Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/830 E. 2023/877 K. 08.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/830
KARAR NO : 2023/877

DAVA : Menfi Tespit (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)

DAVA TARİHİ : 06/12/2023

KARAR TARİHİ : 08/12/2023

Tarafları yukarıda belirtilen davanın Mahkememizce tensiben yapılan incelemesi sonunda:

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen ve gerekli-yeterli kısımları:
”..MÜvekkilin davalıya —-. İcra Dairesi’ nin —–sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespiti talebimizden ibarettir.

TEDBİR KARARI TALEBİMİZ
Davalı/alacaklı —–tarafından müvekkil davacı aleyhine 31/10/2023 tarihinde ——İcra Dairesinin —– Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
Müvekkil şirkete İcra Dairesi tarafından ‘icra emri’ —– aracılığı ile tebliğ yapılmış ancak şirket yetkilileri bu tebligatı görmediklerinden dolayı söz konusu ilamsız takibe süresi içinde itiraz edememişler ve takip kesinleşmiştir.
—-İcra Dairesi’ nin —- sayılı dosyasında müvekkil şirket ile birlikte borçlu —– dosyada ki borca ve ferilerine itiraz etmiş, diğer borçlu olarak bulunan —– söz konusu icra dosyasındaki borcu kısmi olarak (aldırmış olduğu eksper raporuna göre – eksper raporu ektedir) kabul edip dosyaya 868.089,73 TL. ödeme yapıp geriye kalan meblağ için borca itiraz etmiştir.

İlgili icra dosyası incelendiği zaman dosyada kalan bakiye borcun 04.12.2023 T. De ki dosya hesabını dilekçemiz ekinde mahkemenize sunuyoruz. ”Geçici durdurma tedbir talebimiz” değerlendirilirken, yatırmamız gereken teminat bedeli belirlenirken, kalan bakiyenin göz önünde bulundurularak hesap yapılmasını talep ediyoruz.

Mahkemenizce belirlenecek bedele karşılık süresiz ve yeterli teminat mektubunu Mahkemenize sunmaya hazır olduğumuzu bildirir, şirketimizin, yapılablecek haciz ve devamı işlemlerinde zarar görmemesi adına ivedilikle geçici durdurma kararı verilmesini bilvekale talep ediyoruz.

2- DAVANIN OLUŞ ŞEKLİ
Davamıza konu olayda müvekkil —– firması taşeron nakliyeci,—- firması ana nakliyeci—- firmasının sigortacısı ve davalı —– ise emtia sahibi —–şirketinin sigortacısıdır. Emtia sahibi —–şirketi nakliye işini —– şirketine vermiş ve söz konusu emtia müvekkil davacı tarafından taşınmıştır.
Takibe konu edilen ve iddia edilen alacak sigortalıya ödenen tazminat bedelinin müvekkil davacıya rücu edilmesinden ibarettir. Sigortalı —–ait emniyet kemeri cinsi emtianın —- müvekkil davacıya ait —– plakalı araçlarla nakliyesi sırasında hasarlanması nedeniyle—- tarafından, Sigortalı —– ödenen tazminat, rücuen müvekkil davacıdan ve ihbar edilmesini talep ettiğimiz şirketlerden tahsil edilmek istenmektedir.
Ancak, yapılan İcra takibi haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olup müvekkil davacının da takip alacaklısı olan davalı yana böyle bir borcu bulunmamaktadır. Şöyle ki;

3- DAVAYA İLİŞKİN TALEP VE İTİRAZLARIMIZ
Davalı tarafından, emtia sahibi Sigortalı —— ödenen hasar bedeli adı altında ki ödeme haksız bir ödemedir. Bu ödemeye ilişkin ekspertiz raporu henüz daha tarafımıza sunulmamış bulunmaktadır. Ancak rakamlardan anlayabildiğimiz kadarı ile taşınan malların hasar tam hasarlı olduğu ve hasar alan taşınanların maddi değerinin olmadığı üzerinden hesap yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu hesaplamaların hatalı ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunun nedenleri dilekçemizde açıklanacaktır.
Zarar gördüğü iddia edilen/taşınan mallar üzerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldığı zaman görülecektir ki, taşınan mallar taşımadan kaynaklanan herhangi bir hasar almamıştır. Eğer bunun aksi düşünülecek olsa dahi belirtilen oran ve sayıda bir hasar mevcut değildir. Kaldı ki hasar aldığı düşünülse dahi hasar alan taşınanlar maddi değerini kaybetmemiş ve mevcut halleri ile sovtaj bedelleri ile hasarsız değerleri arasında çok az bir fark oluşacaktır.
Müvekkil şirkete iş veren—– sigortacısı —–. Söz konusu hasardan haberdar olduğu zaman kendi eksper firmasına hasar gördüğü iddia edilen mallar üzerinde inceleme yaptırmıştır. Bu ekspertiz raporunda ki aleyhe hususları kabul etmemekle birlikte ekte sunmuş olduğumuz—–poliçesine istinaden) aldırmış olduğı ekspertiz raporunun 3. ve 4. sayfalarında EKSPERTİZ BULGULARI başlığı altında özetle;
A- Hasara konu emtia; sıfır araçların üretiminde kullanılan oto emniyet kemeridir.
B- Emniyet kemerleri, karton koliler içerisine konularak istif edilmiştir.
C- Karton kolileri açıp emniyet kemerlerini incelediğimizde ise herhangi bir su emaresine rastlanmamıştır.Ancak emtianın birinci derece güvenlik parçası olması sebebiyle tamamının kullanılamaz durumda olduğu düşüncesindeyiz. Denilmektedir.
İcra dosyasında ki diğer borçlu —– aldırmış olduğu raporun aleyhe hükümlerini kabul etmemekle beraber, bu rapor bile başlı başına Müvekkilin haklılığını ortaya koymaktadır. Şöyle ki;
1- Daha raporun giriş kısmında, Taşınan ürünlerin su almadığı sadece ambalajının/karton kutuların su, nem aldığı tespitine yer verilmiş ve emtianın fotoğraflarına yer verilmek suretiyle açık ve net biçimde “Karton kolileri açıp emniyet kemerlerini incelediğimizde ise herhangi bir su emaresine rastlanılmamıştır.” şeklinde tespite yer verilmiştir. Gerek ekte sunmuş olduğumuz emtiaya ait fotoğraflar gerekse 09/05/2023 tarihli ekspertiz raporu nazara alınırsa nakliyesi yapılan emtianın su, nem ve sair hasardan muaf olduğu sadece ama sadece bir kısım taşınan ürünün ambalajının/karton kutuların su aldığı açık ve net biçimde ortadadır.
Emtianın hasar almadığı kullanıma, satışa hazır olduğu açıkça ortada olmasına rağmen hiçbir açıklama, gerekçe olmaksızın tüm emtianın “KULLANILAMAZ” kabul edilerek tazminat ödemesi yapılmış olması ve ödenen tazminatın müvekkil davacıya rücu edilmesi hukuka, yasaya ve hakkaniyete aykırı olmuştur.
Nitekim, Yargıtay —-.HD. —–. Sayılı ve 25.04.2017 tarihli kararında; “Mahkemece alınan bilirkişi raporunda koliler içerisinde kargoyla gönderilen davaya konu malların bir kolisi içindeki malzemelerin hasara uğradığı ve bu kolideki malzeme bedelinin 882,40 TL olduğu, diğer kolilerdeki mallarda ise herhangi bir hasar olmadığı belirtilmiş olmasına rağmen tüm malların hasarlı olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” Diyerek Somut olayla bire bir aynı olan davada Müvekilin haklılığı net bir şekilde ortaya konulmuştur.
2- Yine ekspertiz raporunda, “Ancak emtanın birinci derece güvenlik parçası olması sebebiyle tamamının kullanılamaz durumda olduğu düşüncesindeyiz.” denilmektedir.
Ancak buna rağmen bilebildiğimiz kadarıyla hasarlı olduğu iddia edilen ürünler Sovtaj’a çıkmıştır.(Hasarlı olan ürünlerin satılması). Akla şu soru gelmektedir; Madem taşınan bu mallar 1.derece güvenlik parçası olması nedeniyle tamamı kullanılmıyorsa bu ürünler üzerinde neden sovtaj hesaplaması yapılmıştır bu yönüyle de ekspertiz raporu gerçekleri yansıtmaya ve bilimsel açıklamalara ulaşmayan bir rapordur. Şayet satılabilecek ürün durumunda ise bu ürünler neden hasarlı gösterilip Müvekkil zarara uğratılmış ve akabinde bu dava açılmıştır.
Sovtaj sonucunda söz konusu ürünler satılmışsa ya da satış için alıcı bulmuşsa zaten söz konusu ürünlerin kullanılabilir olduğu ve hasarsız olduğunun da açık kanıtıdır. Kaldı ki söz konusu raporda belirtilen sovtaj değerleri için alınmış olan teklifler gerçek değeri yansıtmamaktadır. Bu husus bu ürünlerin piyasa değerleri ve teklifler arasında ki ciddi farkların göz önünde bulundurulduğun da dahi belirlenen sovtaj bedelinin de çok düşük olduğu görülecektir.
Taşınan ürünlerin hasarlı olduğu tarafımızca kabul edilmemekle birlikte; davalının başlatmış olduğu icra takibine diğer dosya borçlusu —- Tarafından yapılmış olan kısmi ödeme ve davamıza konu ürünlerin davalıda olduğu kabul edilmesi durumunda, davalının bir zararının olmadığı, başlatılmış olan icra takibinin haksız olduğu görülecektir.
Yine bununla beraber, raporu düzenleyen eksperler, bunun kullanılamaz halde olduğu düşüncesindeyiz diye rapor tuttuklarında, hangi bilgi ve donanımla bu düşünceyi geliştirdikleri aklımızdaki diğer bir soru işaretidir. Söz konusu eksperlerin makina veya teknik bilgileri bu konuda hangi seviyededir veya hangi teknik bir bilirkişiden/üniversiteden test yaptırdılar da böyle bir karar verebilmektedirler. Şayet bu testleri yaptırmadılarsa görsel olarak su ibaresi olmadığını açıkça kendi raporunda beyan eden experler hangi mantık süüreciyle hareket ettikleri tarafımızca merak konusudur. Sadece Eksperlerin düşüncesiyle Müvekkil Firmaya bu kadar yüksek bir fatura çıkarılması belki de müvekkil firmayı İflasa kadar sürükleyecek bir fatura düzenlenmesi söz konusu icra takibinin ve dayanak eksper raporunun ne denli güvenilmez olduğunun açık kanıtı olup Davamızın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
3- Günümüzde bir çok insan farklı taşıma araçları kullanmakta dolayısıyla emniyet kemeri takmaktayız. Yeri geliyor araç camlarından giren yağmurlarla ıslanıyor, yeri geliyor kemerimizin üzerine dökülen herhangi birşeyden dolayı kemerimizi yıkıyor ya da siliyoruz, buradan da hepimiz bilmekteyiz ki, kemer sudan etkilenen bir ürün değildir. Nemden etkilenebilir mi sorusu da gereksiz olacaktır çünkü nemden etkilenmiş olsaydı nem oranı çok yüksek olan şehirlerimizde emniyet kemerleri çalışamaz ya da özelliğini kaybederdi. Dosyaya da sunmuş olduğumuz fotoğraflar ve ekspertiz raporlarında yer olan ürünlere ait fotoğraflar incelendiği taktirde de görülecektir ki, bir çok ürünün kolisi dahi su ve neme maruz kalmamış, bir kısım ürünün ise dış koli ambalajları su ve neme maruz kalmışsa da içerisinde bulunan ilgili ürünler su ve nemden etkilenmemiştir. Bunun en net kanıtı ise taşınan ürünlerin üzerinde bulunan ürün bar kodları orijinal hali bulunmakta ve bir zarar almamış bulunmaktadır.
4- Yine Expertiz Raporunda Ürünlerin Karton kutu içerisinde taşındığı fotoğraflarla sabit olup tartışma dışı olduğu açıkça ortadayken, Emtianın taşınmasını isteyen/emtia sahibi olan —–firması emtianın paketlenmesinden/ ambalajlanmasından sorumludur. Müvekkil davacı ise emtianın sadece nakliyesini yapmakta olup emtianın ambalajlanmasından sorumlu değildir.
Kabul anlamına gelmemekle birlikte şayet emtianın ambalajının ıslanması, su alması dahi emtiayı kullanılamaz hale getiriyor ise emtiayı paketlemekle ve taşınmaya hazır hale getirmeye sorumlu olan —– firması emtiayı karton kutuya değil plastik yada naylon ambalaj ile paketleyerek/ambalajlayarak sevk etmeli ve emtianın formuna uygun ambalajı kullanmalıdır.
Emtianın formuna uygun ambalaj kullanılmaması nedeniyle bir başka deyişle emtia sahibi —–firmasının taşınmaya elverişli olmayan ambalaj kullanması nedeniyle oluşan/oluştuğu ileri sürülen hasarın sigorta poliçesi kapsamında kabul edilerek tazmin edilmesi ve rücuen müvekkil davacıya yüklenmesi Evrensel hukukun genel kaidesi olan , “kimse kendi kusuruna dayanarak hak iddia edemez” kuralına,hukuka, yasaya ve hakkaniyete aykırı olmuştur.
Taşımaya konu ürünlerin, taşıma esnasında hasar aldığı varsayılacak olsa dahi, oluşmuş olduğu iddia edilen hasarın oluşmasında ki kusur müvekkil şirkete ait olmayıp —– firmasına aittir.
5- Hasarlı olduğu iddia edilen ürünler, normal şartlar altında, ilk olarak nihai olarak hasarı ödeyecek firmaya teklif edilmesi Sigorta Hukukunun temel kuralıdır. Müvekkil firmaya böyle bir teklif yapılmamıştır. Şayet imha edilecekse de yine müvekkil firmadan onay alınması gerektiği halde Müvekkil firmadan hiçbir şekilde onay alınmamış ve söz konusu hasarlı olduğu iddia edilen ürünler müvekkil firmaya teklif edilmemiştir. Söz konusu ürünlerin mevcutta nerede olduğu ya da satılıp/satılmadığı da müvekkil şirket tarafından bilinmemektedir. Bu konudaki haklarımızı da saklı tutuyoruz.
………….
.SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah edilen ve re’sen nazara alınacak nedenlerle;
1- Öncelikle —–İcra Dairesi’ nin —–sayılı dosyasının iş bu dosyasının karara çıkmasına ve kesinleşmesine kadar, yargılama esnasında geçici olarak durdurulmasına, (teminat yatırmamız konusunda karar verilecek ise icra dosyası kalan bakiyesi üzerinden hesaplanması)
2- Davacı müvekkilin davalıya, —. İcra Dairesi’ nin—– sayılı dosyasında borcu olmadığının tespit edilmesine,
3- Davalının haksız ve kötü niyetli takip yapmış olması nedeni ile takip bedeli olan 1.417.841,99 TL’nin % 20’si üzerinden kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine,
4- Davanın —- (Vergi No:—— ihbarına,
5- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, Karar verilmesini bilvekale arz ederim 06.12.2023
…”
şeklinde olup yukarıya aynen aktarılan tedbir talepli dava dilekçesinde ileri sürülen sebeplere bağlı olarak—– İcra Dairesinin —–Esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan takibe konu edilen taşımaya konu malların taşımadan kaynaklanan herhangi bir hasar almadığı, davalı tarafından sigortalısına yapılan ve takiple rücu edilen ödemenin haksız bir ödeme olduğu, olayda davacının sorumluluğunu gerektirir bir husus bulunmadığı ileri sürülerek söz konusu takip nedeni ile davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, %20 icra tazminatına, davanın —– ihbarına ve takibin geçici olarak durdurulmasına karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Dava taşıma sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır.
Davanın bu niteliğine bağlı olarak dava dilekçesi ve eklerine göre dava şartı niteliğinde arabulucuya başvuru şartı yönünden irdeleme yapılması gerekmiş olup:
19.12.2018 günlü —- yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen ve 7445 Sayılı Kanunun 31. Maddesiyle değişik 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar para olan alacak, tazminat, itirazın iptali, menfi tespit ve istirdat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması; söz konusu değişikliğin 7445 Sayılı Kanunun geçici 1. Maddesi uyarınca 01/09/2023 tarihinde ve sonrasında açılacak davalar hakkında uygulanması ve eldeki davanın bu tarihten sonra açılmış olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesindeki; Mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmasına ve dava şartı noksanlığını tespit etmesi halinde davanın usulden reddine karar vermesi gerektiğine ilişkin düzenlemesi,birlikte değerlendirildiğinde zorunlu arabulucuya başvuruda bulunulmamış olması halinde herhangi bir ihtara gerek olmadan ve tensiben gerekli usuli kararın verilmesi gerektiği ve bunda bütün ihtimaller yönünden yarar bulunduğu; yargılamanın çabukluğu ilkesi ve her iki tarafın hukuki yararının da bunu gerektirdiği sonucuna varılmıştır.Dava dilekçesine, UYAP içeriğine ve tüm dosya kapsamına göre eldeki davanın zorunlu arabulucuya başvuruda bulunulmadan açılmış olduğu anlaşılmıştır.Sonuç olarak yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere, bu dava yönünden tespit edilen söz konusu duruma, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 (2) ve 115. Maddelerine ve dosya kapsamına nazaran dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan açılan bu davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varıldığından bu doğrultuda aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Zorunlu arabulucuya başvurulmadan açılan davanın DAVA ŞARTI YOKLUĞUNA bağlı olarak USULDEN REDDİNE,
2-Peşin harçtan maktu karar harcının mahsubu ile artan 23.943 TL harcın karar kesinleştikten sonra ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Artan avansın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,İlişkin olmak üzere dosya üzerinden tensiben yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde —- Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.