Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/397 E. 2023/812 K. 20.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/397
KARAR NO : 2023/812

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2023
KARAR TARİHİ : 20/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı/alacaklı müvekkil tekstil işi ile iştigal etmekte olduğunu, işbu iş kapsamında çeşitli kimseler ile sıklıkla alışveriş yaptığını, işbu alışverişlerinden biri de davalı/borçlu … ile gerçekleşmiş olduğunu, davalı/borçlu … tarafından 2013 yılında davacı/alacaklı müvekkilden kendi iştigal etmiş olduğu işi kapsamında bir kısım tekstil ürünü satın alındığını, işbu tekstil ürünlerine ilişkin davalı/borçlu tarafından davacı müvekkile olan borcuna istinaden 21.08.2013 vade tarihli 8.500 USD bedelli imzalı bir tutanak teslim edildiğini, dava ve takip konusu imzalı tutanak bizzat davalı/borçlu tarafından imzalanmış olduğunu, icra müdürlüğüne yapılan itirazda imzanın kendisine ait olmadığına yönelik herhangi bir itirazda bulunulmadığını, davalı/borçlu tarafından icra takibinin ikame edildiği süreç boyunca ve öncesinde taraflarına herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı/borçlu tarafından yapılan itiraz üzerine icra takibinin durdurulmasının akabinde; taraflarınca ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk zorunluluğu gereği arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak davalı tarafın anlaşmaya yanaşmadığını, davacı müvekkil ile aralarındaki ticari ilişkiye istinaden işbu yazılı evrakı aldığını ve davalı, müvekkille aralarındaki ticari ilişkisi nedeniyle müvekkile borçlandığını, işbu icra takibinin ve itirazın iptali davasının ikame edilmesine binaen davalı/borçlunun mal kaçırma ihtimali bulunduğunu, bu nedenlerle; davalı/borçlu adına kayıtlı malvarlığına öncelikle bedelsiz, aksi kanaatte olması ihtimalinde ise uygun görülecek belirli miktarda teminat karşılığında ihtiyati haciz uygulanmasına,—– İcra Müdürlüğü—– Sayılı dosyasına davalı/borçlu tarafından yapılan haksız ve kötüniyetli itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı/borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazı sebebiyle alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı/borçludan tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 07.03.2023 tarihinde —–. İcra Müdürlüğü —– sayılı dosyasına taraflarınca sunulan itiraz dilekçesi ile imzaya itiraz edildiğini, bu sebeple imza incelemesi yapılması gerektiğini, davacının iddia ettiği alacak zamanaşımını uğradığını, davacının taraflar arasında ticari ilişkisi olduğunu belirttiğini, bu kapsamda müvekkile 2013 yılında tekstil ürünü sattığını ve bu kapsamda takibe dayanak belgeyi aldığını beyan ettiğini, ancak davacının iddia ve beyanlarının aksine taraflar arasında böyle bir satış işlemi gerçekleşmediğini, davacı tarafından müvekkile satılarak teslim edilen herhangi bir mal / ürün bulunmadığını, davacı tacir olduğu hususunu beyan etmesine rağmen sattığını iddia ettiği mal / ürüne dair bir fatura dahi sunamadığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı satışını yaptığını iddia ettiği ürünü üreterek teslim ettiğini ispat edemediğini, bu nedenlerle; itirazın iptali davasına konu edilen icra takibine dayanak olarak sunulan belgedeki imzanın müvekkiline ait olmaması sebebiyle davanın reddine, davanın zamanaşımdan reddine, mahkeme aksi kanaatteyse davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER:
—- Mal Müdürlüğü ile—- Vergi Dairesinin yazı cevapları—– İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyası

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE:
Dava; davacı tarafça davalı aleyhine başlatılan—–. İcra Müdürlüğünün —– Esas Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesinde; Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup, bu hükme göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasında istisna öngörülerek “Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” ifadesine yer verilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 4. Maddesinde; nispi ve mutlak ticari davalar düzenlenmiş olup her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava olup, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın maddenin ilk fıkrasında a, b, c, d, e ve f bentlerinde sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ise mutlak ticari dava niteliğindedir. TTK m. 5 uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.Aynı kanunun 12.maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.” Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.”; 15.maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde; Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.Gerçekten, 19.02.1986 tarih—- sayılı —– yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.(Yarg—HD. —-
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; mahkememizce davacı tarafın uyuşmazlık konusu olayın gerçekleştiği iddia edilen 2012-2013 yılları arasına ait vergi kayıtlarının ilgili vergi dairelerinden istendiği, … ait vergi kayıtlarının incelenmesinde işletme defteri esasına göre defter tuttuğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlayıcı faaliyette bulunmadığı anlaşılmakla davacı taraf tacir olmadığından ve davaya dayanak belgenin kambiyo senedi olmadığı ve adi yazılı belge vasfında olduğu anlaşılmakla huzurdaki davanın nisbi ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, aynı zamanda mutlak ticari davalardan da olmadığı anlaşılmakla davanın Asliye Hukuk Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmekte olup görev yönünden davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Davanın, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-)6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 1, 2. maddeleri uyarınca görevli mahkemenin —– ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
3-)6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birininin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak talepte bulunması halinde dava dosyasının GÖREVLİ—– ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-)Yargılama giderlerinin 6100 Sayılı HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine, görevsizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmezse talep halinde mahkememizce bu durumun tespiti ile dosya üzerinden davacının yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmesine,
5-)6100 Sayılı HMK’nın 20/1 maddesi uyarınca taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde mahkememiz tarafından resen davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek 6100 Sayılı HMK’nın 331/3 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine,Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı; yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 6100 sayılı HMK’nın 341/1,342, 343, 344 ve 345/1 maddeleri gereğince iki hafta içinde mahkememize veya başka bir yer mahkemesine verilecek dilekçeyle; istinaf harç ve giderleri yatırılmak suretiyle —–Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.