Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1511 E. 2019/140 K. 12.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1511 Esas
KARAR NO : 2019/140
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 16/04/2013
KARAR TARİHİ: 12/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesine özetle; — tarihinde – plakalı aracın müvekkilinin kontrolünde —-üzerinden -stikametinden -istikametine seyir halindeyken —-Tesisi önünde meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin ağır yaralandığını, kaza sırasında havanın kar yağışlı olduğunu, ıslak ve kaygan olduğunu, kazaya karışan — plakalı aracın sürücüsünün davalı ——– olduğunu ve malikinin de ——- Belediyesi olduğunu, kaza anında sahil yolu üzerinde en sağ şeritte ve yoldaki cebe 1-2 metre mesafede park halinde durduğunu, kazaya ilişkin olarak ——tarafından kazanın hemen sonrasında çekilen görüntülerde de bu hususun açıkça görüldüğünü, bu aracın tepesindeki ışık ve park lambaları da yanmadığını, karlı havada ve ıslak zeminde arabası kayan müvekkilinin diğer aracın yolun en sağ şeridinde park halinde durması endeniyle manevra yapamadığını ve —- plakalı araca arkadan çarptığını, ancak —— plakalı aracın, araçlar için ayrılan 1-2 metre ilerideki cepte park halinde bulunsa idi kazanın meydana gelmeyeceğini, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurlu olması nedeniyle müvekkilinin maluliyeti nedeniyle doğan maddi zararının, kaza nedeniyle müvekkilinin maliki olduğu aracın pert olmasından kaynaklanan zarar ile müvekkilinin manevi zararının faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında dava dilekçesini tekrar etmiştir.
Davalı ——–Başkanlığı vekili cevap dilekçesine özetle; müvekkili idarenin yasalar uyarınca yapılmış olan tesislere yol bakım görevinin Yasalardan doğan kamusal bir görev olduğunu, dolayısıyla tazminata konu istemin—- günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararının 2. Bendi hükmünce tam yargı davasının konusu oluşturduğunu, kaza tespit tutanağında kaza yerine ait yol ve çevre özelliklerinin açıklandığını, olay yerinin kroki ile gösterildiğini, kroki ve açıklamasında davacı sürücünün—–il Yolu üzerinde Kartal istikametinden —-istikametien seyir halinde iken kar yağışı ve ıslak zemin etkisiyle durumuna uygun olarak aracı kullanmadığından aracının kontrolünü kaybetmesi, orta şerit üzerinden sağ şeride doğru sürüklenerek tuzlama çalışması yaparak seyir halindeki – – plakalı kamyon cisi araca arkadan çarpması sonucu kazanın meydana geldiğinin belirtildiğini, davacınun tutanakta belirttiği gibi trafik kurallarını ihlal etmesi sebebiyle kazaya karıştığını, davacı trafik kuralına uymadığı için seyir hızının yüksek olması sebebiyle öndeki araca hareket halinde iken çarptığını, davacının kusuru sebebiyle kaza meyadna geldiğinden huzurdaki davanın reddine karar verilmesini, müvekkili idarenin hizmeti nedeniyle herhangi bir kusuru bulunmadığını, araç şoförünün şahsi kusuru nedeniyle idarenin kusurlu olmasının mümkün olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —–. Vekili cevap dilekçesinde özetle; sigortalısı —- plakalı araç bakımından sakatlık teminat tutarı — TL olduğu, tedavi gideri bakıcı gideri geçici iş görmezlik ve manevi tazminat poliçe kapsamında olmadığını, kusur durumunun tespiti için ——- Dairesinden ve maluliyeti oranı hakkında ——— Dairesinden rapor alınması gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —— vekili cevap dilekçesinde özetle; Anayasa’nın 129.maddesi uyarınca müvekkili hakkında dava açılamayacağını, davanın ———- açılması gerektiğinden bahisle husumet itirazında bulunduklarını, davaya konu kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davaya konu kazaya ilişkin yürütülen cezai soruşturma dosyasının bir örneği dosyamız arasında celbedilmiş ve incelenmesinde; dosyamız davacısının kusurlu olduğu, davalı sürücünün herhangi bir kusuru bulunmadığından bahisle Pendik Cumhuriyet Başsavcılığı’nın— tarihli ———– soruşturma ve karar sayılı kovuşturma yapılmasına yer olmadığına kararı verildiği anlaşılmıştır.
Davanın ilk tevzi edildiği İstanbul Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin — tarihli —- Esas ve —– Karar sayılı ilamı ile verilen görevsizlik kararının Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 29/09/2014 tarihli 2014/14336 – 12829 Esas ve Karar sayılı ilamı ile onanması üzerine dosyanın Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu kazadaki kusur oranlarının tespiti bakımından Mahkememizce makina mühendisi bilirkişiden alınan —- tarihli rapor ile dosyamız davacısının kazanın meydana gelmesinde tamamen kusurlu olduğu, davalı sürücünün herhangi bir kusurunun bulunmadığı kanaatine varıldığı, davacı tarafın itirazı üzerine dosyanın — gönderildiği ve ———Dairesi tarafından düzenlenen – tarihli -sayılı raporda; dosyamız davacısının kazanın meydana gelmesinde tamamen kusurlu olduğu ve davalı sürücünün kusurunun bulunmadığı kanaatine varıldığı görülmüştür.
Her ne kadar davacı tarafça kusura ilişkin alınan raporlara itiraz edilmiş ise de raporların birbirleri ile uyumlu olduğu, hüküm vermeye ve denetime elverişli oldukları dikkate alınarak yeni rapor talebi kabul edilmemiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini olduğu, davacı tarafça yaralanmasına sebep olan kazada davalı sürücünün kusurlu olduğundan bahisle zararının tazminin talep edildiği, davalı tarafça davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Davalı Belediye vekilinin yargı yolu itirazı bakımından; her ne kadar davalı tarafça eldeki davanın yapılan kamu işi nedeniyle doğan dava olduğundan bahisle idari yargının görevli olduğu savunulmuş ise de, dosya kapsamına alınan sigorta poliçesinin incelenmesinde kazaya karışan ——-plaka sayılı aracın malikinin davalı —— olduğu, dolayısıyla 2918 sayılı KTK’nın 110/1.madde ve fıkrasının 1.cümlesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür” düzenlemesine yer verildiği, eldeki davanın da kazaya karışan aracın Belediye adına kayıtlı olması sebebiyle Belediyeye karşı işleten sıfatıyla açılmış olduğu anlaşılmakla davalının yargı yolu itirazı dikkate alınmamıştır. Davalı ———- husumete ilişkin itirazı bakımından; her ne kadar davalı memur olduğundan bahisle direk kendisi aleyhine dava açılamayacağını savunmuş ise de, Anayasa’nın 129/5 maddesinde; Kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin gördüğü zararlardan birlikte sorumlu olanlardan (İdare – kamu görevlisi) kamu görevlisinin sorumluluğunun idareye (rücu hakkı saklı) yöneltileceğinin düzenlendiği, ancak idarenin kamu hukuku gereğince sorumlu olduğu hallerde ve memurlar ile diğer kamu görevlerinin yetkilerini kullanırken doğan zararlar söz konusu olduğunda, bir özel hukuk ilişkisi yaratılan veya özel hukuk düzenlemesinin bulunduğu ve sorumluluğun da bundan kaynaklandığı durumlarda Anayasanın 129/5. maddesinin uygulama alanı bulunmadığı, bu gibi durumlarda sorumluluğun kaynağının, memur ve kamu görevlisinin kamu hukukundan aldığı yetkinin kullanılması olmadığı, eldeki dava bakımından da davaya konu olayın trafik kazasından kaynaklanması nedeniyle sorumluluğun Borçlar Kanunu’ndan kaynaklandığı, dolayısıyla kamu görevlisi olan davalı sürücünün kamu hukukundan doğan yetkisini kullanması söz konusu olmadığından Anayasa’nın 129/5. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığı anlaşılmakla davalının husumet itirazı dikkate alınmamıştır. Dosyamız kapsamına alınan bilirkişi raporu ile ——–Dairesi’nin raporları dikkate alındığında, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün herhangi bir kusurunun bulunmadığı, tüm kusurun davacıya ait olduğu, bu hali ile davacının doğan maddi ve manevi zararından sürücünün dolayısıyla da işleten ve sigortacının bir sorumluluğu bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerektiği yönünde oluşan tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1 -Davacı tarafça açılan maddi tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
2-Davacı tarafça açılan manevi tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
3- Maddi tazminat talebi bakımından alınması gereken karar ve ilam harcı 44,40 TL olduğundan peşin alınan 111,05 TL harçtan mahsubuna,
4- Manevi tazminat talebi bakımından alınması gereken karar ve ilam harcı 44,40 TL olduğundan peşin alınan (111,05 TL- 44,40 TL(maddi tazminat) – 44,40TL (manevi tazminat)) harçtan mahsubu ile arta kalan 22,25 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
5- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına,
6- Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden maddi tazminat talebi bakımından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT”nin 13/2.maddesine göre belirlenen 1500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
7- Davalılar —– ve —– kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminat talebi bakımından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nen 10/3.maddesine göre belirlenen 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılar – ——- ödenmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 21/02/2019