Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/447 E. 2023/535 K. 20.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/447 Esas
KARAR NO: 2023/535
DAVA: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/07/2018
KARAR TARİHİ: 20/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı —— şirketinin renkli mimari görsel çalışmalarının yapılması, ruhsat alımı, avan projelerin hazırlanması işlerinin yerine getirilmesi konularında anlaştıklarını, bu anlaşma gereği müvekkilinin, —— Yapı için mimari projeler, statik projeler, mekanik projeler, elektrik projeleri ve tadilat projeleri oluşturacağını, 1 / 50 uygulama projeleri hazırlayacağı ve ilgili ruhsat harçlarını yatırarak ilgili belediyelerden ruhsat alacağını, —— Yapı’nın da müvekkilinin verdiği hizmet ve yaptığı ödemeler karşılığında müvekkiline işin karşılığı bedelleri ödeyeceğini, müvekkilinin anlaşma gereği belirlenen işleri yaptığını, ilgili yapı ruhsatı harçlarını yatırarak inşaat ruhsatlarını ilgili belediyelerden aldığını, ancak görülen işlerin karşılığı bedellerin davalı tarafından müvekkiline ödenmediğini, davalı —— Yapı için anlaşma kapsamında yerine getirilen iş ve projelerin listesinin aşağıdaki gibi olduğunu, bu işlerin —— ili, —— ilçesindeki ——- Projesi, —— ——– projesi, ——- projesi, ——- projesi, —— projesi, —— projesi ve ——- olduğunu, ilgili projelere müvekkili haricinde başkaca bir mimarın atanmayacağına ilişkin olarak tedbir kararı verilmesini ve tedbir kararının ilgili belediyelere tebliğ edilmesine karar verilmesini, müvekkillinin üstlendiği işleri eksiksiz olarak yerine getirmiş olmasına rağmen davalının —— tarafından belirlenen asgari birim fiyatlarına göre, ödenmesi gereken iş bedellerini ödemediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL alacağın, yasal faizi ile birlikte davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, müvekkili şirketin 20/07/2016 tarihli ve —— sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla —– kapsamında kapatılan kurumlardan olduğundan 670 sayılı KHK’nın 5. Maddesi gereği, dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket uzun bir süredir bir sürü ekonomik zorluk içerisinde olduğunu, ——- Büyükşehir Belediyesi’nin —— İmar planlarını iptal etmesi üzerine 2012 yılında inşaatların durdurulduğunu, tapu devirlerinde gecikme yaşanmış olduğunu, müvekkili şirketin mali sorunlar yaşaması sonucu tapu kayıtları üzerine hacizler işlenmiş olduğunu, müvekkili şirketin 17.09.2012 tarihinde iflas erteleme başvurusu yapıp hacizleri kaldırdığını ve kat irtifakı projesi hazırlayarak 2014 yılında kat irtifakı tapularını çıkarttığını, —— Projesinin ——- Belediyesi hudutlarında olup 17.05.2010 tarihinde bu Belediyeden, müvekkili şirketin satın aldığı —— ada ——ve ——- parseller üzerinde oluşturulan —— Projesi, ——- Belediyesince müvekkili şirket adına verilmiş 05.05.2010 tarih ve ——- sayı nolu ——– Planına göre —— daire ve 36 adet dükkân olarak projelendirildiğini, ——- Belediyesi’nden satın alınan bu iki parsel üzerinde, ihaleden önceki tarihte Belediye’nin borçlarından ötürü 3. Şahısların haciz ve ipotekleri bulunduğunu, bu nedenle her iki parsel üzerinde tevhid yapılamadığından projelerin uygulanmasının da gecikmiş olduğunu, dava dışı—— —– ada —— parselde bulunan —— Blok —— nolu bağımsız bölümün maliki bulunan ——- adlı bir şahsın, —— Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ve ——- Belediye Başkanlığı’na —— E. Sayılı dosyasıyla, site ortak yeşil alanlarının çocuk bahçesi alanı konulmak suretiyle donatı alanına ayrıldığını belirterek, 1/5.000 ölçekli ——- Planı ile 18.07.2008 tarihli —— sayılı karar ile onanmış 1/1000 ölçekli ——- Planı’nın tümünün iptali talebi ile dava açtığını, davanın bu kişi lehine neticelendiğini, her iki parsel üzerinde —— ruhsat nolu geçici ruhsatlar 27.01.2011 tarihinde ——- Belediyesi’nce onaylanmış olduğunu, Plan ve projesine uygun olarak —— ada —– parselde—— ve —— blokların, —— ada —— parselde ——, —– ve —— blokların inşaatları yapılmaya başlanmış, %80’i aşan seviyede bitirilmiş olduğunu, 12.04.2012 tarihinde 2 ve 3 parseldeki inşaatların seviye tespiti yapılarak tamamen durdurulduğunu, ——- Belediye Başkanlığı’nın 05.04.2012 tarihli yazısında ise ——- yeni projelerinin plan notu ve yönetmeliğe uygun hale getirilmemiş olması gerekçe gösterilerek dosyanın tekrar başvurulması halinde değerlendirileceği belirtildiğini, tüm bu anlatılan hususlar müvekkil şirketin geçirmiş olduğu süreçler olduğunu, müvekkilinin hiçbir aşamasında da kusurlu hareket etmediğini, fakat gelinen aşamada büyük bir zararla karşı karşıya kaldığını belirterek, davanın esastan ve usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:Dava; davacı tarafça davalı aleyhine başlatılan ——- sayılı Merkez Takip Sistemi dosyasına vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup, bu hükme göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasında istisna öngörülerek “Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” ifadesine yer verilmiştir. Türk Ticaret Kanununun 4. Maddesinde; nispi ve mutlak ticari davalar düzenlenmiş olup her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava olup, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın maddenin ilk fıkrasında a, b, c, d, e ve f bentlerinde sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ise mutlak ticari dava niteliğindedir. TTK m. 5 uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Aynı kanunun 12.maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.” Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.”; 15.maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde; Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.Gerçekten, 19.02.1986 tarih —— sayılı —— yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.—— sayılı ilamı; “….Doya kapsamından; davacı tarafça abonelik sözleşmesine dayalı olarak Merkezi Takip Sistemi —– Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine takip başlatıldığı, dava konusu yerin iş yeri olduğu, abonelik grubunun ticarethane olduğu, davalının dava tarihi itibariyle tacir olmadığı anlaşılmaktadır.Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.TTK 4/2 maddesinde mutlak ticari davalar sayılmış olup, dava sayılan ticari davalar kapsamında değildir. Ancak, TTK 4/1 maddesine göre ticari dava sayılması için de, davanın her iki tarafın da tacir olması ve uyuşmazlığın iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olması gereklidir. Eğer taraflardan biri, tacir değil, esnaf niteliğinde ise, davayı ticari dava olarak kabul etmek mümkün değildir. Somut olayda davalının tacir olmadığı gözetildiğinde mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygundur.” şeklindedir.Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesinden kaynaklandığı, davalının TTK’nin 16/1 maddesi gereğince tüzel kişi tacir sıfatı taşıdığı fakat davacı gerçek kişinin tacir olduğuna dair dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı gibi bu yönde bir iddia ve savunma da ileri sürülmediği, ilgili vergi dairelerine yazılan müzekkere cevaplarına göre uyuşmazlığa konu sözleşmenin akdedildiği tarih ve devamı tarihlerde davacının mükellefiyet kaydının bulunmadığının belirtildiği, buna göre esasında davacının mimarlık mesleğini icra eden gerçek kişi olduğu, dava konusu alacağında mimarlık hizmetinden doğduğu, böylece uyuşmazlıkta her iki tarafın ticari işletmesinden doğan bir husus bulunmadığı, davacının dava konusu sözleşmede taraf olarak yer alan dava dışı şirketin ortağı olmasının da kişiye tacir vasfını kazandırmayacağı, buradaki tacirlik sıfatının şirkete ait olduğu , 6102 sayılı TTK’nin 4. maddesinde eser sözleşmesinden kaynaklanan davaların mutlak ticari davalar arasında sayılmadığı tespiti karşısında davanın mutlak ve nispi ticari davalar ile ticari dava kabul edilen davalar kapsamında kalmadığı anlaşılmakla işbu uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli ve yetkili Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği sonuç ve kanaati hasıl olmuştur. Binaenaleyh; davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm ihdas edilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davanın, 6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle;6100 sayılı HMK’nin 115/1-2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nın 1, 114/1-c ve 6102 Sayılı TTK’nin 5/2 maddeleri uyarınca görevli mahkemenin ——- ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 sayılı HMK’nin 114/1-c maddesi uyarınca önceki mahkeme tarafından verilen görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmadan kesinleştiğinden mahkememizce verilen görevsizlik kararının da kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde 6100 sayılı HMK’nın 21/1-c maddesi gereğince dosyanın görevli yargı yerinin belirlenmesi için —– Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
4-)6100 Sayılı HMK’nin 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin 6100 sayılı HMK’nin 21/1-c maddesi gereğince belirlenecek görevli yargı yeri tarafından (Mahkemece) değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-) 6100 Sayılı HMK’nin 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, Bölge Adliye mahkemesi tarafından görevli yargı yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun belirlenmesi halinde işbu kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli —— Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nin 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nin 341/1, 342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle ——- Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.20/07/2023