu vekalet ücreti ve yargılama gideri ödenmesine karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Alınması gereken karar ve ilam harcı 35,90 TL olduğundan peşin alınan 51,25 TL’nin mahsubu ile arta kalan 15,35 TL’nin ve tamamlama harcı olarak yatırılan 375,80 TL’nin karar kesinleştiğinde istek halinde davacılara iadesine,
3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. Kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- İlgili ………..A.Ş. Kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücreti ile dosya kapsamında yapılan 105,80 TL yargılama giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile ilgili şirkete ödenmesine,
6- Davalı Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. Tarafından yapılan 16,00 TL tebligat giderinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya ödenmesine,
7- Davacılar tarafından yatırılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı banka vekilinin yüzlerine karşı, sigorta vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul BAM nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.27/03/2018

Katip 222611 Hakim 107576